TV Reklam Filmi

Reklam filmlerinin çekimi, belirli süreçlerden geçmektedir. Bu sürecin başlaması, genellikle reklam veren firmanın, reklam yapmaya karar vermesi ile ilgilidir. Reklam veren firma, yeni bir ürünü tanıtmak veya bir ürünün Pazar payını büyütmek istediğinde, reklam filmine karar vermektedir. Reklam amaçlı yapılan piyasa analizlerinin göstergelerine göre de, reklam filmi yapmaya karar verebilmektedir. Firma reklama karar verdiğinde iki önemli nokta hesaplanmaktadır. İlki, reklam veren firmanın, daha önce reklam filmi yapıp yapmadığıdır. İkincisi ise ilk kez reklam filmine ihtiyaç duymasıdır. Reklam filmleri, yüksek maliyet gerektiren ve saniyelerle gösterilen bir tanıtım biçimidir. Reklam veren firma ilk kez reklam filmine karar veriyorsa, bunu yapabilecek reklam ajansı arayışına girer. Eğer daha önce, böyle bir çalışma yapmışsa, zaten daha önce çalıştığı reklam ajansına başvurmaktadır. Reklam veren firma, reklam ajansına sunum yaparak, hedeflerini, kullanılmasını istediği özellikleri belirginleştirir. Reklam ajansı, bu noktadan sonra ya kendi ekibiyle ya da yapım firmalarından birini seçerek, onunla beraber reklam filminin senaryosunu hazırlamaya başlar. Yani reklam metnini hazırlar. Reklam filmi senaryosunun kısa bir sürede, net mesaj ileten, karmaşık tasarım üzerine çalışılır. Verilen mesajların akılda kalması, dikkat çekmesi gerekmektedir. Ayrıca yapılan televizyon reklam filmi, reklam veren firmanın, kurumsal kimliğini ifade eder nitelikleri taşıması gerekmektedir. Reklam ajansı filmin, cıngıl, sadece müzik – görüntü veya sadece metin – görüntü ya da hikâyesi olan, karşılıklı diyalogların geçtiği film türüne karar verir. Ana temayı oluşturur. Ana temayla kullanılacak sloganlar, spotlar, reklam metnine konur. Yapım ajansı bu sırada, reklam ajansına cast hizmeti verir. Müzik seçimi için araştırmalar ve denemeler yapılır. Kullanılması uygun ve yerinde görülen oyuncular temin edilir. Reklam filminin tasarımına göre, kullanılacak araç-gereçler temin edilir. Yapım firması, filmin çekimini yapar. TV reklam filmi hangi kanalda yayınlanacağının kararı, reklam ajansı ve reklam veren firmanın ortak kararıyla seçilir. Genellikle bu durum reklam filmine ayrılan bütçe ile ilgilidir. Çünkü yüksek reyting yapan kanallara verilen reklamların maliyeti öbür kanallara göre yüksek olabilmektedir. Reklam filmi için, ilgili kanallarla anlaşma yapıldıktan sonra, reklam yayınlarda dönmeye başlar. Reklam ajansı, bu esnada reklama yönelik, hedef kitlenin tepkilerini ölçmek için piyasa araştırmasına başvurabilir. Ayrıca reklam yayınlardan kaldırıldıktan sonra da piyasa araştırması yapılmaktadır. Reklamın hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı ölçülür. TV reklam hedef kitlesi bu hedefe ulaşılması; tanıtılan ürün ve hizmetlerin satış miktarlarının artması, ilgi görmesi, halkın tepkilerinin olumlu olmasıyla anlaşılmaktadır.
Reklamlarla ilgili ölçümleme rapor çeşitleri, birbirinden farklı alanlar için yapılmaktadır. Bunlardan biri de reklam veren firmaların, en çok hangi televizyon programına reklam verdikleridir. Reklam verenlerin program tercihi, elbette ki programın reytingleriyle ilgilidir. Reklam veren firmalar, en çok hangi program izleniyorsa, birbirinden farklı kitleleri, hangisi ekran başına topluyorsa ona göre tercihlerini kullanmaktadırlar. Ama onların program tercihleri, sadece bunlarla sınırlı kalmamaktadır. Programın hitap ettiği kitlenin özellikleri de oldukça önem taşımaktadır. Firmalar öncelikle, ürünlerini, ürün özelliklerini hesaba katmaktadırlar. Eğer firmaların ürettikleri ürünler, daha çok kadınlara hitap ediyorsa, kadın programlarına reklam vermekteler. Çocuklar için üretilen bir ürün ise, çocuk programları, erkekler için üretilmişse, haber programları ve spor programları reklam önceliği olarak düşünebileceğimiz programlardır ve doğal olarak bu programlara reklam vermektedirler. Televizyon reklamları ve yayınlanacak programın izleyici kitlesinin özellikleri ile firmaların ürettikleri ürünün özelliklerinin uyumu önemli olmaktadır. Ama üretilen ürün hangi kitleye hitap ederse etsin, eğer program, toplumun bütün kesimleri tarafından izleniyorsa, bu kıyaslama bu durumda yapılmayıp reklam verilmektedir. Ülkemizde, bir iki ay öncesinin bu anlamda yapılmış ölçümleme raporuna göre, firmalar en çok reklamı, dizilere vermektedirler. Çünkü diziler, toplumun her kesimi tarafından izlenmektedir. Özellikle bazı diziler, her kesim, her yaş, her cinsi ekran başına kilitlemektedir. İkinci olarak, en çok reklam, haber programlarına verilmektedir. Haber programları da dizilere benzer özellik sergilemektedir. Onları da toplumun bütün kesimleri izlemektedir. Bunların dışında, üçüncü sırayı alabilecek en çok reklam alan program ancak, çok beklenen, sinemada gösterimi yapılmış, sinema filmlerinin televizyonda yayınlanacak olması olabilir. Geri kalan, en çok reklam alan program sıralaması, firmaların ürün ve program uyumuna göre seçilmektedir. Hem program ve ürün uyumu hem de programın içerikleri bu noktada önem taşımaktadır. Programın içeriklerinin de firmaya, onun vizyonuna, misyonuna aykırı düşmemesi gerekmektedir. Belki tam olarak ifade etmeyebilir, ya da farklı bir konuyu işliyor olabilir. Ama gene de tüketicilerin zihnine yanlış mesajların gitmesini sağlayacak bir içeriğe sahip olmaması gerekiyor. En çok izlenen programların tercih edilmesi noktasında, verilen ürün ve hizmet reklamları dikkatle seçilmektedir. Özellikle herhangi bir yaş grubuna, cinsiyete yönelik reklamların seçiminde, seslendiği grubun dışında kalan, aile bireylerine, sosyal çevreye yönelik te mesajlar içeren tasarımlar seçilmektedir. Yani hem kendi tüketicisine seslenen hem de tüketicinin, satın alma davranışını göstermesini sağlayacak, aile ve sosyal çevreye yönelik olumlu mesajları içerenleri tercih edilmektedir. Böylece reklam, hem kendi kitlesine seslenmekte hem de bireylerin sosyal ve aile çevresine ikna edici mesajlar gönderilmektedir.
Televizyon reklamları, bilindiği gibi, her kesim tarafından izlenmektedir. Her insan, günün birkaç saatini televizyonların başında geçirmektedir. Günümüzde televizyon reklamlarının eğlenceli hale gelmesiyle birlikte, insanlar reklam kuşaklarını, reklamlardaki olayları, konuları, kişileri ilgiyle izlemektedir. Televizyon reklamlarında işlenen konular çerçevesine, ünlü oyuncuların veya sevilen kişilerin ağzından çıkan reklam mesajları, tüketicilerin algılarına hitap edebilmektedir. Televizyon reklam mecrasının en önemli avantajlarından birisi tekrarlanabilmesidir. Tüketiciler, aynı reklamı birden fazla, birbirinden farklı kanallarda izleyebilmektedir. Bu durum, onların reklam mesajlarına yönelik algılarının pekişmesini sağlamaktadır. Televizyon reklam mecrası, hemen her tür reklam tasarımını yayınlayabilmesi açısından da önemli olmaktadır. Reklam cıngılları, karşılıklı diyaloglarla verilen konulu reklamlar, sadece görüntülerden oluşan reklamlar, müzik, efekt v.b. destekleyici unsurlarla kullanıldığında, birbirinden yaratıcı reklam filmleri yapılabilmektedir. Üstelik televizyon reklamlarında yaratıcılığın sınırı yoktur. İster hayal ürünü ister gerçek olaylar olsun, hemen her şeyi üretmek ve filme çekmek mümkündür. Televizyon reklamlarının firmalar açısından, dezavantajlarında en önde geleni, maliyetinin yüksek olmasıdır. Bu mecra için tasarlanan reklamlar, saniye saniye ücretlendirilmektedir. Ayrıca bu maliyet, reytingleri yüksek kanallar tarafından da daha yükseltilmektedir. Film çekimlerinin maliyeti, reklam ajansının maliyeti de bunlara eklenmektedir. Durum böyle olsa da zaten, televizyon reklamlarını yaptıran firmalar, küçük ya da orta ölçekli olmamaktadır. Bu mecrayı kullanan reklam veren firmalar, ya global çapta çalışan firmalar olmakta veya ülkede büyük bir Pazar payına sahip olmaktadır. Yani televizyon reklamlarına ayrılan bütçe, yüksek olsa da bu tip firmalara çok fazla dokunmamaktadır. Tek zarar, orta ölçekli veya küçük ölçekli firmaların, bu mecrayı kullanamıyor olmasıdır. Büyük markalar, yüksek bütçelerle bu mecrayı kullanıyorlar ama bunun karşılığını da kat kat geri alabiliyorlar. Çünkü televizyon reklamları sayesinde markaları tanınmakta, satış noktaları bilinmekte, fiyatlarını ve ürün veya hizmet özelliklerini duyurabilmektedirler. Televizyon reklam mecrasının pekiştirici unsurları da alabildiğine geniş olabilmektedir. Televizyonun görsel, algısal, işitsel olması sebebiyle, sözle ifade edilemeyen pek çok iletim, farklı tasarımlarla tüketicilere verilmektedir. Yani işitselle birlikte üretim gösterilebilmekte ve ürün veya hizmetin hangi koşullarda üretildiği anlaşılmaktadır. Ya da davranış, hareket, mimik, gösterge, işaret veya ibarelerle çeşitli mesajların tüketiciler tarafından algılanabilmesi sağlanabilmektedir. Zaten reklam mecraları arasında en çok kullanılan televizyon mecrasıdır. Reklam verenler, en çok bu mecrayı yukarıda ki özelliklerinden ve etki gücünden dolayı tercih etmektedirler.
Televizyon tanıtım filmlerinin, insanın pek çok duyusuna hitap etmesi, bir bakıma mesajların işini zorlaştırmaktadır. Çünkü televizyon reklam mesajlarını, başka tarafa veya başka anlama çekecek pek çok etken bulunmaktadır. Televizyon, insanın hem görsel hem işitsel hem de algısal duyularına hitap etmektedir. Bu durum, televizyon reklam mesajı tasarlanması esnasında, her öğeye birden çok açıdan dikkat edilmesi, her üç öğenin, anlattıklarını başka yöne kaydırmaması için tasarlanması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Görsel öğeler ile işitsel öğelerin tasarlanması, tanıtım fikrinin ortaya çıkarılmasından sonra kolay olabilmektedir. Fakat verilmesi tasarlanan mesajların algılara gidiş biçimi, insanlara neyin neleri çağrıştıracağı konusu reklamcıları zorlamaktadır. Bu yüzden, televizyon reklam mesajlarının bazıları, gene uzman ajanslar tarafından tasarlanmış olmasına rağmen, hatalı mesajları iletebilmektedir. Kurgusu yapılan bir filmin mesajları, ne kadar özenle tasarlanırsa tasarlansın, bazen farklı anlamlara gidebilmektedir. Gerçi, reklamcıların özelliklerini tespit ettiklerini düşündükleri, hedef kitlenin algıları, bazen onların farkında olmadıkları şekilde çalışmakta ve verilen mesajları, istenildiği şekilde değil, kendilerince alabilmektedirler. Televizyon reklam mesajları türlerine göre algılanması, kişiden kişiye, sınıftan sınıfa, düzeyden düzeye ve buna benzer pek çok unsura göre değişmektedir. Her ne kadar mesajlar, görsellerle, sözlerle ve başka etki unsurlarıyla da güçlendirilmiş olsalar bile, gene de toplum tarafından nasıl algılandığının tam bir tespiti yapılamamaktadır. Hatta tanıtım için toplumsal analizlerin verileri bile, olandan farklı verileri gösterebilmektedirler. Çünkü tüketiciler, televizyon tanıtım filmlerini evde izlemektedirler. Dört duvar arasında, onların bu tip kuşakları izlerken nasıl tepki gösterdikleri, anlatılanları nasıl algıladıkları reklamcılar tarafından tam olarak bilinmemektedir. Bilimsel disiplinler, toplumsal analizler etkili yöntemler kullansalar da, göstergelerinden farklı etkiler olabilmektedir. Tüketiciler, evde bu tasarımları izlerken farklı veya oldukları gibi davranmaktadır fakat analizlerde, anketleri cevaplarken yeterince samimi ya da gerçekten tercihlerini veya isteklerini tam olarak ifade edip edemedikleri ciddi bir tartışma konusudur. Toplum bilimcilerin, felsefecilerin v.b. düşünce insanlarının, tespiti mümkün olmayan unsur olarak gördükleri konuların arasında da bu olmaktadır. Tüketicilere soru yöneltildiğinde, sorunun cevabının alınması esnasında, doğruluğunu değiştiren pek çok etken bulunmaktadır. Tüketicinin hangi psikolojik etkilerle bu cevapları verdiği, kendini ve isteklerini, beklentilerini, arzularını yeterince tanıyıp tanımadığı yine reklamcılar tarafından bilinmemektedir. Kimi insan, isterim dediği pek çok unsuru istememektedir veya firmanın şunu yapması halinde, satın alırım dediği pek çok konu, onun satın alma davranışını etkilemeyebilmektedir. Gerçekte isteklerini ve kendini tanımayan, binlerce kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla televizyon reklam mesajları hazırlanırken, elde olan verilerle hareket edilmekte ve filmde, konu bütünlüğünü destekleyen unsurlar kullanılmaktadır.
Hızla değişen ve çeşitlenen mecralar içerisinde kuşkusuz ki televizyon hala en etkili reklam mecralarından birisi. Popüler kitle iletişim araçlarının başında gelen televizyon ile farklı sosyo-ekonomik yapıya dahil kitlelere hemen hemen bütün programlara reklam vererek doğrudan ulaşmak mümkün. Günümüzde dijital yapım teknikleri sayesinde reklam filmlerinin üretimi de önemli ölçüde kolaylaşmış durumda üstelik bu reklamlar tek bir şekilde değil, çok farklı şekillerde yayınlanabilirler. Televizyonlara reklam, reklam jenerikleri, ana sponsorluklar, akar logo reklamları, spotlar, sanal ve bant reklamlar, advertorial olarak da adlandırılan tanıtıcı tv reklamlar, program üzerine bindirilen grafikler ve tanıtım kuşaklarında tam ekran olarak yayınlanan kısa görüntüler şeklinde yayınlanır. Televizyonda yayınlanan bu farklı reklam türleri, şirketlerin bütçelerine, markalarına, hedef kitle ve pazarlarına uygun olan reklam türünü seçebilmeleri açısından önemli bir avantajdır. Özellikle, sanal ve bant reklamlar 8 saniye gibi kısa süreler boyunca da uygulanabilir.Bu nedenle ajanslar tarafından önceden hazırlanan bant tanıtımlar hem şirketlerin reklam bütçelerini zorlamaz hem de izlenme oranı yüksek olan programlara da verilebilir. Programlar başlarken “Bu programda sanal reklam uygulanmaktadır” ibaresi ile uygulanan bu reklamlar seyirciye önceden bildirilmiş olur. Örneğin, bir televizyon dizisinde yer alan bir sokaktaki afiş sanal reklam uygulamasıdır. Yine programların yayını esnasında ekranın belli bir kısmını kaplayan grafik reklam uygulamaları da televizyon reklamlarının en etkili biçimlerindendir. Bu TV reklamları doğrudan seyirciye ulaşma özellikleri vardır. Son yıllarda televizyonlarda çok kullanılan bir diğer reklam türü de, sponsor reklamlar. Sponsor reklamlar bir televizyon programının tümüne ya da belli bir bölümüne sponsor olabilirler. Özellikle televizyon dizilerinde çok karşılaştığımız bir reklam türüdür. Genellikle programlar biterken ekrana gelen marka logolarını sponsor reklamlara örnek verebiliriz. Sponsor reklamlar için neredeyse sınır yoktur, dizilerde oyuncuların kullandığı arabalardan, oturdukları evin perdelerine, kullandıkları aksesuarlara kadar sponsor anlaşmaları yapılabilir. Haber programları dışındaki hemen hemen bütün programlarda sponsorluk sistemi vardır. Bu sponsor markalar genellikle programların kapanış jenerikleri ile beraber ekranda akan logolar ile yer alırlar. Günümüz şartlarında küçük ya da büyük bütün firmalar televizyonlara reklam verebilirler. Bu reklamlar için mutlaka çok büyük reklam bütçeleri ayırmak, reklamlarda ünlü yüzler kullanmak, dünya çapında bir marka olmak zorunluluğu yoktur. Bölgesel şirketler, markalar ya da işletmeler de profesyonel reklam ajansları ile çalışarak bütçelerine uygun olarak televizyon reklamları da dahil olmak üzere kolaylıkla yapabilirler. Bu reklamlar hem bölgesel hem de ulusal televizyon kanallarında yayınlanabilir. Önemli olan doğru hedef kitleye ve dolayısıyla reklamdan beklenen sonuca ulaşmak konusunda, ürün-hizmete uygun reklam türünü belirlemek ve doğru zamanlarda doğru programlarda bu reklamları yayınlamaktır.
Özellikle reklam sektöründe nelerin başarılı olduğuna ve bu başarı elde edilirken nasıl bir yol izlendiğine kısaca göz atalım. Reklam sektörünün değişmez kurallarından biri varsa, o da: firmalar ya da şirketler için çekilen reklam filmlerinde ünlülerin rol almasıdır. Pepsi, Coca Cola, Arçelik, Bosch, Mavi Jeans, Turkcell, Vodafone, Avea, Elidor gibi marka değeri taşıyan şirketlerin reklam filmlerinde en sevdiğimiz ünlü isimlere rastlamak oldukça sık yaşanan bir durumdur. Peki, bu markaların reklam filmlerinde oynayan ünlü isimler, markaların başarısını artırabildi mi? İşte bu sorunun cevabını araştırdık. Giyim sektörünün önde gelen isimlerinden biri olan Mavi Jeans, ünlü manken Adriana Lima’yı kamera karşısına geçirdi. Ünlü mankeni Türkçe konuşturarak ilgi toplayan Mavi Jeans, çekilen bu reklam filmlerinden sonra markasının ününe ün kattı ve satışlarını arttırdı. Yine giyim sektöründeki isimlerden biri olan Defacto, dünyaca ünlü moda ikonu Parsi Hilton’u reklam filmlerinde oynatarak, en büyük reklam bütçesini harcadığı bir çalışmaya imza atmış oldu. Rakiplerinin bir adım önüne geçen markanın reklam filminde Paris Hilton’a, ünlü futbolcu Arda Turan eşlik etti. En avantajlı GSM operatörü seçilen Avea, yaklaşık iki yıldır reklam filmlerinde ünlü komedyen Ata Demirer’i oynatıyor. ‘Cemile Abla’ karakterine hayat veren ünlü komedyen, Avea tariflerinin tanıtılması ve daha kolay hatırlanması için iş başında. Reklam filmlerini çok sık göremediğimiz İş Bankası, ünlü komedyen Cem Yılmaz ile kamera karşısına geçti. Yaptığı her iş ile gündeme oturmayı başaran Cem Yılmaz, İş Bankası’nın reklam filmiyle hem kendi adından hem de bankanın adından sıkça bahsettirdi. Mobilya sektörünün önde gelen isimlerinden Bellona, reklam filmlerinde şarkıcı Şevval Sam ile çalıştı. Rahat ve samimi tavırlarıyla, kentli kadına hitap eden şarkıcı, markanın yeni yüzü oldu. Kozmetik sektöründe ise Elidor, saçlarının güzelliği ile dikkat çeken oyuncu Meryem Uzerli’yi yeni reklam yüzü yaptı. Saç bakım serisini tanıtmak için ‘Hürrem’ karakterine can veren oyuncu Meryem Uzerli ile ekranlara gelen Elidor reklamları, saç bakım serilerinin bilinirliğini daha da artırdı. Kadınların hayranlıkla izlediği Biscolata reklamları ise yaklaşık iki yıldır ‘Biscolata erkekleri’ ile devam ediyor. Markayla özdeşleşen Biscolata erkekleri, kadınları oldukça mutlu ederken TV reklam filmleri her seferinde dikkatle izlenmesine sebep oldu. 2011 yılının son çeyreğinde televizyon ekranlarında dönmeye başlayan Biscolata reklamları, en çok ses getiren reklamlardan biri oldu. Her yıl olduğu gibi farklı sektörlerin reklamları ve bu reklamlar arasındaki çekişmeyle ekranlarımıza geldi. Ünlü isimlerle reklam filmlerine imza atan markalar, şüphesiz ki reklamın akılda kalmasını kolaylaştıran en önemli sebebi buldu. Sevdiğimiz ünlüleri markaların reklamlarında görmek, o markaya olan ilgimizi artırdığını düşünürsek, markaların da amacına ulaştıklarını söyleyebiliriz.
Satış ve pazarlamanın en önemli basamağı olarak bilinen reklamların, toplum üzerinde ne kadar etkili olduğunu araştırdım ve bulduğum sonuçları sizlerle paylaşmak istedim. Televizyon; bilgileri hem görüp hem de işitebildiğimiz bir kitle iletişim aracı olduğu için reklamların toplum üzerindeki etkilerini bu mecrada yayınlanan reklamlar üzerinden araştırdım. Radyo, gazete ve dergi gibi kitle iletişim araçlarındaki reklamlardan ziyade, televizyon reklamlarının etkilerini incelememin en büyük sebebi; Türkiye’de oldukça yaygın bir televizyon izleme alışkanlığının olması. Televizyon reklam etkileri ve sonuçları, Türkiye’deki reklam kültürünü ve reklam etkilerini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Reklamın akılda kalıcı ve etkili olması, markanın tanınırlığını artırmasında en büyük faktördür. Bu yüzden etkili bir reklam yapabilmek için sonu tahmin edilebilir ve sıradan senaryoların yerine; tüketicinin dikkatini çekebilen, yaratıcı senaryoların olması gereklidir. Verilmek istenen mesaj, en basit haliyle tüketiciye anlatılmalı ve bu anlatımda abartıya kaçmadan inandırıcı bir dil kullanılmalıdır. Reklamda verilmek istenen mesajın net ve kolay anlaşılabilir olması, markanın satış ve tanıtım faaliyetlerinin artmasındaki en önemli nedendir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre; tüketicinin reklamı sevmesi, markayı sevmesine ve tüketicinin markayı daha kolay hatırlamasına neden olmaktadır. Muehling ve McCann tarafından yapılan araştırmada ise; tüketicinin reklam tutumu, bilişsel ve duygusal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bilişsel kısım; reklamın rahatsız ediciliği, bilgilendiriciliği ve eğlendiriciliğinin değerlendirildiği bölümdür. Kültürlere göre farklılık gösteren bu kısım, her toplum için farklı etkiler yaratmaktadır. Türkiye’de gülebildiğimiz reklamları görmek, o markaya olan tutumumuzu olumlu yönde etkilerken, herhangi bir Avrupa ülkesinde durum tam tersine olabilir. Bazı toplumlar, reklamlardan net ve gerçekçi bir mesaj beklerken, bazı toplumlarda da samimi ve eğlendirici radyo tv reklamları daha olumlu sonuçlar alabilir. Durumu Türkiye açısından incelemek gerekirse; Türkiye’de en çok sevilen ve hatta sosyal medyada sıklıkla paylaşılan reklamların başrollerinde sevilen komedyenlerin yer alıyor olması, Türkiye’nin reklam tutumu hakkında oldukça açık bir bilgi veriyor. Cem Yılmaz ve Ata Demirer gibi sevilen komedyenlerin reklamları, en beğenilen reklamlar olma başarısı kazandığı gibi markanın da etkili bir reklam yapmasını sağlıyor. Sevilen dizi ve film oyuncularının da markaların etkili reklam yapmasında büyük payı olduğu tartışılmaz bir gerçek. Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ, Seda Sayan ve Arda Turan gibi ünlülerin rol aldığı reklamlar, kısa sürede ilgi uyandırarak istenilen etkinin yakalanmasını sağlıyor. Kısacası sadece ünlü komedyenler değil, sevilen ünlüler de etkili reklam için önemli bir kaynak. Tüm bunların üzerine asıl sorulması gereken soru şu: Reklamın güldürebiliyor olması ve tüketicinin reklama karşı olumlu tavırları, markanın güvenilir olduğu sonucunu da doğurur mu? Sadece güldürebildiği için beğenilen reklamlar, aslında dikkat edilmesi gereken detayları atlamamıza mı neden oluyor? Tüketicinin özellikle televizyon reklam başlığı altında dikkat etmesi gereken nokta, markanın ne kadar güvenilir ve inandırıcı olduğudur. Bu yüzden eğlenirken, gerçek bilgiyi de alıp almadığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Tüketicinin etkilenmediği, markanın itibar kaybettiği; “Tek kullanımla ipek gibi saçlar” ya da “Tek fırçalamayla bembeyaz dişler” gibi abartılı sloganların olduğu reklamlar hem inandırıcılıktan uzak hem de tüketiciyi aldatmaya yönelik olarak gösteriliyor. Almak istediği ürüne, reklam vasıtasıyla karar veren tüketici, karşılaşacağı sonuçları önceden bilmek ve buna göre hareket etmek istiyor. Etkisi oldukça az olan bir diğer reklam senaryosu ise rahatsız edici olarak tanımlanan reklamlar. Tüketiciyi sinirlendiren ve rahatsız eden reklamlar, etkinliğini kaybettiği gibi hatırlanmakta da zorluk çekilmesine neden oluyor. Yani etkili reklam ve rahatsız edicilik arasında negatif bir korelasyon söz konusu. Her kültürün reklam anlayışı ve reklamdan beklentisi farklıdır. Bu yüzden markalar etkili bir reklam yapabilmek için kesinlikle toplumun isteklerini ve beğenilerini dikkate almalıdır. Türkiye’de eğlenceli reklamlar en iyi etkiyi alırken, inandırıcı ve samimi reklamların da tüketici üzerinde oldukça etkili olduğunu unutmamak gerekli.
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam jingle (cıngılları) da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam seslendirme ajansı ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamları görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır.