Sıkça Sorulan Sorular

Sıkça Sorulan Sorular

My Prodüksiyon Seslendirme Ajansı bu sayfa üzerinde sıkça sorulan sorulara sizler için cevap veriyor ve bilgi paylaşıyor. Seslendirme, Dublaj, Prodüksiyon, Anons ve Seslendirme Ajansı hakkında merak edilenlerin listesini burada bulabilirsiniz.


Öncelikle reklam filmi hazırlamadan önce, hedef kitle ve özellikleri araştırılmaktadır. Hedef kitle özellikleri, firmanın üretmiş olduğu ve pazara sunacağı ürün veya hizmetin niteliği ve sektörü çerçevesinde analiz edilmektedir. Öncelikle, hedeflediği kitlenin ortaya çıkan özelliklerini hesaba katmak durumundadır. Hedef kitlenin özelliklerinde neler ortaya çıkmıştır; özlemleri, beklentileri, girdikleri sosyal çevrenin özellikleri, bilinç düzeyleri, arayışları, açıkları, ihtiyaçları, istedikleri, mutluluk şablonları v.b. unsurlar olabilir. Reklam filminin sloganları belirlenirken, bu özelliklerden en çok öne çıkan unsur tespit edilir ve bu unsuru çağrıştıracak, onlara özlemlerini sunacak, beklentilerini karşılayacağını düşünmelerini sağlayacak şekilde üretilmektedir. Bunun dışında gene hedef kitlenin ortaya çıkarılmış özelliklerine bağlı olarak, televizyonlarını veya filmi izleyecekleri mecrayı, ne zaman izledikleri, ne kadar süreyle izledikleri tespit edilmektedir. Ona göre reklam filminin süresi belirlenmektedir. Onları sıkmayacak süre, izlemekten kendilerini alıkoyamayacakları konularla işlenmekte ve sunulmaktadır. Filmin çekim alanları, hedef kitlenin beğendiği, oralarda olmaktan mutlu olabilecekleri, özlemlerinde olan yerler arasından seçilmektedir. Bununla birlikte aynı seçim kriterleri, kullanılan oyuncular için de geçerlidir. Hedef kitlenin en sevdiği, onun gibi olmak istediği, onun gibi giyinmek istediği, onun tarafından beğenilebilecek unsurlarla belirleniyor. Gene hedef kitlenin bilgi birikimi, bilinç düzeyi, statüsüne bağlı olarak, yukarıda da araştırılıp tespit edilmiş, sosyal çevreleri, onların müzik seçimleri, yaşama bakış açıları bağlamında, onların sevebileceği, akıllarında kalabilecek müzik seçilmekte veya üretilmektedir. Bütün bu süreçler yani slogan, müzik, oyuncu, çekim alanı, kullanılan malzemeler v.b. unsurların hepsi, birbiriyle ilişkili ve bütünün parçalarından oluşmaktadır. Bu bütün, ilk etapta, hedef kitlenin özellikleri gibi görünmektedir. Fakat kampanya hazırlanırken, yani reklam filminin tasarlanması aşamasında, ortaya çıkmış olan bu bütünün her bir parçası, firmayla, markasıyla, üretmiş olduğu ürün veya hizmetleriyle, onun özellikleriyle ilişkilendirilir. Bu noktada kullanılan renkler, müzikler, sloganlar, yüzler, oyuncuların giyimleri, filmde göründükleri yerlerde bulunan eşya, araç-gereç aynı hedefe vurgu yapar. Yani marka, ürün veya hizmet, hedef kitlenin bir parçası, onların istedikleri, arzuladıklarıymış gibi aktarılır. Burada önemli olan bir nokta da filmin süresinin sadece hedef kitlesine bağlı olmadığıdır. Firmanın bu filme ayırdığı bütçe de önemli bir rol oynar. Tasarımcılar, yönetmenler, reklam metin yazarları, filmin süresini belirlerken, buna göre strateji çizer. Ama bütçe ne kadar yüksek olursa olsun, hedef kitlesini sıkacak kadar uzun bir filmi tercih etmezler. Bir reklam filminde, her mimik hareketi, oyuncunun üzerindeki her unsur, saç biçiminden ayakkabısına kadar kare kare bilinçli olarak kullanılmakta ve bir şeylerle ilişkilendirilmektedir. Son zamanlarda, pazarlarda rekabetin kızışmaya başlaması, ürün ve hizmetlerin gittikçe çeşitlenmesi, tüketicilerin bilinçlenmesiyle, pazarlama ve reklam anlayışı, marka haline gelebilmek için, tüketiciler ile ürün, hizmet, marka arasında duygusal bağları oluşturmaya özen göstermeye başlamıştır. Bunlar, sevinç, huzur, rahat yaşamın verdiği ego, beğenilme, kabul görme, aşk, cinsellik, güç, iktidar v.b. olmaktadır. Bunlar marka, ürün, hizmete yüklenerek sunulmaktadır
Son zamanlarda, ülkemizde reklamcılık sektörünün gelişimi, iyice hız kazanmaya başladı. İlerliyor, gelişiyor, daha farklı teknikler kullanmaya başlıyor. Söz konusu hangi mecra olursa olsun, tasarımlar yaratıcılık içermeye başlıyor. Yaratıcılık, bir nebze reklamı ileri bir adıma taşıyabiliyorsa, çok önemli hale geliyor. Bugüne kadar ülkemizde, bütün mecralara ilişkin yapılan tasarımlarda, bir çalışmanın reklam olup olmadığı net bir şekilde anlaşılabiliyordu. Batıda ise, reklamların hepsi bu şekilde net değildi. Benzetmelerle, çeşitli metaforlarla yapılanlar, bizden çok daha fazlaydı. Bilindiği gibi metafor sözcüğü iki anlama geliyor. Bunlardan birincisi, bilinmesi istenilen düşüncenin benzetmelerle, kıyaslamalarla anlatılmasıdır. Edebiyattaki eğretileme ve mecaz tanımları, bu sözcüğün anlamını karşılıyor. Bir diğer anlamı ise, bir şeyin anlatılarak anlaşılması değil de yaşayarak veya yaşatılarak anlaşılmasını sağlamaktır. Hatta bu ikinci anlamla ilgili olarak, Napolyon, Milton Erikson, Nasreddin Hoca ile ilgili pek çok metafor bilinir. Bunlar dilden dile aktarılır. Bunların bir tanesinin örneğinde öykü şöyledir; Napolyon düşmanlardan kaçarken, yakındaki bakkala sığınır ve bakkala “beni sakla” diye emreder. Bakkal dediğini yapar ve onu saklar. Düşmanları gelip sorduğunda da “şu tarafa gitti” diye kandırır. Bir süre sonra, kendi muhafızları gelir ve bakkal, hayatta bir kez karşılaştığı Napolyon’a sorar; “ affedersiniz efendim, ölüme öylesine yakın olmak nasıl bir his acaba?”. Napolyon sinirlenir ve “sen kimsin ki benimle alay eder gibi konuşabiliyorsun?” Diye haykırır. Muhafızlarına, adamı kurşuna dizmelerini söyler. Muhafızlar, bakkalın gözlerini bağlar ve karşısına dizilirler. Mermiler sürülür ve ateş emri beklenmeye başlanır. Bakkal “ah ben niye sordum ki? Öleceğim şimdi” diye düşündüğü sırada, arkasından bir el uzanır ve bağı açar. Tabi, karşısında Napolyon duruyordur ve cevabını verir; “işte böyle bir his”. Reklamcılık sektörü de en etkili öğrenme biçiminin yaşayarak öğrenme olduğunu keşfetmiş ve çalışmalarında, bu tip tasarımlara daha çok ağırlık vermeye başlamış durumda. Özellikle dünya çapında yapılan reklam yarışmalarında ki bunlardan biri de Cannes oluyor. Bu tip tasarımların öne çıkmış olduğunu görebiliriz. Markalar, benzetmelerle, kıyaslamalarla, yaşatarak öğretmeye hazırlanıyor. Böylece markalar, daha etkili biçimde zihinlere yerleşecek ve oradan silinmesi zor olacak. Reklam ajansları, markalar için metaforlar hazırlamaya başlayarak, tüketicileri, bu metaforların içerisine çekecek gibi görünüyor. Yaşayarak marka değerleri bilinecek, ürün ve hizmet özellikleri öğretilecek. Tüketiciler de birbirinden farklı, benzersiz deneyimlerin tadını çıkaracak, tercihlerini çok iyi bildikleri ürün ve hizmetlerden yana kullanmaya başlayacaklar. Diğer yandan reklamlar, tüketicinin farkında olmadan, benzer ürün ve hizmetleri birbiriyle kıyaslamasını sağlayacak ve daha çok farkındalık yaratacak. Belki birçok çalışmanın reklam olup olmadığının anlaşılması, tüketici için zorlaşacak. Zihinler istenildiği yönde çalışacak ama kişinin kendisi, bunun çok ta bilincinde olmayabilecek. Fakat zamanla, her şey onun için daha görünür hale gelecektir. Zihinler de gelişecek ve bu konu, yaşamın diğer alanlarına fayda sağlamaya başlayabilecektir
Bazen insan, reklamın bir bilim dalı olmasını istiyor. Fakat ne yazık ki bu çok zor bir durum, çünkü reklamın sınırları belli değildir. Her geçen gün değişmekte, farklı özellikler göstermektedir. İncelik gerektiren, güncel olanı kullanmak durumunda olan, diğer bir ifadeyle taze kanla beslenmesi gereken bir alan. Geçen sene, reklamda kullanılan bir unsur, insanları en üst düzeyde etkilerken, bu sene onları etkilememektedir. Aslında bu daha çok, tüketicinin gün geçtikçe değişen beklentileri, istekleriyle ilgilidir. Ama sebep ne olursa olsun, reklamı tanımlamak, yapabileceklerini ve yapamayacaklarını belirlemek, şu konu onun ilgi alanına girer, şu konu girmez diye bir durum da yoktur. Her şey reklamın ilgi alanına girer. Her şey olabilir ama hiçbir şey olmayabilir de. Her şeyi kullanabilir. Reklam için denilebilecek şeyler; yaratıcı, özgün, trend, dikkat çekici, çarpıcı olmak durumunda olduğudur. Bu yüzden reklam hiçbir zaman bir bilim dalı olamaz. İnsanların dikkatini çekmek, onları etkilemek, onları ikna etmek, onların istenilen davranışları yerine getirmelerini sağlamak reklamın amaçlarından birkaç tanesidir. Ama bunlar bile yeterince formüle edilememiştir. Bunların bile sınırları belli değildir. Tüketicilerin yapısal özellikleri, düşünceleri, beklentileri, istekleri her geçen gün değişiyor. Aslında tüketicilerin bu sürekli değişen durumlarını belirleyen en önemli etkenlerden bir reklamdır. Reklam bir taraftan tüketicilerin sürekli değişmesini sağlarken bir taraftan onların, bu değişimi büyük bir özenle takip etmek zorundadır. Çünkü daha sonra onlara seslendiğinde, onların dilini kullanması gerekecektir. Onların beğenilerine, isteklerine hitap edecektir. Bu yüzden tüketicileri sürekli takip etmek, onlara sorular sormak, onların zevklerini, özentilerini, beklentilerini öğrenmek ve bunların gidişatını takip edip strateji belirlemek gerekecektir. Üstelik tüketicilerin karanlık yönünü de tahmin ederek hareket etmelidir. Tüketicilerin karanlık yönü, reklamın gerek reklam analizleriyle gerekse diğer araştırmalar veya uygulanan reklam kampanyalarına gösterdikleri tepkilerin ölçülmesiyle ortaya çıkaramadığı özellikleridir. Bilindiği gibi tüketicilere yönelik tasarlanıp yayınlanan reklamların, tüketicilerin üzerinde ki etkisi tam olarak çözülebilmiş değildir. Hala pek çok araştırmacı, reklamlarda kullanılan araç, gerecin, göstergelerin, simgelerin nasıl yorumladığının net olarak tespit edilemediğinde bahsetmektedir. Bu durumu da tüketicilerin reklamları izlerken, dört duvar arasında seyretmesi sonucu tepkilerinin analiz edilememesine bağlamaktadır. Ama şöyle de bir gerçek bulunmaktadır. Tüketicilerin reklamları izlerken, tepkilerinin analiz edilebilmesi halinde bile, sonuçta bilincin üzerinde oluşan etkiyle, görüntüye gelen tepki arasında uyum olmayabilmektedir. Bazen tüketici algıladıklarını hepsini kendisi bile bilince çıkaramamış olabilmektedir. Yani ortaya çıkan tüketici tepkilerini şimdilik tam olarak analiz edilebilme şansına sahip değiliz. İşte bu tüketicinin karanlık kalan yönüdür. Bu bilinemediği için, reklam her zaman bu tepkileri en yüksek olasılıklarla hesaplayarak hareket etmek zorunda kalacaktır. Ayrıca hiçbir reklamın belirlenmiş, sınırları olan bir tanımı yapılamayacaktır.
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam cıngılları da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle Seslendirme, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam ajansları ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamlarında görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır. Detaylı Bilgi İçin: https://www.myproduksiyon.com/seslendirme-hizmetleri/jingle-seslendirme/
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam cıngılları da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam ajansları ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamlarında görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır.
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam jingle (cıngılları) da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam seslendirme ajansı ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamları görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır.
Birçok firma, reklam vermek istediği zaman, nerelere verebileceğini bilememektedir. Daha doğrusu özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin çoğu, böyle bir karar vermek istedikleri zaman, bu işin uzmanlarından yardım almadan, kendi birimleri bünyesinde karar vermeye çalışmaktadırlar. Çok az kuruluş, bu işin uzmanlarına gitmektedir. Bu durum, daha çok reklamcılık alanında danışmanlık yapan ajansların, bunu, ücrete tabi tutmasından ve firmanın bu ücreti boşa ödenmiş para olarak görmesinden kaynaklanıyor. İşletmelerin veya firmaların reklamın katkılarını, onların Pazar paylarına olan etkisini bilememesi, zaman kaybetmelerine neden olurken, kendi birimleri bünyesinde böylesi can alıcı bir kararı vermeye çalışmaları, seçecekleri reklamcılık mecranın yanlış olma ihtimalinin yüksek olmasını da beraberinde getiriyor. Firmalar, seçmeleri gereken mecraları, daha doğru bir ifadeyle, bu işe ayırabilecekleri bütçe çerçevesinde yapabilecekleri tanıtım stratejisini bu işin uzmanlarına yaptırmalıdır. Kuruluşlar bu tip davranışları gösterirlerken genellikle, satış ve pazarlama konusunda uzman olduklarını, tüketicilere ulaşma ve onların davranışlarını etkileme noktasında, hiçbir uzmanın kendilerinden daha iyi olduğunu kabul etmemelerinden kaynaklanmaktadır. Onlar, pazarlama, satış, gibi alanları reklamla karıştırıyorlar. Bu sektör onlardan farklı bilgileri, birikimleri, uzmanlıkları gerektirmektedir. Bir pazarlama uzmanı ne kadar iyi olursa olsun, bir reklamcı gibi değerlendirilemez. Etkileyebilir, müşteri ile kurulabilecek iletişim kanallarını seçebilir, faaliyet gösterebileceği pazarı, hedef kitlesini seçebilir. Ama kesinlikle, kitle iletişim araçlarından, açık hava araçlarından ve reklamın diğer mecralarından nasıl seslenmesi gerektiğini, hangi göstergelerle hareket etmesi gerektiğini bilemez. Bunları, bu işin uzmanları bilebilir. Bunun dışında, küçük bir bütçeyle etkili tanıtım hazırlayıp, hangi mecradan doğru tüketici kitle ile buluşturulabileceğini de saptayamaz. Bu yüzden, firmaların ayırabilecekleri, küçük bir bütçe dahi olsa, bu sektörün uzmanlarıyla birlikte ne yapabileceklerini belirlemeleri gerekiyor. Sektör uzmanları, küçük bir firmanın etkili reklamının nasıl yapılabileceğini, hangi avantajlara ve dezavantajlara sahip olabileceğini, hangi koşulları, araçları, malzemeleri v.s. kullanabileceğini seçebilecek ve onu bulunduğu yerden yukarılara taşıyabilecek bilgi ve birikime sahiptirler. Her işletmenin veya firmanın, sürekli bu konuda danıştığı bir tanıtım ajansına sahip olması gerekiyor. Bu gereklilik, günümüzde Pazar ortamından kaynaklanıyor. Rekabet ortamının gittikçe daha çok kızıştığı, ürün ve hizmetlerin çeşitlenmeye devam ettiği, tüketicilerin veya müşterilerin istek, beklentilerinin sürekli farklılık gösterdiği bir Pazar ortamında, şirketlerin kendi birimleri içerisinde tanıtım stratejileri çizmeleri onlara fayda sağlamayıp, bu alana ayırdıkları bütçenin boşa harcanma ihtimalini de yükseltmektedir
Reklamın yararları kavramı, sadece Pazar payını büyütmek isteyen firmalar için geçerli değildir. Bu, her kesim, her yaştaki insan için de çok yararlı unsurları sağlıyor. Evet, ilk başta, firmalar için yararları çok önemlidir. Çünkü onlar, bunun sayesinde amaçlarına ulaşabiliyor. Firmaların amaçları nelerdir sorusunda verilecek yanıtların başında; Pazar paylarının büyümesi, rakip firmalarla mücadele edebilmeleri, yeni ürün ve hizmetlere talebin oluşturulması, marka bilinirliğinin artması gibi konular geliyor. Bu tip konular, firmaların en genel amaçlarını oluştururken, bugün bilinen markaların hepsi, bu sektörün yardımıyla bulundukları noktalara gelmişlerdir. Reklam, firmaların üretiminden, ürün ve hizmetlerinin bileşenlerinden, faydalarından tüketicilerin haberdar olmasını sağlıyor. Tüketicileri etkileyen bu sektör, ürün veya hizmetleri satın almalarını, sürekli kullanmalarını, yaşamlarının bir parçası haline getirmelerini sağlıyor. Firmalar, bu sektörün mecralarını kullanarak, vizyonunu, misyonunu potansiyel tüketicilerine aktarıyor ve onlarla iletişim kuruyor. Tüketicilerin yapılan tanıtımlara tepkisini, yorumlarını, geri dönüşlerini aldıklarında da karşılıklı bir diyalog kurulmuş oluyor. Firmaları, pazarla ilgili hedeflerine ulaştıran reklam, aynı zamanda tüketicileri aydınlatıyor. Piyasada var olan ürün ve hizmetleri, bunların özelliklerini, üretim yerlerini, üretim teknolojilerini, her birinin diğerinden üstünlüğünü veya zayıf kalan noktalarını anlamalarını sağlıyor. Bununla birlikte, tüketiciler kendi bütçelerine en uygun ürün veya hizmetin, hangi kuruluş tarafından, nerede satıldığını, hangi ihtiyaçlarına cevap verebileceğini anlamalarını sağlıyor. Yani insanların bilinçli birer tüketici haline gelmelerine sağlıyor. Firmalar, pazarlarda birbirleriyle rekabet edebilmek için, bu sektörü kullanıyorlar. Her biri, kendi ürün ve hizmetlerinin tüketici tarafından tercih edilmesini sağlamak için, özelliklerini öne çıkarıyor, diğer firmanın ürünlerinde olan zayıf noktalara vurgu yapıyor. Bunun karşılığında diğer firma da benzerini yapıyor. Tüketici ise, ürün ve hizmetlerin zayıf ve güçlü yönlerini görebiliyor. Bu sektör, özellikle günümüzde, firmalar için daha da önemli hale geldi. Çünkü firmaların birbirleriyle olan rekabetleri, gittikçe daha çok kızışmaya başladı. Birbirine benzer veya farklı ürün ve hizmetlerin onca çeşitliliği, gittikçe bunların çoğalması, firmaların hedeflerine ulaşmasını zorlaştırırken, tüketicilerin seçme olanaklarını arttırıyor. Kısaca reklam, firmalar ile tüketiciler arasında kurulan iletişim köprüsüdür. Birbirlerinin isteklerinden, yaptıklarından, amaçlarından haberdar olmalarını sağlıyor. Bugün firmaların hepsi tüketici odaklı üretim yapıyor. Yani tüketicilerin isteklerine, beğenilerine, arzularına hitap eden, satın almaktan mutlu olabilecekleri malları üretiyorlar. Firmaların bu yönü tercih etmelerinin nedeni de reklamdır. Yani karşılıklı kurulan iletişim köprüsünün getirdiği faydalardan biridir. Firmayı, kuruluş aşamasından dünya çapında bir marka haline gelmesini sağlayan da bu sektördür. Bugün, tanıtım yapmayan bir firmanın büyümesi çok zordur. Çünkü ne üretirse üretsin, pazarda benzerleri veya aynıları bulunmaktadır. Rekabet etmek zorundadır. Rekabet içinde tanıtım şarttır.
Reklamların, belkemiğini oluşturan reklam metinleri olmadan ürünlerin tüketicilerin dikkatini çekmesi mümkün değildir. Bu reklam metinleri ne kadar etkili yazılırsa hedef kitleyi o kadar iyi yakalar, onların dikkatini çekerek reklama konu olan mal ve hizmeti anlatmakta başarılı olurlar. Reklam kampanyalarında kullanılacak mecra sayısı çeşitli olsa da, bunların en etkilileri hala televizyon, radyo ve internettir. Bütün bu mecralar da farklı metinler isterler. Televizyonda görsel ve işitsel öğeler bir aradadır, radyo reklamlarında sadece ses unsuru vardır ve internette hedef kitlenin dikkatini mümkün olan en kısa sürede çekip onu ürün – hizmete yönlendirmek gerekir. Mecralara yönelik reklam metinleri yazmak, genel yazma tekniklerinden daha farklıdır. İyi bir metin yazmak için sadece dile hakim olmak ya da iyi yazı yazmak yeterli bir nitelik değildir. Reklam metinleri reklamın bir bütün olarak algılanması doğrultusunda görsel ya da işitsel birçok öğeyi, ürün – hizmete dair varsa marka işaretlerini ve bunun yanında ürün imajının oluşturulması için gereken teknik unsurları da ve aynı zamanda ürünlerin rakiplerinden ayrılabilmesi için gerekli olan konumlandırmayı da içerir. Reklam metinlerinde amaçlanan öncelikle tüketicilerin ilgisini çekerek onları ürün hakkında bilgilendirmek, ürüne dair bilgileri anlaşılır bir dille anlatmak ve hedeflenen bir davranışı oluşturmaktır. Dolayısıyla reklam metinleri oluşturulurken göz önünde bulundurulması gereken unsurlar vardır. Mal – hizmetlerin özellikleri, hedef kitleye dair bilgiler, kampanyanın yürütüleceği mecralar, reklamın ana mesajı, varsa kullanılacak görseller ve tüketicilerin tepkileri dikkate alınmalıdır. Nitelikli bir reklam metni üretmek için mal – hizmetin sağlayacağı avantaj ya da dezavantajların neler olduğu, reklama konu olan ürün – hizmetin nihai tüketicilerinin kimliği, ürünün üretim süreci, kalitesi, fiyatı, temin edilmesi mümkün olan yerler ve ürünün rakipleri ile farklar gibi özelliklerin bilinmesi gerekir. Oluşturulan metinlerin, en başta ilgi çekici olması, kolay anlaşılması ve reklam ile hedeflenen davranışı oluşturmak noktasında tüketiciyi harekete geçirmelidir. İyi reklam metinleri ürünlerin olumsuz yanlarını olumluya çevirerek verebilir, tüketicilerin ilgisini çekerek hedef kitle dışında da ürünü bilinir hale getirebilir ya da tüketicilerin hayal güçlerini uyandırarak onlarda ürüne dair bir satın alma potansiyeli yaratabilir. Başarılı reklam metinleri kolay anlaşılır, yalın kelimelerle kurulmuş, aktif cümlelerden oluşur, mecraya göre uzunluğu değişse de akıcı ve algılanması kolay metinlerdir. Reklam metinlerinde kullanılan kalıp ifadeler içerebilirler ancak tür olarak reklam metinleri orijinal anlatım biçimlerine açık metinlerdir. Oluşturulan metin, reklam ile oluşturulması hedeflenen davranışa uygun anahtar kelimeler içerirken, yaratıcı anlatım biçimleriyle mal – hizmetlere dair bilgileri tüketicilere doğru olarak aktarabilir.
Reklamların, belkemiğini oluşturan reklam metinleri olmadan ürünlerin tüketicilerin dikkatini çekmesi mümkün değildir. Bu reklam metinleri ne kadar etkili yazılırsa hedef kitleyi o kadar iyi yakalar, onların dikkatini çekerek reklama konu olan mal ve hizmeti anlatmakta başarılı olurlar. Reklam kampanyalarında kullanılacak mecra sayısı çeşitli olsa da, bunların en etkilileri hala televizyon, radyo ve internettir. Bütün bu mecralar da farklı metinler isterler. Televizyonda görsel ve işitsel öğeler bir aradadır, radyo reklamlarında sadece ses unsuru vardır ve internette hedef kitlenin dikkatini mümkün olan en kısa sürede çekip onu ürün – hizmete yönlendirmek gerekir. Mecralara yönelik reklam metinleri yazmak, genel yazma tekniklerinden daha farklıdır. İyi bir metin yazmak için sadece dile hakim olmak ya da iyi yazı yazmak yeterli bir nitelik değildir. Reklam metinleri reklamın bir bütün olarak algılanması doğrultusunda görsel ya da işitsel birçok öğeyi, ürün – hizmete dair varsa marka işaretlerini ve bunun yanında ürün imajının oluşturulması için gereken teknik unsurları da ve aynı zamanda ürünlerin rakiplerinden ayrılabilmesi için gerekli olan konumlandırmayı da içerir. Reklam metinlerinde amaçlanan öncelikle tüketicilerin ilgisini çekerek onları ürün hakkında bilgilendirmek, ürüne dair bilgileri anlaşılır bir dille anlatmak ve hedeflenen bir davranışı oluşturmaktır. Dolayısıyla reklam metinleri oluşturulurken göz önünde bulundurulması gereken unsurlar vardır. Mal – hizmetlerin özellikleri, hedef kitleye dair bilgiler, kampanyanın yürütüleceği mecralar, reklamın ana mesajı, varsa kullanılacak görseller ve tüketicilerin tepkileri dikkate alınmalıdır. Nitelikli bir reklam metni üretmek için mal – hizmetin sağlayacağı avantaj ya da dezavantajların neler olduğu, reklama konu olan ürün – hizmetin nihai tüketicilerinin kimliği, ürünün üretim süreci, kalitesi, fiyatı, temin edilmesi mümkün olan yerler ve ürünün rakipleri ile farklar gibi özelliklerin bilinmesi gerekir. Oluşturulan metinlerin, en başta ilgi çekici olması, kolay anlaşılması ve reklam ile hedeflenen davranışı oluşturmak noktasında tüketiciyi harekete geçirmelidir. İyi reklam metinleri ürünlerin olumsuz yanlarını olumluya çevirerek verebilir, tüketicilerin ilgisini çekerek hedef kitle dışında da ürünü bilinir hale getirebilir ya da tüketicilerin hayal güçlerini uyandırarak onlarda ürüne dair bir satın alma potansiyeli yaratabilir. Başarılı reklam metinleri kolay anlaşılır, yalın kelimelerle kurulmuş, aktif cümlelerden oluşur, mecraya göre uzunluğu değişse de akıcı ve algılanması kolay metinlerdir. Reklam metinlerinde kullanılan kalıp ifadeler içerebilirler ancak tür olarak reklam metinleri orijinal anlatım biçimlerine açık metinlerdir. Oluşturulan metin, reklam ile oluşturulması hedeflenen davranışa uygun anahtar kelimeler içerirken, yaratıcı anlatım biçimleriyle mal – hizmetlere dair bilgileri tüketicilere doğru olarak aktarabilir.