Sıkça Sorulan Sorular

Sıkça Sorulan Sorular

My Prodüksiyon Seslendirme Ajansı bu sayfa üzerinde sıkça sorulan sorulara sizler için cevap veriyor ve bilgi paylaşıyor. Seslendirme, Dublaj, Prodüksiyon, Anons ve Seslendirme Ajansı hakkında merak edilenlerin listesini burada bulabilirsiniz.


Güzel konuşmada çenenin rolü çok önemlidir. Tüm dillerdeki tüm harfler çenenin kullanımıyla seslendirilirler. Konuşma esnasında çene hızla birbirinden farklı hareketleri ard arda gerçekleştirmek zorundadır. Çene açılır, kapanır, daralır, genişler. Alt çene ileri ve geri hareket eder. Ağzımızın üst bölgesinde bulunan dişlerin bağlı olduğu kemik yapısı sabittir. dolaysıyla tüm bu hareketler alt çeneyi yöneten kaslar tarafından gerçekleştirilirler. Dikkat edelim: “ııı” sesini çıkardığımızda çene geriye doğru çıkmaya zorlanır. “aaa” sesini çıkardığımızda hizasından aşağıya doğru açılır. “Üüü” sesini çıkardığımızda ileriye doğru geçmeye zorlanır. "ne” dediğinizde daralıp birden açılır. “Sen” dediğimizde önce kapanır, sonra açılır ve sonra yine kapanır. Tüm bu son derece karmaşık ama gerçekten karmaşık hareketleri inanılmaz bir hızla gerçekleştirir. Çenemizin kullanımında sorunlarla karşılaşabiliriz. Çene kasları geliştirilmemiş ve kondisyonsuz olduğunda değişik hareketleri düzenli olarak ve sorunsuz şekilde yapamayız. Bu durumda bazı çene hareketleri kaybolur ve bu kayboluş seste de kayıp oluşturur. Diğer önemli sorun “çene darlığı”dır. Türkiye toplumunda yaygın bir çene darlığı olduğu söylenmektedir. Dar çene açık ve yuvarlak sesleri bozuk seslendirir. Örneğin “aa”, “ıı” gibi anlaşılabilir. “Ooo”, “uuu” gibi anlaşılabilir. Eğer çenemizi yeterince sağlıklı kullanamıyorsak tüm seslerin çıkarılmasında sorunlar yaşayabiliriz. Çene Çalıştırma Teknikleri Nasıl Yapılır? Aşağıdaki alıştırmalarla çene açıklığını sağlama ve çenemizin her hareketi rahatlıkla yapmasını temin etme amaçlanmıştır. Tüm egzersizleri aşırı abartı ile gerçekleştirmelisiniz. a) Elinizi alt çenenize dayayarak “çak çak” diye bağırın. Aşağıya itilen çenenizin yukarıya itilmesini sağlayın. Böylece çenenizi aşağıya iten kaslarınızın güçlenmesini sağlayın. b) İki elinizin içiyle yanak kemiklerinize masaj yapın. Avuçlarınızı alt çenenize doğru çekip çenenizi açın. c) Yumruk yapılmış iki ellerinizle çenenizin altından bastırın. Alt çenenizi açın, başınızı geri itin ve alt çenenizi kapatın. Tekrar çenenizi açın ve başınızı daha geriye itin. Tekrar yapın. d) Çenenizi hızla iyice açıp kapatın. Hızlanın. e) Çenenizi hızla ileri, geri hareket ettirin. f) Çenenizi dairesel hareketlerle hızla döndürün
Desibel Nedir ? Sesin şiddeti desibel (dB) cinsinden ölçülür. "0" desibel insan kulaginin isitebilecegi en düsük ses olarak kabul edilir. "180" dB ise roketin firlatilis aninda çikardigi ses olarak ölçülür. Desibeller logaritmik olarak artar ve azalir. Bu su anlama gelir. 20 dB, 10 dB'den 10 kat daha siddetlidir. 30 dB, 10 desibelden 100 kat daha siddetlidir. Yaklaşık Desibel Örnekleri (dB) 0 dB Insan kulaginin duyabilecegi en düsük ses 30 dB Fisilti, sessiz konusma 50 dB Yagmur düsüsü, sessiz ofis, Buzdolabi, Havalandirma 60 dB Bulasik makinesi, Dikis makinesi, normal bir konusma. 70 dB Yogun trafik, elektrikli süpürge, saç kurutma makinesi 80 dB Çalar saat, Metro ;fabrika gürültüsü 90 dB Tiras makinesi, Kamyon trafigi, Çim biçme makinesi 100 dB Kar araci, çöp kamyonu, müzik seti 110 dB Rock konseri,elektrikli Testere 120 dB Uçagin havalanisi, gece klüpü 130 dB Delici çekiç 140 dB Av tüfegi, Hava hücum uyari sistemi 180 dB Roket firlaticisi Desibeller Kulağımı Etkilemeden Ne Kadar Yüksek Olabilir? Uzmanlar 85 desibel üzerindeki sese sürekli maruz kalmanin tehlikeli olabileceginde anlasmislardir.
Dijital dünyanın kaynağı dijital reklamın, zaman ilerledikçe nasıl değişeceği merak ediliyor. İşte bu yüzden, dijital reklamı en başarılı şekilde yürüten Google’ın reklamdan sorumlu başkan yardımcısı Susan Wojcicki’nin söylediklerini sizler için derledik. Ad:tech San Francisco 2013 konferansının konuşmacıları arasında yer alan Wojcicki, Google olarak dijital reklamın ilerleyen günlerde daha etkili ve yararlı olabilmesi için çok çalıştıklarını belirtti. Hemen hemen 7 yıl sonra bir insanın hayatındaki her şeyin dijital olacağını düşünen Wojcicki, bu durumda da reklam bütçelerinin büyük kısmının dijitale aktarılacağını söylüyor. Bu konuyla ilgili Forbes dergisine konuşan başkan yardımcısı, geliştirmeye çalıştıkları birkaç yöntemden bahsetti... Tüketici İstediği Reklamı Görecek İnternette tüketici tarafından tıklanan reklamlar Google’a para kazandırıyor. Bu durumu hem tüketici hem de Google adına daha iyi hale getirebilmek için tüketicinin istediği reklamı görmesi sağlanmaya çalışılacak. Yeterli Değer ve Kontrol Kullanıcının ilgi duyduğu alanlara yönelik reklamların yapılabilmesi için kullanıcıyı iyi tanımak gerekli. Reklamın kullanıcı ile alakalı olması, reklamın işe yaramasını sağladığı için kullanıcının ilgi duyduğu alanlar daha net belirlenecek. Daha İnteraktif Reklamlar Etkileşimin daha fazla olduğu engagement reklam modeli üzerinde çalışılarak, reklamlar daha cazip hale getirilmek için uğraşılıyor. Samsung Galaxy S4 lansmanında yapıldığı gibi tüketici internet sitesinden reklama tıklayarak lansmanı canlı olarak izleyebildi. Bu tür reklam modelleri daha da artarak devam ettirilecek. Bağlantı Kopmamalı Birden fazla cihaza sahip olan kullanıcıların, cihazları arasında bağlantı sağlayamaması durumunda “mühim olan cihaz değil kullanıcıdır” felsefesiyle cihazın türü değil, kullanıcı hedef alınacak. Bu durumda da kullanıcı kendisini ilgilendiren reklamı hangi cihazda olursa olsun görebilecek. Bütün Reklamlar Ölçülecek Google’ın “Brad Lift” adını verdiği reklam araştırmaları, kullanıcının gördüğü reklam ile ilgili anket yapılmasını sağlayan bir sistemdir. Böylece reklamın etkisi, geri dönüşler ve hedef kitleye ulaşıp ulaşmadığı belirlenir. Tüm reklamlara uygulanması düşünülen bu sistem ile reklamın etkileri daha kolay ölçülebilecek. Dijital reklam işlerini en başarılı şekilde yürüten Google, dijital reklamların daha etkili ve kazançlı olabilmesi için yukarıda sıraladığımız bu beş yöntem üzerinde daha sıkı çalışmaya başladı. İlerleyen yıllarda bu yöntemleri tam anlamıyla hayata geçirmeyi planlayan Google, dijital reklamın gideceği yönün ipuçlarını da şimdiden bize vermiş oldu.
Dilimiz ünlüleri hariç tutarsak diğer tüm seslerin çıkarılmasında mutlaka kullandığımız çök önemli bir ses organımızdır. “a,e,ı,i,o,ö,u,ü” den oluşan ünlülerin dilimiz sabit dururken seslendirilmeleri mümkündür. Sadece farklı ünlülerde çene ve ağız içinin aldığı pozisyonun değişimine paralel olarak değişik pozisyonlar alabilir. Ancak dil özellikle bazı seslerin çıkarılmasında en önemli fonksiyonları icra eder. Dil ağız içinde çok rahat hareket edebilmelidir. Dilin ön alt dişlerin köküne, ön alt dişlerin üst bölümüne, ön üst dişlerin köküne, kıvrılarak üst dudağa dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlıkla kasılabilmeli ve kıvrılabilmelidir. Dilin ağız içinde sağ ön ve arka yönde, sağ ve sol yönde veya ucundan kıvrılarak geriye doğru hareketi rahat olabilmelidir. Eğer dilimizin kaslarının dilimize rahat bir şekilde hakim olmasını sağlayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çıkardığımız seslerin bozuk çıktığını görürüz. Değişik milletlerin dillerindeki fonetik özellikler farklı dil yeteneklerini gerektirebilir. Örneğin Japonca “tsu” sesi, İngilizce “the” sesi, Arapça’daki “peltek z” Türkçe fonetiğinde bulunmaz. Bu sesleri çıkarabilmek için de o milletlerin fonetikleri çerçevesinde dilimizi geliştirmemiz gerekir. Eğer dilimizin kullanımının genel anlamda geliştirilmesini sağlamayı başarırsak, bu yeteneğimiz yabancı dil öğrenirken “telaffuz- pronounciation” sorununu çok kolay aşmamızı sağlayacaktır. Türkçe’de dil tembelliğinin en fazla olumsuz etkilediği sesler şunlardır: “c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z” Eğer bu seslerden herhangi birini çıkarmakta güçlük çekiyorsanız veya seste boğukluk, oluşuyorsa dil egzersizleri üzerinde yoğunlaşmanız gerekecektir. ALIŞTIRMA DİLİ GELİŞTİRME ÇALIŞMASI Aşağıdaki alıştırmaları dilinizi yöneten ağız içi kaslarınızı iyice yoracak kadar uzun süre ve abartılı olarak tekrar ediniz. -Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz. -Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla dolaştırınız. -Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz. -Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız. -Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz. -Dilinizin ucunu ön alt dişlerinize dayandırınız ve dilinizi kökünden içeri dışarı hızla hareket ettiriniz.
DJ'lere özel jingle Türkçe veya İngilizce aksan ile seslendirilir. Bunun için seslendirilmesini istediğiniz metni bize emailleyerek peşin ödeme yapmanız yeterli olacaktır.
Radyo, dinleyicilere her zaman ve her ortamda ulaşabilen en yaygın medya aracıdır diyebiliriz. Televizyonun aksine insanlar istedikleri her ortamda her ne yapıyor olurlarsa olsunlar radyo dinleyebilirler. İşte bu durum Radyo reklamının yapılmasını sağladı. Bu aracın, televizyon ve basılı yayın karşısındaki en büyük avantajı, dinamik ve aktif olan insanlara gün boyu ulaşımının kolaylığıdır. Yayıldığı coğrafi alan ve seslendiği nüfus büyüklüğü açısından radyoları, ulusal ve bölgesel yayın yapan radyolar diye ayırabiliriz. Radyo reklamının maliyetleri, diğer mecralara ve özellikle televizyon mecrasına göre oldukça düşüktür. Bu tip kuşakların yayınları, radyoda günün tanıtım kuşağı olan her saatte yapılabilir. Ürün ya da hizmetle alakalı mesajlar, programların arasına spotlarla yerleştirirler. Sadece kulağımıza hitap eden radyoda, işitsel özelliklere sahip çalışmaların dinleyiciye kabul ettirilmesi oldukça zordur. Tüketicinin görmediği ürünü, sadece dinleyerek satın alması için ikna edilmesi şarttır. Bu bakımdan bu araca uygun çalışmaların yapımında kullanılan ses efektleri, tonlama ve vurgular, en önemlisi ise tanıtım metninin inandırıcılığı ve albenisinin olması, radyo reklamının etkinliğini artıran önemli ayrıntılardandır. Radyo reklamının başarısı, metninin başarısına bağlıdır. Metinlerinin konuşma dilinde hazırlanması uygun olandır. Dinleyici doğru ve yanlışı çabuk fark eder. Tanıtımların radyonun yayın politikasına da uyması gerekir. Aksi takdirde dinleyici rahatsız olabilir. Bu mecranın metinleri, markaya karşı dinleyenlerde olumlu hisler uyandırmalı, yapılan tekrarlarla dinleyiciyi sıkmamalıdır. Bu tip tanıtımlar, dinleyici ile ilişki kurabilmeli, onun zekâ ve hayal gücüne hitap etmelidir. Radyo reklamı, klasik kuşaklar şeklinde, beş saniye ile bir dakika arasındaki değişen sürelerde ileti biçiminde olabileceği gibi, radyo programcılarının program konularıyla alakalı olacak şekilde programın doğal akışına da yerleştirilebilir. Ayrıca tüm programa sponsorluk uygulamasıyla da tanıtım alınabilir. Burada amaç, dinleyici kitlesi fazla bir programın, örneğin haber bülteninin, para karşılığı belli bir kurum ya da kuruluşa, tanıtım karşılığı satılmasıdır.
Dudakların kullanılmaması durumunda bazı seslerin çıkarılması kesinlikle mümkün değildir. Dudak tembelliği olan kişiler özellikle dudakların kullanımıyla seslendirilen seslerde sorun yaşarlar. Türkçe’de ağırlıklı olarak dudağın kullanımına dayandırılan sesler şunlardır: “b, f, m, o, ö, p, u, ü, v,” Bu seslerde bulanıklık veya anlaşılma güçlü oluşturan bir konuşma biçimine sahipseniz bunun mutlaka dudak tembelliğinden kaynaklandığını düşünebilirsiniz. Bununla birlikte dudaklar diğer seslerde de belli pozisyonlar alırlar. Bu yönüyle örneğin “ı, i,” gibi sesleri çıkarırken dudağın katkısı dikkate alınmalıdır. Bu sesler dudak olmaksızın da seslendirilebilirler ama istenen kalitede seslendirilmeleri mümkün olmaz. dudak egzersizleriyle dudak kaslarımızın istenen her hareketi dudaklarımıza rahatlıkla yaptırmasını sağlamamız gerekiyor. ALIŞTIRMA DUDAK ÇALIŞMASI
  • Nefesinizi ağzınızdan kuvvetle verirken “poffff” deyin. Hava dudaklarınızı basınçla itsin. Basıncın dudak kaslarınızı şiddetli zorlaması sağlayın.
  • Sıkı sıkı kapalı ve dişlerinize yakın -çeneniz kapalıya yakın- tuttuğunuz dudaklarınızdan üflediğiniz havanın dudaklarınızı kuvvetle üfürerek çıkmasını sağlayın.
  • Dudaklarınızı kapatıp ileri uzatın ve dairesel hareketlerle hızla döndürün. Aşağı yukarı, sağa sola hareket ettirin.
  • Çenenizi kapatın ve hızla “mı, mu, mı, mu” deyin. Ardından aynı şekilde şu sesleri tekrar edin: “fe, ve”, “pe, be”, “u, ü”, “o, ö”. Abartı yapmanız ve dudak kaslarınızı yoruncaya kadar çalışmayı sürdürmeniz önemlidir.
  • Bir kalemi yatay olarak dudaklarınızda tutup “Benim memleketim. Bir ben vardır bende benden içeri” deyin. Dudaklarınız iyice yorulduğunda dudaklarınızı gevşetin ve kapalı tutarak havayı dışarı itin. Hava püfürdeyerek, dudaklarınızı titreştirerek dışarı çıksın.
Müziğin dünyada bir endüstri haline gelmesiyle birlikte bir yapımın ortaya çıkmasından pazarlanmasına kadar her alan ve kavram ayrı bir sektör haline gelmiştir. Bu kavramlardan biri olan edisyon, söz yazarı ve bestecinin (ve hatta düzenlemecinin) bir eseri meydana getirmesinden kaynaklanan hakkıdır. Bu hak kişinin kendisi ya da anlaşmalı olduğu şirket tarafından temsil edilir. Edisyon şirketleri eser sahipleriyle onların eserlerini tarz olarak uygun yapımlarda kullanmak üzere tanıtım ve pazarlamasını yapmak üzere belli bir yüzdeyle anlaşır. Burada önemli olan eser sahibinin eserlerinin uygun prodüksiyonlarda kullanılmasını sağlamak ve eser sahibinin bundan doğan hakkının takibini iyi yapabilmektir
Satış ve pazarlamanın en önemli basamağı olarak bilinen reklamların, toplum üzerinde ne kadar etkili olduğunu araştırdım ve bulduğum sonuçları sizlerle paylaşmak istedim. Televizyon; bilgileri hem görüp hem de işitebildiğimiz bir kitle iletişim aracı olduğu için reklamların toplum üzerindeki etkilerini bu mecrada yayınlanan reklamlar üzerinden araştırdım. Radyo, gazete ve dergi gibi kitle iletişim araçlarındaki reklamlardan ziyade, televizyon reklamlarının etkilerini incelememin en büyük sebebi; Türkiye’de oldukça yaygın bir televizyon izleme alışkanlığının olması. Televizyon reklam etkileri ve sonuçları, Türkiye’deki reklam kültürünü ve reklam etkilerini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Reklamın akılda kalıcı ve etkili olması, markanın tanınırlığını artırmasında en büyük faktördür. Bu yüzden etkili bir reklam yapabilmek için sonu tahmin edilebilir ve sıradan senaryoların yerine; tüketicinin dikkatini çekebilen, yaratıcı senaryoların olması gereklidir. Verilmek istenen mesaj, en basit haliyle tüketiciye anlatılmalı ve bu anlatımda abartıya kaçmadan inandırıcı bir dil kullanılmalıdır. Reklamda verilmek istenen mesajın net ve kolay anlaşılabilir olması, markanın satış ve tanıtım faaliyetlerinin artmasındaki en önemli nedendir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre; tüketicinin reklamı sevmesi, markayı sevmesine ve tüketicinin markayı daha kolay hatırlamasına neden olmaktadır. Muehling ve McCann tarafından yapılan araştırmada ise; tüketicinin reklam tutumu, bilişsel ve duygusal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bilişsel kısım; reklamın rahatsız ediciliği, bilgilendiriciliği ve eğlendiriciliğinin değerlendirildiği bölümdür. Kültürlere göre farklılık gösteren bu kısım, her toplum için farklı etkiler yaratmaktadır. Türkiye’de gülebildiğimiz reklamları görmek, o markaya olan tutumumuzu olumlu yönde etkilerken, herhangi bir Avrupa ülkesinde durum tam tersine olabilir. Bazı toplumlar, reklamlardan net ve gerçekçi bir mesaj beklerken, bazı toplumlarda da samimi ve eğlendirici radyo tv reklamları daha olumlu sonuçlar alabilir. Durumu Türkiye açısından incelemek gerekirse; Türkiye’de en çok sevilen ve hatta sosyal medyada sıklıkla paylaşılan reklamların başrollerinde sevilen komedyenlerin yer alıyor olması, Türkiye’nin reklam tutumu hakkında oldukça açık bir bilgi veriyor. Cem Yılmaz ve Ata Demirer gibi sevilen komedyenlerin reklamları, en beğenilen reklamlar olma başarısı kazandığı gibi markanın da etkili bir reklam yapmasını sağlıyor. Sevilen dizi ve film oyuncularının da markaların etkili reklam yapmasında büyük payı olduğu tartışılmaz bir gerçek. Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ, Seda Sayan ve Arda Turan gibi ünlülerin rol aldığı reklamlar, kısa sürede ilgi uyandırarak istenilen etkinin yakalanmasını sağlıyor. Kısacası sadece ünlü komedyenler değil, sevilen ünlüler de etkili reklam için önemli bir kaynak. Tüm bunların üzerine asıl sorulması gereken soru şu: Reklamın güldürebiliyor olması ve tüketicinin reklama karşı olumlu tavırları, markanın güvenilir olduğu sonucunu da doğurur mu? Sadece güldürebildiği için beğenilen reklamlar, aslında dikkat edilmesi gereken detayları atlamamıza mı neden oluyor? Tüketicinin özellikle televizyon reklam başlığı altında dikkat etmesi gereken nokta, markanın ne kadar güvenilir ve inandırıcı olduğudur. Bu yüzden eğlenirken, gerçek bilgiyi de alıp almadığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Tüketicinin etkilenmediği, markanın itibar kaybettiği; “Tek kullanımla ipek gibi saçlar” ya da “Tek fırçalamayla bembeyaz dişler” gibi abartılı sloganların olduğu reklamlar hem inandırıcılıktan uzak hem de tüketiciyi aldatmaya yönelik olarak gösteriliyor. Almak istediği ürüne, reklam vasıtasıyla karar veren tüketici, karşılaşacağı sonuçları önceden bilmek ve buna göre hareket etmek istiyor. Etkisi oldukça az olan bir diğer reklam senaryosu ise rahatsız edici olarak tanımlanan reklamlar. Tüketiciyi sinirlendiren ve rahatsız eden reklamlar, etkinliğini kaybettiği gibi hatırlanmakta da zorluk çekilmesine neden oluyor. Yani etkili reklam ve rahatsız edicilik arasında negatif bir korelasyon söz konusu. Her kültürün reklam anlayışı ve reklamdan beklentisi farklıdır. Bu yüzden markalar etkili bir reklam yapabilmek için kesinlikle toplumun isteklerini ve beğenilerini dikkate almalıdır. Türkiye’de eğlenceli reklamlar en iyi etkiyi alırken, inandırıcı ve samimi reklamların da tüketici üzerinde oldukça etkili olduğunu unutmamak gerekli.