Sıkça Sorulan Sorular
My Prodüksiyon Seslendirme Ajansı bu sayfa üzerinde sıkça sorulan sorulara sizler için cevap veriyor ve bilgi paylaşıyor. Seslendirme, Dublaj, Prodüksiyon, Anons ve Seslendirme Ajansı hakkında merak edilenlerin listesini burada bulabilirsiniz.
- Show All
- İnternet Reklam
- IVR Seslendirme
- Radyo Reklam
- Santral Seslendirme
- Seslendirme
- Sinema Reklam
- Tanıtım Filmi
- TV Reklam Filmi
Akılda Kalıcı Reklam Nasıl Belirlenir?
Luke Sullivan’ın, “Satan reklam yaratmak” adlı kitabında geçen bu cümle reklamların yaratıcılığa dayanması gerekliliği ancak aynı zamanda da bir ürün olduklarını vurgulayan çok anlamlı bir cümledir: “Reklam, yarı yarıya sanattır; diğer yarısı iştir ve her iki yarı için de teslim tarihi diye bir şey söz konusudur.” İşin teslim tarihi elbette ki reklam veren ile ajans arasındaki anlaşma şartlarına bağlıdır. Etik olan, iki tarafın da karşılıklı anlaşma şartlarına uymasıdır. Reklam iştir, çünkü kuralları vardır ve bu kuralların uygulanıp uygulanmadığı sadece profesyonel özdenetim mekanizmaları olan dernekler ya da diğer oluşumlar tarafından değil, yasalar tarafından da denetlenir. Reklamlar iştir çünkü belli üretim aşamaları vardır. Bir fikirden doğar ve görsel ya da yazılı nesnelere dönüşürler. Reklamlar iştir çünkü markaların pazarlama faaliyet ve stratejilerinde kilit roller üstlenirler. Reklamlar iştir çünkü birçok kişi tarafından organize şekilde üretilirler. Reklamlar iştir ve dolayısıyla disiplin ve ciddiyet gerektirir. Her reklam bir iştir ama her reklam üst düzey bir sanat ürünü değildir, olmak zorunda mıdır? Bu reklamı yapılan markaya, ürüne, pazarlama stratejisine, hedef kitleye, mecraya göre değişir. Sanat, en bilinen tanımı ile hayal gücü ve yaratıcılığın dışa vurulmuş halidir. Reklamın sanattır, çünkü yukarıda değindiğim gibi, yaratıcı zihinlerin fikirlerinden üretilir. Reklamlar, sadece bir marka logosundan, slogandan, ürün görselinden ya da ürünü anlatan bir filmden, metinden, birim fiyatından ya da indirim oranından ötede, markaları konumlandıran, onlar adına hedef kitlelerine mesajlarını ileten ifade biçimleridir. Reklamlar sanattır çünkü hayal gücünden beslenirler. Reklamlar umut verir, reklamlar eğlendirir, düşündürür, bilgilendirir, yönlendirir ve reklamlar farklılık hissettirir. Reklamların kısa algılama süreleri içerisinde, ele aldıkları ürünü en iyi şekilde anlatmaları gerekir. Üretilmeleri süreci her ne kadar profesyonel bir disiplin gerektirse de, yasalar ve etik kurallar ile sınırlanan çerçeveleri olsa da, reklamlar hedef kitlelerde duygular üretmeye yönelik çalışmalardır. Sadece satın alma davranışı uyandırmaktan öte, bağlılık yaratmak, özel hissettirmek, ürün – hizmet ve markaları anlamlandırmak, zaman zaman farklı hayali dünyaların kapılarını aralamak amacı taşırlar. Reklamlar her zaman duygu uyandırma misyonu taşırlar mı? Evet, taşırlar çünkü tüketimin kendisi dahi duygulardan beslenen bir davranışlar toplamıdır.Ve reklam sanattır, hedef kitlenin karşısına çıkana kadar sancılı bir süreçten geçer ancak genellikle kısa süreler boyunca tüketicilerle buluşur. Çok basitmiş gibi görünen en yalın reklamlar dahi, tüketicilerin hafızasını uzun süre meşgul edebilir, zihinlerde yer edecek bir ustalık örneği olabilirler. Hangi yönü ağır basarsa bassın, reklamların ortak özelliği bir ekip tarafından üretilen kolektif ürünler olmalarıdır. Üretim süreçlerinin her aşamasında ciddi çalışmalar ve farklı uzmanlıklar gerektirirler. Bu anlamda da diyebiliriz ki yaratıcı ve üretici zihinlerin bir arada çalıştığı ajanslar hem ürün – hizmet, hem de sanat üretirler. Kendisini ve/veya markasını pazara tanıtmak, hatırlatmak ya da benimsetmek isteyen küçük ya da büyük işletmeler de, kendilerini en doğru şekilde pazarlayacak olan bu ajanslarla çalışmak durumundadırAkrostiş Metodu Nedir? Nasıl Uygulanır?
Hafıza teknikleri konusunda uzmanlık kazanmış kişilerin ve araştırmacıların kullandıkları bazı hafıza tekniklerini ve nasıl uygulayabileceğinizi öğrenmeye ne dersiniz? Akrostiş Metodu: Akrostiş metodu, hafızaya alınmak istenen cümlelerin ilk harfleri kullanarak anlamlı veya kafiyeli, hafızada daha kalıcı olan başka bir kelime veya cümle oluşturma işidir. Burada iki ana kelime karşımıza çıkıyor; anlamlı ve kafiyeli. Bazı akrostişe edilmiş kelimeler anlamsız olabilir, ancak kafiyeli ve hafızada kalıcı bir özelliğe sahiptir. örneğin; “SSK” , “MEB” gibi. Bazı akrostişe edilmiş kelimeler ise anlamlı olabilmektedir. Örneğin “SENİ” akrostişi gibi. Uygulama Örneği: Dil bilgisi dersinde sıfat fiiller konusu vardır. Başlıca sıfat filer şunlardır; an (en), ası (esi), maz (mez), ar (er), dık (dik), acak (ecek), mış (miş). Bunları şu şekilde hafızanıza kaydedebilirsiniz: “Anası mezar dikecekmiş.” Daha sonra öğretmen size sıfat fiilleri yazılıda sorunu şu şekilde hafızanızdan çıkarıp kullanacaksınız; An - ası mez - ar dik - ecek –mişAsma Metodu (Rakam-Şekil Metodu) Nedir?
Hafıza teknikleri konusunda uzmanlık kazanmış kişilerin ve araştırmacıların kullandıkları bazı hafıza tekniklerini ve nasıl uygulayabileceğinizi öğrenmeye ne dersiniz? Asma Metodu (Rakam-Şekil Metodu) Asma metodu 17. yüzyılın ortalarında Henry Herdson tarafından geliştirilmiştir. Yerleşim sisteminin devamı olarak ortaya çıkmıştır. Bu metotla hafızaya alınmak istenen bilgiler somut olan nesnelere zihinsel olarak asılır. Bu metotta rakamlar benzediği bazı nesneler ile temsil edilir. Örneğin;- Sayısı kaleme benzediği için kalemle özdeşleştirilebilir.
- Sayısı kuğuya benzediği için kuğuyla özdeşleştirilir.
- Sayısı martıya benzediği için martıyla özdeşleştirilir.
Bağlama Metodu Nasıl Uygulanmalıdır?
Hafıza teknikleri konusunda uzmanlık kazanmış kişilerin ve araştırmacıların kullandıkları bazı hafıza tekniklerini ve nasıl uygulayabileceğinizi öğrenmeye ne dersiniz? Bağlama Metodu: Bu metotla hafızaya alınmak istenen bilgilerin sunulan sırasına göre hafızaya alınması bu metodun ana noktasını oluşturmaktadır. Bu metot uygulanırken iki basamak kullanılır: 1- Listelenen bilgilerin her maddesinin görsel şekli oluşturulur. 2- Her maddenin görsel şekliyle bir sonraki madde arasında bağlantı kurulur. Böyle her bir madde birbiriyle görsel olarak bağlanacak ve zincir oluşturulacaktır. Bu metotla hafızaya alınmak istenen bilgiler görsel olarak öyküleştirilir. Böylece sağ beyin aktif hale gelir ve bilgiler hafızaya kaydedilmiş olur. Gerektiğinde ise yine aynı sırayla zihne çağrılarak kullanılır. Uygulama Örneği: Bu metodu kullanarak Marmara Bölgesi’nde yetişen tarım ürünlerini sırayla hafızamıza alalım. Marmara Bölgesi’nde yetişen tarım ürünleri; zeytin, pamuk, tütün, şeker pancarı. Bu metodu kullanarak şu şekilde hafızaya alabilirsiniz; “Evde akşam uyurken karşınıza aniden kocaman, ejderhaya benzeyen bir kedi çıktı. Kedi size sert sert bakarak mar, mar (Marmara) diye sesler çıkarıyor. Ondan o kadar korktunuz ki hemen evden dışarı çıkarak tarım malzemelerinin bulunduğu dolabın içerisine girdin. Dolabın içerisi çok karanlıktı. Bu nedenle yerde bulunan zeytinleri görmeyerek dengenizi kaybettiniz ve kafanızı dolabın içindeki pamuğa çarptınız. Kafanızdan musluktan boşalırcasına kan akmaya başladı. Kanın durdurmak için kafanızı dolapta bulunan tütün ile sardınız. O sırada acıdan bayıldınız. Uyandığınızda kendinizi şekerpancarı ekili olan tarlada.” Okuduğunuz bu paragrafı gözlerinizi kapatarak zihninizde anlamlandırın. Olayı yaşayın. Şimdi Marmara Bölgesi’nde yetişen tarım ürünlerini bir kağıda yazın. Hepsi hafızanızda değil mi?Başarılı Bir Reklamın Sırrı Nedir?
Özellikle reklam sektöründe nelerin başarılı olduğuna ve bu başarı elde edilirken nasıl bir yol izlendiğine kısaca göz atalım. Reklam sektörünün değişmez kurallarından biri varsa, o da: firmalar ya da şirketler için çekilen reklam filmlerinde ünlülerin rol almasıdır. Pepsi, Coca Cola, Arçelik, Bosch, Mavi Jeans, Turkcell, Vodafone, Avea, Elidor gibi marka değeri taşıyan şirketlerin reklam filmlerinde en sevdiğimiz ünlü isimlere rastlamak oldukça sık yaşanan bir durumdur. Peki, bu markaların reklam filmlerinde oynayan ünlü isimler, markaların başarısını artırabildi mi? İşte bu sorunun cevabını araştırdık. Giyim sektörünün önde gelen isimlerinden biri olan Mavi Jeans, ünlü manken Adriana Lima’yı kamera karşısına geçirdi. Ünlü mankeni Türkçe konuşturarak ilgi toplayan Mavi Jeans, çekilen bu reklam filmlerinden sonra markasının ününe ün kattı ve satışlarını arttırdı. Yine giyim sektöründeki isimlerden biri olan Defacto, dünyaca ünlü moda ikonu Parsi Hilton’u reklam filmlerinde oynatarak, en büyük reklam bütçesini harcadığı bir çalışmaya imza atmış oldu. Rakiplerinin bir adım önüne geçen markanın reklam filminde Paris Hilton’a, ünlü futbolcu Arda Turan eşlik etti. En avantajlı GSM operatörü seçilen Avea, yaklaşık iki yıldır reklam filmlerinde ünlü komedyen Ata Demirer’i oynatıyor. ‘Cemile Abla’ karakterine hayat veren ünlü komedyen, Avea tariflerinin tanıtılması ve daha kolay hatırlanması için iş başında. Reklam filmlerini çok sık göremediğimiz İş Bankası, ünlü komedyen Cem Yılmaz ile kamera karşısına geçti. Yaptığı her iş ile gündeme oturmayı başaran Cem Yılmaz, İş Bankası’nın reklam filmiyle hem kendi adından hem de bankanın adından sıkça bahsettirdi. Mobilya sektörünün önde gelen isimlerinden Bellona, reklam filmlerinde şarkıcı Şevval Sam ile çalıştı. Rahat ve samimi tavırlarıyla, kentli kadına hitap eden şarkıcı, markanın yeni yüzü oldu. Kozmetik sektöründe ise Elidor, saçlarının güzelliği ile dikkat çeken oyuncu Meryem Uzerli’yi yeni reklam yüzü yaptı. Saç bakım serisini tanıtmak için ‘Hürrem’ karakterine can veren oyuncu Meryem Uzerli ile ekranlara gelen Elidor reklamları, saç bakım serilerinin bilinirliğini daha da artırdı. Kadınların hayranlıkla izlediği Biscolata reklamları ise yaklaşık iki yıldır ‘Biscolata erkekleri’ ile devam ediyor. Markayla özdeşleşen Biscolata erkekleri, kadınları oldukça mutlu ederken TV reklam filmleri her seferinde dikkatle izlenmesine sebep oldu. 2011 yılının son çeyreğinde televizyon ekranlarında dönmeye başlayan Biscolata reklamları, en çok ses getiren reklamlardan biri oldu. Her yıl olduğu gibi farklı sektörlerin reklamları ve bu reklamlar arasındaki çekişmeyle ekranlarımıza geldi. Ünlü isimlerle reklam filmlerine imza atan markalar, şüphesiz ki reklamın akılda kalmasını kolaylaştıran en önemli sebebi buldu. Sevdiğimiz ünlüleri markaların reklamlarında görmek, o markaya olan ilgimizi artırdığını düşünürsek, markaların da amacına ulaştıklarını söyleyebiliriz.Bay Seslendirme, Bayan Seslendirme, Ulusal Seslendirme Sanatçıları
Beyin Gücü ve Hafıza Nasıl Güçlendirilir?
Unutkan insan yoktur, hafızasının nasıl çalıştığını bilmeyen insan vardır! ‘Güçlü Hafıza’ beyni etkili ve doğru kullanmak için yazılmış bir kişisel gelişim kitabıdır. Çok zeki diye gözüken kişilerin aslında bizden hiçbir farkının olmadığı, sadece bilerek ya da bilmeyerek beynini doğru kullandıkları araştırılmıştır. Eğer her insanın beyin yapısı aynıysa, neden bazıları hafızalarını etkili kullanıyor da, bazıları kullanamıyor, diye bir soru aklınıza gelebilir. Cevap; herkesin beyin yapısı ve hafıza gücü aynı olabilir, ama herkes onu tanıyıp, bu gücü kullanamıyor. Kullananlar ise bunu nasıl kullandıklarını bilmiyorlar. Ahmet Yıldız, herkesin Güçlü Hafızası olması için bir formül geliştirdi. Beynimizin (Hafıza) Çalışma Prensibi+Güçlü Hafızaya Ön Hazırlık+Hafıza Biyolojisi+Hafıza Destek Sistemleri+Güçlü Hafıza Tekniklerinin ilkeleri+Güçlü Hafıza Teknikleri= GÜÇLÜ HAFIZA Beynimizin ikiye bölündüğünü biliyor muydunuz? Dahası, bu iki yarının iki ayrı beyin olduğunu biliyor muydunuz? [Tony Buzan] Beyninizin hangi tarafının baskın olduğunu kitaptaki testlerle öğreneceksiniz. Fakat beynin her iki bölümünü de kullanmanın tekniklerini öğrenerek mutlak başarıya ulaşacaksınız. Bu kitap size hem motivasyon sağlayacak, hem uygulama gücü kazandıracak, hem de nasıl uygulayacağınızı bol örneklerle gösterecek... BEYİN GÜCÜ : HAFIZA VE ZEKAYI BESLEYEN YİYECEKLER İyi hazırlandığınız ve bildiğiniz bir dersin imtihanında hiçbir şey hatırlamadığınız hiç oldu mu? Bazen yeni fikirler üretmekte kendinizi çaresiz hissettiğiniz oluyor mu? Ara sıra okuduğunuz bir konuya veya çalıştığınız bir derse boş boş bakıp hiçbir şey anlamadığınızı hissettiniz mi? Eminim hemen, hemen hepinizin içine düştüğü bu tip anlar olmuştur. İmtihandan çıkıp da cevaplara bir göz attığınızda, "Bu cevabı ben nasıl oldu da yapamadım" diye kendi kendinize kızdığınızı şu anda belki de anımsıyorsunuz. Bu tip günleriniz olduysa şöyle bir geri dönüp o günlere rastlayan beslenmenize bir göz atmanızı tavsiye ediyorum. Esasen beyin gücünüzü etkin kullanmak için iki önemli şeye ihtiyaç vardır; 1-) Hızlı, Kolay ve Kalıcı Öğrenme Tekniklerini Bilmek ve Kullanmak, 2-) Hafıza ve Zekayı Geliştiren Yiyecekler yemek. Bugün ilk etapta beyin gücü ile beyni besleyen yiyecekler konusuna eğilmek istiyorum. İkinci etapta ise hızlı öğrenme teknikleri ile beslenme arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, hangisinin daha önemli olduğunu bir örnekle ortaya koymaya çalışacağım. Yediğimiz besinlerin insanın hafıza, zeka ve konsantrasyon gücü üzerinde çok önemli bir etkisi vardır. Örneğin vücut ağırlığımızın sadece % 2 ila 3’ü oranında ağırlığı olan beyin, günlük kalorilerimizin ortalama % 30’unu harcamaktadır. Hafıza ve Zeka Gelişimi açısından bazı besin kaynaklarının diğerlerine göre önemi çok daha fazladır. Örneğin bunların arasında B vitaminlerini içeren yiyecekler birinci sırada gelmektedir. Yine "demir"in beynin beslenmesi için hayati bir önemi vardır. "B" vitaminlerinin beyindeki önemli reaksiyonların gerçekleştirilmesindeki payı zihinsel potansiyel açısından hayatidir. Ayrıca B vitaminleri beyni strese karşı da korumaktadır. Beyin için enerji üretimine büyük katkısı olan B vitaminlerinin eksikliği yorgunluğa, hafıza ve zeka performansının zayıflamasına neden olur. Beynin ihtiyacı olan B vitaminlerinin yeterince alınması halinde aşağıda belirtilen zihinsel fonksiyonlarda gelişmelerin olduğu açıkça hissedilmektedir; Öğrenme ve Hafıza Gücü, Konsantrasyon, Hızlı Düşünme, Sözel Yetenek ve Akıcılık, Uyanıklık, Yaratıcı Düşünme, Enerjik Hissetme. Kuru baklagiller, kırmızı et, ayçekirdeği, balık, yoğurt, süt, peynir, yeşil yapraklı sebzeler, tavuk eti, hindi, yerfıstığı, muz, kavun, brokoli, ıspanak, domates, yumurta, kavun ve enginar kombinasyonları B grubu (complex) vitaminlerini garanti eden besin kaynaklarıdır. Yeteri kadar dengeli beslenemediğini düşünenlere ilave olarak düşük dozlu "B-Complex" vitaminleri almaları tavsiye edilmektedir. Ayrıca demirin beyne oksijen taşınmasında çok önemli bir rolü vardır. Özellikle oksijenin beyne taşınması ve beyin tarafından kullanılmasını sağlayan kandaki hemoglobin ve alyuvarların oluşumunda demire ihtiyaç vardır. Daha kısa bir ifadeyle beynin temel enerji kaynaklarından biri olan oksijenin beyne taşınabilmesi için demire ihtiyaç vardır. Dolayısı ile diyetimiizde mutlaka demir içeren yiyecekler bulundurmalıyız. Tüm kırmızı etler, kuru baklagiller, koyu yeşil sebzeler, domates ve pekmez demir açısından zengin olan yiyeceklerdir. Demirin yiyeceklerden emilmesini kolaylaştıran vitamin ise "C" vitaminidir. Bundan dolayı demir içeren yiyeceklerin "C" vitamini içeren, örneğin turunçgiller, kivi, domates, patates, karnabahar, brokoli, kavun, çilek, incir, kırmızı ve yeşil biber gibi besinlerle birlikte alınmasında fayda vardır. Bunun yanında kafein içeren içecekler ise demirin emilmesini engellemektedir. "C" vitamininin yanında "E" vitamininin de antioksidan olarak beynin etkin ve verimli kullanılmasına büyük katkıları vardır. Bitkisel yağlar, yerfıstığı, ayçekirdeği ve buğday E vitamini açısından zengin besinlerdir. DÜNYA HAFIZA ŞAMPİYONASINA HAZIRLANIRKEN Dünya hafıza şampiyonasına hazırlandığım ilk yılların başlarında öğleden evvel dört ve öğleden sonra dört saat olmak üzere günde sekiz saat hafıza egzersizleri yapıyor ve bilgisayarın başında binlerce rakam ve kelimeyi hafızamda tutuyordum. Şüphesiz bu egzersizlerde beynim çok enerji harcıyor, yoruluyor ve öğlene doğru iyice acıkıyordum. Ancak yemekten sonra üzerimde bir ağırlık hissediyordum. Hatta uyku bastırıyor ve konsantrasyonumun da azaldığını görüyordum. Bu benim için o zamanlar içinden çıkılmaz bir problem olmuştu. Bir taraftan vücudumun ihtiyacı olan yiyecekleri yemeliydim. Diğer taraftan da yemekten sonra zihinsel performansımın ve dolayısı ile skorlarımın düştüğünü görüyordum. Ne yapmalıyım diye düşünmeye başladım. "Acaba zihinsel potansiyelimi negatif etkileyen bir yiyecek kombinasyonu mu buna sebep oluyor?" diye endişelenmeye başlamıştım. Eminim birçok öğrenci ve işadamı hala öğle yemeğinden sonra benim gibi hissediyordur. Örneğin karbonhidratlar enerji sağlıyordu ama bu çok kısa sürüyordu. Öğlen yemeklerinde daha hafif ve daha sağlıklı nasıl beslenebilmenin hesaplarını yapmaya başladım. Özellikle beyni besleyen yiyeceklerin ne olduğunu araştırmaya başladım. O zaman yaptığım araştırmalar sonucunda buna neyin sebep olduğunu bulmuştum. Örneğin makarna ve hamur işi yerine tavuk eti yemeye karar verdim, patates kızartması yerine bazen meyve, bazen de yeşil sebze salatlarını tercih etmeye başladım. Gazoz tipi tüm içecekleri kestim. Farkı hemen hissetmeye başlamıştım. Konsantrasyonum eskisi kadar düşmüyordu ve uykum gelmiyordu. Bu yiyecekler de beni karbonhidratlar kadar doymuş hissettiriyordu ama bedensel ve zihinsel potansiyelimin düşmesine neden olmuyordu. Ama yine de yiyeceklerle ilgili birşeyler daha yapabilrim diye hissediyordum. Derken kan dolaşımı ile beyne taşıdığı oksijen ve besinler üzerinde düşünmeye başladım. Örneğin aspirin içersem ve kanın koyuluğu azalırsa, belki kan besinleri beyne daha kolay taşır diye çeşitli hipotezler oluşturuyor ve bunları deniyordum. Ancak bu kadar detaylı düşünmeme rağmen çok önemli bir şeyi atladığımı farkettim. Atladığım en önemli husus şuydu; Öğlen yemeğinden sonra yiyeceklerin hazmedilmesi için kan daha çok mide ve bağırsak bölgesine yöneliyor ve beyne giden kan miktarı azalıyordu. Bu durum da geçici bir süre zihinsel potansiyelin düşmesine neden oluyordu. Bunun da çözümünü buldum. Öğlen yemeğimi ikiye bölerek yarısını öğlenleyin, diğer yarısını da ikindi zamanında yemeye başladım. Az yenen öğle yemeği sonucu mide ve bağırsaklar bölgesine giden kanın miktarı da çok olmuyor ve bu durum artık zihinsel performansımı da etkilemiyordu. Özet olarak öğlen arasında özel olarak beynimin ihtiyacı olan besinlerden oluşan yiyecekleri azar azar yiyordum O günlerde böyle bir diyet sonucunda hafızamda tutabildiğim sayıların ve kelimelerin kısa sürede artması beni nasıl da heyecanlandırmıştı bilemezsiniz. O günden bugüne üç öğünde yemem gereken yiyecekleri altı farklı öğünde yediğimi söyleyebilirim. Özet olarak herkese böyle bir beslenme programı takip etmelerini tavsiye ediyorum. Buraya kadar anlatılanlardan şöyle bir özet çıkartılabilir; Tüm gün boyu zihinsel potansiyelinizi aynı seviyede koruyabilmek, inişli ve çıkışlı bir beyin performansına sahip olmamak için öncelikle günlük yiyeceklerinizi dörde, hatta mümkünse altı eşit parçaya bölerek mini öğünlerle beslenmelisiniz. Yiyeceklerin az yağlı olmasına dikkat etmelisiniz. Yağlı, çok ve ağır yiyecekler kanın beyinden çekilerek sindirim sistemine yönelmesine sebep olmaktadır. Bunun sonucu ise yorgunluk, uyuklama ve zihinsel potansiyelin düşmesi demektir. Yiyeceklerinizin demir içeren besinleri ihtiva ettğinden emin olunuz. Bunun için koyu yeşil renkli sebzeler, yağsız kırmızı et, domates, pekmez, kuru fasulye, bezelye ve kayısı kurusu gibi yiyecekler yemelisiniz. Yeteri kadar B vitaminleri aldığınızdan emin olmak için diyetinizde yağsız süt, yoğurt, muz, deniz ürünleri ve kuru baklagilleri mutlaka bulundurmalısınız. Antioksidan özellikleri olan C ve E vitaminleri açısından zengin havuç, ıspanak, çilek, domates ve diğer koyu yeşil yapraklı sebze karışımlarını da günlük yemek listenize ilave etmelisiniz. Hafıza ve beyin gücü için gerekli olan besinleri bu şekilde özetledikten sonra sıra hızlı, kolay ve kalıcı öğrenme teknikleri ile beslenme arasındaki ilişkiye geldi. Ben "beslenme", "beyin" ve "hafıza teknikleri" üçlüsünü sırayla "benzin", "son model bir araba" ve "sürücü" üçlüsüne benzetiyorum. Her birinin önemini anlamak için aşağıda size farklı senaryolar sunacağım. Kararı ise size bırakacağım. Her birinin benzetmesini de parantez içinde yanına yazmaya çalışacağım. 1-) Birinci Senaryo: Önce şöyle bir senaryo oluşturalım. "Son model bir araba (beyin)" sahibi olduğunuzu düşünün ve bu arabanın deposunu da "en kalitelei benzin (beslenme)" ile doldurduğunuzu varsayalım. Ama bunun yanında "araba kullanmayı (hafıza teknikleri)" bilmediğinizi kabul edelim. Siz bu arabayla istediğiniz yere gidebilir miydiniz? Arabayı ancak belki iterek bir yere götürebilirsiniz. Ama bu durumda arabanın gücünden hiçbir zaman faydalanamazsınız. 2-) İkinci Senaryo: İkinci senaryoda "son model bir araba (beyin)" sahibi olduğunuzu düşünün ve bu arabanın deposunu da "kalitesiz benzin (beslenme)" ile doldurduğunuzu varsayalım. Ama bunun yanında "araba kullanmayı (hafıza teknikleri)" çok iyi bildiğinizi kabul edelim. Siz bu arabayla istediğiniz yere gidebilir miydiniz? Kesinlikle istediğiniz yere gidebilirsiniz ama arabanın motoru kötü benzinden dolayı zorlandığı için istediğiniz hıza ulaşamazsınız. Hatta sürekli kötü benzin kullanırsanız, uzun vadede "arabada (beyin)" da arızalar oluşmaya başlayabilir. 3-) Üçüncü Senaryo: Bu senaryo ideal olanıdır. Bu senaryoda son model arabanızı en kaliteli benzinle doldurmanın yanında ileri sürüş tekniklerini de bilen bir sürücü olduğunuzu hayal edin. Şüphesiz sizden daha emniyetli ve sizden daha hızlı bir sürücü olması mümkün değildir. Size sadece gaza basıp, yoldaki kötü benzinli ve kötü sürücülü arabaları geride bırakmak kalıyor. Hem de onlardan daha az yorularak ve gidilecek yolu daha kısa sürede katedip diğerlerinin zaman bulamadığı başka işlere de zaman bularak. Özet olarak, "son model bir araba (beyin)" sahibi olan herkes önce onu "kullanmayı (hafıza teknikleri)" öğrenmelidir. İkinci etapta ise arabanın deposu devamlı olarak "kaliteli benzin (beslenme)" ile doldurulmalıdır. Unutmayın çoğumuz satın aldığımız her pahalı cihazı kullanmadan önce onun kullanma kılavuzunu dikkatle inceliyoruz. Ama bunun yanında kendi beynimizi daha verimli kullanmak için ne yapmamız gerektiği üzerinde çok fazla düşünmüyoruz. Hayatınızı kolaylaştırmak ve rakiplerinizi geride bırakmak için beyninizi etkin şekilde kullanmayı öğretecek bir kılavuz arıyorsanız, Mega Hafıza’nın "Fotografik Hafıza Teknikleri" setine bir göz atmanızı tavsiye ediyorum. Bu arada beyin gücünüzden maksimum faydayı almak için yukarıda verdiğim yiyeceklerle ilgili bilgileri de kesinlikle göz ardı etmeyiniz.Bilgisayarda Ses Kartı Neden Önemlidir?
Bir ses kartı hem mikrofon ses giriş ve çıkışlarına, hem de MIDI giriş çıkışlarına sahiptir. Herhangi bir marka önermemiz doğru olmaz ama yaklaşık değerleri 150-2000 TL arası bir model uzun süre işinize yarayacaktır. Midi Klavye (Midi Controller Keyboard): Halen birçok bestecinin müzik yazmada en çok kullandığı alet olan tuşlu çalgılar (keyboard) sizin de müzik yaratmanızı kolaylaştıracaktır. Çok farklı model ve fiyat seçeneği bulunmaktadır. Başlangıç olarak sadece MIDI sinyali yollayan MIDI controller klavyeler önerilebilir. Eğer içinde kendi sesleri olan bir synthesizer almayı daha uygun bulursanız Polyphony ve Multitimbral kapasitelerine dikkat ederek alın. 32 polyphony ve 16 Multitimbral altı günümüzde önerilmemektedir.Bir kelimenin Türkçe Olup Olmadığını Nasıl Anlarız?
Bir kelimenin Türkçe olup olmadığını nasıl anlarız? Meselâ: 1. “m” ile başlamıştır. 2. Büyük ünlü uyumuna aykırıdır (e-a). 3. Ünlü-ünsüz uyumuna aykırıdır (ince l-a). 4. Uzun “â” vardır. Husûsî: 1. “h” sesi vardır. 2. Uzun u ve uzun i vardır. 3. Büyük ünlü uyumuna aykırıdır (u-i). 4. Küçük ünlü uyumuna aykırıdır (u-i). Ceza: 1. “c” ile başlamıştır. 2. Büyük ünlü uyumuna aykırıdır (e-a) 3. Uzun “a” vardır. Rekor: 1. “r” ile başlamıştır. 2. Birinci heceden sonra “o” gelmiştir. 3. Büyük ünlü uyumuna aykırıdır (e-o). 4. Küçük ünlü uyumuna aykırıdır (e-o). Lüks: 1. “l” ile başlamıştır. 2. Hece sonunda “ks” ünsüz çifti vardır. Demekki, bu kelimeler Türkçe değildir.Bir Reklam Hangi Durumda Habere Dönüşür?
Bir reklam hangi durumlarda habere dönüşür? Ya da ne zaman bütün insanları ilgilendiren bir duruma gelir? Farklı açılardan baktığımızda, reklamın tasarım biçimi, ilettiği mesajlar, kullandığı unsurlar açısından, her zaman, herkesi ilgilendiriyor. Birbirinden farklı cinsiyet veya yaş gruplarına hitap ediyor olsa bile, cinsiyetler ve farklı yaş grubunda olanlar, aynı yaşam alanlarında, birbirinden bağımsız olmadıkları için hepsini ilgilendirir. Aynı evde yaşayan bir aileyi düşünelim. İçlerinden birinin, bütçesini nerede ve nasıl kullandığı, giyimi, kuşamı, yiyip içtikleri, gezdiği yerler, ilgilendiği unsurlar diğer aile bireylerini ilgilendiriyor. Birbirlerinin davranışlarını belirleyebilir, etki altına alabilirler. Kimi zaman birbirinin bütçesini, kimi zaman seçimlerini, tercihlerini etki altına alır, yönlendirirler. Dolayısıyla reklamlar hangi cinsi veya yaşı hedef alırsa alsın, hedefin etrafındakilerin de dikkatini çeker. Tanıtımlarından etkilenerek, kişinin satın almaya karar verdiği ürün veya hizmet, diğerleri tarafından eleştirilebilir, reddedilebilir veya değiştirilmesi sağlanabilir. Bu yüzden bir tanıtım filmi, kadına, erkeğe veya çocuğa hitap ederek seslense de, giden sesin diğerlerini de etkilemesi, onları da ikna etmesi gerekir. Yukarıdaki konu, bir reklamın herkesi ilgilendiren tarafıdır. Ama bu konu, onun haber olması için yeterli değildir. Yukarıdaki ilgilendirme durumu, pazarlama iletişiminin gündemine girmesi gereken önemli bir konudur. Pazarlama iletişiminde strateji oluşturulurken, hedeflenen tüketicinin etrafında, onu etkileyebilecek insanlara da mesajlar iletilir. Bunun en belirgin örneğini, çocuklara yönelik yapılan reklamlardan hatırlayabiliriz. Dikkat edilirse, tasarım önce çocuklara mesajları iletir, daha sonra anne ve babaya ayrıca mesaj iletir. İleri yaşlardaki tüketicilere yönelik çalışmalarda ise, etraftakilere verilen mesajlar, bu kadar açık değildir ama onları da hesaba katar ve etkilemeye çalışır. İşte bütün bu unsurlar pazarlama iletişiminin gündemini oluşturabilir ama haberlerin gündemini, reklamın başka özellikleri oluşturuyor. Radyo – televizyon, gazete, açık hava, internet gibi mecralar için reklam tasarımları yaparak, haber olan markaları düşünürsek, aşağı yukarı nelerin haber olduğunu hatırlayabiliriz. Mesela, toplumun bütün kesimlerinin çok sevdiği veya hiç sevmediği, ünlü bir ismi kullandığında haber konusu olur. Reklamın uygulanma esaslarına aykırı unsurlar içerdiği zaman, ceza alarak, haber olur. Öyle yaratıcı bir tasarım yapılmıştır ki, normalde herkesin dikkatini çeker ve haber olur. Yapılan reklam tasarımı, markaya rekor derecede satış yaptırır, haber olur. Yapılan tasarım, markayı kötü bir pozisyona iter, haber olur. Bir reklamın haber olması için sadece herkesi ilgilendiriyor olması yetmiyor. Aynı zamanda, daha önce olmayan, insanların şaşırtan, dikkatini çeken, merak uyandıran v.s. özellikleri taşıması gerekiyor. Diğer bir ifadeyle sıra dışı yani normal akışın dışında, bazı özellikler sergiliyorsa işte o zaman haberlerin gündemini oluşturur. Bunların dışında, sizin aklınıza gelen, reklamın haber olmasını sağlayan bir özellik geliyor mu?Çene Jimnastiği Nedir? Çene Çalıştırma Teknikleri Nasıl Yapılır?
Güzel konuşmada çenenin rolü çok önemlidir. Tüm dillerdeki tüm harfler çenenin kullanımıyla seslendirilirler. Konuşma esnasında çene hızla birbirinden farklı hareketleri ard arda gerçekleştirmek zorundadır. Çene açılır, kapanır, daralır, genişler. Alt çene ileri ve geri hareket eder. Ağzımızın üst bölgesinde bulunan dişlerin bağlı olduğu kemik yapısı sabittir. dolaysıyla tüm bu hareketler alt çeneyi yöneten kaslar tarafından gerçekleştirilirler. Dikkat edelim: “ııı” sesini çıkardığımızda çene geriye doğru çıkmaya zorlanır. “aaa” sesini çıkardığımızda hizasından aşağıya doğru açılır. “Üüü” sesini çıkardığımızda ileriye doğru geçmeye zorlanır. "ne” dediğinizde daralıp birden açılır. “Sen” dediğimizde önce kapanır, sonra açılır ve sonra yine kapanır. Tüm bu son derece karmaşık ama gerçekten karmaşık hareketleri inanılmaz bir hızla gerçekleştirir. Çenemizin kullanımında sorunlarla karşılaşabiliriz. Çene kasları geliştirilmemiş ve kondisyonsuz olduğunda değişik hareketleri düzenli olarak ve sorunsuz şekilde yapamayız. Bu durumda bazı çene hareketleri kaybolur ve bu kayboluş seste de kayıp oluşturur. Diğer önemli sorun “çene darlığı”dır. Türkiye toplumunda yaygın bir çene darlığı olduğu söylenmektedir. Dar çene açık ve yuvarlak sesleri bozuk seslendirir. Örneğin “aa”, “ıı” gibi anlaşılabilir. “Ooo”, “uuu” gibi anlaşılabilir. Eğer çenemizi yeterince sağlıklı kullanamıyorsak tüm seslerin çıkarılmasında sorunlar yaşayabiliriz. Çene Çalıştırma Teknikleri Nasıl Yapılır? Aşağıdaki alıştırmalarla çene açıklığını sağlama ve çenemizin her hareketi rahatlıkla yapmasını temin etme amaçlanmıştır. Tüm egzersizleri aşırı abartı ile gerçekleştirmelisiniz. a) Elinizi alt çenenize dayayarak “çak çak” diye bağırın. Aşağıya itilen çenenizin yukarıya itilmesini sağlayın. Böylece çenenizi aşağıya iten kaslarınızın güçlenmesini sağlayın. b) İki elinizin içiyle yanak kemiklerinize masaj yapın. Avuçlarınızı alt çenenize doğru çekip çenenizi açın. c) Yumruk yapılmış iki ellerinizle çenenizin altından bastırın. Alt çenenizi açın, başınızı geri itin ve alt çenenizi kapatın. Tekrar çenenizi açın ve başınızı daha geriye itin. Tekrar yapın. d) Çenenizi hızla iyice açıp kapatın. Hızlanın. e) Çenenizi hızla ileri, geri hareket ettirin. f) Çenenizi dairesel hareketlerle hızla döndürünDergilerin İnternet Site Adresleri
Desibel Nedir ? Ve Desibel Yükseklik Örnekleri
Desibel Nedir ? Sesin şiddeti desibel (dB) cinsinden ölçülür. "0" desibel insan kulaginin isitebilecegi en düsük ses olarak kabul edilir. "180" dB ise roketin firlatilis aninda çikardigi ses olarak ölçülür. Desibeller logaritmik olarak artar ve azalir. Bu su anlama gelir. 20 dB, 10 dB'den 10 kat daha siddetlidir. 30 dB, 10 desibelden 100 kat daha siddetlidir. Yaklaşık Desibel Örnekleri (dB) 0 dB Insan kulaginin duyabilecegi en düsük ses 30 dB Fisilti, sessiz konusma 50 dB Yagmur düsüsü, sessiz ofis, Buzdolabi, Havalandirma 60 dB Bulasik makinesi, Dikis makinesi, normal bir konusma. 70 dB Yogun trafik, elektrikli süpürge, saç kurutma makinesi 80 dB Çalar saat, Metro ;fabrika gürültüsü 90 dB Tiras makinesi, Kamyon trafigi, Çim biçme makinesi 100 dB Kar araci, çöp kamyonu, müzik seti 110 dB Rock konseri,elektrikli Testere 120 dB Uçagin havalanisi, gece klüpü 130 dB Delici çekiç 140 dB Av tüfegi, Hava hücum uyari sistemi 180 dB Roket firlaticisi Desibeller Kulağımı Etkilemeden Ne Kadar Yüksek Olabilir? Uzmanlar 85 desibel üzerindeki sese sürekli maruz kalmanin tehlikeli olabileceginde anlasmislardir.Dijital Reklamın Geleceği Nasıl Olacak?
Dijital dünyanın kaynağı dijital reklamın, zaman ilerledikçe nasıl değişeceği merak ediliyor. İşte bu yüzden, dijital reklamı en başarılı şekilde yürüten Google’ın reklamdan sorumlu başkan yardımcısı Susan Wojcicki’nin söylediklerini sizler için derledik. Ad:tech San Francisco 2013 konferansının konuşmacıları arasında yer alan Wojcicki, Google olarak dijital reklamın ilerleyen günlerde daha etkili ve yararlı olabilmesi için çok çalıştıklarını belirtti. Hemen hemen 7 yıl sonra bir insanın hayatındaki her şeyin dijital olacağını düşünen Wojcicki, bu durumda da reklam bütçelerinin büyük kısmının dijitale aktarılacağını söylüyor. Bu konuyla ilgili Forbes dergisine konuşan başkan yardımcısı, geliştirmeye çalıştıkları birkaç yöntemden bahsetti... Tüketici İstediği Reklamı Görecek İnternette tüketici tarafından tıklanan reklamlar Google’a para kazandırıyor. Bu durumu hem tüketici hem de Google adına daha iyi hale getirebilmek için tüketicinin istediği reklamı görmesi sağlanmaya çalışılacak. Yeterli Değer ve Kontrol Kullanıcının ilgi duyduğu alanlara yönelik reklamların yapılabilmesi için kullanıcıyı iyi tanımak gerekli. Reklamın kullanıcı ile alakalı olması, reklamın işe yaramasını sağladığı için kullanıcının ilgi duyduğu alanlar daha net belirlenecek. Daha İnteraktif Reklamlar Etkileşimin daha fazla olduğu engagement reklam modeli üzerinde çalışılarak, reklamlar daha cazip hale getirilmek için uğraşılıyor. Samsung Galaxy S4 lansmanında yapıldığı gibi tüketici internet sitesinden reklama tıklayarak lansmanı canlı olarak izleyebildi. Bu tür reklam modelleri daha da artarak devam ettirilecek. Bağlantı Kopmamalı Birden fazla cihaza sahip olan kullanıcıların, cihazları arasında bağlantı sağlayamaması durumunda “mühim olan cihaz değil kullanıcıdır” felsefesiyle cihazın türü değil, kullanıcı hedef alınacak. Bu durumda da kullanıcı kendisini ilgilendiren reklamı hangi cihazda olursa olsun görebilecek. Bütün Reklamlar Ölçülecek Google’ın “Brad Lift” adını verdiği reklam araştırmaları, kullanıcının gördüğü reklam ile ilgili anket yapılmasını sağlayan bir sistemdir. Böylece reklamın etkisi, geri dönüşler ve hedef kitleye ulaşıp ulaşmadığı belirlenir. Tüm reklamlara uygulanması düşünülen bu sistem ile reklamın etkileri daha kolay ölçülebilecek. Dijital reklam işlerini en başarılı şekilde yürüten Google, dijital reklamların daha etkili ve kazançlı olabilmesi için yukarıda sıraladığımız bu beş yöntem üzerinde daha sıkı çalışmaya başladı. İlerleyen yıllarda bu yöntemleri tam anlamıyla hayata geçirmeyi planlayan Google, dijital reklamın gideceği yönün ipuçlarını da şimdiden bize vermiş oldu.Dil Kullanabilme Yeteneği Nasıl Gelişir?
Dilimiz ünlüleri hariç tutarsak diğer tüm seslerin çıkarılmasında mutlaka kullandığımız çök önemli bir ses organımızdır. “a,e,ı,i,o,ö,u,ü” den oluşan ünlülerin dilimiz sabit dururken seslendirilmeleri mümkündür. Sadece farklı ünlülerde çene ve ağız içinin aldığı pozisyonun değişimine paralel olarak değişik pozisyonlar alabilir. Ancak dil özellikle bazı seslerin çıkarılmasında en önemli fonksiyonları icra eder. Dil ağız içinde çok rahat hareket edebilmelidir. Dilin ön alt dişlerin köküne, ön alt dişlerin üst bölümüne, ön üst dişlerin köküne, kıvrılarak üst dudağa dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlıkla kasılabilmeli ve kıvrılabilmelidir. Dilin ağız içinde sağ ön ve arka yönde, sağ ve sol yönde veya ucundan kıvrılarak geriye doğru hareketi rahat olabilmelidir. Eğer dilimizin kaslarının dilimize rahat bir şekilde hakim olmasını sağlayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çıkardığımız seslerin bozuk çıktığını görürüz. Değişik milletlerin dillerindeki fonetik özellikler farklı dil yeteneklerini gerektirebilir. Örneğin Japonca “tsu” sesi, İngilizce “the” sesi, Arapça’daki “peltek z” Türkçe fonetiğinde bulunmaz. Bu sesleri çıkarabilmek için de o milletlerin fonetikleri çerçevesinde dilimizi geliştirmemiz gerekir. Eğer dilimizin kullanımının genel anlamda geliştirilmesini sağlamayı başarırsak, bu yeteneğimiz yabancı dil öğrenirken “telaffuz- pronounciation” sorununu çok kolay aşmamızı sağlayacaktır. Türkçe’de dil tembelliğinin en fazla olumsuz etkilediği sesler şunlardır: “c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z” Eğer bu seslerden herhangi birini çıkarmakta güçlük çekiyorsanız veya seste boğukluk, oluşuyorsa dil egzersizleri üzerinde yoğunlaşmanız gerekecektir. ALIŞTIRMA DİLİ GELİŞTİRME ÇALIŞMASI Aşağıdaki alıştırmaları dilinizi yöneten ağız içi kaslarınızı iyice yoracak kadar uzun süre ve abartılı olarak tekrar ediniz. -Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz. -Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla dolaştırınız. -Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz. -Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız. -Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz. -Dilinizin ucunu ön alt dişlerinize dayandırınız ve dilinizi kökünden içeri dışarı hızla hareket ettiriniz.DJ Tanıtım, DJ Jingle DJ Reklam Nasıl Olmalıdır?
Doğru Radyo Reklamı Nasıl Yapılmalıdır?
Radyo, dinleyicilere her zaman ve her ortamda ulaşabilen en yaygın medya aracıdır diyebiliriz. Televizyonun aksine insanlar istedikleri her ortamda her ne yapıyor olurlarsa olsunlar radyo dinleyebilirler. İşte bu durum Radyo reklamının yapılmasını sağladı. Bu aracın, televizyon ve basılı yayın karşısındaki en büyük avantajı, dinamik ve aktif olan insanlara gün boyu ulaşımının kolaylığıdır. Yayıldığı coğrafi alan ve seslendiği nüfus büyüklüğü açısından radyoları, ulusal ve bölgesel yayın yapan radyolar diye ayırabiliriz. Radyo reklamının maliyetleri, diğer mecralara ve özellikle televizyon mecrasına göre oldukça düşüktür. Bu tip kuşakların yayınları, radyoda günün tanıtım kuşağı olan her saatte yapılabilir. Ürün ya da hizmetle alakalı mesajlar, programların arasına spotlarla yerleştirirler. Sadece kulağımıza hitap eden radyoda, işitsel özelliklere sahip çalışmaların dinleyiciye kabul ettirilmesi oldukça zordur. Tüketicinin görmediği ürünü, sadece dinleyerek satın alması için ikna edilmesi şarttır. Bu bakımdan bu araca uygun çalışmaların yapımında kullanılan ses efektleri, tonlama ve vurgular, en önemlisi ise tanıtım metninin inandırıcılığı ve albenisinin olması, radyo reklamının etkinliğini artıran önemli ayrıntılardandır. Radyo reklamının başarısı, metninin başarısına bağlıdır. Metinlerinin konuşma dilinde hazırlanması uygun olandır. Dinleyici doğru ve yanlışı çabuk fark eder. Tanıtımların radyonun yayın politikasına da uyması gerekir. Aksi takdirde dinleyici rahatsız olabilir. Bu mecranın metinleri, markaya karşı dinleyenlerde olumlu hisler uyandırmalı, yapılan tekrarlarla dinleyiciyi sıkmamalıdır. Bu tip tanıtımlar, dinleyici ile ilişki kurabilmeli, onun zekâ ve hayal gücüne hitap etmelidir. Radyo reklamı, klasik kuşaklar şeklinde, beş saniye ile bir dakika arasındaki değişen sürelerde ileti biçiminde olabileceği gibi, radyo programcılarının program konularıyla alakalı olacak şekilde programın doğal akışına da yerleştirilebilir. Ayrıca tüm programa sponsorluk uygulamasıyla da tanıtım alınabilir. Burada amaç, dinleyici kitlesi fazla bir programın, örneğin haber bülteninin, para karşılığı belli bir kurum ya da kuruluşa, tanıtım karşılığı satılmasıdır.Doğru Sesi Çıkarabilmek ve Dudak Kullanmak
Dudakların kullanılmaması durumunda bazı seslerin çıkarılması kesinlikle mümkün değildir. Dudak tembelliği olan kişiler özellikle dudakların kullanımıyla seslendirilen seslerde sorun yaşarlar. Türkçe’de ağırlıklı olarak dudağın kullanımına dayandırılan sesler şunlardır: “b, f, m, o, ö, p, u, ü, v,” Bu seslerde bulanıklık veya anlaşılma güçlü oluşturan bir konuşma biçimine sahipseniz bunun mutlaka dudak tembelliğinden kaynaklandığını düşünebilirsiniz. Bununla birlikte dudaklar diğer seslerde de belli pozisyonlar alırlar. Bu yönüyle örneğin “ı, i,” gibi sesleri çıkarırken dudağın katkısı dikkate alınmalıdır. Bu sesler dudak olmaksızın da seslendirilebilirler ama istenen kalitede seslendirilmeleri mümkün olmaz. dudak egzersizleriyle dudak kaslarımızın istenen her hareketi dudaklarımıza rahatlıkla yaptırmasını sağlamamız gerekiyor. ALIŞTIRMA DUDAK ÇALIŞMASI- Nefesinizi ağzınızdan kuvvetle verirken “poffff” deyin. Hava dudaklarınızı basınçla itsin. Basıncın dudak kaslarınızı şiddetli zorlaması sağlayın.
- Sıkı sıkı kapalı ve dişlerinize yakın -çeneniz kapalıya yakın- tuttuğunuz dudaklarınızdan üflediğiniz havanın dudaklarınızı kuvvetle üfürerek çıkmasını sağlayın.
- Dudaklarınızı kapatıp ileri uzatın ve dairesel hareketlerle hızla döndürün. Aşağı yukarı, sağa sola hareket ettirin.
- Çenenizi kapatın ve hızla “mı, mu, mı, mu” deyin. Ardından aynı şekilde şu sesleri tekrar edin: “fe, ve”, “pe, be”, “u, ü”, “o, ö”. Abartı yapmanız ve dudak kaslarınızı yoruncaya kadar çalışmayı sürdürmeniz önemlidir.
- Bir kalemi yatay olarak dudaklarınızda tutup “Benim memleketim. Bir ben vardır bende benden içeri” deyin. Dudaklarınız iyice yorulduğunda dudaklarınızı gevşetin ve kapalı tutarak havayı dışarı itin. Hava püfürdeyerek, dudaklarınızı titreştirerek dışarı çıksın.
Edisyon (Publishing) Ne Demektir?
Müziğin dünyada bir endüstri haline gelmesiyle birlikte bir yapımın ortaya çıkmasından pazarlanmasına kadar her alan ve kavram ayrı bir sektör haline gelmiştir. Bu kavramlardan biri olan edisyon, söz yazarı ve bestecinin (ve hatta düzenlemecinin) bir eseri meydana getirmesinden kaynaklanan hakkıdır. Bu hak kişinin kendisi ya da anlaşmalı olduğu şirket tarafından temsil edilir. Edisyon şirketleri eser sahipleriyle onların eserlerini tarz olarak uygun yapımlarda kullanmak üzere tanıtım ve pazarlamasını yapmak üzere belli bir yüzdeyle anlaşır. Burada önemli olan eser sahibinin eserlerinin uygun prodüksiyonlarda kullanılmasını sağlamak ve eser sahibinin bundan doğan hakkının takibini iyi yapabilmektirEtkili Bir Reklam Nasıl Hazırlanır?
Satış ve pazarlamanın en önemli basamağı olarak bilinen reklamların, toplum üzerinde ne kadar etkili olduğunu araştırdım ve bulduğum sonuçları sizlerle paylaşmak istedim. Televizyon; bilgileri hem görüp hem de işitebildiğimiz bir kitle iletişim aracı olduğu için reklamların toplum üzerindeki etkilerini bu mecrada yayınlanan reklamlar üzerinden araştırdım. Radyo, gazete ve dergi gibi kitle iletişim araçlarındaki reklamlardan ziyade, televizyon reklamlarının etkilerini incelememin en büyük sebebi; Türkiye’de oldukça yaygın bir televizyon izleme alışkanlığının olması. Televizyon reklam etkileri ve sonuçları, Türkiye’deki reklam kültürünü ve reklam etkilerini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Reklamın akılda kalıcı ve etkili olması, markanın tanınırlığını artırmasında en büyük faktördür. Bu yüzden etkili bir reklam yapabilmek için sonu tahmin edilebilir ve sıradan senaryoların yerine; tüketicinin dikkatini çekebilen, yaratıcı senaryoların olması gereklidir. Verilmek istenen mesaj, en basit haliyle tüketiciye anlatılmalı ve bu anlatımda abartıya kaçmadan inandırıcı bir dil kullanılmalıdır. Reklamda verilmek istenen mesajın net ve kolay anlaşılabilir olması, markanın satış ve tanıtım faaliyetlerinin artmasındaki en önemli nedendir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre; tüketicinin reklamı sevmesi, markayı sevmesine ve tüketicinin markayı daha kolay hatırlamasına neden olmaktadır. Muehling ve McCann tarafından yapılan araştırmada ise; tüketicinin reklam tutumu, bilişsel ve duygusal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bilişsel kısım; reklamın rahatsız ediciliği, bilgilendiriciliği ve eğlendiriciliğinin değerlendirildiği bölümdür. Kültürlere göre farklılık gösteren bu kısım, her toplum için farklı etkiler yaratmaktadır. Türkiye’de gülebildiğimiz reklamları görmek, o markaya olan tutumumuzu olumlu yönde etkilerken, herhangi bir Avrupa ülkesinde durum tam tersine olabilir. Bazı toplumlar, reklamlardan net ve gerçekçi bir mesaj beklerken, bazı toplumlarda da samimi ve eğlendirici radyo tv reklamları daha olumlu sonuçlar alabilir. Durumu Türkiye açısından incelemek gerekirse; Türkiye’de en çok sevilen ve hatta sosyal medyada sıklıkla paylaşılan reklamların başrollerinde sevilen komedyenlerin yer alıyor olması, Türkiye’nin reklam tutumu hakkında oldukça açık bir bilgi veriyor. Cem Yılmaz ve Ata Demirer gibi sevilen komedyenlerin reklamları, en beğenilen reklamlar olma başarısı kazandığı gibi markanın da etkili bir reklam yapmasını sağlıyor. Sevilen dizi ve film oyuncularının da markaların etkili reklam yapmasında büyük payı olduğu tartışılmaz bir gerçek. Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ, Seda Sayan ve Arda Turan gibi ünlülerin rol aldığı reklamlar, kısa sürede ilgi uyandırarak istenilen etkinin yakalanmasını sağlıyor. Kısacası sadece ünlü komedyenler değil, sevilen ünlüler de etkili reklam için önemli bir kaynak. Tüm bunların üzerine asıl sorulması gereken soru şu: Reklamın güldürebiliyor olması ve tüketicinin reklama karşı olumlu tavırları, markanın güvenilir olduğu sonucunu da doğurur mu? Sadece güldürebildiği için beğenilen reklamlar, aslında dikkat edilmesi gereken detayları atlamamıza mı neden oluyor? Tüketicinin özellikle televizyon reklam başlığı altında dikkat etmesi gereken nokta, markanın ne kadar güvenilir ve inandırıcı olduğudur. Bu yüzden eğlenirken, gerçek bilgiyi de alıp almadığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Tüketicinin etkilenmediği, markanın itibar kaybettiği; “Tek kullanımla ipek gibi saçlar” ya da “Tek fırçalamayla bembeyaz dişler” gibi abartılı sloganların olduğu reklamlar hem inandırıcılıktan uzak hem de tüketiciyi aldatmaya yönelik olarak gösteriliyor. Almak istediği ürüne, reklam vasıtasıyla karar veren tüketici, karşılaşacağı sonuçları önceden bilmek ve buna göre hareket etmek istiyor. Etkisi oldukça az olan bir diğer reklam senaryosu ise rahatsız edici olarak tanımlanan reklamlar. Tüketiciyi sinirlendiren ve rahatsız eden reklamlar, etkinliğini kaybettiği gibi hatırlanmakta da zorluk çekilmesine neden oluyor. Yani etkili reklam ve rahatsız edicilik arasında negatif bir korelasyon söz konusu. Her kültürün reklam anlayışı ve reklamdan beklentisi farklıdır. Bu yüzden markalar etkili bir reklam yapabilmek için kesinlikle toplumun isteklerini ve beğenilerini dikkate almalıdır. Türkiye’de eğlenceli reklamlar en iyi etkiyi alırken, inandırıcı ve samimi reklamların da tüketici üzerinde oldukça etkili olduğunu unutmamak gerekli.Etkili Bir Şekilde Konuşmak İçin Mimik Önemli midir?
İletişimde uyum veya benzeşim son derece önemlidir. Tüm iletim araçlarının aynı mesajı vermesi gerekir. Yani dilin söylediği ile kalbin söylediği; ellerin söylediği ile gözlerin ve omuzların söylediği birbirinin aynı olmalıdır. Bu aynılık uyum kelimesiyle ifade ediliyor. Uyumu iki temel bölümde ele alıyoruz. Öncelikle söz duygularla uyumlu olmalıdır. Kalp dil ile aynı şeyi söylemelidir. Nefret ettiğiniz kişiye “seni seviyorum.” derseniz kalbinizin söylediği zıt mesaj dilinizle söylediğinizi gölgeleyecektir. İkinci olarak söz tutumla, diğer bir deyişle jest ve mimiklerle uyumlu olmalıdır. Jest ile uyuma bakalım: Bir insana “git buradan” dediğinizde ellerinizle çağırma işareti yapıyorsanız iki çatışan mesaj algılanan mesajı karıştırır. “Kocaman bir balondu” dediğinizde baş ve işaret parmağınızla küçük bir nesneyi tutar gibi yaparsanız uyumsuzluk oluşturursunuz. Mimik ile uyuma gelince: Mimik yüz hatlarımızla ilgili bir disiplindir. “Çok heyecan verici bir yolculuktu” diyorsunuz ama kaşlarınızı indiriyorsunuz. Uyumsuzluk var. Yüz hatlarınızı gererek “böyle bir güzellik görmedim” dediğinizde uyumsuzluk oluşturursunuz. Dolaysıyla tüm bu alanlarda nasıl bir uyum oluşturacağımızı bilmemiz ve uygulama yaparak alışkanlığa dönüştürmemiz gerekir. Unutmayalım: Mesajın etkili iletiminde sözün kendisi nispeten az bir alan işgal eder. Sözü söyleyenin ne söylediğinden çok “nasıl davrandığı ve nasıl hissettiği” algılanır. Söz kulaklardan algılanır, sözün anlamına uygun davranış ise gözlerle algılanır. Konuşmacının duygularını ifade eden dış görünüşe yansıyan ayrıntılar hiç bir zaman kaçırılmaz. Bir söz konuşmacının kalbinden-iç benliğinden çıkarsa dinleyicinin de kalbinden algılanır. Kendi mesajına ilgisiz olan konuşmacıyı dinleyici daha ilgisiz dinler. Tek duyguda yoğunlaşan konuşmacının monotonluğu sıkıcı olur. Hep ağlayan, hep gülen, hep öfkeli olan konuşmacıya uzun süre tahammül edilemez. Hiç bir duyguda yoğunlaşamayan konuşmacının mesajı sönüktür, tekdüzedir, ruhtan mahrumdur. Stres ve çeşitli hastalıklar duygu çeşitliliğini yok edebilir. Konuşmacı sağlığını koruyarak her duyguyu yaşayabilmelidir. Aşağıdaki alıştırmalar iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde soyut olarak belli başlı duygular tanımlanarak geliştirilecektir. Eğer söz söylerken kalbimizden ne hissettiğimiz çok önemliyse gerçekten hissetmek zorundayız. Eğer biz sözümüze uygun duyguları derin olarak hissedersek onların dinleyenlerce hissetmelerine de imkan tanırız. İkinci bölümde ise söz ve anlama uygun hareketlerin(jest-mimik) geliştirilmesi üzerinde çalışılacaktır. Çünkü duygular aynı zamanda tutumlar olarak dışarıya yansır. Sevinen insanı ses tonundan anlayabileceğiniz gibi gözlerini, kaşlarının, ellerinin duruşundan, hatta teninin aldığı renkten bile anlayabilirsiniz. Şu halde hangi jest veya mimiğin ne anlama geldiğinin bilinmesi ve bunlar üzerinde uzmanlaşılması gerekir. DUYGU UYUMU Duygular herhangi bir algı organı vasıtasıyla değil doğrudan kalpte yaşanırlar. Duygularımızı sadece kalbimizde veya ruhumuzda yaşarız. Ancak her duyguya paralel olarak vücudumuzda çeşitli hormonlar salgılanır. Örneğin sevgide oxcytocin, sıkıntıda kortizol hormonu salgılanır. Duygular hormonların salgılanabilmesi ve algılanabilmesi ölçüsünde yaşanabilirler. Vücudun bio-kimyasal dengesi bozulduğunda, vücut çöplüklerle dolduğunda duygu algısı körelir. Bio-kimyasal yapımız bozuk olmadığı halde duygularımızı net olarak yaşayamıyorsak o taktirde duygusal Keskinliğimiz yoktur. Çünkü kişilerin derin olarak yaşamadıkları duygular gelişmezler. Vücudun bio-kimyasal yapısının düzene girmesi için yapılabilecek en uygun çalışma spordur. Spor bozuk dengenin düzene girmesini sağlar, uygun yemek sistemi ve stresten kaçış dengeyi bozucu oluşumları engeller. Bio-kimyasal yapının düzene girmesi sizlerin azim ve disiplininize kalmıştır. Aşağıdaki çalışmalar duyguların güçlendirilmesi amacını taşımaktadır: Aşağıda çeşitli duygular ve bunlara paralel düşünceler verilmiştir. Bu çerçevede 1- Bu düşüncelerin oluşturduğu duyguyu içinizde büyütün. Duyguyu büyütmek için verilen veya sizin üreteceğiniz düşünceleri hızlanarak tekrar edin, iç sesleri yükseltin, 2-Duyguyu kalbinizden gözlerinize taşıyın. Gözlerinizde hissedin. 3.Duyguyu zirveye çıkardığınız noktada gözlerinizden fırlatın. Önce ayna karşısında çalışıyorsunuz. Duygunun hedefi kesin olarak belli olmalıdır. Kendi gözlerinizden kendi ruhunuzun derinliğine fırlatıyorsunuz. 4.Bu işlemi somut nesnelere soyut kavramlara ve belli ettiğiniz insan topluluklarına yönelerek yapın. Amacınız tiyatro sanatçısı olmak değilse korku, kıskançlık, endişe, üzüntü, alay, gurur, ümitsizlik gibi olumsuz olan ve vücudunuzda zararlı salgılar oluşturarak gücünüzü tüketen duygular üzerinde çok çalışmamalısınız. ALIŞTIRMA: DUYGU 1. Duygularımızı etkin olarak kullanabilmemiz için önce onları güçlendirmemiz gerekmektedir. Duygularımız zayıfsa onları etkin kullanamayız. Bazen biraz öfkeye ve hüzne ihtiyacımız vardır. Ama ısrarla çalışarak güçlendirmemiz gereken duygularımız “sevgi, şefkat, heyecan, özgüven ve gıpta” gibi olumlu duygulardır. Bu duygular aşağıda birer örnekle canlandırılacaktır. Zira bu duygular hem bizi hem de söz söylediğimiz kitleyi en çarpıcı şekilde etkileyen duygulardır. Önce metinleri okuyun ve ardından her duyguda tek tek odaklanarak benzer kelimeleri kendinize söyleyin. Şefkat: Yöneltilen nesne ve ortam: Savaş sırasında Saraybosna’da bir eve sığındınız. Ailesinin Sırplar tarafından öldürüldüğünden habersiz şaşkın iki yaşında bir çocuk görüyorsunuz. Çocuk karların üzerinde sokakta dolaşarak annesini arıyor. İç Konuşmalarınız: “Yavrucuk, zavallıcık, Ne kadar güzel başın var. Gözlerin, burnun küçücük. Daha da yürüyemiyor. Bana ne kadar tatlı bakıyor. Aman Allah’ım ayakları da çıplak. Anneciğin yok. Yavrucuğum üşüyorsun sen, titriyorsun. Gözlerinden yaşlar akmış, ne kadar da çok ağlamışsın. Seni çok seviyorum. Sevgi: Yöneltilen nesne veya ortam:Karşınızda konuşmanızı dinleyen insanlara hitap ediyorsunuz. İç Konuşmalarınız: Bu insanlar kahraman, beni çok sevdikleri için buradalar. Hepsi iyi niyetli, benden bir şeyler öğrenmek istiyorlar. Beni sevgiyle alkışlıyorlar. Onlar dostlarım. Hasta olsam beni ziyarete koşarlar. Ardımdan konuştuklarında beni hep överler. Onları seviyorum. Heyecan: Yöneltilen nesne veya ortam: Üniversite sınavında birinci oldunuz ve TV’de canlı yayına çıkmak üzeresiniz. İç Konuşmalarınız: Birinci oldum. Çok heyecanlıyım. 65 milyonun karşısına çıkmak üzereyim. Evet biraz sonra beni görecekler. Başardım. Bu benim sırım, şimdi bunu bana soracaklar. Çok heyecanlıyım. Sıra geldi. Kameralar üzerimde. Kalbim ağzıma gelecek. Aman şu ışıklar... Özgüven: Yöneltilen nesne veya ortam: Avrupa atletizm şampiyonasındasınız. 100 metre koşu yarışmasını kazanacağınızdan eminsiniz. İç Konuşmalarınız: Yıllardır koşuyorum. Şimdiye kadar bu yarışı hep kazandım. Bütün gücümle ayaktayım. Bu sefer rekor kıracağım. rakiplerim zayıf. Bunları çok kolay geçerim. İşte işaret verildi. Yerimden fırladım. Koşuyorum. En öndeyim. Herkes arkada. Başarıyorum. Gıpta: Yöneltilen nesne veya ortam: Çok güçlü bir konuşmacı olan ve binlerce insanın kendisini dinlediği Anthony Robbins’in seminerindesiniz. İç Konuşmalarınız: Robbins orada, kürsüde. Heyecanla konuşuyor. Hepimiz kulaklarımızı açtık onu dinliyoruz. Devamlı alkışlıyorlar. Bravo sesleri.. Bu adam milyarlar kazanıyormuş. Burada gelen herkeste bilet parası olarak 100 milyon vermiş. Hayret. Şu adama bak. Ben de yapabilirim. Aslında onun gibi olabilirim. Sanki onun gibi ben konuşuyorum orada. Ben de yapabilirim. Öfke: Yöneltilen nesne veya ortam: Katil üvey anne çocuğunu öldürdü. İç konuşmalarınız: Katil anne... İki yaşındaki üvey kızını kıskandığı için büyük işkenceler yaptı. Sırtında sigara söndürdü. Ellerini kızgın demire sürerek yaktı. Çocuk çığlıklar atıyor. Anne çocuğu tekmeliyor. Anne cadı gibi çirkin. Çocuğun başına demir bir sopayla vurdu. Çocuğun başından kanlar akıyor. Çocuk yere düştü, sesi kesildi, çırpınıyor. Hüzün: Yöneltilen nesne veya ortam:Babası trafik kazasında ölen çocuğun annesiyle yaşadığı fakir hayat. İç Konuşmalarınız: Genç bir adamdı. Fakirdi belki ama temizdi. Yeni evlenmişlerdi. Bir anne ve küçük çocuğu. Fedakar annenin sabrı ve çocuğuna duyduğu sevgi. Fakat bir kış daha geldi. Isınacak odunları yok. Komşuları kendilerine yardım etmiyorlar. Evlerinde bir sessizlik var. Soğuktan titreyen çocuk ve aç ve hüzünlü anne ve utanmaz siz. Bu güne değin yardım elini uzatmayan siz. 2. Aşağıda çeşitli duyguların cümlelerde kullanılması yeteneğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Sözlerin inandırıcılığı için sözün duygu anlamıyla söze yapılan duygusal vurgu paralel olmalıdır. Söz ile duygu uyumsuz olduğunda dinleyici “yapmacıklık” izlenimi edinir ve inandırıcılık kaybolur. Duygular yöneltildiği kişiye veya ortama göre ifade değişikliğine uğrayabilirler. Dolaysıyla istenen duyguyu kime ve hangi ortamda yönelttiğinize de dikkat etmelisiniz. Örneğin “Sizi seviyorum” cümlesi anneye, babaya, çocuklara veya nişanlıya farklı söylenir. Aşağadaki çalışmaları sık sık tekrar ederek yeteneğinizi geliştirin. Şüpheli : Eh! Belki hava güzelleşir. Şakacı: Evet, hava güzel ama ördekler için. Münakaşa: Hava güzel diyorsunuz demek? Pek iyimsersiniz doğrusu. Kızgın: Hava güzel ama, biz dört duvar arasında kapalıyız. Şefkat : Hava güzel. Sokağa çıkalım yavrum. Hava alırsan iyileşirsin. Acılıkla : Hava güzel ama, kederimi arttırmaktan başka işe yaramıyor. Açığa vurma : Ne yapalım ben bahsi kaybettim: Hava güzelleşti. Öfkeli : Yazıklar olsun. İşte sen busun! Kesin inanç : Artık bizi aramaz, bundan eminim! İtirazla : Kusura bakma ama o kadar da kötü değil. Bilmeden sormak : Araba devrildi mi? İyice bilmeden sormak : Araba mı devrildi? Güvensizlik : Bu adam sözünde duracak mı? Alay : Tabi canım, bu işleri hep siz başardınız. Sabırsızlık : Açıl artık kapı, açıl! Muzafferce : Bakın! Ben demedim mi bunlar uzaylı diye! Hayranlıkla : Aman, hava ne kadar güzel! Her taraf pırıl, pırıl parlıyor. İnanç-şüphe : Ona tüm varlığımla inanıyorum. Belki de öyledir ama bunun varlığını kim ispat edebilir? Gurur-tevazu: Bu işin ustası, hem de biricik ustası benim. Ben neyim, hiç ben onlarla bir tutulabilir miyim? Sevgi- nefret : Sizi çok seviyorum. Onun varlığından da, hatıralarından da nefret ediyorum. Endişe-kaygısızlık : Of! Şimdi ne olacak, bu benim için büyük bir üzüntü. Pöh! Bana ne, umurumda bile değil!... Saygı-küçümseme : Ona karşı o kadar büyük bir sevgim var ki, Hıh! Ne olacak, aşağılık yaratık o. Karşı durmak- boyun eğmek : Hayır bana hiçbir şey yapamazsın. Ne istersen yap hepsine boyun eğeceğim. Cesaret, korku : İster on, ister yirmi kişi olun, göğsüm açık işte bekliyorum. Eyvah! Eyvah! Görmüyor musunuz hayatımız tehlikede! Zevk ve acı duyma : Oh! Ne hoş, mis gibi kokuyor. Ay! Çok acıyor. Hiddet-tedbirli davranma : Nasıl beni böyle yapayalnız bırakıp gidiyorsunuz ha! Hemen karar vermemek lâzım; iyice düşünelim. Alay, ağırbaşlılık : Söylediklerinizi nasıl anlayabilirim? Bunlar birer deha eseri! Size yemin ederim ki söylediklerim ciddidir. İrade-zayıflık : Gece, gündüz bütün gücümle çalışacağım. Benim savaşma gücüm yok Hınç-acıma : Şunu bilin ki bu ona çok pahalıya mal olacak. Zavallı adamlar! Artık onlardan ne isteyebilirim? Üzüntü-üzüntünün geçmesi : Allah’ım ahammüle demiyorum! Çok şükür! Artık korkacak bir şey kalmadı. Açık kalplilik- iki yüzlülük : Düşündüğümü size açıkça söylüyorum. Sizin tarafınızdan beğenilmek için dünyanın bütün servetini feda ederdim. Zafer- yenilgi : İsteklerimin son haddini buldum. Her şeyimi kaybettim, şerefimi de Hayret-kayıtsızlık : Siz mi? Sahiden, siz misiniz? Pek alâ, zaten böyle olacağı belli idi. Kışkırtma-yatıştırma : Ha gayret! Atıl! Bir hamle daha! Hişt, hişt! Kendinize geliniz, sakin olunuz. Pişmanlık-taşkınlık : Gece gündüz, kendi kendime soruyorum; bunu nasıl yaptım, diye. Evet, bunu yapacağım işte o kadar. Ümit-ümitsizlik : Evet, herkes bu işte kazanacağımı söylüyor. Artık her şey bitti, kurtuluş çaresi yok. JEST-MİMİK UYUMU Sözün taşıdığı duygu anlamı veya içeriği ile davranışlar arasındaki uyum inandırıcılığın çok önemli bir unsurudur. Vücudun genel hareketleri-duruşu(postür) mimik kavramıyla, yüzün genel hareketleri-duruşu-gestür ise mimik kavramıyla anlatılır. Jest-mimik vücut dilinin konusudur. Ağızdaki dilin söylediğinin etkisi vücut dilinin özellikle mimiklerin söylediğinin yanında çok etkisiz kalır. Söz-davranış uyumunu başaran konuşmacı büyük bir ilgiyle izlenir. Kişilerin tabii halleri en uyun mimikleri gösterir. Mimik soluk alırken yani söz söylenmeden önce gelir ve söz mimiğin anlamının tekrar edilmesi olarak nefes verilirken söylenir. Mimikte yapmacıklık konuşmayı tamamen lekeler. Yetersiz Jest ve mimik gülünçlük izlenimi uyandırır; aşırı abartı ise tabiiliği yok eder. Aşağıdaki alıştırmalarda tabii olmaya dikkat edilmelidir. Başkalarına aktardığımız mesajların en az %60’ı sadece yüz hatlarımız ve vücudumuzun genel görünümünden kaynaklanır. Dinleyiciler için asıl önemli mesaj dilimizin söylediği değil jest ve mimiklerimizin söylediğidir. Anlatım Jest-Mimikleri 1- Eylem belirtme: Tutmak, taşımak, eldeki bir şeyi atmak, fırlatmak. Her hangi bir çalışma, bir güç harcama, yemek yemek, yatmak, gidip gelmek. 2 - Yer ve konum belirtme: Bazı defa yalnız gözlerle işaret etmek yeter. Bunun için göz bebekleri gerçek veya hayali olan şeye veya kişiye doğru döner. Bu arada baş kalkar, iner, döner. İşaret parmağı da uzatılabilir. Kol mesafenin uzunluğuna göre gerilir. 3- Uzaklaşma: Uzanmış ve birbirinden ayrılmış iki kol geniş mesafeyi gösterir. Kollar, vücuttan git gide ayrılırsa birbirinden uzaklaşan şeyleri gösterir. 4 - Boyutu belirtme: Pek küçük bir şey için işaret parmağının ucu üzerine aynı elin baş parmağı ile dokunulur. Yükseklik-uzunluk için kollar yukarı, en ve genişlik için kollar yana açılır. Veya avuç içleri birbirine yaklaştırılarak darlık, uzaklaştırılarak genişlik anlatılır. Gözler elerin yönünde hareket ettirilir. 5 - Şekil belirtme: Avuç içi yatay ve yere dönük olursa düz olan şeyi anlatır. Yuvarlak şekil belirtmek için iki el birden bir yuvarlak çizer. Dolambaçlı, eğri büğrü şeyleri anlatmak için elin hareketleri eğri büğrü çizgiler çizer. 6 - Sayı belirtme: Tek olarak gösterilen işaret parmağı bir, işaret ve orta parmağı iki, buna yüzük parmağını da ekleyerek üç sayısı gösterilir. Açık elin parmaklan diğer elin işaret parmağı ile kapatılarak da sayı anlatılabilir. Duygu Jest-Mimikleri Gözler : Gözler yan kapalı olursa kötülük ve küçümseme, göz kapaklarını indirerek saygı, utanma anlatılır. Heyecanda gözler bir an kapanıp açılır, göz kapaklan aşağı iner, baş hafif sallanır. Vücut ürperir, titrer, sık soluma yapılır. Gözlerin iri iri açılması şaşkınlık, hiddet, hayret, dehşet belirtisidir. Kaşlar : Kaşlar çatılarak derin düşünceyi, sertliği, sağlam bir iradeyi belirtir. Kaşların başlangıç kısımlarının yukarı doğru kalkıp uç kısımlarının aşağı inmesi ıstırap anlatımıdır. Öfkede Kaşlar çatılır, kaş aralarında derin bir çizgi belirir, burun delikleri açılır, gözlerde şimşek çakar, dudaklar aralanır, alt dişler üst dişlerden önce görünür, sık, sert ve derin soluma yapılır. Derin sevgide kaşlar kalkar, gözler büyür, ağız hafifçe açılır, dudak kenarları biraz yukarı kıvrılır. Bütün çizgilerde bir tatlı okşayış, bütün yüzde saf bir parlaklık görülür, sakin soluma yapılır. Ağız : Dudakların yarı açık duruşu hayret ve sevinci, çok açılması şaşkınlığı anlatır. Dudak kenarlarının aşağıya inmesi üzüntüyü, Dudakların büzülerek öne doğru uzaması susmayı somurtmayı belirtir. Alt çenenin biraz öne çıkması gaddarlığı, dişlerin birbirine vurması çılgın bir hiddeti anlatır. Baş : Başın öne doğru duruşu merak ve gaddarlığı, geriye çekilmesi saygısızlık, korku, yana doğru hafifçe eğilmesi kayıtsızlık, acıma, öne eğilmesi utanç ve korku belirtir. Başı yukardan aşağı sallamak doğrulama, önden arkaya kaldırmak inkâr etme anlamı verir. Kollar : Kolların her hangi biri "gel!" veya "git" emri vermek üzere öne doğru hızla hareket ettirilir. Yer göstermek üzere gösterilen yere doğru bükülür. Şiddetli hayranlık duygularının belirtilmesinde Kolların biri veya her ikisi birden yukarı doğru kaldırılır. Cesaret kırıcı bir durum karşısında ümitsizce yanlara bırakılır. Bekleyiş ve meydan okuyuşta kollar önde kavuşturulur. Eller : Avuç içi yüreğin üzerine bastırılarak sevgi ve heyecan anlatılır. Avuç içi göğsün ortasına bastırılırsa inanmak, iman etmek duygularını belirtir. Avuç içinin dışarı doğru çevrilerek itilmesi tiksinme, iğrenme belirtir. Bu ara baş da biraz geriye doğru bükülür. Avuçların birini diğeri üzerinde ovalama neşe, sevinç belirtisidir. Parmaklar : El jestlerinde özellikle işaret parmağı çok önemli bir rol oynar. İşaret parmağı kol ile beraber öne doğru uzatılırsa işaret veya kovma anlamı verir. İşaret parmağı bükülerek göğse doğru çekilirse yaklaşmayı, çağırmayı, yine işaret parmağı düz olarak ağıza yaklaştırılırsa susturmaya çalışmayı belirtir. Bütün parmaklar kapatılarak kuvvet ve azim, yumruk gösterilirse tehdit anlatılır. Parmaklar bükülmüş olarak işaret parmağı baş parmağa sürtülürse para işareti yapılmış olur. Eller birleştirilerek parmaklar birbiri içine geçirilirse yalvarma anlamı verir. Bacaklar : Bacakların duruşu da çok önemlidir. Bacaklardan birinin diğerinden ayrılmış olarak önde durması kuvvet, ataklık ve şiddetli duyguları anlatır. Ayakların aynı hizada birbirinden ayrı durması rahatlık, kaygısızlık, meydan okuma veya durgunluk belirtir. Bacak bacak üstüne atılmış olarak otururken bir bacağın sık sık sallanması sabırsızlık, sinirlilik belirtisidir. Vücût : Vücûdun büzülmesi, sırtın kamburlaşması, kolların gövdeye yapıştırılması yılgınlık ve utanma belirtisidir. Bunun aksi hayranlık, zafer anlatır. İğrenmede vücût geriye doğru, istek, merak, ataklıkta ileriye doğru gider. Yana veya geriye doğru uzanarak gururu, saygısızlığı veya fizik yetersizliğini anlatır. Vücudun öne doğru eğilmesi saygı belirtisidir. ÖZET Uyumlu İletişim yeteneği İçin: 1- Duygularınızla sözleriniz arasındaki uyumu sağlayın. Sevinçten bahsettiğiniz zaman sevinçli, öfkeden bahsettiğiniz zaman öfkeli, cesaretten bahsettiğiniz zaman cesur olmalısınız. Sözlerinizin anlamı duygularınızla paralel olmak zorundadır. 2- Jestlerin (genel vücut organlarının kullanımının) sözlerinizle aynı mesajları vermesini sağlamalısınız. Eller, parmaklar, baş, omuzlar, bacaklar verilen mesaja göre değişik pozisyonlar alır. Her pozisyonun anlamı vardır ve bu anlamların, sözlerin anlamlarıyla uyumlu olmasının sağlanması gerekir. 3- Mimiklerinizle (yüz, göz, kaşlar, alın kaslarının genel hareketleriyle) mesajların yapısı arasında büyük bir ilişki vardır. Mimiklerinizin mesajlarınızla aynı sözleri söylemesini sağlamak zorundasınız. ALIŞTIRMA: JEST-MİMİK 1. Aşağıda temel mimiklerinizi etkin kullanabilme yeteneğinizi geliştirecekiniz. mimikler arasındaki ayrımı fark edin ve bol bol uygulayın. a) Boy aynasının karşısında göz kapaklarınızı iyice açıp yavaş yavaş kapatın, gerin, gevşetin, göz bebeklerinizi yukarı aşağı sağa, sola çevirin, çok sevinçli ve heyecanlı imişsiniz gibi gözleriniz parlasın. Yavaşça normale dönün. b)Kaşlarınızı çatın, iki kaş arasındaki çizgi derinleşsin, kaşlarınızı yukarı kaldırın, alnınızda kırışıklıklar meydana gelsin. c)Burun deliklerinizi açın., yukarıya doğru gerin, serbest bırakın. d)Dudaklarınızı kaldırıp indirin, birbirinden uzaklaştırıp yaklaştırın, sıkın, gevşetin; ağzınızı açıp kapayın. e)Ağzınızı hafif aralayın, iyice açın, çenelerinizi iyice sıkın, gevşetin. 2.Aşağıdaki temel jestleri etkin kullanabilme yeteneğinizi geliştireceksiniz. Jestlerinizi uygulayarak anlamlarını görmeye çalışın. a) Boy aynasının karşısına geçin. Gövdenizi, başınızı “Evet, hayır, bilmem, ya öyle mi?” anlamlarına gelecek şekilde hareket ettirin. b)Kollarınızı “Sen de kim oluyorsun!, git başımdan, oo hoş geldin, bunu bir daha yapma!, hepimiz birlikteyiz, elimden ne gelir” anlamlarına gelecek şekilde hareket ettirin. c)Ellerinizi “Kenetlenelim, çarpıştılar, yükselme, alçalma, güçlü, dikey, yatay, yuvarlak” anlamlarına gelecek şekilde hareket ettirin. d)Yürüyüşünüzü “Sıkıntılı, kendinden emin, gururlu, sendeleyerek” gerçekleştirin. Sözsüz iletişimle jest ve mimiklerinizi bir arada kullanarak aşağıdaki pantomimleri yapacaksınız. a)Aşağıdaki durumları pantomimlerle yansıtın. “Soğuktan titriyorsunuz, şiddetli korkuyorsunuz, heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorsunuz, son derece üzgünsünüz, ağır hastasınız, öfkeyle bağırıyorsunuz, takdirle seyrediyorsunuz.” b)Aşağıdaki durumları pantomimlerle anlatın. “Çocuk ağlıyor, adam kavga ediyor, asker elbiselerini giyiniyor. Art arda gelen telefonlara bıkmış olarak cevap veriyorsunuz ve hayır diyorsunuz. Tüm vücudunuz kaşınıyor, soğuktan titriyorsunuz. Çok mutlusunuz.Etkili Konuşma İçin 10 Püf Noktası
Erken başlayın Bir konuşma yapmak zorundaysanız, daha sonra değil, hemen işe başlayın. Hazırlanmak için ne kadar çok zamanınız olursa, kendinizden o kadar emin olursunuz. Dinleyicilerinizi tanıyın KİME konuşacağınız hakkında bulabildiğiniz kadar bilgi edinin. Dinleyicilerinizin ortak özellikleri nelerdir? Eğitim düzeyleri nasıldır? Bu tür sorulara ne kadar çok yanıt bulabilirseniz, konuşmanızı onların duymak isteyeceklerine o kadar çok odaklayabilirsiniz. Orijinal olmak konusunda endişelenmeyin Heyecanlı ve kalpten gelen bir konuşma yapar ve söylediklerinize inanırsanız, seçtiğiniz konu hakkında konuşan ilk ya da 15. kişi olmanız fark etmez. Tüm orijinalliğiniz SESİNİZdir. Basit olun Kısa ve öz bilgi parçacıkları, dinleyicilerin söylenenleri daha kolay algılamalarını sağlar. Onlara bir fırsat sunun Dinleyicilerinizin sorunlarına çözüm bulun; onların düşünce ve eylem biçimlerini zorlayacak bir iddia öne sürün ya da onlara yeni bir şey öğrenme fırsatı sunun. Konuşmanızı, sunduğunuz fırsatın çevresinde şekillendirin. (“Bugün size işlerinizi sürekli erteleme eğilimini yaşamınızdan sonsuza dek silmeniz için 3 araç sunacağım.”) Bir diyalog yaratın Yaptığınız işi “bir konuşma yazmak” şeklinde düşünmeyin. Bunu, sizinle dinleyiciniz arasında bir diyalog yaratmak olarak değerlendirin. Dinleyiciyi konuşmanın içine alın Diyalog hissini yaratmak için dinleyicinizle etkileşimde bulunun. Onlara soru sorun (“Kaçınız bu konuda hemfikir?”); yapacak iş verin (“Bir sonraki gerçeği yazmanızı istiyorum…”). Kendinizi dinleyin Konuşmanızın kulağa nasıl geldiği, nasıl okunduğundan daha önemlidir. Konuşmanızı göze değil, kulağa hitap edecek biçimde oluşturun. Prova, prova, prova! Konuşmanızı mümkün olduğunca sık prova edin; sürekli tekrarlayın. Böylece, mükemmel bir sunum yapabilirsiniz. Eğlenin Konuşmanızı oluşturma sürecinin kolay ve zahmetsiz geçmesine özen gösterin. Süreci eğlenceli kılarsanız, bu durum konuşmanıza da yansır ve süper bir sunum yapmış olursunuz!Etkili Konuşma Teknikleri Nelerdir? Nasıl Uygulanır?
İnsan konuşma yetisi ile doğar.Bu temel yeti ile içine doğduğu toplumun dilini öğrenir. İnsan oğlu var oluşundan beri konuşmaktadır. Bu onbinlerce yıl demektir. Oysa yazının kullanımı ancak son on bin yıllık bir süre içinde gerçekleşmiştir.Yazı, konuşmanın yetersiz bir fotoğrafıdır.Çünki yazı, konuşma karşısında eksiktir, fludur. Yeryüzünde hiç bir dil yazıldığı gibi okunmaz,okunduğu gibi yazılamaz.(Hiyelogrif alfabe dışında) Asıl olan konuşmadır.Konuşma olgusu çok karmaşık bir yapıdadır.Diksiyon denilen bilim dışı faaliyet konuşmayı açıklayamaz, uygulatamaz. Bir takım yapay,artistikmiş gibi faaliyetler, tamamen uydurmadır ve doğal dile zarar vermektedir. Diksiyon, Aristokrasiye öznen Fransız burjuvazisinin bir fantazisidir.Fransız tiyatrosu zengin müşterileri çekebilmek için bu fantaziyi sahne konuşması olarak kullanmıştır.Moliére dar bir sınıfa özgü bu konuşma tarzını "Kibarlık Budalası" adlı oyununda mizah konusu yapmıştır. Fonoloji'nin saptadığı standart Türkçe konuşmanın dışında her türlü tonlama(!)çalışması saçma ve abestir. Türkiye'deki bu gayretlerin kökeninde yüzyıl önce İstanbul'a gelip, Pera' da temsiller veren üçüncü sınıf Fransız tiyatrolarının öğretileri vardır ve tamamen yapay ve uydurmadır.Sahne konuşması olarak edinilen bu yanlış bilgi, hevesli Ermeni vatandaşlarımız tarafından Türkçe'ye uygulanmış,daha sonra aynı yanlış tavrı Türk sanatçıları sahnelerde sürdürmüştür.Güllü Agop,Tomas Fasulyeciyan,Kınar hanım, Ahmet Fehim ve Muhsin Ertuğrulun hocası Burhanettin Tepsi bu sanat heveslilerinden bazılarıdır.Geleneksel Ortaoyununun horlanıp yok edilmesiyle İstanbul ağzı gösteri sanatlarından silinmiştir. Şehir tiyatrolarının sahne konuşmalarında bu iz bir gelenek gibi derinden derine sürmektedir.O güzelim siyah beyaz Yeşilçam filmlerindeki düblaj rezaletinin altında üçüncü sınıf Fransız turne tiyatroları ve onlara özenen Ermeni ve Türk tiyatro heveslilerinin izlerinin olması ironiktir. Cumhuriyetle birlikte kurulan Devlet Konservatuarı'na konuşma konusunda umutlar bağlandığını yazışmalardan biliyoruz.Ama gösteri bölümünün kurucusu Carl Ebert yanı sıra Phung adında bir ses eğitimi hocası getirmiş, o da Alman dilinin uydurma sahne entonasyonunu Türkçe'ye uygulama garabetine girmiştir. Üçüncü sınıf şair, yazar ve edebiyat hocalarından oluşan Türk Dil Kurumu ise dünyada bir benzeri olmayan arı dil yaratma gafletine düştüğü için olup bitenlerden habersizdir. Bu sırada yine de olumlu bir girişim olmuştur. Standart konuşma biçimi olarak kabul edilen İstanbul ağzını iyi bilen Nurettin Sevin adında iyi niyetli bir yabancı diller hocası, durumu düzeltmek için Konservatuarda dersler vermeye başlamıştır, Bu gün bile geçerliğini koruyan bir Türkçe fonetik dersleri kitabını yayınlamışsa da, çok az basılan bu kitap ortalıkta bulunmamaktadırtır. Dünyada zaten çok genç olan Lenguistik bilimine ve fonetik çalışmalarına dayanan Nurettin Sevin'in bu gayreti anlaşılamamış, büyük direnişlerle karşılaşmıştır.Daha yakın zamanlarda Türkçe'nin ses yapısı üzerine çok değerli çalışmalar yayınlayan Prof. Ömer Demircan, Türk Dil Kurumunda benzer direnişle karşılaşacaktır. Şu an çeşitli konservatuarların oyunculuk bölümlerinde ve özel konuşma kurslarında diksiyon adı altında yürütülen derslerin alt yapısı ve geçmişi budur.Üniversite çatısı altında böyle bir faaliyet ve içerik tek kelimeyle skandaldır. Son zamanlarda linguistik, fonoloji ve fonetik bilgileriyle donanımlı bir kaç öğretmenin gayretleri görülmekteyse de,bu öğretmenlerin uygulamalardaki konuşma becerisizlikleri öğrencide kuşkular yaratmakta ve öğrencinin kulağını yine piyasaya dikmesine neden olmaktadır. Etkili konuşma adı altında verilen dersler, hocanın standart Türkçey'e hakkıyla vakıf olmasına ve üstün konuşma becerisine bağlı olmak şartıyla olumlu sonuçlar verebilir.Ama verili bir oyunculuk çalışmasında metni doğal konuşmaya çevirmek, sağlam bir fonetik bilgisi ve uygulama becerisi ile mümkündür. Çare:En başta bilimsel ciddiyettir. Bu gün Türkiye'de özellikle İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde, Boğaziçi Üniversitesi'nde,Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde dil bilim ve onun bir kolu olan ses bilim üzerine seçkin çalışmalar yapılmaktadır. Bu konu da bilgi ve birikim konuşma dersleri verecekler için mevcuttur.Bu bilgiler derin bir mesai ile edinildikten sonra,konuşma becerisi yüksek kişiler tarafından uygulamalı konuşma dersi olarak işlenebilir. Diksiyon teriminin kullanılmaması ve tonlama adı altında gariplikler yapılmaması bile bu gün çare yolunda ilk adım olabilir.Etkili Ve Güzel Diksiyon Nasıl Kazanılır?
Güzel ve etkili konuşmada diksiyon (söyleniş-telaffuz-pronounciation) yani seslerin doğru çıkarılması son derece önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha geniş bir kapsamda, ses organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır. Ancak biz bu bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrıntılı durmayacağız. Türkiye’de seslerin çıkarılmasında yörelere göre farklılık vardır. Ancak güzel seslendirmede daha çok İstanbul ağzı esas alınır. Seslerin gerektiği gibi çıkarılabilmesi için ses aletlerinin- gırtlaktan başlayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses aletlerinin eğitilmesi gerekir. Bu çerçevede aşağıda çeşitli alıştırmalar yer alacak. Alıştırmaları yaparken ses çıkışlarını netleştireceğiz. İyi boğumlanma yani heceleri netleştirerek seslendirebilmek için dudak tembelliğini ortadan kaldırmamız gerekir. Sesleri ses organlarını abartılı kullanarak çıkaralım. Aşağıdaki doküman dört bölümden oluşmuştur: Birinci bölüm ses organlarının eğitimine ilişkin alıştırmalar; ikinci bölüm, sesli harflerin çıkarılışı; üçüncü bölüm sessiz harflerin çıkarılışı ve kullanımını anlatmaktadır. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz harflerin cümle içinde karışık şekilde kullanımına ilişkin alıştırmalardan oluşmaktadır. Bu alıştırmalarda verilen örnek cümle veya hecelerin bıkmadan ısrarla tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalışma sürdürüldükçe seslerin ağızdan akarcasına çıkmaya başladığını, başlangıçtaki zorlanma veya tutukluğun ortadan kalktığını göreceksiniz. Diksiyon sesin güzel çıkmasını ve sözlerin doğru seslendirilmesini amaçlayan sanatın adıdır. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmıştır. Sözün içeriğinin kodlanması yani etkili iletişim diksiyon sanatının dışında kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde oluşturulan eserlerde bir karmaşanın mevcut olduğunu da itiraf edelim. Yazımızın diksiyon bölümünde diksiyonun temel öğeleri üzerinde durulmuştur. Bu öğeler söyleniş-fonetik, boğumlanma, vurgu, durak ve ulamadan oluşmaktadır. Fonetik seslerin doğru çıkarılmasıyla ilgilenen bir alandır. Boğumlanma, seslerin birbiri ardına tam ve tok şekilde kaybolmadan çıkarılması alanıyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonluğun kırılmasını sağlayan, her dilde kendine özgü gelişen bir telaffuz konusudur. Yazı noktalaması ve duraklarıyla konuşma noktalaması veya durakları birbirinden farklı olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadır. Ulama çalışmalarına gelince, bu çalışmalar kelimeler arasında uyumlu geçişler sağlamayı amaçlamakta ve dilin doğal kurallarından yararlanmaktadır.Fonetik Alfabe Metodu Nedir? Nasıl Uygulanır?
Hafıza teknikleri konusunda uzmanlık kazanmış kişilerin ve araştırmacıların kullandıkları bazı hafıza tekniklerini ve nasıl uygulayabileceğinizi öğrenmeye ne dersiniz? Fonetik Alfabe Metodu: Buraya kadar size dört adet çeşitli hafıza tekniklerinden bahsettik. Bir de öyle bir teknik var ki hepsinin en muhteşemi ve en kullanışlısı olarak görülmektedir. Bu metotla hafızaya bilgileri çok kolay ve rahat bir şekilde alabileceksiniz. Bu yöntem hafıza uzmanları tarafından da en çok kullanılan yöntemdir. Bu yönteme “fonetik alfabe metodu” denmektedir. Bu metodun temeli isminden de anlaşılabileceği gibi yeni bir alfabe oluşturmaya dayanır. Bu alfabeye de “fonetik hafıza alfabesi” ismi verilir. Fonetik hafıza metodu Wikelman'ın 1948 yılında alfabedeki harflerle sayıları eşleştirmesi sonunda keşfettiği sayı-harf sistemine dayanmaktadır. Bu hafıza tekniğinin diğer hafıza tekniklerine göre daha avantajlı olmasının nedeni sayıların hatırlanmasında daha kullanışlı olmasıdır. İsimlerin Hafızaya Alınması: İsimleri hafızaya alabilmek için şu ilkeleri uygulamalısınız; 1- Bugünden itibaren tanıştığınız herkesin ismini hatırlamak için her şeyi yapacağınıza söz verin. 2- İlk tanıştığınızda kişinin ismini doğru duymaya özen gösterin. Hatta tekrar etmelerini sağlayın. Mümkünse ona anlamını sorun. 3- Onunla konuşurken ismiyle hitap edin ve sürekli ismiyle hitap etmeye çalışın. 4- Tanıştığınız kişinin ismiyle daha önce tanıştığınız bir kişiyi veya nesneyi, materyali bağdaştırın. 5- Kendinize bir defter tutun. Tanıştığınız kişilerin isimlerini o deftere yazın. Hatta benzeşmelerini de yazın. Yeni yeni isimlere karşı tecrübe edinin. 6- İçinizden onun ismini tekrar edin. 7- Tanıştığınız kişinin yüzüne bakın ve onu. Çok iyi tanıdığınız ve isme karşılık gelen biriyle özdeşleştirin. Yabancı dildeki bir kelime ve anlamı nasıl hafızaya alınır? Hafızanıza alacağınız yabancı dildeki kelimeyi belirliyorsunuz. Yabancı dildeki kelimenin okunuşuyla, anlamı arasında “güçlü hafıza teknikleri”nin ilkelerini uygulayarak bir çağrışım (bağlantı, hikaye) kuruyorsunuz. Nasıl mı? İngilizce'de “yemek” kelimesinin karşılığı “eat” dır. Ve telaffuz edilirken “it” şeklinde telaffuz edilir. Şimdi bu kelimeyi ve anlamını hafızamıza alalım: “10 katlı evinizin balkonunda oturmuş yemek yerken sokaktan geçen bir itin zıplayarak yemeğinizi kapıp kaçtığını ve yediğini daha sonra it yemeğimi yedi diye bağırarak ağladığınızı hayal edebilirsiniz.Güzel ve Etkili Konuşma Nasıl Olur?
Güzel ve Etkili Konuşma Nasıl Olur?
Güzel ve etkili konuşmada diksiyon (pronounciation) yani seslerin doğru çıkarılması son derece önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha geniş bir kapsamda, ses organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır. Ancak biz bu bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrıntılı durmayacağız. Türkiye’de seslerin çıkarılmasında yörelere göre farklılık vardır. Ancak güzel seslendirmede daha çok İstanbul ağzı esas alınır. Seslerin gerektiği gibi çıkarılabilmesi için ses aletlerinin -gırtlaktan başlayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses aletlerinin eğitilmesi gerekir. Bu çerçevede aşağıda çeşitli alıştırmalar yer alacak. Alıştırmaları yaparken ses çıkışlarını netleştireceğiz. İyi boğumlanma yani heceleri netleştirerek seslendirebilmek için dudak tembelliğini ortadan kaldırmamız gerekir. Sesleri ses organlarını abartılı kullanarak çıkaralım. Aşağıdaki doküman dört bölümden oluşmuştur: Birinci bölüm ses organlarının eğitimine ilişkin alıştırmalar; ikinci bölüm, sesli harflerin çıkarılışı; üçüncü bölüm sessiz harflerin çıkarılışı ve kullanımını anlatmaktadır. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz harflerin cümle içinde karışık şekilde kullanımına ilişkin alıştırmalardan oluşmaktadır. Bu alıştırmalarda verilen örnek cümle veya hecelerin bıkmadan ısrarla tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalışma sürdürüldükçe seslerin ağızdan akarcasına çıkmaya başladığını, başlangıçtaki zorlanma veya tutukluğun ortadan kalktığını göreceksiniz. Diksiyon sesin güzel çıkmasını ve sözlerin doğru seslendirilmesini amaçlayan sanatın adıdır. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmıştır. Sözün içeriğinin kodlanması yani etkili iletişim diksiyon sanatının dışında kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde oluşturulan eserlerde bir karmaşanın mevcut olduğunu da itiraf edelim. Yazımızın diksiyon bölümünde diksiyonun temel öğeleri üzerinde durulmuştur. Bu öğeler söyleniş-fonetik, boğumlanma, vurgu, durak ve ulamadan oluşmaktadır. Fonetik seslerin doğru çıkarılmasıyla ilgilenen bir alandır. Boğumlanma, seslerin birbiri ardına tam ve tok şekilde kaybolmadan çıkarılması alanıyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonluğun kırılmasını sağlayan, her dilde kendine özgü gelişen bir telaffuz konusudur. Yazı noktalaması ve duraklarıyla konuşma noktalaması veya durakları birbirinden farklı olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadır. Ulama çalışmalarına gelince, bu çalışmalar kelimeler arasında uyumlu geçişler sağlamayı amaçlamakta ve dilin doğal kurallarından yararlanmaktadır.Haber Siteleri Haber Ajansları İnternet Adresleri Listesi
Hazırcevap Nedir? Nasıl Hazırcevap Olunur?
Hazırcevaplılık, her ortamda, her soruya anında cevap verebilme, söylenecek söz bulamadığınızda bile ortamı ölüm sessizliğinden kurtaracak cümleleri oluşturabilme yeteneğidir. Etkili bir iletişimci olmak istiyorsunuz. Fikirlerle dopdolusunuz. Konuşmaya kalktığınızda tüm cümleleriniz bir edip veya şairin satırları gibi vecizeye benzemeyebilir. Konuşma sırasında her cümlenin kelimelerinin bile anlam zenginliğinin bir parçası olması sağlanamayabilir. Bu noktada asıl önemli olan duraksamadan konuşmaya devam edebilmektir. Çoğu zaman öyle sorularla karşılaşırsınız ki bir anda ne söyleyeceğinizi şaşırabilirsiniz. Oysa hazırcevaplılık yeteneğini kazandığınızda hiç bir zaman sözün altında kalmazsınız. Beklenmedik çıkışlarınızla insanları şaşırtabilir ve çıkışlarınızla hayran bırakabilirsiniz. Dahası derin bilgiye sahip olmadığınız konularda bile konuşabilmek sayesinde her kesimden veya fikir gurubundan insanla sohbet ortamı kurabilirsiniz. Çoğu zaman bilgi sahibi olmadığımız konularda söz söylemek zorunda kalabiliriz. İçerik yönünden boş sözler söylesek de “duraksamadan söyleyebilmek” sayesinde tüm tehlikeleri aşabiliriz. Konuşma sırasında söyleyecek söz bulamayarak durakladığımızda tüm imajımızı zedeleriz. Boş da olsa söyleyebileceğimiz mantıklı sözler bizi utançtan kurtaracaktır. Unutmamamız gereken bir gerçek var: Konuşmak için insanların huzuruna çıktığımızda insanlar da dinlemek için bizlere yönelirler. O anda hepimiz başarılı konuşmayı arzulamaktayız. Daha da iyisi bizi dinlemekte olanlar da başarılı olmamızı arzulamaktadırlar. Eğer biz utanç verici bir duruma düşersek dinleyenler de bu utançtan nasiplerini almakta ve onlar da utanmaktadırlar. Şu halde konuşacağımız zaman başarılı olmamızı içtenlikle bekleyen insanlara sevgiyle yönelmeli ve başarılı olmalıyız. En önemli sorunumuz söyleyecek sözden mahrum kalmamız değildir. Pek çok şey biliyoruzdur. Ama “Boşluk doldurma cümlelerini kullanmayı bilmiyorsak” tüm söyleyeceklerimiz bir kaç cümlede bitiverir. Duraklarız, tıkanırız ve artık tüm konuşmamız tahrip olur. Cesaretimizi yitirdiğimizde diğer fikirlerimizi ifade etmeye fırsatımız kalmaz. Aşağıdaki alıştırmalar ayak üstü düşünürken aralıksız hazırcevap verebilecek bir yetenek geliştirmemize yarayacaktır. Lütfen bu çalışmaları istendiği gibi yapınız. Ayrıca bulduğunuz her fırsatı benzer alıştırmalar için kullanınız. ÖZET 1. Tek bir kelimeden yola çıkarak uzun konuşmalar yapabilmelisiniz. 2. Fikir boşluğu doğduğunda arayı içerik yönünden boş da olsa ilgili sözlerle doldurabilmelisiniz. 3. Şaşırtıcı sorulara, altında kalmayacağınız kısa olmayan cevaplar verebilmelisiniz. ALIŞTIRMA: HAZIR CEVAPLILIK 1. Aşağıdaki her bir kelimeyi okuyun ve hemen ardından okuduğunuz kelimeyi içerisinde barındıran bir cümle oluşturunuz. Cümlelerinizin 6 kelimeden küçük olmamasına dikkat ediniz. Örnek: “Kalem” - Kalem olmasaydı binlerce kitabın yazılması mümkün olamayacaktı. Kuş Fasulye Cam Elma Tabak Kelebek Patlıcan Salatalık Defter Telefon Radyo Çocuk Pamuk Bahar Kırmızı Hırsızlık İdam Burun Tırnak Sağlık Sevgi Bağırmak Zıplamak Melek Cami Sadakat Bayrak Şerefli Dağılmak Rehber Makine Mutluluk Bağlantı İçerik Soyut 2. Simdi söz söyleme süremizi bir dakikaya çıkaracağız. Aşağıda göreceğiniz kelimeler üzerinde birer dakika konuşacaksınız. Duraklama yapmamaya dikkat ediniz. Düşünce akışınız yavaş işliyorsa başlangıçta zaman kazanmak için yavaş bir hızla konuşacaksınız. Örnek: “Sevgi”- Sevgi üstüne çok şey yazılmıştır. O, insanın kalbinde olan en saygıdeğer duygu. Sevmek ve sevilmek ne güzel. Bir çocuğu sevmek, bir çiçeği sevmek, işi, eşi, aşı sevmek. Hayat sevgi üstüne kurulmuş. Yunus ne güzel söylemiş: “Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü”. Bana göre sevebilen insan olmak büyük olmaktır. Hepimiz de büyük olmak istemiyor muyuz? O zaman sevgiyi neden ihmal edelim. Sevgi mutluluktur. Mutluluk uğrunda ne günlerimizi aç kalarak feda etmeye hazırızdır. Ne geceler uykusuz bırakır bizi sevgi. Oysa sevgi bir bakıştır. Bir gülüştür. Bir soluyuştur sevgi. Ciğerlerimize her soluyuşta sevgi dolar. Arzularsak tüm hücrelerimizin sevgiyle dolabildiğini görürüz.” Şimdi sıra sizde: Bayram Ay Kalp Fedakarlık Kahvaltı Burun Çiçek Çocuk Işık Müzik Kitap Başara Mikrofon Elbise Kir Bahar Hayranlık Merak Temizlik Yağmur 3. Aşağıda size çeşitli sorular yöneltilmiştir. Bu sorulara en az 30 kelimeden oluşan cevaplar vermelisiniz. Sorunun cevabı için tek bir kelime yeterli olsa bile cevabınızı mutlaka gerektiği kadar uzatmanız gerekmektedir. Örnek soru: En çok sevdiğiniz kişi kimdir? Örnek cevap: Benim Selim isminde bir arkadaşım var. Hayatımda tanıdığım en vefakar, en iyiliksever insan o. Onu gördüğüm zaman mutlu oluyorum. Böyle bir arkadaşı kim sevmez. En çok sevdiğim insanın o olduğunu düşünüyorum.(31 kelime)” Şimdi sıra sizde: -Güzel konuşma kursuna katılmaktan memnun musunuz? -Sizce yarın yağmur yağacak mı? -Kursa giderek başarılı olma yolunu öğrenmemiz mümkün mü? -En çok hangi özelliğinizden gurur duyuyorsunuz? -Mecbur kalsanız çocuğunuzu döver miydiniz? -Hiç kimsenin sizi sevmediğini söylüyorlar. Doğru mu bu? -Rahmetli Turgut ÖZAL’ı hatırlıyor musunuz? -Hiç nefret ettiğiniz bir öğretmeniniz oldu mu? -Bir akşam aç kalmak pahasına elinizdeki parayı bir kitaba verir miydiniz? -Sabahları erken kalkar mısınız? -İskender kebabı hangi lokantada yersiniz? -Niçin tavuk eti yemiyorsunuz? -İradenizi nasıl kuvvetlendirdiniz? -Gözleriniz neden bu kadar güzel? 4. Konuşmayı Kaldığı Yerden sürdürebilmelisiniz. Aşağıdaki örnekte iki farklı fikrin arası boş bırakılmıştır. Konuşmacı sizsiniz. önce bir fikir veriyorsunuz ve ardından bu fikri örneklendireceksiniz. Ancak örnek aklınıza gelmiyor. Örneği hatırlayıncaya kadar kaldığınız cümleye paralel, yeni fikirler içermeyen dolgu cümleleri kullanacaksınız. Arada en az beş cümle kullanmaya dikkat ediniz. İlk örnek sizin için hazırlanmıştır: a) Ben biliyorum insan cevabı çok arzularsa rüyasında bile cevabı bulabilir. (Fikir kesintisi: Örneği hatırlamadınız ve boşluğu dolduruyorsunuz.) Arzuladığınızda ne olur? Arzunuz bir türlü zihninizden gitmez. Arzu duygudur. Hep gözlerinizin önünde dolaşır. Öyle ki her zaman arzunuzu düşünürsünüz. Rüyanızda bile arzunuz aklınızda dolaşır. Adeta arzu insanın hücrelerine kadar vücuduna işlemiştir. Arzunuzdan kalbiniz titrer. “Ah bir şu cevabı bulabilsem” dersiniz. Yemek yerken arzu kafanızdadır. Yolda yürürken hep o arzuyu düşünürsünüz. Sonunda cevabı rüyanızda görürsünüz... (Devam)Bunun en ilginç örneğini Elias Howe yaşamıştır. Dikiş makinesini keşfetmek için bıkmadan çalışmış, arzulamış durmuş ve sonunda rüyasında kendisini yakalayan yamyamların mızraklarının ucunu gördüğünde hemen fikir kendisine doğmuştur. Bu rüyadan sonra tezgahının başına geçmiş ve dikiş makinesini tamamlamıştır. b) Bir yetim çocuğun başını okşasanız ona neler kazandırabileceğinizi biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun) (Devam) Yetim çocuğun kendine duyacağı güven sayesinde çalışma azmi, zekası ve başarısı gelişecektir. c) Aya ilk kim ayak basmıştı biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun) (Devam) İşte Ay’a ilk ayak basan Neal Armstrong olmuştu. d) Size dün buraya gelip çok çalışmamız gerektiğini söyleyen kadının adını söylemek istiyorum. (Fikir akışı koptu siz doldurun) (Devam) O kadının adı Halime Yazgan’dı. e) Huzurlarınıza hangi konuda söz söylemek için çıktığımı biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun) (Devam) Sizinle “zekanın gelişiminin önemi” konusunda konuşmak için buradayım. f) Benim kaç yaşında olduğumu merak ediyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun) (Devam) Belki de tahmin ediyorsunuz; ben tam 31 yaşındayım.İnteraktif CD Tasarımı nedir? Nasıl Yapılır?
- içerebildikleri verinin büyüklüğü ve bir kez üretildikten sonra çoğaltılmasının basılı ürünlere göre çok daha kolaydır
- Bilgisayarın bulunduğu her ortamda başka hiçbir yazılıma ihtiyaç duymadan veri aktarımı sağlanabilmesi
- Fuar, Seminer, Sempozyum gibi tanıtım toplantılarında sunumun kolayca yapılabilmesi
- Firma ve ürünler hakkında detaylı bilginin kolay taşınmasını ve aktarımı sağlanbilmesi.
İşitebilirlilik Ses Çalışması Nasıl Yapılır?
a) Yüksekten ses fırlatınız: Tek nefeste 20 metre ilerideki insanlara duyurabilecek şekilde : “pa, pe,pi, po; ba, be, bi, bo; da, de, di, do” deyiniz. Tekrar edin. b) Elinizle duvara dokunun soluk alarak 10’a kadar sayın. Sonra duvarı kuvvetle itin, güçlü tonla tekrar sayın. Her iki durumda ses şiddeti aynı kalsın. c) Aşağıdaki cümleleri bir solukta ses yoğunluğunu yitirmeden okuyun. Sesinizin gürlük derecesinin cümle boyunca aynı olmasını sağlayın. - Ben gitmek istemiyorum. - Makine mühendisi daha yavaş sürmenizi istedi. - Kalp, günde 100.800 defa çarpmakta ve bu devre zarfında da 130 tonluk bir ağırlığın 30 cm. yüksekliğe kaldırılmasına denk düşen bir güç sağlamaktadır. d) Aşağıdaki ifadelerin ilk bölümlerini yakınınızdaki kişiyle konuşur gibi, ikinci bölümlerini 100 kişiye konuşur gibi kuvvetli bir sesle okuyun. -Okumak zor değil, yeter ki tadına varalım. -Çalışmak ne güzel huy, devamlı çalışarak sıkıntılarımı yok ediyorum. -Delik kovanın suyu damla damla, müsrif insanın zamanı saniye saniye tükenir. e) Metni, 1. çok yavaş bir sesle 2. küçük bir odada olağan bir sesle; 3. büyük bir salonda, daha kalabalık bir dinleyici karşısında okuyun Tembelliğin ne olduğunu ve insanların başına nasıl çoraplar ördüğünü düşündünüz mü? Bu soru çok mu çocukça? Hemen herkes tembelliğin kötü olduğunu bilir. Kimse tembel olmayı kabullenmek istemez. Ama acaba kaç kişi gerçekten tembel olup olmadığını araştırmıştır? Tembellik ya zihinsel, ya bedensel ya da her ikisi birden yaşanır. İnsanların büyük bir kısmı zihinlerini, önemli bir kısmı bedenlerini çalıştırmazlar. Yine insanların çok önemli bir kısmı hem bedenlerini hem de zihinlerini çalıştırmazlar. f) Ellerinizle alın ve şakağınızı tutun. “Mmmmmm” deyin. Sesi yükseltin. Titreşimleri burnunuzda, alnınızda, ensenizde, göğsünüzde ve başınızın tepesinde hissedin. Ses Perdesi-Bükümlülük Sesin bükümlü çıkışı ses perdesinde değişiklik yapmakla mümkündür. “Do-re-mi-fa-sol-la-si-do2 notalarını düşünün. Her bir notayı farklı bir perdeden çıkarıyorsunuz. Gırtlağınızı küçültüp yukarıya yaklaştırdıkça sesiniz incelir: Tersini yaptıkça sesiniz kalınlaşır. Pes ve tiz sesler arasında sesinizle müzik üretirsiniz. Ses çıkışı monoton olmamalıdır. Ses yüksek alçak tonda, hızlı-yavaş arasında, duraklamalı-duraklamasız, vurgulu-vurgusuz arasında değişerek çıkmalıdır. Sesin değişirliğini-bükümlülüğünü sesin müzikselliği olarak da tanımlayabiliriz. Herkesin kendine özgü bir konuşma müziği vardır. Sese kolayca bükümlülük verebilmek için ses perdesinde değişim oluşturma yeteneğimizi geliştirmemiz gerekir. Üç teme ses perdesi üzerinde duralım: Pes, orta ve tiz sesler. Pes kalın, tiz ise ince sestir. Her üç perdede kendi içinde notalanabilir. Ses perdesi bir tür notadır. Notaların kelimelere uyarlanmasına da “bükümlülük” veya “boğumlama” diyebiliriz. Eğer konuşmacı sesinde boğum yapamıyorsa bilgisayar makinesinin tek düze çıkardığı sese benzer ses çıkaracaktır. Sesi bireyselleştiren ve herkesi ayrı bir konuşmacı yapan asıl sır sesin kişiye göre farklı boğumlanmasıdır.İşitme Nedir? İşitme Hastalıkları Nelerdir?
İşitme; akustik enerjinin kulak oluşumları ve işitme siniri vasıtasıyla beyne iletilmesi burada sentez edilmesi ve algılanmasıdır. İŞİTME ŞEKİLLERİ a) Hava yolu iletimi(Air Conduction): Ses dalgalarının kulak zarını titreştirmesi ve bu titreşimin orta kulaktan kemikçik zinciri vasıtası ile iletilerek kokleadaki nöro epitial hücreleri uyarması üzerine kurulmuştur. b)Kemik yolu iletim(Bone Conduction): Kemik yolu ile olan iletimde ses enerjisinin doğrudan kafatası kemiklerini titreştirmesi ve bu titreşimin kokleayı doğrudan uyarması söz konusudur. İŞİTME KAYBI TÜRLERİ 1- İLETİM TİPİ İŞİTME KAYIPLARI 2- MİX TİP İŞİTME KAYIPLARI 3-SENSORYNEURAL İŞİTME KAYIPLARI İLETİM-MİX TİP İŞİTME KAYIPLARI İşitme kaybı; kulak kepçesi (auricula), dış kulak yolu, kulak zarları, orta kulak seviyesinde ortaya çıkan patolojiler sonucunda gelişen işitme kayıplarıdır. Odyometrik olarak; normal veya normale yakın kemik yolu eşiklerine hava iletim yolunda, değişik derecede kayıplar eşlik etmektedir. Hava–kemik yolu açıklığı (air-bone gap)arası farklılık hiçbir zaman 70dB’den fazla olmaz. İLETİM-MİX TİPİ İŞİTME KAYBI YAPAN HASTALIKLAR 1)AURICULA VE DIŞ KULAK LEZYONLARI : a)Konjenital anomaliler b)Dış kulak yolu stenozu c)Otitis eksterna d)Som (Seröz otitis media ) e)Kom (Kronik otitis media ) f)Otosclerosis g)Travmalar h)Tümörler j)Buşonlar k)Yabancı cisimler l) Egzositozlar 2) KULAK ZARINA AİT LEZYONLAR: MYRİNGİTİS MYRİNGOSCLEROSİS ZAR PERFORASYONLARI - Santral - Atik - Marjinal - Subtotal ve total 3) ORTA KULAK LEZYONLARI : -Konjenital malformasyonlar -Tuba disfonksiyonu -Akut otitis media (Çocukluk çağının en sık görülen rahatsızlığı) - Ani gelişen orta kulak iltihabı (Genellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra östaki tüpü yoluyla mikroorganizmaların orta kulağa ulaşması söz konusudur.) SENSORYNEURAL İŞİTME KAYBI YAPAN HASTALIKLAR 1) KOKLEAR LEZYONLAR: a)Heriediter hastalıklar(Genetik ) b)Enfeksiyonlar (Labirentit ) c)Menire hastalığı d)Presbiakuzi e)Ototoksite f)Akustik travma h)Travmalar j)Glomus jugulara tümörleri 2) RETROKOKLEAR LEZYONLAR: -Travma -Tümörler -Enfeksiyonlar(Kızamıkçık, Menenjit) -Doğum travması(Anoksi) -Eritroblatotis fetalis(Kan uyuşmazlığı) -Nörolojik hastalıklarİyi Reklam Nasıl Olmalıdır?
Evet, ağızdan ağıza reklamı anlatmak konusunda bu cümleyi slogan olarak kullanmakta bir sorun görmüyorum. Ağızdan ağıza reklam kısaca ürünü kullanan bir kişinin potansiyel bir diğer tüketiciye ya da tüketicilere o ürünü anlatması ve tavsiye etmesidir. En etkili reklam türü olarak da nitelendirilir çünkü insanlar hergün farklı mecralarda karşılarına çıkan binlerce reklamın çok azının etkisi ile satın alma davranışı gerçekleştiriyor ama çoğu insan güvendikleri kişilerin tavsiyelerini dinliyor ve ona uyuyor. Sabahın erken saatinde çalan bir telefonda, herhangi bir ürüne dair sunulan yenilik ve avantajları kolay kolay dinlemeyen ya da dinlermiş gibi yapan, reklam kuşağı başladığında kanalı değiştiren, billboardlara dikkat etmeyen, ya da gazetenin arasından çıkan broşürleri çöpe atan bir kişi, çoğu zaman güvendiği birisinin kullanıp memnun kaldığı bir ürüne dair bilgileri dinleyebiliyor ya da satın alma davranışından önce güvendiği kişilere danışarak fikir alıyor. WOMM (Word of Mouth Marketing) yani ağızdan ağıza pazarlama kavramı da yukarıda saydığımız günlük hayat pratikleri üzerine ortaya çıktı. WOMM yönteminin en önemli özelliği dürüstlüğe dayanması ve aynı zamanda da şeffaf olması. Ürün çeşitliliğinin çok fazla, o ürünleri satın alacak zamanın ise kısıtlı olması dolayısıyla dürüst ve şeffaf bir pazarlama doğal olarak klasik pazarlama yöntemlerinden daha etkili olabiliyor. Ağızdan ağıza pazarlama karşılıklı iletişime dayanır yani bu pazarlama yönteminde ürün hakkındaki bilgileri üretici değil, müşteriler söyler. Dolayısıyla satış davranışı da bu deneyim aktarımı nihayetinde oluşur. Denetlenmiş bir ağızdan ağıza iletişim tepkisi yoktur, süreç içerisinde gelişir ve etkileri görülür. WOMM yönteminde deneyimler gönüllü ileticiler vasıtasıyla aktarılır. Tüketiciyi interaktif kılan bu yöntemde asıl olan bu ileticilerin para karşılığı değil, kendilerine sunulan bedava ürünleri kullanarak deneyimlerini diğer tüketiciler ile paylaşmalarıdır. Tabii bu aynı zamanda bir risk de teşkil ediyor çünkü ileticiler sadece memnun kaldıklarında değil, kalmadıklarında da konuşuyorlar. Bu durumda ilk cümlemize geri dönüyoruz: “En iyi reklam yapılan iştir.” İhtiyaçlara cevap vermeyen bir ürün ağızdan ağıza pazarlama yönteminin özelliği gereği, “dürüstçe” eleştirilecektir. Yöntemin etkisi olumlu ya da olumsuz da olsa süreç içinde ortaya çıkacak ve büyüyecektir. Bu nedenle bütün pazarlama süreçleri gibi iyi planlanmalıdır. İyi planlanmış bir ağızdan ağıza pazarlama sürecinde yer alan en önemli unsur uzmanlardır. Uzmanlar inandırıcı kişiliklerdir. Yerel, bölgesel, ulusal ya da global olabilirler ve etki alanlarına bağlı olarak birbirlerini de etkileyebilirler. Uzmanları tanınmış kişiler olabilir ama her ünlü kişilik uzman değildir. Özetle diyebiliriz ki ağızdan ağıza reklamlar ve ağızdan ağıza pazarlama süreci reklamlara dair olan önyargıyı ortadan kaldırır. Tüketicilere değil, tüketiciler ile satışı hedefler. Dürüstlük ve etik anlayış gerektirir en önemlisi, pazarlanan ürün ya da hizmet üzerinde konuşulmaya değecek niteliklere sahip olmalıdır.Jingle Nedir?
Konuşma (Söyleme) Kusurları Nelerdir?
Çeşitli seslendirme kusurları nedeniyle söylenenler yeterince anlaşılamaz ve tekrar edilmek zorunda kalınır. Konuşmacı harfleri doğru telaffuz edemeyebilir veya konuşurken bazı heceleri yutabilir. Harflerin hatalı telaffuz edilmesi karşılıklı konuşmalarda pek dikkat çekmese de topluluk karşısında veya mikrofondan yapılan konuşmalarda derhal dikkat çekerler. Bu tür hatalar konuşmacının anlaşılmamasına ya da yanlış anlaşılmasına yol açarlar. Dinleyici ya bütün enerjisini anlamak için kullanacak ya da bıkkınlık göstererek dinlemekten vazgeçecektir. Ayrıca bu tür konuşmacılar dinleyiciler nezdinde güvenlerini yitirecekler, imajlarının kötü olmasına yol açacaklardır. En bilinen seslendirme kusurları aşağıda tek tek açıklanmıştır. GEVŞEKLİK Ses organlarının genel tembelliğidir ve en çok karşılaşılan durumdur. Bu genel gevşeklik genel bir konuşma sönüklüğüne yol açar. Gevşekliği gidermek için dişleriniz arasına bir kalem sıkıştırın ve aşağıdaki cümleleri hızla okuyun. Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış. Biz de bize biz derler, sizde bize ne derler? Pireli peyniri perhizli pireler teperlerse pireli peynirler de pır pır pervaz ederler. Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın, kapı gıcırdatıcılardan mısın? Ne ocak kıvılcımlandıncılardanım, ne kapı gıcırdatıcılardanım. Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar? Kârı için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı, ey kara kuru kavak sarardın mı ey kara kuru kavak! Sen seni bil, sen seni, bil sen seni, bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni. PELTEKLİK Bir harfin çıkarılamayarak bir diğeri ile değirilmesidir. Bu durum dilin yeterince eğitilmemesinden, lehçelerin yapısından veya bazı dillerin fazla etkisinde kalmaktan kaynaklanabilir. Türkçe üzerinde tespit edilen pelteklik türleri aşağıda belirtilmiştir. Zeleştirme: (J) yeri(Z). Örnek: Jale-Zale, Jilet-Zilet, Seleştirme: Ş yerine S. Örnek: Paşâm-Pasam, şapka-Sapka Jeleştirme: C yerine J. Örnek: Ancak-Anjak), Kucak -Kujak Şeleştirme: S yerine Ş. Örnek: Sana söylüyorum-yerine sana şöylüyorum Leleştirme: (R) yerine (L). Örnek: Birader-Bilader, Berber-Belber, Merhem-Melhem, Terlik-Tellik İnce â yerine kalın a: Kemâl-Kemal, Lâstik-Lastik Yukarıdaki örneklerde ilk sırada belirtilen sesler çıkarılamadığından ikinci sesler onların yerine ikame edilmektedir. Bu seslerin çıkarılamaması durumunda bunların üzerinde uygun alıştırmaların sık sık yapılması gerekmektedir. Aşağıdaki kelimeleri eğiticinin özel uyarılüarını dikkate alarak tekrar ediniz. Eğer bu seslerin herhangi biriyle ilgili sorununuz yoksa geçebilirsiniz. J- Jilet, jandarma, jale, jumbo, Ş- Paşa, şaka, şakir, şeker R- Rüya, hücreler, hürrem, harran, sarraf A- Lale, lastik, lahana, kamil (altı çizilenler ince) S- Sorgun, hassasiyet, fason TUTUKLUK Bir hece üzerinde takılıp kalma, heceyi veya kelimeyi tekrarlama durumudur. Bu sorun en çok düşünce akışındaki duraklamadan kaynaklanır. Normal şartlar altında aşırı stres de tutukluğa yol açabilir. Tutukluğu gidermek için herhangi bir emtni önce yavaşça ve sonra hızlanarak okuyun. Eğitici sizi bireysel olarak takip edecektir. Tutukluk Örneği: Bu, bu bizim--- şerefimiz--- olacak ---diye -- uzun uzun----- bize bize anlattı. KEKELEME Tutukluğun ileri aşaması, söz söylerken birden bire duraklama, çoğunlukla buna katılan yüz buruşturması ve gerilme hareketiyle hecelerin tekrarlanması. Kekemeler soluk aldıkları veya pek geç soluk verdikleri sırada konuşurlar. Kekeleme genellikle çocukluk döneminde oluşan bir konuşma bozukluğudur. Erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların konuşma başarılarına çevrenin gösterdiği aşırı ilgi çocuğun duygularını zararlı yönde etkiler. Çok iyi konuşarak dikkat çekmek isteyen çocuğun kendi üzerinde ürettiği baskı bir süre sonra kekeleme rahatsızlığını oluşturur. Kekeleme çocuklukta yaşanan aşırı baskı, şiddet veya aşırı utançlığın etkisiyle de gelişebilir. Maddi bir hastalık olmamakla birlikte kekeleme beyin konuşma merkezinde mesaj akışında oluşan karışıklığın bir sonucudur ve çoğunlukla psikolojik bir sorundur. Kekemeliğin yok edilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmalıdır. 1.Okumayı yeni öğrenir gibi düşük hızda fakat yüksek sesle bol bol okumak 2.Belli cümleleri ezberleyerek tekrar tekrar seslendirmek. 3.Bu metinde yer alan tekerlemelerin ısrarla okunması Kekeleme örneği: Bi bi bi biraz so so sonra bura dada ooo olacak ASALAK SESLER Bazı sesler veya kelimeler asalak olarak kelimelerin arasına takılır ve konuşmayı tahammül edilmez hale getirir. Asalak sesler veya kelimeler konuşmacının fikir netliği ve kendine güveni hakkında şüphe uyandırır. Konuşmanın kalitesini baltalar ve dinleyiciyi sıkar. Bu kapsamda “ııı, eee, aaa, şey, yani, mesela, evet...” gibi ses veya kelimeler konuşma arasında sık sık veya gerekmediği halde kullanıldığında dinleyici rahatsız olur. Örnekler: Asalak ses veya kelimelerle: Bana şey dedi. Bugün yıldönümü olduğu için eee şey yapacaktık. Tören salonunu düzenleyecektik. Evet sevgili dinleyenler. Bugün yine sizlerle birlikteyiz. Evet bugünkü konumuz çalışmanın fazileti hakkında. Yani şunu diyorum. Mesela siz zor durumda kaldınız. Yani mesela başınızdan bir felaket geçti. Düzgün: Merhaba sevgili dinleyenler. Günün ilk ışıklarıyla birlikte sizi selamlıyorum. Mutlu bir gün yaşamanızı diliyorum. Yine sizlerle birlikte olmak ve sizlerle konuşmak ne güzel.Konuşma Temposu Nedir? Nelere Dikkat Edilmelidir?
a) Aşağıdaki paragrafı, önce yavaş, küçük bir topluluğun işitebileceği tonda fakat elinizden geldiğince hızlı; sonra da, büyük bir topluluğa hitap ediyormuşçasına ve yavaş söyleyin. Acaba kendilerini çocuklarına duydukları şefkatte kaybeden annelerin tattıkları mutluluk hissedişinden daha yükseklere tırmanabilenler var mıdır? Beşeri ilişkiler çerçevesinde yoktur şüphesiz. Ancak insan, şefkati sadece anne-çocuk ilişkisiyle sınırlayarak hayatı boyunca muhtaç olduğu yüksek huzurdan mahrum olmamalıdır. Çünkü 80 yaşında ihtiyarlardan 8 günlük bebeklere kadar bütün insanlar şefkat edilmeye muhtaçtırlar ve Rablerinin engin şefkati altında karşılıksız korunurlar. b) Aşağıdaki cümleleri, önce, tekdüze bir tonla, sonra, cümlelerin duygu yönlerini dikkate alarak yanlarında belirtilen hızlarda söyleyin. - Ne güzel bir gece, değil mi? (yavaş) - Ben bu adamı nerede gördüğümü bir hatırlayabilsem. (hızlı) - Böyle bir hileye baş vuracak kadar alçalacağın hiç aklıma gelmezdi. (hızlı) - Bir daha yüzünü görmek istemiyorum senin. Defol karşımdan. (hızlı) - Bu derece iyi bir insanı ömrümde görmedim. (yavaş) - Dikkat et ! Arabaya çarpacaksın ! (hızlı) - İçeri girebilir miyim? (yavaş)Konuşurken Duygu Jest ve Mimik Uyumu Nasıl Olmalıdır?
İletişimde uyum veya benzeşim son derece önemlidir. Tüm iletim araçlarının aynı mesajı vermesi gerekir. Yani dilin söylediği ile kalbin söylediği; ellerin söylediği ile gözlerin ve omuzların söylediği birbirinin aynı olmalıdır. Bu aynılık uyum kelimesiyle ifade ediliyor. Uyumu iki temel bölümde ele alıyoruz. Öncelikle söz duygularla uyumlu olmalıdır. Kalp dil ile aynı şeyi söylemelidir. Nefret ettiğiniz kişiye “seni seviyorum.” derseniz kalbinizin söylediği zıt mesaj dilinizle söylediğinizi gölgeleyecektir. İkinci olarak söz tutumla, diğer bir deyişle jest ve mimiklerle uyumlu olmalıdır. Jest ile uyuma bakalım: Bir insana “git buradan” dediğinizde ellerinizle çağırma işareti yapıyorsanız iki çatışan mesaj algılanan mesajı karıştırır. “Kocaman bir balondu” dediğinizde baş ve işaret parmağınızla küçük bir nesneyi tutar gibi yaparsanız uyumsuzluk oluşturursunuz. Mimik ile uyuma gelince: Mimik yüz hatlarımızla ilgili bir disiplindir. “Çok heyecan verici bir yolculuktu” diyorsunuz ama kaşlarınızı indiriyorsunuz. Uyumsuzluk var. Yüz hatlarınızı gererek “böyle bir güzellik görmedim” dediğinizde uyumsuzluk oluşturursunuz. Dolaysıyla tüm bu alanlarda nasıl bir uyum oluşturacağımızı bilmemiz ve uygulama yaparak alışkanlığa dönüştürmemiz gerekir. Unutmayalım: Mesajın etkili iletiminde sözün kendisi nispeten az bir alan işgal eder. Sözü söyleyenin ne söylediğinden çok “nasıl davrandığı ve nasıl hissettiği” algılanır. Söz kulaklardan algılanır, sözün anlamına uygun davranış ise gözlerle algılanır. Konuşmacının duygularını ifade eden dış görünüşe yansıyan ayrıntılar hiç bir zaman kaçırılmaz. Bir söz konuşmacının kalbinden-iç benliğinden çıkarsa dinleyicinin de kalbinden algılanır. Kendi mesajına ilgisiz olan konuşmacıyı dinleyici daha ilgisiz dinler. Tek duyguda yoğunlaşan konuşmacının monotonluğu sıkıcı olur. Hep ağlayan, hep gülen, hep öfkeli olan konuşmacıya uzun süre tahammül edilemez. Hiç bir duyguda yoğunlaşamayan konuşmacının mesajı sönüktür, tekdüzedir, ruhtan mahrumdur. Stres ve çeşitli hastalıklar duygu çeşitliliğini yok edebilir. Konuşmacı sağlığını koruyarak her duyguyu yaşayabilmelidir. Aşağıdaki alıştırmalar iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde soyut olarak belli başlı duygular tanımlanarak geliştirilecektir. Eğer söz söylerken kalbimizden ne hissettiğimiz çok önemliyse gerçekten hissetmek zorundayız. Eğer biz sözümüze uygun duyguları derin olarak hissedersek onların dinleyenlerce hissetmelerine de imkan tanırız. İkinci bölümde ise söz ve anlama uygun hareketlerin(jest-mimik) geliştirilmesi üzerinde çalışılacaktır. Çünkü duygular aynı zamanda tutumlar olarak dışarıya yansır. Sevinen insanı ses tonundan anlayabileceğiniz gibi gözlerini, kaşlarının, ellerinin duruşundan, hatta teninin aldığı renkten bile anlayabilirsiniz. Şu halde hangi jest veya mimiğin ne anlama geldiğinin bilinmesi ve bunlar üzerinde uzmanlaşılması gerekir. DUYGU UYUMU Duygular herhangi bir algı organı vasıtasıyla değil doğrudan kalpte yaşanırlar. Duygularımızı sadece kalbimizde veya ruhumuzda yaşarız. Ancak her duyguya paralel olarak vücudumuzda çeşitli hormonlar salgılanır. Örneğin sevgide oxcytocin, sıkıntıda kortizol hormonu salgılanır. Duygular hormonların salgılanabilmesi ve algılanabilmesi ölçüsünde yaşanabilirler. Vücudun bio-kimyasal dengesi bozulduğunda, vücut çöplüklerle dolduğunda duygu algısı körelir. Bio-kimyasal yapımız bozuk olmadığı halde duygularımızı net olarak yaşayamıyorsak o taktirde duygusal Keskinliğimiz yoktur. Çünkü kişilerin derin olarak yaşamadıkları duygular gelişmezler. Vücudun bio-kimyasal yapısının düzene girmesi için yapılabilecek en uygun çalışma spordur. Spor bozuk dengenin düzene girmesini sağlar, uygun yemek sistemi ve stresten kaçış dengeyi bozucu oluşumları engeller. Bio-kimyasal yapının düzene girmesi sizlerin azim ve disiplininize kalmıştır. Aşağıdaki çalışmalar duyguların güçlendirilmesi amacını taşımaktadır: Aşağıda çeşitli duygular ve bunlara paralel düşünceler verilmiştir. Bu çerçevede; 1- Bu düşüncelerin oluşturduğu duyguyu içinizde büyütün. Duyguyu büyütmek için verilen veya sizin üreteceğiniz düşünceleri hızlanarak tekrar edin, iç sesleri yükseltin, 2- Duyguyu kalbinizden gözlerinize taşıyın. Gözlerinizde hissedin. 3- Duyguyu zirveye çıkardığınız noktada gözlerinizden fırlatın. Önce ayna karşısında çalışıyorsunuz. Duygunun hedefi kesin olarak belli olmalıdır. Kendi gözlerinizden kendi ruhunuzun derinliğine fırlatıyorsunuz. 4- Bu işlemi somut nesnelere soyut kavramlara ve belli ettiğiniz insan topluluklarına yönelerek yapın. Amacınız tiyatro sanatçısı olmak değilse korku, kıskançlık, endişe, üzüntü, alay, gurur, ümitsizlik gibi olumsuz olan ve vücudunuzda zararlı salgılar oluşturarak gücünüzü tüketen duygular üzerinde çok çalışmamalısınız. ALIŞTIRMA: DUYGU 1. Duygularımızı etkin olarak kullanabilmemiz için önce onları güçlendirmemiz gerekmektedir. Duygularımız zayıfsa onları etkin kullanamayız. Bazen biraz öfkeye ve hüzne ihtiyacımız vardır. Ama ısrarla çalışarak güçlendirmemiz gereken duygularımız “sevgi, şefkat, heyecan, özgüven ve gıpta” gibi olumlu duygulardır. Bu duygular aşağıda birer örnekle canlandırılacaktır. Zira bu duygular hem bizi hem de söz söylediğimiz kitleyi en çarpıcı şekilde etkileyen duygulardır. Önce metinleri okuyun ve ardından her duyguda tek tek odaklanarak benzer kelimeleri kendinize söyleyin. Şefkat: Yöneltilen nesne ve ortam: Savaş sırasında Saraybosna’da bir eve sığındınız. Ailesinin Sırplar tarafından öldürüldüğünden habersiz şaşkın iki yaşında bir çocuk görüyorsunuz. Çocuk karların üzerinde sokakta dolaşarak annesini arıyor. İç Konuşmalarınız: “Yavrucuk, zavallıcık, Ne kadar güzel başın var. Gözlerin, burnun küçücük. Daha da yürüyemiyor. Bana ne kadar tatlı bakıyor. Aman Allah’ım ayakları da çıplak. Anneciğin yok. Yavrucuğum üşüyorsun sen, titriyorsun. Gözlerinden yaşlar akmış, ne kadar da çok ağlamışsın. Seni çok seviyorum. Sevgi: Yöneltilen nesne veya ortam:Karşınızda konuşmanızı dinleyen insanlara hitap ediyorsunuz. İç Konuşmalarınız: Bu insanlar kahraman, beni çok sevdikleri için buradalar. Hepsi iyi niyetli, benden bir şeyler öğrenmek istiyorlar. Beni sevgiyle alkışlıyorlar. Onlar dostlarım. Hasta olsam beni ziyarete koşarlar. Ardımdan konuştuklarında beni hep överler. Onları seviyorum. Heyecan: Yöneltilen nesne veya ortam: Üniversite sınavında birinci oldunuz ve TV’de canlı yayına çıkmak üzeresiniz. İç Konuşmalarınız: Birinci oldum. Çok heyecanlıyım. 65 milyonun karşısına çıkmak üzereyim. Evet biraz sonra beni görecekler. Başardım. Bu benim sırım, şimdi bunu bana soracaklar. Çok heyecanlıyım. Sıra geldi. Kameralar üzerimde. Kalbim ağzıma gelecek. Aman şu ışıklar... Özgüven: Yöneltilen nesne veya ortam: Avrupa atletizm şampiyonasındasınız. 100 metre koşu yarışmasını kazanacağınızdan eminsiniz. İç Konuşmalarınız: Yıllardır koşuyorum. Şimdiye kadar bu yarışı hep kazandım. Bütün gücümle ayaktayım. Bu sefer rekor kıracağım. rakiplerim zayıf. Bunları çok kolay geçerim. İşte işaret verildi. Yerimden fırladım. Koşuyorum. En öndeyim. Herkes arkada. Başarıyorum. Gıpta: Yöneltilen nesne veya ortam: Çok güçlü bir konuşmacı olan ve binlerce insanın kendisini dinlediği Anthony Robbins’in seminerindesiniz. İç Konuşmalarınız: Robbins orada, kürsüde. Heyecanla konuşuyor. Hepimiz kulaklarımızı açtık onu dinliyoruz. Devamlı alkışlıyorlar. Bravo sesleri.. Bu adam milyarlar kazanıyormuş. Burada gelen herkeste bilet parası olarak 100 milyon vermiş. Hayret. Şu adama bak. Ben de yapabilirim. Aslında onun gibi olabilirim. Sanki onun gibi ben konuşuyorum orada. Ben de yapabilirim. Öfke: Yöneltilen nesne veya ortam: Katil üvey anne çocuğunu öldürdü. İç konuşmalarınız: Katil anne... İki yaşındaki üvey kızını kıskandığı için büyük işkenceler yaptı. Sırtında sigara söndürdü. Ellerini kızgın demire sürerek yaktı. Çocuk çığlıklar atıyor. Anne çocuğu tekmeliyor. Anne cadı gibi çirkin. Çocuğun başına demir bir sopayla vurdu. Çocuğun başından kanlar akıyor. Çocuk yere düştü, sesi kesildi, çırpınıyor. Hüzün: Yöneltilen nesne veya ortam:Babası trafik kazasında ölen çocuğun annesiyle yaşadığı fakir hayat. İç Konuşmalarınız: Genç bir adamdı. Fakirdi belki ama temizdi. Yeni evlenmişlerdi. Bir anne ve küçük çocuğu. Fedakar annenin sabrı ve çocuğuna duyduğu sevgi. Fakat bir kış daha geldi. Isınacak odunları yok. Komşuları kendilerine yardım etmiyorlar. Evlerinde bir sessizlik var. Soğuktan titreyen çocuk ve aç ve hüzünlü anne ve utanmaz siz. Bu güne değin yardım elini uzatmayan siz. Aşağıda çeşitli duyguların cümlelerde kullanılması yeteneğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Sözlerin inandırıcılığı için sözün duygu anlamıyla söze yapılan duygusal vurgu paralel olmalıdır. Söz ile duygu uyumsuz olduğunda dinleyici “yapmacıklık” izlenimi edinir ve inandırıcılık kaybolur. Duygular yöneltildiği kişiye veya ortama göre ifade değişikliğine uğrayabilirler. Dolaysıyla istenen duyguyu kime ve hangi ortamda yönelttiğinize de dikkat etmelisiniz. Örneğin “Sizi seviyorum” cümlesi anneye, babaya, çocuklara veya nişanlıya farklı söylenir. Aşağadaki çalışmaları sık sık tekrar ederek yeteneğinizi geliştirin. Şüpheli: Eh! Belki hava güzelleşir. Şakacı: Evet, hava güzel ama ördekler için. Münakaşa: Hava güzel diyorsunuz demek? Pek iyimsersiniz doğrusu. Kızgın: Hava güzel ama, biz dört duvar arasında kapalıyız. Şefkat: Hava güzel. Sokağa çıkalım yavrum. Hava alırsan iyileşirsin. Acılıkla: Hava güzel ama, kederimi arttırmaktan başka işe yaramıyor. Açığa vurma: Ne yapalım ben bahsi kaybettim: Hava güzelleşti. Öfkeli: Yazıklar olsun. İşte sen busun! Kesin İnanç: Artık bizi aramaz, bundan eminim! İtirazla: Kusura bakma ama o kadar da kötü değil. Bilmeden Sormak: Araba devrildi mi? İyice bilmeden sormak: Araba mı devrildi? Güvensizlik: Bu adam sözünde duracak mı? Alay: Tabi canım, bu işleri hep siz başardınız. Sabırsızlık: Açıl artık kapı, açıl! Muzafferce: Bakın! Ben demedim mi bunlar uzaylı diye! Hayranlıkla: Aman, hava ne kadar güzel! Her taraf pırıl, pırıl parlıyor. İnanç-şüphe: Ona tüm varlığımla inanıyorum. Belki de öyledir ama bunun varlığını kim ispat edebilir? Gurur-tevazu: Bu işin ustası, hem de biricik ustası benim. Ben neyim, hiç ben onlarla bir tutulabilir miyim? Sevgi- nefret: Sizi çok seviyorum. Onun varlığından da, hatıralarından da nefret ediyorum. Endişe-kaygısızlık: Of! Şimdi ne olacak, bu benim için büyük bir üzüntü. Pöh! Bana ne, umurumda bile değil!... Saygı-küçümseme: Ona karşı o kadar büyük bir sevgim var ki, Hıh! Ne olacak, aşağılık yaratık o. Karşı durmak-boyun eğmek: Hayır bana hiçbir şey yapamazsın. Ne istersen yap hepsine boyun eğeceğim. Cesaret, korku: İster on, ister yirmi kişi olun, göğsüm açık işte bekliyorum. Eyvah! Eyvah! Görmüyor musunuz hayatımız tehlikede! Zevk ve acı duyma: Oh! Ne hoş, mis gibi kokuyor. Ay! Çok acıyor. Hiddet-tedbirli davranma: Nasıl beni böyle yapayalnız bırakıp gidiyorsunuz ha! Hemen karar vermemek lâzım; iyice düşünelim. Alay, ağırbaşlılık: Söylediklerinizi nasıl anlayabilirim? Bunlar birer deha eseri! Size yemin ederim ki söylediklerim ciddidir. İrade-zayıflık: Gece, gündüz bütün gücümle çalışacağım. Benim savaşma gücüm yok Hınç-acıma: Şunu bilin ki bu ona çok pahalıya mal olacak. Zavallı adamlar! Artık onlardan ne isteyebilirim? Üzüntü-üzüntünün geçmesi: Allah’ım ahammüle demiyorum! Çok şükür! Artık korkacak bir şey kalmadı. Açık kalplilik-iki yüzlülük: Düşündüğümü size açıkça söylüyorum. Sizin tarafınızdan beğenilmek için dünyanın bütün servetini feda ederdim. Zafer-yenilgi: İsteklerimin son haddini buldum. Her şeyimi kaybettim, şerefimi de Hayret-kayıtsızlık: Siz mi? Sahiden, siz misiniz? Pek alâ, zaten böyle olacağı belli idi. Kışkırtma-yatıştırma: Ha gayret! Atıl! Bir hamle daha! Hişt, hişt! Kendinize geliniz, sakin olunuz. Pişmanlık-taşkınlık: Gece gündüz, kendi kendime soruyorum; bunu nasıl yaptım, diye. Evet, bunu yapacağım işte o kadar. Ümit-ümitsizlik: Evet, herkes bu işte kazanacağımı söylüyor. Artık her şey bitti, kurtuluş çaresi yok. JEST-MİMİK UYUMU Sözün taşıdığı duygu anlamı veya içeriği ile davranışlar arasındaki uyum inandırıcılığın çok önemli bir unsurudur. Vücudun genel hareketleri-duruşu(postür) mimik kavramıyla, yüzün genel hareketleri-duruşu-gestür ise mimik kavramıyla anlatılır. Jest-mimik vücut dilinin konusudur. Ağızdaki dilin söylediğinin etkisi vücut dilinin özellikle mimiklerin söylediğinin yanında çok etkisiz kalır. Söz-davranış uyumunu başaran konuşmacı büyük bir ilgiyle izlenir. Kişilerin tabii halleri en uyun mimikleri gösterir. Mimik soluk alırken yani söz söylenmeden önce gelir ve söz mimiğin anlamının tekrar edilmesi olarak nefes verilirken söylenir. Mimikte yapmacıklık konuşmayı tamamen lekeler. Yetersiz Jest ve mimik gülünçlük izlenimi uyandırır; aşırı abartı ise tabiiliği yok eder. Aşağıdaki alıştırmalarda tabii olmaya dikkat edilmelidir. Başkalarına aktardığımız mesajların en az %60’ı sadece yüz hatlarımız ve vücudumuzun genel görünümünden kaynaklanır. Dinleyiciler için asıl önemli mesaj dilimizin söylediği değil jest ve mimiklerimizin söylediğidir. Anlatım Jest-Mimikleri 1 - Eylem belirtme: Tutmak, taşımak, eldeki bir şeyi atmak, fırlatmak. Her hangi bir çalışma, bir güç harcama, yemek yemek, yatmak, gidip gelmek. 2 - Yer ve konum belirtme: Bazı defa yalnız gözlerle işaret etmek yeter. Bunun için göz bebekleri gerçek veya hayali olan şeye veya kişiye doğru döner. Bu arada baş kalkar, iner, döner. İşaret parmağı da uzatılabilir. Kol mesafenin uzunluğuna göre gerilir. 3 - Uzaklaşma: Uzanmış ve birbirinden ayrılmış iki kol geniş mesafeyi gösterir. Kollar, vücuttan git gide ayrılırsa birbirinden uzaklaşan şeyleri gösterir. 4 - Boyutu belirtme: Pek küçük bir şey için işaret parmağının ucu üzerine aynı elin baş parmağı ile dokunulur. Yükseklik-uzunluk için kollar yukarı, en ve genişlik için kollar yana açılır. Veya avuç içleri birbirine yaklaştırılarak darlık, uzaklaştırılarak genişlik anlatılır. Gözler elerin yönünde hareket ettirilir. 5 - Şekil belirtme: Avuç içi yatay ve yere dönük olursa düz olan şeyi anlatır. Yuvarlak şekil belirtmek için iki el birden bir yuvarlak çizer. Dolambaçlı, eğri büğrü şeyleri anlatmak için elin hareketleri eğri büğrü çizgiler çizer. 6 - Sayı belirtme: Tek olarak gösterilen işaret parmağı bir, işaret ve orta parmağı iki, buna yüzük parmağını da ekleyerek üç sayısı gösterilir. Açık elin parmaklan diğer elin işaret parmağı ile kapatılarak da sayı anlatılabilir. Duygu Jest-Mimikleri Gözler : Gözler yan kapalı olursa kötülük ve küçümseme, göz kapaklarını indirerek saygı, utanma anlatılır. Heyecanda gözler bir an kapanıp açılır, göz kapaklan aşağı iner, baş hafif sallanır. Vücut ürperir, titrer, sık soluma yapılır. Gözlerin iri iri açılması şaşkınlık, hiddet, hayret, dehşet belirtisidir. Kaşlar : Kaşlar çatılarak derin düşünceyi, sertliği, sağlam bir iradeyi belirtir. Kaşların başlangıç kısımlarının yukarı doğru kalkıp uç kısımlarının aşağı inmesi ıstırap anlatımıdır. Öfkede Kaşlar çatılır, kaş aralarında derin bir çizgi belirir, burun delikleri açılır, gözlerde şimşek çakar, dudaklar aralanır, alt dişler üst dişlerden önce görünür, sık, sert ve derin soluma yapılır. Derin sevgide kaşlar kalkar, gözler büyür, ağız hafifçe açılır, dudak kenarları biraz yukarı kıvrılır. Bütün çizgilerde bir tatlı okşayış, bütün yüzde saf bir parlaklık görülür, sakin soluma yapılır. Ağız : Dudakların yarı açık duruşu hayret ve sevinci, çok açılması şaşkınlığı anlatır. Dudak kenarlarının aşağıya inmesi üzüntüyü, Dudakların büzülerek öne doğru uzaması susmayı somurtmayı belirtir. Alt çenenin biraz öne çıkması gaddarlığı, dişlerin birbirine vurması çılgın bir hiddeti anlatır. Baş : Başın öne doğru duruşu merak ve gaddarlığı, geriye çekilmesi saygısızlık, korku, yana doğru hafifçe eğilmesi kayıtsızlık, acıma, öne eğilmesi utanç ve korku belirtir. Başı yukardan aşağı sallamak doğrulama, önden arkaya kaldırmak inkâr etme anlamı verir. Kollar : Kolların her hangi biri "gel!" veya "git" emri vermek üzere öne doğru hızla hareket ettirilir. Yer göstermek üzere gösterilen yere doğru bükülür. Şiddetli hayranlık duygularının belirtilmesinde Kolların biri veya her ikisi birden yukarı doğru kaldırılır. Cesaret kırıcı bir durum karşısında ümitsizce yanlara bırakılır. Bekleyiş ve meydan okuyuşta kollar önde kavuşturulur. Eller : Avuç içi yüreğin üzerine bastırılarak sevgi ve heyecan anlatılır. Avuç içi göğsün ortasına bastırılırsa inanmak, iman etmek duygularını belirtir. Avuç içinin dışarı doğru çevrilerek itilmesi tiksinme, iğrenme belirtir. Bu ara baş da biraz geriye doğru bükülür. Avuçların birini diğeri üzerinde ovalama neşe, sevinç belirtisidir. Parmaklar : El jestlerinde özellikle işaret parmağı çok önemli bir rol oynar. İşaret parmağı kol ile beraber öne doğru uzatılırsa işaret veya kovma anlamı verir. İşaret parmağı bükülerek göğse doğru çekilirse yaklaşmayı, çağırmayı, yine işaret parmağı düz olarak ağıza yaklaştırılırsa susturmaya çalışmayı belirtir. Bütün parmaklar kapatılarak kuvvet ve azim, yumruk gösterilirse tehdit anlatılır. Parmaklar bükülmüş olarak işaret parmağı baş parmağa sürtülürse para işareti yapılmış olur. Eller birleştirilerek parmaklar birbiri içine geçirilirse yalvarma anlamı verir. Bacaklar : Bacakların duruşu da çok önemlidir. Bacaklardan birinin diğerinden ayrılmış olarak önde durması kuvvet, ataklık ve şiddetli duyguları anlatır. Ayakların aynı hizada birbirinden ayrı durması rahatlık, kaygısızlık, meydan okuma veya durgunluk belirtir. Bacak bacak üstüne atılmış olarak otururken bir bacağın sık sık sallanması sabırsızlık, sinirlilik belirtisidir. Vücût : Vücûdun büzülmesi, sırtın kamburlaşması, kolların gövdeye yapıştırılması yılgınlık ve utanma belirtisidir. Bunun aksi hayranlık, zafer anlatır. İğrenmede vücût geriye doğru, istek, merak, ataklıkta ileriye doğru gider. Yana veya geriye doğru uzanarak gururu, saygısızlığı veya fizik yetersizliğini anlatır. Vücudun öne doğru eğilmesi saygı belirtisidir. ÖZET Uyumlu İletişim yeteneği İçin: 1.Duygularınızla sözleriniz arasındaki uyumu sağlayın. Sevinçten bahsettiğiniz zaman sevinçli, öfkeden bahsettiğiniz zaman öfkeli, cesaretten bahsettiğiniz zaman cesur olmalısınız. Sözlerinizin anlamı duygularınızla paralel olmak zorundadır. 2.Jestlerin (genel vücut organlarının kullanımının) sözlerinizle aynı mesajları vermesini sağlamalısınız. Eller, parmaklar, baş, omuzlar, bacaklar verilen mesaja göre değişik pozisyonlar alır. Her pozisyonun anlamı vardır ve bu anlamların, sözlerin anlamlarıyla uyumlu olmasının sağlanması gerekir. 3.Mimiklerinizle (yüz, göz, kaşlar, alın kaslarının genel hareketleriyle) mesajların yapısı arasında büyük bir ilişki vardır. Mimiklerinizin mesajlarınızla aynı sözleri söylemesini sağlamak zorundasınız. ALIŞTIRMA: JEST-MİMİK Aşağıda temel mimiklerinizi etkin kullanabilme yeteneğinizi geliştirecekiniz. mimikler arasındaki ayrımı fark edin ve bol bol uygulayın. a) Boy aynasının karşısında göz kapaklarınızı iyice açıp yavaş yavaş kapatın, gerin, gevşetin, göz bebeklerinizi yukarı aşağı sağa, sola çevirin, çok sevinçli ve heyecanlı imişsiniz gibi gözleriniz parlasın. Yavaşça normale dönün. b)Kaşlarınızı çatın, iki kaş arasındaki çizgi derinleşsin, kaşlarınızı yukarı kaldırın, alnınızda kırışıklıklar meydana gelsin. c)Burun deliklerinizi açın., yukarıya doğru gerin, serbest bırakın. d)Dudaklarınızı kaldırıp indirin, birbirinden uzaklaştırıp yaklaştırın, sıkın, gevşetin; ağzınızı açıp kapayın. e)Ağzınızı hafif aralayın, iyice açın, çenelerinizi iyice sıkın, gevşetin. 2.Aşağıdaki temel jestleri etkin kullanabilme yeteneğinizi geliştireceksiniz. Jestlerinizi uygulayarak anlamlarını görmeye çalışın. a) Boy aynasının karşısına geçin. Gövdenizi, başınızı “Evet, hayır, bilmem, ya öyle mi?” anlamlarına gelecek şekilde hareket ettirin. b)Kollarınızı “Sen de kim oluyorsun!, git başımdan, oo hoş geldin, bunu bir daha yapma!, hepimiz birlikteyiz, elimden ne gelir” anlamlarına gelecek şekilde hareket ettirin. c)Ellerinizi “Kenetlenelim, çarpıştılar, yükselme, alçalma, güçlü, dikey, yatay, yuvarlak” anlamlarına gelecek şekilde hareket ettirin. d)Yürüyüşünüzü “Sıkıntılı, kendinden emin, gururlu, sendeleyerek” gerçekleştirin. Sözsüz iletişimle jest ve mimiklerinizi bir arada kullanarak aşağıdaki pantomimleri yapacaksınız. a)Aşağıdaki durumları pantomimlerle yansıtın. “Soğuktan titriyorsunuz, şiddetli korkuyorsunuz, heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorsunuz, son derece üzgünsünüz, ağır hastasınız, öfkeyle bağırıyorsunuz, takdirle seyrediyorsunuz.” b)Aşağıdaki durumları pantomimlerle anlatın. “Çocuk ağlıyor, adam kavga ediyor, asker elbiselerini giyiniyor. Art arda gelen telefonlara bıkmış olarak cevap veriyorsunuz ve hayır diyorsunuz. Tüm vücudunuz kaşınıyor, soğuktan titriyorsunuz. Çok mutlusunuz.Köşe Yazarlarının İnternet Adresleri
Kurumsal Kimlik Oluşturma Nasıl Yapılır?
- Firma adının belleklere yerleşmesi
- Firma özelliklerinin görsel hızda aktarılması (dinamizm, yenilikçilik vb.)
- Ürün ve hizmetlerin kalite garantisi
- Ürün ve hizmetlerin doğası ve sektörel konumları hakkında ilk bilgileri iletmesi
- İlk bakışta rakiplerden ayrılma
Mağaza Radyosu ve Mağaza Anons Seslendirme Nedir?
Yapılan araştırmalar gösteriyorki, kişilerin ruh halini pozitif yönde etkileyen en kolay yöntem müzik. Buradan haraketle müşterilerinizle günboyu iletişim halinde olacağınız mağazacılık anlayışı ile çalışanlarınız motivasyonunu arttırarak müşterilerinizi gülümseleten bir şekilde mağazacılık yapmak istermisiniz? Sizin belirleyeceğiniz, beğendiğiniz şarkılardan oluşan şarkı listesi ile mağazınız açık kaldığı sürece açık olacak bir radyo. Oyleki dilerseniz saatbaşı haberlerinde mağazanızdaki haberleri, reklam kuşaklarıyla mağazanızda tanıtmak isteyeceğiniz, kampanyalar, indirimler ve çok özel fırsatları size özel hazırlayacağımız Jingle'larla müşterilerinize anında ulaştırabilirsiniz. Dilerseniz size özel bu radyoyu firmanızın internet sitesi üzerinden 24 saat aralıksız yayına da geçirebiliriz. Türkiye'de ilkleri müşterilerine sunan My Produksiyon aracılığıyla Türkiye'de ve Ingiltere'de birçok mağaza mağaza içi radyomuz ile artık müşterileriyle daha kolay iletişim kurabiliyor. Peki nedir Mağaza Seslendirmesi ve Mağaza Radyoculuğunun avantajları?Kampanya, Indirim ve Fırsat Ürünlerinizi hızlı ve etkili bir biçimde müşterilerinize ulaştırırsınız.
Reklama harcamanız gereken, maliyet, enerji ve zaman en aza iner.
Mağazanıza özel Jingle, Reklam ve Haber kuşaklarıyla marka değeriniz artar.
CD'lerin takılması yada yaşanabilecek teknik sorunları en aza indirirsiniz.
Profesyonel Radyonuzdaki yüksek ses kalitesi çalışanlarınızın motivasyonu artar.
Mağaza Radyo, Mağaza Seslendirme ve Mağaza Reklamcılığı için tek yapmanız gereken bize telefon veya email ile ulaşmak ve detaylar konusunda bilgi sahibi olmak. Bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Mağaza Seslendirme Nedir? Neye Yarar?
Yapılan araştırmalar gösteriyorki, kişilerin ruh halini pozitif yönde etkileyen en kolay yöntem müzik. Buradan haraketle müşterilerinizle günboyu iletişim halinde olacağınız mağazacılık anlayışı ile çalışanlarınız motivasyonunu arttırarak müşterilerinizi gülümseleten bir şekilde mağazacılık yapmak istermisiniz? Sizin belirleyeceğiniz, beğendiğiniz şarkılardan oluşan şarkı listesi ile mağazınız açık kaldığı sürece açık olacak bir radyo. Öyle ki dilerseniz saatbaşı haberlerinde mağazanızdaki haberleri, reklam kuşaklarıyla mağazanızda tanıtmak isteyeceğiniz, kampanyalar, indirimler ve çok özel fırsatları size özel hazırlayacağımız Jingle'larla müşterilerinize anında ulaştırabilirsiniz. Dilerseniz size özel bu radyoyu firmanızın internet sitesi üzerinden 24 saat aralıksız yayına da geçirebiliriz. Türkiye'de ilkleri müşterilerine sunan My Produksiyon aracılığıyla Türkiye'de ve Ingiltere'de birçok mağaza mağaza içi radyomuz ile artık müşterileriyle daha kolay iletişim kurabiliyor. Peki nedir Mağaza Seslendirmesi ve Radyoculuğunun avantajları?- Kampanya, Indirim ve Fırsat Ürünlerinizi hızlı ve etkili bir biçimde müşterilerinize ulaştırırsınız.
- Reklama harcamanız gereken, maliyet, enerji ve zaman en aza iner.
- Mağazanıza özel Jingle, Reklam ve Haber kuşaklarıyla marka değeriniz artar.
- CD'lerin takılması yada yaşanabilecek teknik sorunları en aza indirirsiniz.
- Profesyonel Radyonuzdaki yüksek ses kalitesi çalışanlarınızın motivasyonu artar.
Mağaza Radyo, Mağaza Seslendirme ve Mağaza Reklamcılığı için tek yapmanız gereken bize telefon veya email ile ulaşmak ve detaylar konusunda bilgi sahibi olmak. Bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Etiketler: mağaza müzikleri, mağaza anonsları, mağaza radyo, mağaza seslendirme, mağaza anonsu, mağaza sesi, mağaza müziği, mağaza reklam, mağaza şarkı, mağaza şarkıları, mağaza yabancı müzik, mağaza türkçe muzik, mağaza dünya müziği, mağaza müzikleri 2011, mağaza müzikleri 2012, mağaza müzikleri 2013, mağaza müzikleri 2014, mağaza müzikleri 2015, mağaza müzikleri 2016, mağaza müzikleri 2017, mağaza müzikleri 2018, mağaza müzik sistemleri, mağaza müzikleri, mağaza radyosu, mağaza otomasyon, mağaza ses sistemleri, mağaza seslendirme, mağaza anonsu, mağaza anons sistemi, mağaza anons örnekleri, mağaza içi müzik yayını, mağaza içi seslendirme, mağaza içi reklam, mağaza içi tanıtım, mağaza içi anons sistemi
Magazin Medya İnternet Adresleri
Mastering Nedir? Nasıl Yapılır?
Mastering, bir albümün basılmadan evvel gerçekleşen en son yaratıcı ve teknik aşamasıdır. Mix'ler farklı günlerde, hatta bazen farklı mix mühendisleri tarafından yapılır ve doğal olarak da şarkılar arasında volume ve renk farklılıkları oluşur. Mastering'i bitmiş bir albümde bunların hepsi dengelenir ve böylelikle dinleyiciler kullanmakta oldukları müzik setlerinde şarkılar arası herhangi bir ayar yapmak durumunda kalmazlar. Bu tabii ki her mastering işlemi aynı neticeyi verecek anlamına gelmez. Mastering'de yapılacak dengeleme program materyalinin kendine has tarzına ve içine gireceği derlemenin genel dengesine göre değişecektir. Mastering'de amaç, gerektiğinde bir klasik müzik parçası, bir düz konuşma, bir halk müziği parçası ve bir rock müziği parçasını ard arda bir CD üzerinde bir araya getirip seviyelerini dinleyiciye bir parçadan diğerine geçişte rahatsızlık vermeyecek, hatta şarkılar arası geçişi dahi hissettirmeyecek şekilde dengeleyebilmektir. Bu da öncelikle mastering mühendisinin hem çok iyi bir müzik dinleyicisi olması, hem de müziği dinlerken bir yandan bilinçli bir şekilde analiz edebilmesini gerektirir. Mastering Mühendisi kimdir ve nasıl olunur? Mastering Mühendisi, müzikal olduğu kadar çok iyi kulağa, çok iyi ekipmanlara ve ciddi teknik bilgiye de sahip olmalıdır. Problemli frekansları çok iyi tahmin edebilecek düzeyde bir kulağa sahip olması gerekir. Standart kayıt stüdyolarında bulunmayan birçok ekipmanı kullanmayı, dijital teknolojinin getirdiklerini-götürdüklerini hem teknik, hem de kulak olarak bilmelidir. Birçok müzik türüne aşina olmalıdır, bol bol müzik dinlemelidir. Sonuç olarak binlerce YTL harcanarak hazırlanmış bir albüme son noktayı koyan olması sebebi ile üstlendiği görev ve sorumluluk çok yüksektir. Mastering nasıl bir ortamda gerçekleştirilmelidir? Mastering yapılacak mekânın akustiğinin iyi olması her şeyden önce gelir. Bir mastering odası sessiz olmalı ve mükemmel bir akustiğe sahip olmalıdır. Hoparlörler, kayıt ve mix stüdyolarında kullanılanlardan çok farklı konumlandırılmalıdır. Mix ve kayıt stüdyosunda mixer'in, sesin açık çıkışını engellemesi durumu mastering odalarında olmamalıdır, hoparlörlerden ferah ve herhangi bir yere çarpmadan bir ses çıkması gerekir. Bu sebeple mastering odalarında hoparlörler ile dinleyen arasında mesafe vardır ve hoparlör konumlandırılmasında "eş kenar üçgen" kuralı geçerli değildir. Mastering yapılan odadaki kullanılan hoparlörler geniş bir ses aralığına sahip olmalı, alt frekansları çok net vermelidir. Genelde mastering odalarında hi-end hi-fi hoparlörler tercih edilir. Mastering'de kullanılan ekipmanlar, kablolama ve elektrik sistemi çok kaliteli olmak zorundadır. Analog mastering, bir çok mastering mühendisi tarafından tercih edilmektedir. Mastering, ev ortamında ve özellikle DAW (digital audio workstation)'lar ve bunların plug-in'leri kullanılarak yapılmamalıdır. Bu tarz dijital ortamlardaki yapılan mastering'ler sonucunda stereo daralması, seste distorsiyon, sahne kaybı gibi önemli problemler çıkmaktadır. Mastering'i bitmiş bir proje fabrikaya değişik medyalar ile gönderilebilir. Bunların en çok kullanılanı Audio CD ve Exabyte'dır. Ancak, kullandığınız Audio CD'nin kalitesi son derece önemlidir. CD medyası olarak profesyonel fazla bir marka yoktur. Profesyonel olan ürünlerin BLER rate'leri ve jitter oranları çok düşüktür ve audio için optimize edilmiştir. Mastering aşamasında kullanılacak ekipmanlar şunlardır; 1. Mastering Mixer (tercihen analog) 2. Hi-End hoparlörler ve kaliteli amplifikatörler 3. Compressor (tercihen analog -en çok kullanılan Manley Variable-MU) 4. EQ 5. Limiter 6. Mastering kalitesi AD / DA converter 7. PC veya MAC bilgisayar ve CD veya Exabyte basımı ve bazı restorasyonlar için software Mastering'e nasıl gidilmeli? Mastering'e gitmeden evvel, yapmış olduğunuz mix'leri farklı ortamlarda dinleyip, kendinizce gördüğünüz problemleri mutlaka giderin. Mastering mühendisine başlamadan evvel mixlerinizi dinletin, yorumlarını alın ve ona göre bir daha düzeltmelerinizi yapın (örnek; bas gitarın 120hz'ini 2dB kısın, vokali 1dB açın gibi yorumlar gelebilir). Mastering mühendisi sizden şarkıları "stem" olarak getirmenizi isteyebilir; yani 2 kanal davullar ve perküsyon, 2 kanal gitarlar, 2 kanal synthler, 2 kanal geri vokaller, bas ve main voc gibi. Ayrıca yapılabilecek çok faydalı bir uygulama olarak da, "işte bu" dediğiniz miksinizin diğer bütün dengeleri aynı kalmak üzere sadece vokalini bir 1 veya 2dB yükselterek bir alternatif miks, bir de 1 veya 2dB düşürerek bir başka alternatif miks alıp üç alternatif miks halinde mastering mühendisine göndermeniz, bazı durumlarda mühendisinizin işini kolaylaştıracaktır.Merak Uyandıran Reklamlar Nasıl Hazırlanmalıdır?
“Kim gelir, kim gelir, kim gelir?” diyerek televizyon ekranında üzerime üzerime yürüyen kişiyi gördüğüm anda kanalı değiştirme ihtiyacı hissettim. Bunu yapma sebebim Kibariye’yi sevmemek değil, artık merak hissimin reklamda bir ünlü kullanılarak uyandırılamamasıydı. Bir süre önce “Şampiyon yurda dönüyor” sloganı ile başlayan Sky Airlines’a ait olan reklamlar için de benzer şeyler hissetmiştim. Orada durum biraz daha vahimdi çünkü kalabalık ve gürültücü bir grup vardı ekranı dolduran. Reklamlarda söyleyecek çok önemli bir fikir varsa hemen söylenmesinden, çok orijinal ve şaşırtıcı bir ürün değilse de doğrudan reklamlarının yapılmasından yanayım. Kibariye’nin yer aldığı reklam filminin ait olduğu mal – hizmeti kısa sürede öğrenir ve bunun merak uyandırmaya yönelik bir ürün olup olmadığını o zaman tartışırız ancak bu şekilde başlatılan kampanyaların taşıdığı riskleri değerlendirip, reklamları da bu risklere göre planlamak gerekir. En büyük risk tüketicilerin ilgisini çekememektir ki bizim ülkemizde buna benzer kampanyalar çok sık yapılır hale geldiği için kısa sürede etkisini yitiriyor. Sadece televizyon reklamlarında değil, diğer mecralarda yürütülen kampanyalarda da kullanılan bu yönteme, televizyon programlarının ön tanıtım çalışmalarında da zaman zaman zaman başvuruluyor. Ama yukarıda da belirttiğim gibi, gerçekten orijinal bir mal – ürün ya da bunlara ilişkin bir kampanya değil ise, merak uyandırmaktan çok rahatsız edici oluyor. Ne olduğunu merak etmek yerine, tüketici karşılaştığı yerde reklamı yok sayıyor ve nihayet açıklama zamanı geldiğinde de “Evet, buymuş, sıradaki” gibi hareket edebiliyor. Bu kampanya türünün en başarılı örneklerinden birisi Axess kredi kartı için yapılan reklamlardı. Üstelik bu reklamlarda ünlü yoktu ve Serdar Orçin gibi genç bir oyuncuyu izleyicilere de tanıtmıştı. “Parçalayıp bölmeye değil, birleştirmeye yarar” sloganı ile sadece hedef kitlesinin değil bir çok kişinin ilgisini de çekmeyi başarmıştı. Axess yıllar içinde ünlü yüzlerle çalıştı, halen de Özgü Namal ile çalışmaya devam ediyor ancak büyük bir reklam kampanyasının ilk ayağında, sadece ürünü değil, o ürünün yüzü olan oyuncuları da merak ettirerek başarılı bir reklam kampanyası gerçekleştirmişti. Reklamlar yapıldıkları mecralara, mal – hizmetlere, şirketlere, markalara, etki alanlarına… Vb. göre az ya da çok bütçelerle hazırlanırlar. Üstelik prodüksiyonda kullanılan ünlü kişiler çok zaman en önemli maliyet unsuru olarak bütçelere dahil olur. Sadece ünlü yüzlerle çalışmak, ya da merak duygusunu dürtmeyi hedefleyen çalışmalar yapmak reklamın başarılı olacağının garantisi değildir. Bu açıdan Kibariye’nin açtığı kapıdan gelen mal – hizmet – marka bir an önce içeri girip ve söylemek istediğini söylemesi yerinde olur.Mikrofon veya Kamera Karşısında Nasıl Konuşulmalıdır?
Toplum karşısında, mikrofon veya kamera karşısında konuşurken yüzleştiğimiz en büyük engel korku ve heyecandır. İlk defa yaptığımız her iş önce heyecan ve korku oluşturur. Korku anında dolaşım sistemi içerisine gerginlikle orantılı olarak aşırı kortizol salgılanır. Bu durum düşünce akışını engeller. Kişi bu anda olumlu duygularını kaybeder. Daha ileri düzeyde elleri ve hatta tüm vücudu titrer. Kalbin çarpması ve kan dolaşımı hızlanır. Davranışların kontrol edilmesi zorlaşır. Bu sorun ileri düzeyde olursa, insan başkalarıyla göz göze gelemez; başı titrer, adeta beyni dış dünyadan kopmuş gibi olur. Korku anında insan kalbinde bir iç endişe akıntısı hisseder. İnsan bir an önce bu durumdan kurtulmak için o ortamdan uzaklaşmak, yapmak istediğini yapmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Ayrıca endişe veya korku konuşmacının inandırıcılığı kaybetmesine yol açar. Bazı insanlarda korku duygusu çok gelişmiştir. Sık sık duyulan bu endişeler gittikçe birbirlerini beslerler ve endişe edebilme yeteneği gelişir: İnsan en küçük bir sorundan bile endişe duymaya başlar. İleri düzeyde korku ve endişe, sinir sistemi için son derece tahrip edicidir. Tüm başarılı konuşmacılar toplum önüne çıktıklarında mutlaka heyecanlanmışlardır. İstisnasız her insan korku ve endişeyi yenebilir. Ancak bunun için tüm inançlarını yeniden gözden geçirmeli ve bir dizi egzersiz yapılmalıdır. Aşağıda korkunun nedenleri tek tek açıklanmıştır. Bu nedenler varsa bunları yok etmek amacıyla bir sonraki bölümde yine bir dizi alıştırma hazırlanmıştır. Bu alıştırmaların bir kısmını yalnız başınıza gerçekleştirebilirsiniz. Ancak bunları toplum karşısında gerçekleştirirseniz daha hızlı başarırsınız. KORKUNUN NEDENLERİ Temel korku nedenleri arasında baskı dolu çocukluğu, sürekli yaşanan stres ve hastalıkları, sosyal olmayan bir iş ortamında uzun süre çalışmayı, başarısızlığa inanmayı, hafızanın zayıf kalmasını, söylenecek bir söz bulunamamasını sayabiliriz. Baskı Dolu Çocukluk Çocukluk ve gençlik döneminde aşırı aile otoritesi, baskı, şiddet, dayak gibi olaylar yaşanabilir. Normalin üzerine çıkarak belli bir süreklilikte devam ettiğinde bu durum kişinin psikolojisinde çok köklü bir içe dönüklük ve cesaretsizlik üretir. Baskı ve şiddet ortamında çocuk kendine güvenini kaybeder. Kişiliği bir yandan tepkici, diğer yandan başkalarına bağımlı gelişir. Sürekli aşağılanan çocuğun alt şuurunda başarısızlık imajı yerleşir. Bu imajı normal şarlar altında özel bir gayret göstermeksizin yok etmek mümkün değildir. eğer bir şekilde yerleşmiş olan aşırı heyecanlarınız varsa köklü değişikliklerle bunları yok etmelisiniz. Sürekli Stres ve Hastalıklar Ara sıra yaşanan, şiddetli de olsa, stres ve hastalıkların kalıcı bir olumsuz psikolojik etkisi yoktur. Hatta kısa süreli ve geçici olduklarında bunlar insanın yaşama sevincini ve heyecanını artırabilirler. Ancak stres (ve stres üreten hastalıklar) hafif de olsa uzun süreli yaşanırsa şöyle bir gelişme olur: Kan dolaşım sistemine devamlı kortizol hormonu salgılanır. Bu salgılama vücudu kısa sürede çöplüğe dönüştürür. Stres vücudu germekte ve saldırıya hazır tutmaktadır. Dolaysıyla bu kirlilik uygun yöntemlerle temizlenmediğinde aşırı baskı altında kalan sinir sistemi yorulur. Bu yorgunluğun aralıksız devam etmesi halinde insan ölüme kadar gidebilir. Vücut bu durum karşısında otomatik bir tedbir alır. Beyin ile vücut arasındaki emir-komuta zinciri zayıflatılır. Çünkü kişi öyle bir düşünce alışkanlığına sahiptir ki bu düşünce gerginlik üretmekte ve vücudu tahrip etmektedir. Bu durumda vücudu ölüme gitmekten kurtarmak için beyin bir anlamda vücudu uyuşturur, vücut gevşer ve rahatlar. Ama bu rahatlama aynı zamanda düşünce akışını da iyice tahrip eder. Bu süreçte düşünce akışı bloke olur, hatırlama iyice zayıflar, unutkanlık kendini gösterir, kişi iç sorunlarıyla iyice bunalır. Tüm bunlar yine kişinin kendine güvenini sarsar, kişiyi insanlardan uzaklaştırır. Böylece korkunun başarısızlık, kendini suçlama, aşağılama gibi bir boyutu ortaya çıkar. Ancak hastalıkların stres üretmesi insanın düşünce biçiminden kaynaklanır. İnsan eğer hastalığı kendisini olgunlaştıran bir fırsat olarak görürse, vücudu acı çekebilir, ama psikolojisi sağlam olacağından tahrip edici stresi yaşamayabilir. Antisosyal Bir İş Ortamı Bazı işler veya iş ortamları vardır ki bunlar yapıları gereği insanları toplumdan uzak tutarlar. Örneğin bilgisayarın sürekli başında oturup iş yapmak durumunda olanlar dış dünyadan büyük ölçüde koparlar. Zihinleri bilgisayar dünyasının kendilerine sunduğu sanal ortama iyice kapılmıştır. Bazı fabrika işleri belli bir tezgahın önüne hapsedebilir. Bu arada geceleri çalışıp gündüzleri uyuyan bekçilerin genellikle konumları da toplumsal olmayan (asosyal) bir yapı taşır. Buna karşın yöneticilik, pazarlamacılık, öğretmenlik ve sunuculuk gibi meslekler kişileri sosyal olmaya zorlar. İnsanlar kendilerini toplumdan uzaklaştıran işlere hapsettiklerinde beyinleri bu ortama alışır. Değişik insanlarla muhatap olabilme yetenekleri zayıflar. Kavramaları kendi iç referanslarıyla sınırlanır. Topluma açılıp insanlarla konuşmaktan sıkılırlar. Kişilikleri, içine kapanık ve bireysellik ekseninde gelişir. Dolaysıyla toplum önünde söz söylemeleri gerektiğinde büyük bir korku ve heyecan duyarlar. Ancak çeşitli hobiler geliştirerek ek sosyal faaliyetler içerisinde bulunanlar bu kötü gidişi engelleyebilirler. Başarısızlık İnancı Yukarıdaki şartların hiç birisi mevcut olmadığı halde insanlar yine de toplum önünde söz söylemekten korkabilirler. Bunun önemli bir nedeni başarısızlık imajının zihinlerine iyice yerleşmesidir. İnsanın her davranışa yüklediği anlam, alt bilincine bir emir olarak gönderilir. Bir işi başarmaya girişen insan her zaman istediği sonucu elde edemeyebilir. Bu herkes için tabiidir. Ama bazı insanlar sonucu elde edemediklerinde hemen başarısız olduklarını düşünürler ve kendilerini suçlarlar. Bu suçlamalar bir çok kez tekrarlanır. Sonuçta insan farkında olmadan kendi alt bilincine “ben başarısızım” hükmünü yerleştirmiş olur. Bu çok sınırlayıcı bir kalıptır. Çünkü insan bir kere bu inancı otomatikleştirdiğinde bu inanç onun hemen her işinde başarısız olmasına yol açar. Neye inanıyorsak beynimiz onu doğrulamak uğurunda amansız gayretler göstermeye devam edecektir. “Ben başarısızım” inancı alt bilincinde yerleşmiş olan insan “belki bu defa başarabilirim” diyerek harekete geçse de sık sık “ya başaramazsam” endişesini yaşar. Bu endişe dikkatini zayıflatır, zihnini olumsuz sonuçlara yaklaştırır. Bu muhtemel olumsuz sonuçlar dayanma ve direnme azmini azaltır. Kişi kendisini güçsüz hisseder. Bu güçsüzlük ve onun getirdiği tedirginlik kişiyi “vazgeçme” noktasına götürür. Böylece kişi gerçekten de başarısız olur. Toplum karşısında konuşabilme ise cesaret gerektiren bir başarıdır. Başarısızlık inancı cesareti kıracağından kişi toplum karşısında konuşamaz. Başarısızlık ihtimali aklına geldiğinde bile derin bir korku veya endişe yaşar. Söylenecek Bir Sözün Olmaması Toplum karşısında söz söylemeyi engelleyen son faktör kişinin söyleyecek bir sözünün olmamasıdır. Pek tabii ki ne söyleyeceğimizi bilmiyorsak konuşmaya başlayınca takılırız. Bunu bir çok defa tecrübe etmişizdir. Dolaysıyla düşüncelerimizden emin olmadığımızda konuşmaya cesaret edemeyiz. Bir insanın söyleyecek sözünün olmamasının çeşitli nedenleri olabilir ki bu, çok kapsamlı bir sorundur. En temelde bu durum kişinin iyi bir okuyucu olmamasından kaynaklanır. İnsanlar bilgilerinin % 80’ini okuma yoluyla elde ederler. Hiç okumayan insanların bilgileri çok sınırlıdır. Ayrıca bu kişiler bilgilerini birbirleriyle ilişkilendirerek yeni anlamlar ve bakış açıları da üretemezler. Ancak insanlar okuma dışında kişisel tecrübelere sahip olabilirler. Bu tecrübeler üzerinde düşünmüş olabilirler. Bu durumda bilgileri var demektir. Söyleyecek sözü olmayan insan çok az konuyla ilgilenen hatta kendisinin dışında hiç bir şeyle ilgilenmeyen insandır. Çünkü söylenen söz ancak başkalarını ilgilendirdiğinde başkalarına anlatılabilir. Başkalarıyla ilgilenmeyen ve genel sorunlar üzerinde düşünmeyen insanların beyin aktiviteleri zayıftır. Dolaysıyla böyle insanlardan söz söylemeleri istendiğinde ne söyleyecekleri konusunda endişeye kapılırlar. Bu endişe konuşma cesaretlerini kırar. Hafızanın kontrol Edilememesi Çok zayıf bir hafıza kişinin özgüvenini yitirmesinin ve konuşmaktan çekinmesinin en önemli nedenlerindendir. Çünkü konuşmacı huzura çıktığında hafızasının kendisine yardımcı olmayacağını ve ne söyleyeceğini unutabileceğini düşündüğünden konuşmaya cesaret edemez. Esasen hafızası çok zayıf olan insanlar belirgin bir hastalığın işaretini verirler. Çoğunlukla hafıza eksikliği bir hastalığın belirtisi değil zihinsel tembelliğin belirtisidir. Zihinsel tembellik konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanır. Konsantrasyon eksikliği ise girginlikten veya stresten kaynaklanır. Dolaysıyla kişi gevşedikçe konsantrasyon yeteneği artar; bu artış hafızanın doğal çalışma ritminin sağlam işlemesine yol açar. Konuşacağı konu üzerinde yeterince zihinsel ve duygusal olarak yoğunlaşmış bir kişi mutlaka o konu üzerinde söz söyleyebilir. Ancak biz yine de ayrıntılı olmamakla birlikte hafızamızın güçlenmesini ve bize yeterince yardım etmesini sağlayan bazı teknikler üzerinde duracağız. Mükemmel bir hafızaya sahip olmak isteyenler bilmelidirler ki ısrarlı bir çalışma ile kısa sürede arzuladıkları hafızayı geliştirebileceklerini görebilirler. Korkunun Çözülmesi Şurası gerçek: Yüzlerce defa binlerce insanın huzurunda konuşmamışsanız her defasında heyecan duyarsınız. Bazen heyecanınız o kadar büyük olur ki sizi zincirlerle kürsüye çıkaramazlar. Kendinizden emin olun. Korkuyu ve heyecanı çok kolay yeneceksiniz. Eğer bunu gerçekten arzuluyorsanız şimdiden bilin: Toplum önüne çıktığınızda kalbiniz sakin, gözleriniz ışıl ışıl olacak. Çalışmalarınızı üç ana bölümde oluşturacaksınız. Unutmuyorsunuz. Korkular zihninizde yerleşmiş otomatik programların sonucudur. Ortamı oluştuğunda bu programlar bir plak gibi devreye girmektedir. Plağı bozmaz ve yerine yenisini koymazsanız eskisi çalmaya devam eder. En kötüsü de devamlı çaldığınız plaklar her defasında daha güçlü ve köklü hale gelirler. Korkularımızı üç temel alanda çalışarak yok edeceğiz. Birinci alan kelimelerle kurulu alandır. Düşüncelerin bir boyutunu kelimeler oluşturur. Korkularımız varsa bunlar kelimelerle örülmüştür. Bu bölümü “Cümle Telkin sistemi”yle çözeceğiz. Düşüncelerimizin ikinci boyutunu imajlar oluşturur. Kendinizi nasıl canlandırıyorsunuz. Korkudan titreyen bir insan olarak mı? Başı dik, yüzünde tebessüm olan bir cesaret abidesi olarak mı? “İnsan ne düşünüyorsa odur.” sözü doğrudur. Bu ifadeyi değiştirelim. İnsan kendini hayalinde en çok nasıl görüyorsa odur. Kendimiz hakkındaki imaj filmlerini değiştirmemiz gerekiyor. Bu çalışma alanını “İmaj telkin Sistemi” olarak adlandıralım. Korkuyu yenmeye çalışırken üçüncü bir boyutu “davranışı” kullanacağız. Kelime veya imajlardan oluşan tüm düşünceler, tekrar edildiklerinde eyleme dönüşürler. Eylem davranıştır, tutumdur. Beynimizdeki kalıpları asıl pekiştiren sergilediğimiz tutumdur. Çünkü düşünce tutuma dönüştüğünde tüm algılarımız devreye girer. Davranırken yaptıklarınızı duyar, görür ve onlara dokunursunuz. Bu bölümde yapacağımız çalışmaları “Tutum telkin Sistemi” kavramıyla ifade edelim. Şimdi gurur verici büyük kişiliğinizi inşa etmeye hazırsınız. bizimle gönü birliği içinde çalışmaya devam ettiğinizde heyecan verici bir hızda nasıl da değiştiğinizi göreceksiniz. Başlıyoruz: Cümle Telkini Toplum karşısında söz söylemekten korku ve endişe duymanın devamlılığını sağlayan en önemli faktör inanç sistemidir. Aldığımız her bilgi, yaşadığımız her tecrübe inanç sistemimizi etkiler ve yeniden şekillendirir. Bu bölümde bu inançların başlıcalarını aktarıyoruz. -Ben yeterince yetenekli değilim -Bu işi başaran insanlar benden çok üstün -Şimdiye kadar hep başarısız oldum -Başkaları varken bu işi yapmak bana düşmez Bu temel inançlar sizde az veya çok bulunabilir. Herkes için bunlar kesinlikle asılsız inançlardır. Ancak ne yazık ki insanların çoğunluğu bu asılsız inançları edindiklerinden hayatları hep sönük geçmeye mahkum edilmiştir. Dikkat edelim: İnançlar her zaman kendilerini doğrularlar. Neye inanıyorsak, maddi manevi tüm güçler bizi doğrulamak için çalışırlar. Şimdi yukarıdaki inançların neden doğru olmadığını anlatacağız. Lütfen bu açıklamaları tekrar tekrar okuyunuz. Bu açıklamaları ezberleseniz bile fırsat buldukça okumaya devam ediniz. Burada amaçlanan sadece öğrenmeniz değildir. Temel amaç doğru inancın alt bilincinize kilitlenmesinin sağlanmasıdır. Zira inançlarınız kendinize defalarca söylediğiniz sözlerdir. Şimdi doğru sözleri kendinize söyleyerek doğru inançları yerleştirmeniz gerekmektedir. Bu açıklamaları yeterince okur ve anlatılanları fırsat buldukça düşünmeye devam ederseniz bir ay içinde yeni inançlarınız alt şuurunuza kaydolacaktır. Daha hızlı değişmek istiyorsanız, tele-terapi kasetlerinde anlatılan sistemi her gün kullanmalısınız. Cümle telkin sistemine göre alt şuurumuzu hızla yapılandıracak yeni cümle emirleri vereceğiz. Alt şuurumuzdaki kalıplar zaten bu tür cümle emirlerinden oluşmuştu. Emirlerin güçlü bir şekilde yerleşmesi için belli özelikler taşıması gerekir. Bu özellikleri sıralayalım: 1- Derin Gevşeme: Tüm kas sistemlerinizi gevşetmelisiniz. (Ek ‘ye bakınız.) Seminer ortamında sunucunuz derin gevşemeyi size gösterecektir. Ne kadar derin gevşeyebilirseniz emirleriniz o kadar derin ve kalıcı yerleşir. 2- Cümle Yapısı: Cümle yapısı yeterince basit olmalıdır. Kısa cümleler kurmalısınız. Cümle sadece şimdiki zaman kipinde olmalıdır. Alt şuur geçmiş veya gelecek zaman kipinde söylenen sözleri, geçmiş veya gelecek zaman için dikkate alır. Geçmiş hep geçmiştir ve gelecek de hep gelecektir. Alt şuur olumsuz emirleri anlamaz veya tersinden anlar Sadece olumlu emirleri anlar. 3- Gelişme Sürekliliği: Cümle yapısı gelişmenin sürekliliğini ve tekamülü içermelidir. Her hangi bir olayın tekrarına bağlı olarak daha iyi olma durumu ifade edilmelidir. Buna göre aşağıdaki telkin cümlelerini eleştirelim: --Ben başarılı olmak isteyen bir insan olarak her gün gelişiyor, mükemmelleşmeye adım adım ve süratle ilerliyorum. (Cümle çok uzun, emir kayboluyor.) --Sigara içmiyorum. (Zaman kipi doğru, ama cümle olumsuz.) --Çok ders çalışacağım. (Gelişme bağı yok. Gelecek zaman hatası var. Asırlar geçse de alt şuur emri hep geleceğe atar.) --Her gün ve her nefeste daha çok gülümsüyorum. (Uzunluk yeterli. Şimdiki zaman doğru kullanılmış. Gelişme her güne ve her nefese bağlanmış. İşte en iyi cümle telkin biçimi budur. “Her sabah daha dinç uyanıyorum.” deyin. Telkin oluştururken yıkmak istediğiniz olumsuzluklar hakkında zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Eskilerini nasıl kaldıracaksınız? Öfkeleniyorum--------------------- Öfkelenmiyorum. Sigara içiyorum--------------------- Sigara içmiyorum. Çözüm kelimelerin olumsuzlanarak kullanılması değildir. bunun yerine olumlu karşıt anlamlı kelimeleri seçmek zorundasınız. Öfkelenmemek istiyorsunuz----------------- Daha sakin oluyorum. Sigara içmemek istiyorsunuz---------------- Sigara içmeyi bırakıyorum. Bu bölümde önce genel başarımızı engelleyen hatalı inançları yok etmemiz gerekir. Ardından doğru inançların fikir temellerini oluşturacağız. bu fikir temellerinin alt şuurumuza kodlanması için alıştırmalar yapacağız. YIKICI İNANÇLAR Ben Yeterince Yetenekli Değilim Size de Edison veya Einstein gibi günü 24 saat olan bir ömür emanet edildi. Siz de kafatasınızın içinde bütün diğer insanlar gibi ölünceye kadar eşit sayıda milyarlarca sinir hücresinden oluşturulan harika bir beyin mekanizması taşıyorsunuz. Siz de herkes gibi sadece süt emme yeteneği gelişmiş olarak dünyaya gönderildiniz ve bunun dışındaki her şeyi dünyada öğrendiniz. Öyle büyük bir potansiyele sahipsiniz ki milyonlarca iş yapsanız bile beyin kapasitenizin hala yaklaşık binde bir-ikisini kullanıyorsunuz. Kimse sizden üstün yeteneklerle yaratılmadı. Siz de kimseden üstün yeteneklerle yaratılmadınız. Öyleyse neden bazı insanlar zirvelere tırmanıyorlar? Neden sempati, karizma, zenginlik, şöhret gibi değerler yalnızca bazı insanların elinde kalıyor? Fizikçi iseniz neden bir Einstein veya Abdüsselam değilsiniz? Edebiyatçı iseniz tarihin gerilerinde hala parlak kalan Shakeasper’in ötesine neden geçmiyorsunuz? İnsanı potansiyel üstünlüğüne kavuşturan tek vasıta “bilgi” ve bilgiye dayalı “eğitim”dir. Kendinizi incelediğinizde bilgiye dayalı olmayan hiç bir becerinizi bulamayacaksınız. Okuma-yazması olmayan Hz. Peygamber’e(asm) Kur’an’da geçen ilk emrin “oku” yani “öğren” olması şaşırtıcı gelmiyor mu? Bugün biz bilgilerimizin % 80’ini okuma yoluyla elde ediyoruz. Siz sel yığınlarında kendinizi sürükleyen bir sıradanlığa layık olamayacak kadar üstünsünüz. Hayallerinizde yaşayan “büyük size” ulaşmak sizin elinizdedir. Kimse günlük 24 saatine bir dakika ekleyemez. Ama siz bir gününüze 10 günlük işi sığdırabilirsiniz. Bu güne kadar kişisel yeteneklerinize ne kadar yatırım yaptınız? Zihninizden yükselen çeşitli itiraz sesleri duyuluyor; iddialarımızı küçümsüyor musunuz? O zaman aşağıdaki açıklamalara ne diyeceksiniz? -Bu İşi Başaran İnsanlar Benden Çok Üstün Kendinizi yanıltıyorsunuz. bir vakitler Anthony Robbins de böyle düşündüğünü söylüyor. 20 yaşlarında iken bir otelde hizmetli olarak çalışıyordu. Fakir ve eğitimsizdi. Çektiği ızdırap canına tak ettiğinde tüm hayatını kökten değiştirmeye karar verdi. Önce bir hızlı okuma kursuna gitti ve ardından birkaç yıl içinde 700 kitap okudu. Bugün aynı adam Amerika Birleşik Devletlerinin her yıl milyonlarca dolar kazanan adamı ve neredeyse tüm dünyada tanınıyor. yıllarını eğitime harcayan profesörler bile önce hafife aldıkları bu yüksek eğitimi olmayan adamdan ders almaya ve kitaplarını tavsiye etmeye başladılar. Onun hayatını sadece on yıl içinde böylesine değiştiren neydi? O sadece başarmak için yola çıktı ve kader onu başarıya ulaştırdı. Onun kavradığı gerçeği biz de kavramalıyız. Şunları bilmeliyiz. İnsanın sinir sisteminde milyarlarca nöron vardır. Nöronlardan oluşan beynimiz saniyede 30 milyar bitlik bilgi işleyebilmektedir. Herhangi bir normal beyinde oluşturulabilecek potansiyel örgü veya bağlantı sayısı 1 rakamını izleyen 10 milyon kilometre sıfırla ifade edilebiliyor. Kafamızdaki her bir nöronun bir milyon bitlik enformasyon depolama kapasitesi vardır. Bu korkunç potansiyel sağlıklı olan herkeste vardır ve biz insanlar potansiyelimizin ortalama olarak % 1’ini kullanıyoruz. Geri kalan büyük kapasite ise kullanmamız için bizi bekliyor. 200 civarındaki buluşun sahibi Edison başarının % 99’unu çalışmaya, %1’ini de zekaya bağlamaktadır. Bu zekanın önemsiz olduğu anlamına gelmez. bunun anlamı zekanın tek gelişme yolunun çalışma olduğunu gösterir. Evet sonuçta bu işi başaranlar sizden üstündür. Ama bu üstünlükleri sizden üstün doğmalarından kaynaklanmaz. Sadece çalışarak üstün hale gelmişlerdir. Tarihe üstün olarak geçen herkes sadece ve yalnızca amansızca çalışarak üstünleşmişler; yani kullandıkları beyin kapasitelerini arttırmışlardır. Diğerlerinden hiç farkınız olmadığı halde kendinizi üstün olmamaya mahkum ederseniz oluşturduğunuz bu inanç kalıbı tüm hayatınız boyunca sizin üstün olmanızı engelleyecektir. -Şimdiye Kadar Hep Başarısız Oldum Edison da elektriği bulmak için yıllarca beklemek ve binlerce deney yapmak zorunda kalmıştı. Bir ABD başkanı sonunda başkan olabilmek için yıllarca bir çok seçime girmek ve kaybetmek zorunda kalmıştı. Hayat her zaman sabırla hedefleri üzerinde durmaya devam edenleri hedefe ulaştırmıştır. Dağarcığınızdan “başarısızlık” kelimesini kaldırmak zorundasınız. Böyle bir olgu yoktur; teşebbüse devam eden insan için başarısızlık yoktur. Sadece her defasında başarıya bir adım daha yaklaşmak vardır. Başarısızlık denilen her şey sizi başarıya götürmeyen bir yolun keşfidir. Her başarısızlık zannedilen olay bizin için paha biçilmez derslerle doludur. Eğer yaptıklarınızın sonucunu kontrol etmemişseniz “başarısızlığınıza” hükmedecek ve çalışmaktan vazgeçeceksiniz. Elinizde bir pusula yoksa tek başarı yolunuz deneme-yanılmadır. Oysa şimdi elinizde başarıya ulaşanların oluşturduğu pusulalar vardır. “Başarısızlık” kelimenizi kaldırmakla kalmamalı ve bu kelimeye yüklediğiniz tecrübelerinizin anlamlarını da “başarıya bir adım daya yaklaştım” şeklinde değiştirmelisiniz. Bu değişikliği yaptığınızda aslında gerçeğin ta kendisinin de bu olduğunu göreceksiniz. Eğer bu kelimeyi unutamıyorsanız, mutlaka kullanacaksanız, başarısızlığı doğru tanımlayın. Gerçekte tek başarısızlık vardır: Çalışmaktan, denemekten, teşebbüsten vazgeçmek... Başkaları Varken Bu İşi Yapmak Bana Düşmez Herkes böyle düşünseydi şimdi geceleri karanlıkta kalıyor olacaktık. Hepimizin hayatını değiştiren insanlar böyle düşünmüyorlardı. Bu iş öncelikle birinci derecede bana düşer diyen insanlar o işi yapan insanlardır. Farklılaşan insanlar derhal sorumluluk üstlenen insanlardır. Kullandığınız her şey başkalarının ürettiği şeyler midir? Neden siz de üretmeyesiniz? Bu işin sorumluluğu benim omuzlarımda dediğinizde birden o işin önderi konumuna getirildiğinizi göreceksiniz. Bu konulmuş bir kanundur. Sizin yaptığınız işi başkalarının da yapmasının size zararı yoktur. Siz de yaparsanız o iş daha mükemmele ulaşır. Kaldı ki eğer duygularınızı kuvvetli kullanıyor ve daha çok çalışıyorsanız, o işi yapan başkalarının da lideri konumuna yükselirsiniz. Dünyada iki tip insan vardır: Yöneten ve yönetilenler; güdenler ve güdülenler; düşünce üretenler ve üretilen düşünceyi taklit edenler... Birinci sınıfta yer alanlar tüm insanlığın ’undan azdır. siz sadece bir inanç ve bakış açısı değişikliği ile ilk guruba dahil olabilirsiniz. Eğer hala “ben yapamam” diyorsanız, o zaman bilmelisiniz ki yapmak istemiyorsunuz. Yani “ben yapmak istemiyorum” demek istiyorsunuz. Yapabileceğini bildiği halde yapmak istemeyen insan için ise yapılabilecek hiç bir şey yoktur. Yaratıcımız ne yapabileceklerini bilen insanların tercihlerine müdahale etme hakkını ve gücünü kimseye vermemiştir. ALIŞTIRMA: KORKU - CÜMLE TELKİN 1. Aşağıdaki telkin cümlelerini okuduktan sonra takip eden açıklamaları inceleyin. Önce telkin cümlelerinin inanç temellerini yerleştirmeliyiz. a) Her gün Büyük Yeteneklerim Sürekli Gelişiyor. Bu sözü milyonlarca defa kendinize söyleyeceksiniz. Lütfen önce bir kaç saatinizi kendinize ayırın. Tüm geçmişinize bakın. Bu güne kadar başardığınız küçük büyük ne varsa, edindiğiniz küçücük bir tecrübe bile olsa not defterinize kaydediniz. Göreceksiniz ki küçümsediğiniz siz, çok büyük işleri zaten başardınız. Köyde hiç bir kültürel ve tecrübi birikimi olmayan bir çobana göre çok farklı birikimleriniz var. Bunları tekrar tekrar düşünerek ne kadar yetenek potansiyeliniz olduğunu kendinize söyleyeceksiniz. b) Her gün Daha Üstün Olmaya Devam ediyorum Bu inancı da milyonlarca defa tekrar edeceksiniz. Unutmayın zaten her gün binlerce defa kendiniz hakkında kendinize bir şeyler söylüyorsunuz. Geçmişteki tecrübelerinizi hep yüklediğiniz anlamlarla sık sık kendinize söylediniz. Şimdi o tecrübelerin anlamını değiştiriyorsunuz ve yine kendinize söylüyorsunuz. Başaran insanların geçmişlerini düşünün. Bir Marslı gibi, başka bir yaratık gibi dünyaya gelmediler. Onlar da sizin gibi önce, okuma-yazma bilmiyorlardı. Onlar da annelerinin kucağında büyüdüler. Hatta biz bir anne kucağından yoksun idiyseniz daha üstün olma fırsatına sahip olduk demektir. Daha büyük asker daha zor şartlara rağmen zafere kavuşan askerdir. Başarılı olduklarını bildiğiniz insanlara göre daha çok fakirlik, hastalık veya acı çekmişseniz ruhunuz daha dolu ve heyecanlı demektir. Tüm bunlar diğerlerinden daha da üstün olabilmeniz konusunda sizi daha yukarılara itecektir. Bu yeni iç konuşmanın duygularınızda yol açtığı değişikliği hemen görmelisiniz. c) Her gün Daha Başarılı Olmaya Devam Ediyorum. Lütfen geçmişinize bakınız. 10 yıl önceki siz ile 5 yıl önceki ve bugünkü sizi karşılaştırın. Bu karşılaştırma biçimi bir alışkanlık olarak yerleşmelidir. Her zaman dikkat etmeniz gereken, azıcık da olsa üstünleştiğiniz noktalar olmalıdır. Çoğu insanın düştüğü korkunç hataya düşmeyin. Kendinizi çok imkanı olan başkalarıyla değil; bugün düne göre daha çok imkanı olan kendinizle karşılaştıracaksınız. Siz size göre üstünleşiyorsunuz. Nerelerde ne kadar? Üstün noktalarınızı görmek için kendinizden aşağıda olanlara bakabilirsiniz ama asla kendinizden üstün olanlara bakarak kendinizde üstün noktalar aramayın. Aksi taktirde ilerleme sürecini gerileme sürecine dönüştürürsünüz. Kendinizden üstün olanlara sadece nerelere çıkmak istediğinizi düşündüğünüzde bakmalısınız. Bu bakış sizi yukarıya çekecektir. Bu ilerleyişinizi milyonlarca defa görmelisiniz. Unutmayın, beynimiz dışarıdaki gerçeğimizi hayalimizde kurguladığımız gerçeğimizden ayıramaz. Yani yetim bir bebeği görmek sizi üzdüğü kadar, yetim bir çocuğu hayal etmek de sizi üzer. Dışarıdaki gerçeği biz kontrol edemeyiz ama hayalimizdeki gerçekle istediğimiz gibi oynayabiliriz, onu hemen değiştirebiliriz. Hemen değişmek istediğimize göre ilk yapmamız gereken hayalimizi değiştirmektir. d) Önüme Çıkan Her İşi Hemen Yapıyorum. Karşınızda çözülmesi gereken bir problem mi var? Hemen harekete geçiyorsunuz. Problem yoksa aramalısınız. Çünkü özellikle bu çağda problemsiz hiçbir köşe bulamayız. Üstlenebileceğimiz bir çok görev vardır. Biz görevi arayarak üstlenmesek bile çoğu zaman görev bir fırsat olarak bize sunulur. Çoğu insan bu tür fırsatları angarya görerek reddeder. Bilmeliyiz ki yaptığımız her işin hemen parasal bir karşılığı olmak zorunda değildir. En önemli karşılık edineceğiniz paha biçilmez tecrübedir. Önce gereken mükemmellikte işi gerçekleştiremeseniz de bilmesiniz ki hiç kimse bir işi ilk yaptığında kusursuz olmamıştır. Yolda yürüyen bir görme özürlüyü kolundan tutup yardım etmek mi gerekiyor? Bir milletvekilinin bir konuda uyarılması mı gerekiyor? Yetim bir çocuğun başının okşanması mı gerekiyor? Ailenizin geçiminin sağlanması mı gerekiyor? Daha neler bulacaksınız. Neden siz değil de bir başkası yapsın bunları? Başkası da yalnız başına eksik yapmaya mahkum üstelik... Sizi sadece bu tutumunuz ve bu tutuma bağlı olarak sürdürdüğünüz tekrarlarınız geliştirir. Hiç bir iş angarya değildir. Ücretsiz çıraklık yapsanız bile edindiğiniz tecrübe bir gün paha biçilmez olacak ve eğer ücret arıyorsanız yılların emek birikimini bir gecede alabilecek hale gelebildiğinizi göreceksiniz. Burada tabii ki her işi hemen yapmaya kalkın demiyoruz. “Arzuladığınız size” destek olabilecek, o kişi olabilmek için gerekli yeteneklerinizin gelişmesine destek olacak her iş fırsatına sahip çıkın diyoruz. 2. Aşağıdaki Telkinleri derin gevşemeyi takiben uyguluyorsunuz. Her bir telkini 10’ar defa zihninizden tekrar edin. --Her gün dostlarımı daha çok seviyorum. Her gün kendime güvenim ve cesaretim artıyor. Her gün sahnede daha yüksek güvenle konuşuyorum. 3. Aşağıdaki telkin cümlelerini seminer ortamında (veya arkadaşlarınızla birlikte başka bir ortamda) yüksek sesle söyleyiniz. Önce hep birlikte, ardından tek tek. --Kendime güvenim artıyor. --Cesaretim artıyor. --Yaratıcımın verdiği gücü hissediyorum. --Tüm engelleri aşıyorum. --Hızla güçleniyorum. --Hepinizi çok seviyorum. İmaj-Telkini Telkinlerin çok büyük boyutunu zihnimizde yaşadığımız imajlar (visualization) oluşturur. İmajların etkisi kelimelerden bazan yüzlerce kat fazladır. Zihninizde kendinizi görüyorsunuz. Ulaşmak istediğiniz ideal “siz” i tanımlıyorsunuz. o kişiyi inşa edeceksiniz. Geleceğinizi kuracaksınız. hayalinizde hangi filmlerin kahramanısınız. kendinize ne tür roller biçiyorsunuz. İnsanlar yaşadıklarını önce zihinlerinde prova etmişlerdir. gelecekte yaşayacak olan nasıl bir “siz”in provasını yapıyorsunuz? İmaj-Telkin sisteminde korkularını yenen bir “siz” in provasını yapacaksınız. Gelecekteki size hayalinizde dokunacaksınız. Sizi göreceksiniz. Sizin kokunuzu hissedeceksiniz. Sizi işiteceksiniz. Bu tekniği sadece korku ve heyecanı yenmekte kullanmak zorunda değilsiniz. Geliştirmek istediğiniz tüm yeteneklerinizde bu çalışma size yardımcı olacaktır. ALIŞTIRMA: KORKU - İMAJ - TELKİN 1. Toplum Önündesiniz: Gözlerinizi kapatacaksınız. (Şu anda nasıl yapıldığını okumak için tabii ki gözleriniz açık) Kendinizi sahnede hayal ediyorsunuz. Karşınızda binlerce insan var. Sizi heyecanla alkışlıyorlar. Onları görün. Işıklar üzerinizde odaklı. Fotoğraf flaşları üzerinizde patlıyor. Size dönen kameraları, resminizi çeken kameraları görün. Tüm salonu, kocaman salonu görün. Kürsüde kendinizi görün. Ortamınızdaki tüm sesleri duyun. Alkışları, ıslıkları, flaş patlamalarını, elinizdeki mikrofonu.... “Sağ olun. sağ olun” diyorsunuz. Sesinizin yankısını duyun. “Huzurunuzda olmaktan mutluyum. Sizi seviyorum” deyin. Sesiniz dalgalanıyor, duyuyorsunuz. Ortam sıcak. Sıcaklığı hissedin. Kalbinize dikkat edin. Çok sakinsiniz. Elinizde mikrofon var. Onu ağzınıza yakın tutuyorsunuz ve hissediyorsunuz. Kalbiniz sakin. Mutlusunuz. Heyecanla konuşmaya başlıyorsunuz. sizi alkışlıyorlar. Onları görüyorsunuz. Protokol sıralarına bakın. Orada devlet başkanları ve milletvekilleri oturmuş, sizi seyrediyorlar. Onlara hükmeder gibi konuşuyorsunuz. Başınız dim dik. mutlusunuz, cesursunuz, gülümsüyorsunuz.” (Bu bölümde size anlatılan görsel canlandırma müzik eşliğinde seminer sunucunuz tarafından uygulanacaktır.) 2. kendinizi Bil Clinton ile tartışırken hayal edin. 3. Televizyonda bir açık oturumda konuştuğunuzu hayal edin. tüm ayrıntıları yaşayın. 4. Meclis kürsüsünde milletvekillerine konuşuyorsunuz. Davranış-Telkini Sergilediğimiz tüm davranışlarımız zamanla kişiliğimizin bir parçası olurlar. Otomatikleşirler. Eğer davranışlarımızı değiştirirsek onlara bağladığımız duygularımızı da değiştirmiş olacağız. Duygular ve davranışlar her zaman yan yana gelirler. Korkmuş gibi davranırsanız korkarsınız; korkarsanız, korkmuş gibi davranırsınız. Ya korkmamış gibi davranırsanız ne olur? Korkuyor olsanız da süratle korkunuzun yok olduğunu görürsünüz. Duygularınızı boş verin ve korktuğunuz her şeyin üzerine korkmuyor gibi davranarak gidin. Şimdi korku duygusunun yaptırmak istemediği bir kısım davranışları zayıftan şiddetliye doğru arttırarak yapacağız. Yıktığımız davranış kalıplarıyla aslında o kalıpları oluşturan korkularımızı yıkacağız. Ancak bu çalışmaları bilhassa topluluk ortamlarında yapmaya özen göstermeliyiz. ALIŞTIRMA: KORKU - DAVRANIŞ-TELKİN 1. Önce ayağa kalkıp güzel konuşma seminerini tercih ettiğiniz için gurup olarak kendinizi alkışlayınız. Ayağa kalkarak isim, soyad ve görevinizi söyleyiniz. Her arkadaşınızı alkışlayınız. 2. Dörder kişilik guruplar oluşturarak ön sırada ayakta durunuz. (1 er dakika) Semineri hangi yolla öğrendiniz, katılma amacınız nedir? Herkes hocaya kısa bir soru sorar. (her konuşmada alkışlar-bağırmalar- yüksek sesle bravo bağırışları) 3 . Tek tek yüksek bir zemin üzerine çıkınız. Aşağıdaki cümleleri bağırarak söyleyiniz ve oturunuz.(alkışlar) “Ben cesaretliyim. Kendime güveniyorum. Herkes gibi yetenekliyim. Başaracağım. Bana inanın arkadaşlar.” 4 . Gazete kağıdından sopa yapınız. Ayağa kalkınız, aşağıdaki cümleleri kuvvetle söyleyerek sopayı tekrar tekrar masaya vurunuz. “İçimdeki engelleri yok ediyorum. Ben başarısızlık tanımıyorum. Çok güçlüyüm.” 5 . İkişerli guruplar halinde aşağıdaki konuya sert dille (oturarak ve ayakta olarak) tartışırlar: “Işık topraktan daha önemlidir.” “Toprak ışıktan daha önemlidir” “Bilgi sayesinde zeka artar.” “Zeka sayesinde bilgi artar.” 6 . Önce herkes oturduğu yerde sesini yükselterek gülme ve bağırma çalışması yapar. Ardından dörderli guruplar halinde ve son olarak teker teker topluluk önüne çıkarak bu çalışmayı yapar. Gülerken: Şuna bakın hahhahhaaa, hihhihhi, şuna bakın hohhohhoo, hehhehhee Bağırırken: Defol yanımdan. Defol. Gözüm görmesin seni, defol... 7 . Yürüyüş çalışmaları: Omuzlar dik, ileriye bakarak sert ve düzgün adımla yürüyüş Önce bir, sonra iki el havada, ardından eller havada çırpılarak ve guruba bakarak yürüyüş. Tüm vücudu hareket ettirerek, sağa sola sarkarak ve guruba bakarak yürüyüş Eller arkada (dil çıkararak bunu yapmayı çok zor buluyorsanız oluşturabileceğiniz en gülünç yüz ifadesiyle) guruba bakarak yürüyüş 8 . Şarkı Söyleme: Gurup ortamında hem gurup halinde hem de bireysel olarak belli şarkılar, mırıldanarak, yüksek sesle, oturarak, gurup halinde ve tek tek ayağa kalkılarak söylenecek. (seminer sunucusu gerekli parçaları, söz çözümleriyle birlikte öğrencilere sunacaktır) Hafıza Faktörü Hafızamızı etkileyebilmek için üzerinde durabileceğimiz dört teme alan vardır. Bu alanlara hakimiyet derecemiz hafıza gücümüzü belirler. kitabımızın temel konusu “hafıza eğitimi” olmadığından burada konu hakkında detaylı bilgi verilmeyecektir. İşte önemli faktörler: 1. Biyolojik-Psikolojik Sağlamlık: Vücudumuzu genel yönetim biçimimizle ilgilidir. Vücudumuzun bio-kimyasal denge durumu hafızamızı ciddi şekilde etkiler. bu arada ruhumuzu yönetme biçimimiz de ciddi şekilde hafızamızı etkiler. Konuya ilişkin daha ayrıntılı bilgi için kitabınızın ikinci bölümünde yer alan “Mutluluk Geliştirme Yaklaşımı” altında yapılan açıklamaları okuyunuz. 2. Gevşeme Düzeyi: en büyük hafıza düşmanı gerginliktir. Gerginliğin ürettiği stres düşünce akışını engeller, yavaşlatır. Gerginlik arttıkça konsantrasyon azalır. Konsantrasyon azaldıkça da hafıza tahrip olur. Seminerimizde size öğretilen derin gevşeme egzersizlerini her gün bir defa (30 dakika) uyguladığınız taktirde 20 gün içersinde fark edilir bir değişim gözlemleyeceksiniz. (Bkz Ek: de yer alan açıklamalar) Hafızayı güçlendirmenin en kolay yolunun derin gevşeme olduğunu söyleyebiliriz. 3. İnanç Biçimi: hafızanızın kötü olduğuna inanıyor musunuz? Cevabınız “evet”se, emin olun hafızanız kötüdür. Çünkü süper bir hafıza temeline sahip olsanız da, eğer olmadığına inanmışsanız sadık dostunuz olan alt şuur tüm çabasını sarf ederek hafızanızı tıpkı inandığınız hale getirir. Deli olmak istiyorsanız bunun çok kolay bir yolu vardır. Her gün kendinize deli olduğunuzu söyleyiniz. Hafızamızın kötü olduğuna ilişkin inancı nasıl geliştiririz? Gergin ve sıkıntılı yaşadığımız günlerde beynimizin düşünce akışı yavaşlar. O zamanlarda kötü hafıza dikkatimizi çeker. Gizliden gizliye endişe etmeye ve hafızamızın kötü olduğunu kendimize söylemeye başlarız. Sonra sevdiğimiz zarar verici arkadaşlarımız bize bizi güçsüzleştiren telkinler iletirler: “Nasıl unutursun, yaşlanıyorsun galiba. sen de mi unutkan oldun? Sakın bunu da unutma ha!” Bu sözleri duya duya büsbütün unutkanlığa şartlanırız. Bu tür sözler tekrar edildiklerinde önce şüphe oluştururlar. Sonra kanaata dönüşürler. ardından inanç olurlar. Sonunda iyice güçlenirler; iman derecesinde güçlü olurlar. Onları söküp atmak vücuttan damarları söküp atmak kadar zor oluverir. Varsa -bilinçli veya bilinçsiz yerleşmiş olabilir- böyle bir inancı derhal yıkmalısınız. Hafıza zayıflamasının nedenlerini öğreniniz. Hafızanızın yerinde olduğunu ve gelişmeye devam ettiğini düşünürseniz, süreci tersine dönüştürürsünüz. Önce eski inancınızdan şüphelenirsiniz. Ardından bu şüphe kanaata dönüşür. güçlü bir hafızaya sahip olduğunuza inandınız mı emin olun beyniniz bu inancınızı doğrulamak için tüm gücüyle çalışacaktır. 4.Hafıza Teknikleri Bu güne kadar hafıza üzerinde pek çok bilimsel araştırma yapılmış; özellikle Batı’lı araştırmacılar orijinal hafıza teknikleri geliştirmişlerdir. Esasen bu hafıza teknikleri insanlık tarihi kadar eskidir. zira tarihte süper hafızalı insanlar yaşamıştır. Ama herkesin kolaylıkla kullanabileceği sisteme yeni kavuştuğumuzu söyleyebiliriz. Bu teknikler üzerinde yeterince çalışarak sizler de birer hafıza ustası olursunuz. Dünyaca tanınmış hafıza öğreticilerinden birinin Dominic O’brain, diğerinin Tony Buzan olduğunu biliyoruz. Türkiye’den kendisi de mükemmel bir hafızaya sahip olan Melik Safi Duyar bilinen hafıza tekniklerini Türkiye halkının hizmetine sunarak çok değerli bir hizmete imzasını atmıştır. Bu isimler dışında inanılmaz hafızalarıyla şaşırtıcı gösteriler yapan pek çok isim bulunmakla birlikte, bu üç ismin imzasıyla yayınlanan eserler hafıza teknikleri konusunda yeterince bilgilenmemizi sağlayacaktır. Bir gerçeğin altı çizilmelidir. derin gevşemeyi bilmeyen kişi için diğer iki faktörün büyük etkinliği kalmaz. Derin gevşemeyi başardığınızda ise beyninizin doğal çalışma biçimi normal hayatta hafıza tekniklerine fazla bir ihtiyaç bırakmaz. Bu kitapta hafıza üzerinde ayrıntılı bilgi vermiyoruz. Ancak konuya ilişkin kitapların bazılarını kitabınızın Ek ‘inde bulabilirsiniz. Konuşma sırasında karılaşacağınız hatırlama sorununu çözmek için konunuzu çalışın ve gerginliği yok edin. Hafızanızın sizi yalnız ve yardımsız bırakmayacağını göreceksiniz. Burada size sadece bir kaç alıştırma verilecektir. ALIŞTIRMA: KORKU-HAFIZA 1. Derin Gevşeme ve Telkin Kitabınızın Ek’ de anlatılan derin gevşemeyi yaptıktan sonra aşağıdaki telkinleri, telkin bölümünde tekrar ediniz. -Her gün hafızam gelişiyor. -Her gün daha iyi hatırlıyorum. 2. Duyusal Canlandırma Yapınız Duyularınızı kullanarak zihninizde canlandırma yapınız. Duyusal canlandırma yeteneğinizi bol alıştırmalarla geliştirdikçe bilgilerin daha güçlü olarak hafızanızda yerleşmeye başladığını göreceksiniz. Aşağıda örnekleri verilen bu tür egzersizler iç görü yeteneğinizi artıracaktır. Söz söylemeye kalkmadan önce yapacağınız çalışmada ise böyle bir canlandırma ile hafızanızdaki bilgileri iyice pekiştirmiş olacaksınız. Görsel Canlandırma Kaybettiği yavrusunu arayan bir annenin görüntüsü, Güneş doğarken ve batarken oluşturduğu görüntünün renk özellikleri, akan suda yansıyan ışığın görüntüsü, bir fırtına görüntüsü, lisede iken sizin görüntünüz, çiçeklerin görüntüleri, böcekler, arabalar.... İşitsel Canlandırma Gök gürültüsü, hayvanların sesleri, rüzgar, sinek vızıltısı, uçak sesi, öfkeyle bağırma, ağlama, gülme sesleri ... Dokunsal Canlandırma Tokat attığınızda eliniz ne duyar, ateşte yansa parmağınız ne hisseder, demiri sıksanız, elinizi kesseniz, yumuşak yatağa uzansanız, çocuğu öpseniz... ne duyarsınız. Eski Bilgilerinizi Tarayınız İlk okul, ortaokul, lise döneminde okulda öğretmenleriniz kimlerdi, hangi dersleri aldınız, okulunuzun nasıl bir çevresi vardı, hangi önemli hatıralarınız var? Oturun ve kendinize bunları hatırlama talimatı vererek bekleyin.Mix Yaparken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Miksaj aşaması prodüksiyonun çok önemli bir aşamasıdır ve bir eseri yaratmadaki gerekli yaratıcılık bu aşamada da gereklidir. Eğitimli bir kulak, teknik bilgi ve tecrübe Miksaj işleminin sacayağıdır. Malesef bu aşama Türkiye'deki müzik prodüksiyonlarındaki en zayıf halkadır ve dünya çapında prodüksiyonların çıkamamasının en önemli sebebidir. Genel problemler, miksaj için çok küçük ve akustik iyileştirilmesi yapılmamış odaların kullanılması, monitörlerin yanlış konumlandırılması ve bilgi eksikliğidir. Miksajı yapılacak parçanın düzenlemesi çok önemlidir, iyi bir düzenlemeci, zaten çok fazla frekans çakışmasına sebebiyet vermeyecek aralıktaki enstrümanları bir arada kullanır, ancak yine de bu enstrümanların "stereo field (stereo alan)" denilen, yatay (panning ile sağlanır, basit olarak sesin stereo hoparlörlerin sağından veya solundan duyulması şeklinde algılanır), dikey (frekanslar dağılımı bastan tize dikey bir şekilde algılanır, eq işlemi ile ayarlaması yapılır) ve derinlik boyutundan oluşan (genelde reverb efekti ile sağlanır, ses kaynağının hoparlörlerin arkasından veya önünden, hatta dinleyicinin arkasından duyumu şeklindedir) 3 boyutlu uzaya doğru şekilde yerleştirilmesi gerekir. Birkaç basit öneri şöyle sıralanabilir: - Hi-fi monitor kullanmayın, size frekansları doğru bir şekilde iletmeyeceklerdir. Bu iş için yapılmış stüdyo monitörleri kullanın. - Miksaj yaptığınız odanın akustiğini iyileştirin. Kabaca bir öneri, eğer monitörleriniz duvara yakınsa, duvarı tamamen emici, monitörlerinizin baktığı karşı duvarı da olabildiğince dağıtıcı hale getirin. Dağıtıcı yapmanın en basit yolu bir CD rafı veya içi kitap dolu bir kitaplığı oraya yerleştirmektir. - Miksajı yapan kişinin parçayı ilk defa duyan birisinin olması her zaman iyidir. Bestecinin veya düzenlemecinin, hatta kayıt yapan kişinin miksajla uğraşması, miksaja objektif yaklaşamamasına yol açar. düzenlemeci çok sevdiği bir partisyonu iptal etmekte zorlanabilir, kayıt yapan kişi çok güzel kaydettiğini düşündüğü çellonun gerekli olsa da bas frekanslarını iptal edemeyebilir, düzenleme ve kayıtla çok uğraşmış oldukları için, ve aynı zamanda parçayı onlarca defa dinlemiş olduklarından genel manzarayı görmekte oldukça zorlanabilirler. - Miksaja kabaca ses ve panning dengelerini yaparak başlayın. Sonra frekans çakışmalarını tek tek çözmeye çalışın. Davul'un kick'i ile bas gitarın birlikte iyi duyulması için çalışmakla başlayabilirsiniz. Parçanız vokalli ise, vokali "mute" ederek en sona bırakmayın, "mute" u kaldırdığınızda miksaja sıfırdan başlamak zorunda kalabilirsiniz. - Günün sonunda başlamayın, kulağınızın en yorgun zamanları akşam vakitleridir. Duyumunuzda problemler olabilir. - Yaptığınız müziğin sesini açıp içeri odalardan dinleyip ses dengelerinin hala dengeli olup olmadığını kontrol edin. - Çok düşük ses seviyesinde dinleyip, dengeleri bir daha kontrol edin. Unutmayın ki yüksek ses seviyelerinde bas sesler olduklarından daha fazla duyulur.Müzik Prodüksiyonunda Yazılım Seçimi Neye Göre Yapılır?
Yazılım dünyasını takip etmek artık neredeyse imkansız hale geldi ama elinizin altında bulunması gereken bazı temel yazılımlardan da bahsetmemiz gerekir. İşletim sistemi olarak en azından windows 7 öneririz. Donanımınız için son sürücü (driver) güncellemelerini mutlaka yapmış olun.Nasıl Etkili Konuşulur?
Güzel ve etkili konuşmada önemli bir konu sesin mükemmel çıkışıdır. Sesin mükemmel çıkışı ses çıkışı ile nefesin kullanımı arasında başarılı bir uyum oluşturulmasını gerektirir. Düzgün sesin dört temel özelliği vardır. Bunlar sesin “işitilme düzeyi -yükseklik”, “sesin hız düzeyi”, “hoşa gitme/tını düzeyi”, “değişirlik/bükümlülük" düzeyinden oluşmaktadır. Aşağıda bu özellikleri öğrenelim ve geliştirmeye çalışalım. İşitilebilme - Yükseklik Bazı insanların sesleri bir metre mesafeden bile güçlükle duyulabilmektedir. Böyle bir sesle yapılan konuşmanın anlaşılabilmesi son derece güçtür ve dinleyiciler dinlerken psikolojik gerginlik içerisine girerler. Ses dinleyiciler tarafından işitilebilecek kadar yüksek olmalıdır. Normal ses kalabalık kitlenin en uzağına ulaştırılacak kadar yüksek çıkmalıdır. Ancak yüksek ses bağırmaya dönüşmemelidir. Bu anlamda eğer mikrofon kullanmıyorsanız özellikle konuşma yaptığınız topluluğun büyüklüğüne dikkat etmelisiniz. Hemen yanınızdaki bir arkadaşınıza 20 metre uzaktaki insana konuşur gibi konuşursanız sesin yüksekliğini hatalı kullanmış olursunuz. Sesin yüksekliği salonun büyüklüğüne göre ayarlanmalıdır. Ancak sesi yükseltirken “bağırma” tonu oluşturmamak çok önemlidir. Dikkat edin: Kaç kişilik bir guruba konuşuyorsunuz? Salonunuz ne kadar geniş? Ortamda gürültü var mı? Sesiniz 20 metreden rahat duyulabiliyor mu? Yoksa mırıltı gibi mi çıkıyor? sesiniz yükselince bağırmaya dönüşüyor mu? Uygun ses yüksekliği dinleyici kitlesini tamamen ve rahatlıkla kuşatan sestir. Aşağıdaki alıştırmalar sesimizi kontrollü olarak yükseltebilmek için hazırlanmıştır. Ses yüksekliğimizi kontrol edebildiğimiz taktirde dinleyicilerimizi de kontrol edebileceğiz...Neden Reklamın İyisi Kötüsü Olmaz ?
Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı bir noktada, istenilen yani ulaşılmak istenilen son noktayla ilgilidir. İstenilen, insanların ismi, ürünü, markayı öyle ya da böyle bilmesi ise, evet burada reklamın iyisi kötüsü olmaz, bu yolda işlenebilecek her tür konu mubahtır. Ama bir de, insan ister istemez şunu düşünüyor tabi, ismin bilinmesi ne kazandırır ki? Bu şuna benzemekte; bir kişi, çeşitli küçük kazançlar elde etmek için, nasıl olduğu önemli olmayan bir şekilde, bir olayla, reklamla gündeme gelir ve toplum tarafından ismi, cismi bilinir. Gündeme geldiği olay, eğer çok garip, tuhaf, kötü bir olaysa toplum bu kişiyi merak etmeye başlar. Ama toplumun bu merakının beğeni, özenti, sevgi, saygı v.b. kavramlarla bir alakası yoktur. Toplum, genelde bu tip kişilerin, nasıl olup ta bu halde olabildiklerini merak etmeye başlar. Konu olan reklam veya olaydaki normal davranışların veya olayların olamayışlarının nedenlerini aramak, anlamak ister. Bu aslında çok güçlü bir merak güdüsüdür. Toplumun bu merakını bilen ve reyting elde etmek isteyen çeşitli reality Şov’lar da bu tip insanları hemen bulur ve konuk eder. Konu tuhaf davranışlarıysa, reality Şov’lar bu tuhaflıkları yeniden yaptırmak ve toplumun ilgisini çekmek ister. Konu her neyse, topluma onu moda mod yaşatmak ister. Toplum da bunları algılayabilmek için izler, okur ve dinler. Ama toplumun şöyle bir özelliği de vardır. İlgili olayı anlayabildiği ve düşüncelerinde onu, yerine oturtabildiği an, unutur ve hiçbir şekilde ilgilenmez. Hatta bu yüzden bazı Reality Şov’lar, bu tip kişilere başka tuhaflıklar, gariplikler yaptırarak, toplumun aynı merakını tetiklemek ve eski reytinglerine kavuşmak ister. Bu durum firmaların, ürün ve hizmet reklamları için de geçerlidir. Toplum bir şekilde reklamın etkisi altında kalır. Ürünü merak eder, inceler, onunla ilgili bilgi alır ama bunlar, satın alma davranışlarını göstermeye yönelik değillerdir. Onların bu ilgisi, tamamen meraktır. Belki merakın yoğunluğu, bazı kişilerin satın alma davranışlarını göstermesini sağlayabilir. Ama bu bir defaya yöneliktir. Merak giderilir bir şekilde, ürünü alarak veya bilgi edinerek. Peki ya sonra? Firma, ne kadar kötü, garip, tuhaf bir reklam yaparsa yapsın aynı merakı yakalayabilir mi? Çünkü artık toplum neyin ne olduğunu bilmektedir. Kötü reklam, çok kötü hissettirir ve unutulmaz, tuhaftır merak uyandırır, farklıdır ilgi çeker, yenidir bilme istemini uyandırır. Ama bunlar tatmin edildikten sonra, firmanın diğer kötü reklamları işe yaramaz. Yani aynı etkileri uyandırmaz. Bunun için reklamın iyisi kötüsü olur. Reklam iyi olmak, faydacı, güvenilir, işlevsel, teknolojik olmak zorundadır. Günümüzdeki topluma hitap etmeli ve onların kabul sınırlarında yaşamayı becerebilmek zorundadır. Hitap ettiği kitlesine yaşattığı rahatlık, kolaylık v.s. diğer kitleler arasında fark yaratmalıdır ki, kitlesi sürekli artış göstersin veya satın almaya devam etsin.Noter Tasdik Nasıl Yapılır?
Eser, yaratıldığı andan itibaren yaratıcısına aittir, bu yüzden eserin size ait olması için bir belgeye ihtiyacınız yoktur. Ancak, eseri sizin yaratmış olduğunuzu kanıtlayabilmeniz için bir takım belgeleri edinmeniz, ilerde doğabilecek problemleri ortadan kaldırmanızı sağlar. Bunun şu an için Türkiye'deki tek resmi yolu Noter'e eserinizin ismini, notalarını ve sözlerini yazılı olarak tasdik ettirmektir. Şu an için maalesef yurtdışındaki gibi eseri bir ses ortamında kayıtlı olarak teslim edip işlem yaptırabileceğiniz bir kurum yoktur. Ancak CD'ye, kasete veya benzeri bir ses kayıt ortamına kaydetmiş olduğunuz eserinizi kendi adresinize iadeli taahütlü olarak yollama, veya notere "Düzenleme şeklinde emanet verme teslim zaptı" tutturarak emanet olarak verme gibi yöntemlerle eserinizin belirli bir tarihte sizin elinizde kaydı bulunduğunu ispat edebilirsiniz. Aktif olarak müzik yapıyorsanız, ya da en azından eserlerinizin miktarı "birkaç tane"den daha fazlaysa hiç düşünmeden Mesam veya MSG gibi bir meslek birliğine üye olmanızı ve eserlerinizin bildirimini üye olduğunuz kuruma yapmanızı salık veririz. Eğer imkanınız varsa bir edisyon firmasıyla sözleşme yaparak hem eserlerinizin pazarlanmasını sağlarsınız, hem de Mesam üyeliği gibi resmi işlerle daha az uğraşırsınız. Böyle bir firmayla anlaşma yapmadan önce mutlaka imzalayacağınız yazılı sözleşmeyi hukuk uzmanlarına gösterin, kafanıza takılan soruları mutlaka sorun. Edisyon anlaşmaları genelde uzun dönemler için imzalandığından, imza öncesinde çok dikkatli incelenmeleri gerekmektedir. Sorularınızı bize de iletebilirsiniz.Örneklerle Kendi Markasını Yaratan Reklamlar
Reklam kendi markasını yaratabilir mi? Veya bir tasarım her zaman aynı biçim ve kullanımla, insanların gördüğünde, evet bu şu markanın reklamı olabilir düşüncesi, ilgili tasarımın artık marka olduğu anlamına mı gelir? Evet, aslında insanlarda bu tip bir düşüncenin uyanması, tanıtımın hazırlanma biçiminin de markalaşması anlamına gelmektedir. Günümüzde, dünya çapında markaların büyük bir çoğunluğu, reklam tasarımlarını da markalaştırmaktadır. Bunların en çok bilinen örneklerinden biri, Microsoft firmasına aittir. Microsoft öyle tasarımlar yapıyor ki, sadece tasarım biçimi veya kullanım mantığı değil, tasarımın içerisinde kullandığı efekt, ışığın yansıtılma biçimi bile, onun tasarımı hissini vermektedir. Hatta kendi markasının ismi veya logosu veya firmaya dair herhangi bir ibarenin olmadığı görüntülerde bile, Microsoft reklam tasarımlarına benziyor veya onundur gibi kesin ifadeleri insanlara söyletebilmekte veya düşündürmektedir. Bu durum, reklamın marka bilinirliğini çok geride bıraktığı, bu anlamda oldukça ileri aşamada olduğu, marka bilinmekle kalmayıp, bütün kullanım biçimlerinin de biliniyor olduğu anlamına gelmektedir. İnsanların, bir markanın her şeyini bilmesi çok yararlıdır ama zararları da vardır. Yıllar boyunca, aynı tip tasarım yapmakta olan Microsoft, tasarım biçimini de markalaştırmıştır. Bu insanların görür görmez algılayabildikleri bu şeydir. Tabi bu bilinirlik, markanın ürünleri veya kendisinin hitap ettiği alanlarda çalışanlar için geçerlidir. Yani markanın herhangi bir ürünüyle ilgisi olmayan bir kişi için geçerli değildir. Çağımız teknoloji çağı, internet, bilişim çalışmaları, bilgisayarlar, bilgisayar programları gibi ürünler, bunların etrafında dönen diğer işler, bu markanın hakim olduğu alanlardır. Bu alanlarda faaliyet gösteren uzman ya da amatör kişilerin hepsi, hem markayı hem de tasarım biçimini bilmektedir. Bu alanlar, o kadar geniş bir kitle tarafından kullanılmaktadır ki, neredeyse toplumların yarısından fazlasına tekabül etmektedir. Bu kadar geniş bir kitle, Microsoft markasının hedef kitlesi durumundadır. Gerçi son zamanlarda Apple, HP, Asus v.b. markalar, Microsoft’a rakip olabilecek kadar büyümüş, hatta bazı alanlarda markayı geçmiştir. Ama bu durum gene de markanın bilinirliğini olumsuz yönde etkilememektedir. Yukarıda bahsettiğimiz unsurlar markanın bilinirliğinin faydaları olurken, zararları noktasında da, kullanım biçiminin yani reklam tasarımlarının biliniyor olması, tasarımlardaki mesajların gözden kaçmasına neden olmaktadır. Çünkü tasarımlar bilinirlikle birlikte, bir tür alışkanlığı da beraberinde getirmektedir. İnsanları şaşırtmıyor, farklılık yaratarak merak uyandırmıyor. Dolayısıyla markanın herhangi bir yeniliğe imza atması durumunda, bunun duyurularını yaparken zorlanmaktadır. İnsanlar tasarımları tanımakta ama çok büyük bir dikkatle, algılamaya çalışmamaktadır. Hatta markanın yaptığı veya yapacağı yeniliklerin neler olabileceği bile tahmin edilmektedir. İşte bu sorun, diğer markaların ön plana çıkmasını sağlayan nedenler arasındadır. Çünkü onlar, farklı olanı, çarpıcı olan reklamı yakalamaya çalışmaktadır.PC ile Müzik Yapımında Donanım Nasıl Olmalıdır?
Teknolojinin hızına yetişmek için olabildiğince yüksek kapasite ve hızda bir bilgisayar iyi bir başlangıç olacatır. Minimum bilgisayar konfigürasyonu aşağıdaki gibi olmalıdır: - 4 GB RAM bellek - 500 GB kapasiteli 7200 rpm hızlı sabit disk - Pentium i5 işlemci (PC) - Sequencer programlarını iyi takip edebilmek icinde kabul edilebilir çözünürlükte ve 21 inch büyüklüğünde bir monitor. Bunların dışında ihtiyacınız olacak minimum donanım: - Ses Kartı - Midi Klavye (Midi Controller Keyboard) - Hoparlörler Gerekli minimum yazılım: - Sequencer yazılımı (Kayıt, miksaj ve düzenleme imkanı sunan yazılımlar) - "Plug-in"ler (ek programlar)Plug-in Nedir? Nasıl Kullanılır?
Plug-in denen, sequencer programına eklenti şeklinde kullanılan programların önemi büyüktür. Plug-inler üç farklı formatta üretilmektedirler: VST (Steinberg), Direct-X (Microsoft) ve TDM (Protools). Oldukça ucuz olan bu ürünler aynı zamanda çok kullanışlıdır. Pahalı stüdyolarda donanım olarak bulunan ses modülleri, kompresörler, equalizer katları, filtreler artık tek bir bilgisayarın içine plug-inler olarak girebilmektedirler. : İşte edinmeniz gereken en temel pluginler: Soft synth: Ses modüllerine karşılık gelen "soft-syth"lerin kullanımı artık üst düzeydedir, içinde ses bankası olmayan MIDI klavyenizle sınırsız sayıda sese ulaşmanız artık çok kolay hale gelmiştir. Ses örnekleyici (Sampler): Sample edilmiş sesleri bu programlar sayesinde kullanıp düzenlemelerinize daha gerçekçi ya da özgün bölümler ekleyebilirsiniz. Efektler (Effects plug-in): Uygun fiyatlara, analog kadar sıcak olmasa da, bazen daha da iyi sonuçlar veren efektler bulabilirsiniz. EQ, Compressor ve Reverb elinizin altında bulunması gereken en önemlileridir. Tüm bunlar müzik kaydetmek ve üretmek için yeterlidir ama ayrıca bir ses editörü (wave editor / audio editor) programı elinizdeki sesleri kesip yapıştırmanız için gerekli olacaktır. Artık birçok sequencer program içinde kendiliğinden yüklü olarak gelmektedir, ancak özellikle bu iş için üretilmiş programların yapabilecekleri yanında sınırlı işlevlere sahiptirler. Eğer "benim bir bilgisayarım var ve hiçbir yazılıma ya da donanıma verecek param yok" diyorsanız, hemen www.buzzmachines.com adresine gidin ve buzz tracker programını ücretsiz olarak indirin. İçinde hem efekt, hem sampler, hem soft synth olan, arayüzü bilindik sequencer programlarından farklı, belki bazılarınızın Amiga zamanlarından hatırlayacağı "tracker" tipinde bir müzik programı. Ayrıca linkler bölümümüzü sürekli takip edin. Size son olarak önerimiz daha geç kalmadan bilgisayarlı müzik dünyasına, minimum bir konfigürasyonla adım atın, zaman içinde zaten nelere tam olarak ihtiyaç duyduğunuzu görmeye başlayacaksınız.Prodüksiyon Hoparlörü (Monitör) Nasıl Seçilmelidir?
Speaker (hoparlör) profesyonel kayıt mühendislerinin en dikkat ettiği ekipmandır. Bilgisayarınızdan gelen ses yeterince güvenilir ve doğru değilse, yaptığınız beste, düzenleme ve miksajları başka yerlerde dinlediğinizde süprizlerle karşılaşabilirsiniz. En azından Hi-fi bir sistemle başlayabilir (genellikle önerilmese de), veya kendinden güç kaynaklı (powered) monitor sistemlerinden birini seçebilirsiniz. Bu seçenekte bas sesler için bir de sub-woofer almanızı öneririz. Daha sonra tercih edeceğiniz sistem ise pahalı studyo referans monitörleri olacaktır. Son olarak bir internet bağlantısı edinmenizi öneririz, bilgisayar dünyasındaki son gelişmeleri aktif olarak takip etmenizi sağlayacaktır.Prodüksiyon Nedir?
Profesyonel Prodüksiyon Kaydı Nasıl Alınmalıdır?
İşimiz genel olarak voiceover kayıtları olduğundan size ilk olarak voice-over kayıtlarını anlatacağım. İdeal voice-over kayıtları sessiz, yansıması az en az 40 metreküp hacimli iso-booth adı verilen odalarda yapılmalıdır. Seslendirmen kontrol odası (monitör odası) ve iso-booth odası arasındaki camın önünde durmalıdır. Cam ses dalgalarını yansıtıcı bir yüzeye sahiptir, ama camdan yansıyan ses dalgaları mikrofonun arkasında kalacağından ve condenser mikrofon kullanıyosanız, problem yaratmayacaktır. Voice-over kayıtlarında seslendirme sanatçısında bir kulaklık olması çok önemlidir fakat kulaklığın sesi ne çok açık ne de çok kısık olmalıdır. Kulaklığın volume miktarı seslendirmenin hem doğal sesini hem de kulaklıktan gelen sesini duyacağı şekilde ayarlanmalıdır. Kulaklıktan monitör edilen seste asla gecikme (latency) olmamalıdır. Computer sistemlerinin hepsinde monitör edilen seste (sinyal) gecikme vardır, bu gecikme süresi kullandığınız donanımla ilgilidir (ses kartı, mixer vb.) iyi ses kartları ve artık çoğu dijital mixerlerde bu gecikme 0 ms değerine oldukça yaklaşmıştır (10 ms altı gecikme süreleri kulağı pek rahatsız etmez) Eğer gecikmeyi engelleyemiyorsanız mixer üzerinde bulunan “aux” çıkışından kulaklığa ses verebilirsiniz.Radyo Dinleyicisine Göre Reklam Nasıl Hazırlanır?
Radyo dinleyicisine yönelik genel tanımlamalar yapmak, bugün çok zor. Radyoların yayın politikaları, birbirinden farklı özelliklere sahip kitlelere hitap etmek üzere oluşturuluyor. Rock, arabesk, türkü, pop müzik radyo yayını v.b. çok çeşitli türlerde yayın yapanlar bulunuyor. Her ne kadar bunlar, müzik türleri olsa da bunları dinleyen kitlelerin özelliklerinde, birbirinden farklı yaşam biçimleri, dünya görüşleri, alışkanlıklar, istekler, beklentiler bulunuyor. Dolayısıyla markaların veya firmaların reklam verebilmek için, genel radyo dinleyicilerinin özelliklerini çözümlemeye çalışmaları, gereksiz bir çalışma olarak görünüyor. Bunun yerine, ürün ve hizmetlerini satın alabilecek kitle özelliklerinin belirlenmesi, bu kitlenin en çok dinlediği radyoların tespit edilmesi doğru bir yöntem olarak görünüyor. Reklam ajansları veya firmaların çoğu, radyo seçimlerini yaparken, genellikle bu istasyonların dinlenme oranlarına dikkat ediyorlar. Hiç veya çok az dinlenen bir radyo, ne kadar doğru seçilmiş olursa olsun, hedeflenen tüketici kitlesine ulaşamayacağı için yanlış olmaktadır. Bununla birlikte, dinlenme oranı ne kadar yüksek olursa olsun, satışı yapılan ürün, radyonun potansiyel dinleyicisine hitap etmiyorsa, bu seçim de bir o kadar yanlış olmaktadır. Hem radyoların dinlenme oranının yeterli olması gerekmekte hem de satışı yapılan ürün ve hizmetin radyo dinleyicisine hitap etmesi gerekmektedir. Yani reklam verilecek radyo istasyonun, bu kriterlere göre seçilmesi gerekiyor. Örneğin, türkü radyolarını dinleyen insanların, kendi yaşamlarını organize etme biçimleri farklıdır. Onların buna göre istekleri, tercihleri vardır. Aynı şekilde arabesk radyolarını dinleyenlerin de durumu aynıdır. Onların da istekleri, tercihleri farklı hatta onların yönlendirilme biçimleri, onlara gönderilmesi gereken mesajlar da farklıdır. Birbirinden farklı özellikteki her dinleyici kitlesi için geçerlidir bunlar. Reklamın tasarlanma aşamasında bile, bu özellikler can alıcı noktalarda dururken, yayınlanması esnasında daha da önemli hale geliyor. Hedef kitle özellikleri, tanıtımların tasarım aşamasında da, yayınlanma aşamasında dikkate alınmalıdır. Bunların dışında, radyo dinleyicisinin özelliklerine göre çalışma yapmak ve reklam vermek, onların kendilerini ürün ve hizmete yakın hissetmelerini sağlamaktadır. Ürün ve hizmeti sahipleniyor, güven duyuyorlar. Radyo reklamı için oluşturulan mesaj cümleleri, fon müzikleri dinleyici kitlesine uygun, onların beğenerek dinleyebilecekleri türden olmalıdır. Bu mecranın dinleyici özellikleri, yukarıda belirtildiği gibi olurken, genel radyo dinleyicilerin özelliklerini de aynı zamanda yansıtabildikleri hesaplanmalıdır. Yani dinleyicilerin her an değişken olabildiği, farklı özellikler gösterebildiği, kendileriyle ve yaşamlarıyla uyuşmayan tercihlerde bulunabildikleri göz önünde tutulmalıdır.Radyo Haber Program Paketleri
Radyo Jingle Seslendirme
Radyo Reklam Çeşitleri Neye Göre Ayrılır?
Radyo yayınlarında dört şekilde tanıtım yapılır; 1- Radyo Reklam ve kamu ilanı; Radyo spikerleri tarafından okunurlar. 2- Müzikli ve dramatik yapılı reklam; Ajanslar tarafından hazırlanırlar. Süreleri bellidir. Müzik ve dramatik elemanlar içerirler. 3- Programlı reklam: Ya ajanslar tarafından içinde birden fazla firmaya ait tanıtım içeren programlar şeklinde yapılırlar ya da bir işletme tarafından, içinde eğitici, eğlendirici, program bölümüyle birlikte işletmenin kendi tanıtım ürünlerinin veya hizmetlerinin tanıtımının yapılması şeklinde yapılırlar. 4- Özel tanıtıcı reklam programları: Bir ürün tanıtımı veya kültür, eğitim, turizm gibi hizmetler için hazırlanmış özel programlardır. Ya belirli zaman aralıklarıyla yayınlanan programın başında ve sonunda firmanın istediği tanıtımının yapıldığı şekilde hazırlanırlar ya da tek bir sefer yayınlanan program süresi boyunca firmanın tanıtımının yapılması şeklinde yayınlanır. Radyo reklam maliyetleri, kelime ve sinyal fiyatı üzerinden hesaplanırlar. Etiketler: radyo reklam, radyo reklamları, radyo reklamı, radyo prodüksiyon, prodüksiyon, radyo, reklam, jingle, teaser, radyoreklam, yerel reklam, yerel radyo, radyolar, reklamlar, reklam ajansı, ajans, reklam seslendirme, bayan sesler, erkek sesler, reklam seslendirme, reklam fiyat, yerel radyolarRadyo Reklam Metinleri Nasıl Hazırlanır?
Reklam metni; başlık, alt başlık, gövde ile marka ve slogandan oluşur. Metinler reklam ortamına, hedefine, ürünün niteliğine göre belirlenir. Başlıklar, metin, slogan ve markayla birlikte söze dayanan reklam metnini oluşturur. Başlığın ana görevi, okuyucunun ilgisini çekmek, okuyucuyu yakalamaktır. Başlıklar ilgi çekici olmalı, merak uyandırmalı ve bir vaad içermelidir.
Etkileyici Seslerle Televizyon Reklamlarında İlgi Çekin!
Televizyona yönelik olarak hazırlanan reklam filmleri ve tanıtımlarda daha çok görsel bir zemin üzerine bu reklamların hazırlanması söz konusu olduğu için pek çok kişi ses altyapısının nasıl hazırlanması gerektiğini arka planda bırakarak görsel odaklı bir etkileme yöntemini bulmaya gayret etmektedir. Oysa tv de en az radyo kadar seslendirmenin önemli olduğu bir alandır. Özellikle televizyon izleyicisinin çok farklı yönlerden uyarılarak reklamlardan etkilenmesini sağlamak için mutlaka televizyon reklam seslendirme çalışmalarında da profesyonel destek almak gerekiyor.
KNORR SUNLIGHT RAMADAN NESTLE CRUNCH BAL PARMAK ALGİDA DANKEK BECEL DANONE DANETTE NESCAFE ICE NESQUİCK ÜLKER FISHCARD Sahi ne zaman vazgectiniz kopeginizden? İŞBANKASI GARANTİ BANKASI BONUS AKBANK HSBC ADVANTAGE BONUS TRINK VODAFONE TURKCELL DIGITURK VESTEL ARKO DOVE NIVEA ENERGY YUMOŞ OMO EVKUR ARABAM.COM NIKE Reklam Seslendirme Metin Örnekleri
İftar sofralarında yepyeni iki çorba.
Kaşık Börek ve Yuvalama.
İftar vakti, çorba vakti,
çorba vakti, Knorr vaktidir.
Afiyet olsun!
Isır patlasınnn..
Isır çatlasınn..
Isırrr, yer yerinden oynasınn..
Hayatına hareket kat .
Durma patlat bi Crunch !
Serçe parmaak...
Yüsük parmaak...
Orta parmaak...
İşaret parmaak...
Bal parmaak...
Bal parmak hayatınızın ilk beşinde...
Çikolatası gelenlere,
Max’dan Frigola,
Hadi eğlenceyi Max’la!
Yok artık, biz abarttık ama çikolatasını abarttık,
Sonra kekini kabarttık, dankek magmayı çıkarttık,
Herkes de yedi.
Dankek!! kek dünyasında tek...
Yaşattığı tüm duygular için,
Seni hayata bağladığı için,
Ona bugün teşekkür et!
30 Eylül Dünya Kalp Günü.
Kabini sevmeye bugün başla,
Becel! kalbini sev.
Yazın tatlı krizine anında müdahale.
Buz gibi yazlık çikolata, danette !!
Üstelik kalorisi de çikolatanın dörtte biri.
DANETTE!
Tatlı krizini tatlıya bağlayan tatlı.
Sevdiğiniz Danette’ nin şimdi
hindistan cevizlisi de çıktı.
Soğuk süt
nescafe ıce,
bol bol buz,
Nescafe’den şimdi de buz gibi kahve keyfi.
NESCAFE ICE!
Nesquick’ lerimiz için her şeyi yaparız.
Nefis Nesquick tadındaki tek kahvaltılık gevrek.
NESQUİCK!
Yer gök ramazan deyü !
İşte beklenen burger king sultan menüüüüü
İçim ayranlı alana, Zütlü datlı Dolcia hediyeli.
En son ne zaman hayal kurduğunuzu hatırlıyor musunuz?
Hani bir zamanlar dünyayi gezme fikriniz vardi.
Adını bile bilmediğiniz bir ülkede evlenecektiniz.
Hani motorsiklet alacaktiniz.
Kimsenin çözemediği o denklemi siz çözecektiniz.
Binlerce insana sarki soyleyecektiniz.
Siz, dunyayi degistirecektiniz,
Bir kopeginiz olacakti sizin,
ama yok galiba....
Hayallerinizden ne zaman vazgectiniz?
Şimdi tekrar onlarin pesine dusun,
Çunku bizim bir fikrimiz var.
Sizi terkeden sevgilinizin onunden muhtesem bir arabayla gecebilirsiniz,
Hep hayalini kurdugunuz o eve sahip olabilirsiniz,
Bayilana kadar alisveris yapabilirsiniz,
....mesela safariye cikabilirsiniz,
Bir tekneyle okyanusa acilabilirsiniz,
Evet bizim bir fikrimiz var!
Hayallerinizi geri getirecek bir fikir.
FISH te butun hayallere yer var !
Peki, sizde Fish var mi?
İşte bu senin hayatın !
Biraz uzaktan bakınca,
Geride bıraktığın iz, bu kadar aslında.
Sana bir önerimiz var;
Bu rutinden kaç! kolayca uç! dünyanın başka bir yerine.
Daha güzel izler bırak,
İş Bankası’ ndan yeni bir uçuş kartı.
Maximiles !
Dünya sizin, onu iyi kullanın.
Günler günleri kovalıyor,
dört yapraklı yoncanın güleryüzlü hizmeti ve ürünlerinin ünü, kulaktan kulağa yayılıyordu.
Dört yapraklı yonca, her gün daha fazla sayıda müşterinin kalbini fethediyordu.
GARANTİ !!!
Kol saati şeklinde kredi kartı,
Bonus Trink !
Avrupada bile ilk!
Garanti’ den !
Başka bir arzunuz?
Binlerce Akbank lının kalbi Türkiye’yle birlikte atıyor.
Bu güç daha iyisini, daha yenisini arıyor.
Büyümek ...
Büyütmek için..
AKBANK...
Madem ki aylardan Ramazan,
Ertelensin ödemeler o zaman,
Duyduk duymadık demeyin,
Puan verenlere kulak vermeyin,
Advantage’ nız varsa beni iyi dinleyin!
Gıda alışverişlerinde doldurun sepeti, 1 ay erteleyin ödemeyi.
Şimdi Türkiye için Advantage vakti!
Pardon, bölüyorum ama….
Demin ki reklamda kartımı unutmuşum da..?
Gürdünüz mü acaba?
Bonus Trink’ti boyle…..
BİP! Diye ödedim hani!!!!
Görmediniz mi….?
Peki! kusura bakmayın, rahatsız ettim.
(düşünerek….)…taksiye bindim, BİP diye ödedim,
İndim, oraya gittim…sonra……naptım ya????
Zaman değişiyor.
Hayata bakışımız, kurallar…
Her şey değişiyor.
Her şey...
Her anı dolu dolu yaşayın diye,
Vodafone’la değişim burada.
Vodafone! Anı yaşa.
4.5G de en hızlı internet kimde?
4.5G de en hızlı internet, Turkcell’de.
En yüklü e-postalar da bile!
Sen iste, o tek tuşla filmi durdursun, geri sarsın, tekrar göstersin.
Böylece, filmin en heyecanlı bölümünü, başa alıp yeniden seyredebilirsin
Digitürk Plus!
Elinizdeki doğaüstü güç.
Macera, hiç bu kadar heyecanlı,
Doğa, hiç bu kadar gerçek,
Hayat, hiç bu kadar renkli olmamıştı.
Gerçeğe en yakın görüntü kalitesi,
Yüzde seksene varan enerji tasarrufu,
Türkiye’de üretilen ilk LED TV,
Tabii ki Vestel’den!
Dünyayla aynı anda evinizde.
Vestel!!!
Arko Traş köpüğüyle traş olduğunuzda, karşılığını mutlaka alırsınız..
Hem de defalarca..
Arko Traş serisi...!
Erkek adama, hikaye gerisi...
Dove farklıdır.
İçerdiği dörtte bir nemlendirici kremle,
Dove, sabunlara göre daha hassastır.
Güzel bir cildin sırrı nemdir.
İşte bu yüzden;
Kadınların yüzde doksan dördü,
Dove’u en yakın arkadaşına öneriyor.
Gün boyu enerjik hisset,
Limon çiçeği ile 24 saat süren ferahlık, bu deodorant da!
Şaşırtıcı değil mi?
Yeni Nivea deodorant Energy Fresh!
Kullananlar biliyor!
Yumoş ekstranın mükemmel kokusu,
Tam altı hafta kalıyor.
Yumoş Ekstra!
Ekstra yoğun, ekstra kalıcı
Spor cesaret ister...
Hayat gibi..
Omo ..!
Kirlenmek güzeldir...
Cep telefonunuz, bilgisayarınız, plazmanız yoksa,
Şimdi alın 2018'de ödemeye başlayın
Hiç peşinatsız 10 taksitle.
Evkur! Evinizi kurar!
Bir yanda gittikçe suya yaklaşan bir araba,
Öte yanda onu kullanacak sen.
Tıkla arabam.com’a, heyecana katıl, arabayı kazan.
Türkiye! arabana sahip çık.
Arabam.com!
Stadyumları doldurmaya ihtiyacım yok.
60 bin kişinin, adımı haykırdığını duymaya da!
Bir fun club’ ına da ihtiyacım yok.
Kimse, yanıma gelip fotoğraflarımı istemeyecek.
Ve asla imza dağıtmayacağım.
Yine de söyle ?
Ben sporcu değil miyim ?
Nike!!!
Radyo Reklam Nedir?
Radyo reklamlarının tüketiciler üzerindeki etkisi ve maliyetlerinin televizyon ve gazetelere göre daha düşük olması, radyonun tanıtım kampanyalarında diğer medyalara göre daha verimli olmasını sağlıyor. Ayrıca bu mecra yerinde ve doğru hedef kitleye göre kullanıldığında marka bilinirliği ve satınalma etkisi açısından televizyon ve basına göre daha etkili. Buna bağlı olarak radyonun tüketiciyle birebir iletişim kurmakta daha etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de radyo reklamlarına önem verilmesi ve özen gösterilmesi için herkes fedakarlıklar yapıyor fakat bunlar çok daha net bir araştırma ile firmalar bilgilendirilmelidir. Bu konuda bir çok araştırmalar yapmış bir şirket olarak, Türk markalarının bu mecradaki gelişimi gözlemliyor ve destekliyoruz. Geçmiş yıllarda tanık olduğumuz ,bazı markalar televizyon ve radyo reklam ve tanıtım fiyatı ortalama alınarak, 1 televizyon tanıtımı yerine 2 radyo reklamlarıı kullanımına başvurdular ve bu durum marka hatırlanma oranlarını oldukça artmasını sağladı. Bunun hedef kitleyle bağlantısı olup, radyonun tüketiceler tarafından diğer mecralara kıyasla daha birebir ve duygulara hitap eden bir deneyim olması, dinleyicinin duygularını daha kolay harekete geçirmesini sağlamasına bağlayabiliriz.Radyo Reklam & Tanıtımları Kaç Çeşitttir?
Radyo yayınlarında dört şekilde tanıtım yapılır; 1- Reklam ve kamu ilanı; Radyo spikerleri tarafından okunurlar. 2- Müzikli ve dramatik yapılı reklam; Ajanslar tarafından hazırlanırlar. Süreleri bellidir. Müzik ve dramatik elemanlar içerirler. 3- Programlı reklam: Ya ajanslar tarafından içinde birden fazla firmaya ait tanıtım içeren programlar şeklinde yapılırlar ya da bir işletme tarafından, içinde eğitici, eğlendirici, program bölümüyle birlikte işletmenin kendi tanıtım ürünlerinin veya hizmetlerinin tanıtımının yapılması şeklinde yapılırlar. 4- Özel tanıtıcı reklam programları: Bir ürün tanıtımı veya kültür, eğitim, turizm gibi hizmetler için hazırlanmış özel programlardır. Ya belirli zaman aralıklarıyla yayınlanan programın başında ve sonunda firmanın istediği tanıtımının yapıldığı şekilde hazırlanırlar ya da tek bir sefer yayınlanan program süresi boyunca firmanın tanıtımının yapılması şeklinde yayınlanır. Radyo reklam maliyetleri, kelime ve sinyal fiyatı üzerinden hesaplanırlar.Radyo Reklam Vermenin Olumlu & Olumsuz Yönleri Nelerdir?
Radyo Reklamı Vermenin Olumlu Yönleri 1- Radyo reklamı geniş kitlelere hitap eden bir yayın aracıdır. Ülkemizde %80 oranında radyo dinlenilirliliği mevcuttur. 2- Diğer kitle iletişim araçlarına göre radyo daha hızlı haber dağıtma özelliğine sahiptir. 3- Bu medya aracı ile hedef kitleye ulaşmak çok kolaydır. Çünkü farklı sosyal ve kültürel gruptaki insanlar, değişik zamanlarda farklı radyo istasyonlarını ve farklı programları dinlerler. 4- Kısa bir zamanda radyo reklamları hazırlanabilir. 5- Maliyet açısından radyo en ucuz tanıtım aracı sayılır. Radyo reklam firmalar için ekonomik bir mecradır. 6- Bu medya aracının yayınlarının her yerden ve günün her saatinde dinlenebilir olması, en önemli avantajlarından biridir. 7- Programda spotu, metni değiştirmek kısa sürede gerçekleşir. Kısa bir zaman diliminde istenilen değişiklik yapılabilir. Radyo reklamlarının spot şeklinde hazırlanması ve yayınlanması çok hızlı olan bir medya aracıdır. Bu sayede firmalar daima güncelliklerini koruyabilirler. 8- Radyo, diğer mecralar ile ulaşılan kitleyi genişletmek amacıyla kullanılabilir. Böylece az bir bütçe ile bilinirlik artırılabilir. 9- Prime Time” denilen insanların trafikte yoğun olarak bulunduğu zamanda sadece radyo insanlara ulaşabilmektedir. 10- Radyo reklamlarında, uygun program formatı kolaylıkla bulunur. Bu yüzden hedeflenen kitleye yönelik yüksek frekans elde etmek çok daha kolaydır. 11- Radyo, dinleyicilerinin hayal gücünü çalıştırmasına fırsat verir. Radyo reklamları, sözler, efektler, müzik, ses ve ses tonu ile dinleyicinin kendi senaryosunu yaratmasına imkân verir. Dinleyici duyduklarınca aklında bir resim oluşturur ve bu kişinin şahsına ait olduğu için, akılda kalma ihtimali de yüksektir. Radyo Reklamı Vermenin Olumsuz Yönleri 1- Yurdumuzda radyo yayınlarının merkezden uzaklaştıkça yayın kalitesi bozulmaktadır. Bu da metnin anlaşılamamasına yol açabilir. 2- Genelde yerel yayın yapan radyo kanallarının sayısının ulusal radyo kanallarına göre fazlalığı yurt çapında firmalar için olumsuz bir etmendir. 3- Radyo pek çok kişi tarafından fon olarak kullanıldığından, dikkatle dinlenilmeyebilir. Bu da tanıtımların kaçırılmasına ve hedef kitleye tam olarak ulaşılamamasına sebep olur. 4- Radyo kanallarının sayısının fazlalığı ölçümü ve çalışmanın geri dönüşünün kontrolünü zorlaştırır. 5- Radyo reklamlarının akılda kalıcılığı çok kısadır. Bu nedenle kısa aralıklarla tekrar edilerek etkinliği artırılmaya çalışılır. 6- Radyo tanıtımlarının sadece işitsel oluşu, görsel olarak değerlendirilecek olan ürünlerde radyonun kullanılamamasına sebep olur.Radyo Reklamı Hangi Zamanlarda Kullanılmalıdır?
Radyo Reklamı günümüze bakıldığında diğer reklam mecralarının ortaya çıkmasıyla ilgiyi kaybetmiş gibi gözüküyor. Ama unutulmaması gereken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum, herkesin yaptığını değil yeni ve unutulmuş stratejileri uygulamak yani farklı olmak için radyo reklamını unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. Karar aşamasında hangi ürünün reklamını yaptığımızla birlikte ulaşmak istediğimiz kitle değerlendirilmelidir. Bu noktada bi konuyu sizinle paylaşmak istiyorum, zayıflama ürünlerine hiç ilgi duymayan birisi olarak sabah işe gelirken defalarca duyduğum zayıflama ürününü acaba bu ne yapıyor diye gelip arama yaparak internet sayfasını ziyaret ettiğimi söylediğimde ne demek istediğimi daha net anlayabilirsiniz diye umuyorum. Önceliğiniz şu olsun, ulaşmak istediğimiz kitle kimler? Hedef kitleniz hangi radyoyu (Yerel, Bölgesel ve/veya Ulusal) hangi kuşakta daha çok dinlerler?Radyo Reklamı Nasıl Yapılır?
Radyo, dinleyicilere her zaman ve her ortamda ulaşabilen en yaygın medya aracıdır diyebiliriz. Televizyonun aksine insanlar istedikleri her ortamda her ne yapıyor olurlarsa olsunlar radyo dinleyebilirler. İşte bu durum Radyo reklamının yapılmasını sağladı. Bu aracın, televizyon ve basılı yayın karşısındaki en büyük avantajı, dinamik ve aktif olan insanlara gün boyu ulaşımının kolaylığıdır. Yayıldığı coğrafi alan ve seslendiği nüfus büyüklüğü açısından radyoları, ulusal ve bölgesel yayın yapan radyolar diye ayırabiliriz. Radyo reklamının maliyetleri, diğer mecralara ve özellikle televizyon mecrasına göre oldukça düşüktür. Bu tip kuşakların yayınları, radyoda günün tanıtım kuşağı olan her saatte yapılabilir. Ürün ya da hizmetle alakalı mesajlar, programların arasına spotlarla yerleştirirler. Sadece kulağımıza hitap eden radyoda, işitsel özelliklere sahip çalışmaların dinleyiciye kabul ettirilmesi oldukça zordur. Tüketicinin görmediği ürünü, sadece dinleyerek satın alması için ikna edilmesi şarttır. Bu bakımdan bu araca uygun çalışmaların yapımında kullanılan ses efektleri, tonlama ve vurgular, en önemlisi ise tanıtım metninin inandırıcılığı ve albenisinin olması, radyo reklamının etkinliğini artıran önemli ayrıntılardandır. Radyo reklamının başarısı, metninin başarısına bağlıdır. Metinlerinin konuşma dilinde hazırlanması uygun olandır. Dinleyici doğru ve yanlışı çabuk fark eder. Tanıtımların radyonun yayın politikasına da uyması gerekir. Aksi takdirde dinleyici rahatsız olabilir. Bu mecranın metinleri, markaya karşı dinleyenlerde olumlu hisler uyandırmalı, yapılan tekrarlarla dinleyiciyi sıkmamalıdır. Bu tip tanıtımlar, dinleyici ile ilişki kurabilmeli, onun zekâ ve hayal gücüne hitap etmelidir. Radyo reklamı, klasik kuşaklar şeklinde, beş saniye ile bir dakika arasındaki değişen sürelerde ileti biçiminde olabileceği gibi, radyo programcılarının program konularıyla alakalı olacak şekilde programın doğal akışına da yerleştirilebilir. Ayrıca tüm programa sponsorluk uygulamasıyla da tanıtım alınabilir. Burada amaç, dinleyici kitlesi fazla bir programın, örneğin haber bülteninin, para karşılığı belli bir kurum ya da kuruluşa, tanıtım karşılığı satılmasıdır.Radyo Reklamı Nasıl Yapılır? Nelere Dikkat Edilmelidir?
Radyo, dinleyicilere her zaman ve her ortamda ulaşabilen en yaygın medya aracıdır diyebiliriz. Televizyonun aksine insanlar istedikleri her ortamda her ne yapıyor olurlarsa olsunlar radyo dinleyebilirler. İşte bu durum Radyo reklamının yapılmasını sağladı. Bu aracın, televizyon ve basılı yayın karşısındaki en büyük avantajı, dinamik ve aktif olan insanlara gün boyu ulaşımının kolaylığıdır. Yayıldığı coğrafi alan ve seslendiği nüfus büyüklüğü açısından radyoları, ulusal ve bölgesel yayın yapan radyolar diye ayırabiliriz. Radyo reklamının maliyetleri, diğer mecralara ve özellikle televizyon mecrasına göre oldukça düşüktür. Bu tip kuşakların yayınları, radyoda günün tanıtım kuşağı olan her saatte yapılabilir. Ürün ya da hizmetle alakalı mesajlar, programların arasına spotlarla yerleştirirler. Sadece kulağımıza hitap eden radyoda, işitsel özelliklere sahip çalışmaların dinleyiciye kabul ettirilmesi oldukça zordur. Tüketicinin görmediği ürünü, sadece dinleyerek satın alması için ikna edilmesi şarttır. Bu bakımdan bu araca uygun çalışmaların yapımında kullanılan ses efektleri, tonlama ve vurgular, en önemlisi ise tanıtım metninin inandırıcılığı ve albenisinin olması, radyo reklamının etkinliğini artıran önemli ayrıntılardandır. Radyo reklamının başarısı, metninin başarısına bağlıdır. Metinlerinin konuşma dilinde hazırlanması uygun olandır. Dinleyici doğru ve yanlışı çabuk fark eder. Tanıtımların radyonun yayın politikasına da uyması gerekir. Aksi takdirde dinleyici rahatsız olabilir. Bu mecranın metinleri, markaya karşı dinleyenlerde olumlu hisler uyandırmalı, yapılan tekrarlarla dinleyiciyi sıkmamalıdır. Bu tip tanıtımlar, dinleyici ile ilişki kurabilmeli, onun zekâ ve hayal gücüne hitap etmelidir. Radyo reklamı, klasik kuşaklar şeklinde, beş saniye ile bir dakika arasındaki değişen sürelerde ileti biçiminde olabileceği gibi, radyo programcılarının program konularıyla alakalı olacak şekilde programın doğal akışına da yerleştirilebilir. Ayrıca tüm programa sponsorluk uygulamasıyla da tanıtım alınabilir. Burada amaç, dinleyici kitlesi fazla bir programın, örneğin haber bülteninin, para karşılığı belli bir kurum ya da kuruluşa, tanıtım karşılığı satılmasıdır.Radyo Reklamı Ne Zaman Kullanılmalıdır?
Radyo Reklamı günümüze bakıldığında diğer reklam mecralarının ortaya çıkmasıyla ilgiyi kaybetmiş gibi gözüküyor. Ama unutulmaması gereken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum, herkesin yaptığını değil yeni ve unutulmuş stratejileri uygulamak yani farklı olmak için radyo reklamını unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. Karar aşamasında hangi ürünün reklamını yaptığımızla birlikte ulaşmak istediğimiz kitle değerlendirilmelidir. Bu noktada bi konuyu sizinle paylaşmak istiyorum, zayıflama ürünlerine hiç ilgi duymayan birisi olarak sabah işe gelirken defalarca duyduğum zayıflama ürününü acaba bu ne yapıyor diye gelip arama yaparak internet sayfasını ziyaret ettiğimi söylediğimde ne demek istediğimi daha net anlayabilirsiniz diye umuyorum. Önceliğiniz şu olsun; ulaşmak istediğimiz kitle KİMLER?, hangi radyoyu(Yerel ve/veya Ulusal), hangi kuşakta DİNLERLER?Radyo Reklamı Yayınlamanın Avantajları Nelerdir?
Radyo kanallarının dünya ve Türkiye genelinde çok yaygın bir hal almış olması ve özellikle fm bandında radyo yayını yapan ve farklı ilgi alanlarına ve farklı hedef kitlelere seslenen çok sayıda radyo kanalının ve bu kanallarda hedef kitlelerin takip ettiği çok sayıda sevilen ve dinlenen programın varlığı, firmaların belirlediği özel bir hedef kitleye mal, ürün ve hizmetlerle ilgili tanıtımlarını ulaştırmaktadır… Radyo reklamları, aynı zamanda genel, bölgesel ve ulusal çapta yayın yapan birçok radyo kanallarının varlığı da firmalara, radyo reklam ile marka tanıtımı ve faaliyet alanlarını tanıtma açısından uygun radyo kanallarını seçme şansını vermekte ve bütçelerinin etkin ve planlı kullanımını olanak sağlamaktadır. Bu mecranın televizyon ve dergi gibi diğer bazı mecralara göre maliyetlerinin düşüklüğü de daha çok tercih edilmelerinde etkin rol oynamaktadır. Radyo reklamlarının sahip olduğu avantajlar 1- Radyoların bir mecra olarak en önemli avantajlardan biri her saat ve rahatlıkla dinlenme özelliğine sahip olması ve bu nedenle de tanıtımların tanıtılacağı hedef kitleye gün içinde evde, işte ya da yolculukta bile rahatlıkla ulaşılması ve mesajının müşteriye iletilmesidir. 2- Radyo reklamları yüksek bir harcama yapmadan sahip olabileceği bir mecra olarak geniş bir hedef kitleye ulaşmayı sağlamaktadır. Özellikle okuma alışkanlığının düşük olduğu toplumlarda gazete ve dergi tüketiminin azlığını düşünürsek radyo tanıtımları bu açıdan farklı özelliklere sahip geniş bir hedef kitleye ulaşma avantajını firmalara sunmaktadır.Radyo Reklamın Diğer Mecralara Göre Avantajları Nelerdir?
Radyo reklamlarının diğer mecralara göre bazı avantajları vardır, peki bu avantajlar nelerdir? Bu yazımızda sizlere bunları listeleyeceğiz. 1- Hedef kitleye ve tüketicilere daha kolay ulaşır. Bu nedenle güncel olaylarla ilgili verilecek tanıtımlarda tercih edilir. Radyo reklam hazırlama süreci çok kısadır. 2- Firmaların tanıtım bütçesi açısından radyo diğer mecralarına göre daha ucuzdur. Radyo hem firmalar, hem tüketici kitle için ekonomik bir tanıtım ortamıdır. Radyoların hitap ettiği hedef kitlenin büyüklüğü dikkate alınacak olursa, bu işin maliyetlerinin ucuzluğu görülmektedir. 3- Radyoda yayınlanan reklamların her ortamdan ve günün her zaman diliminde dinlenebilir olması bu mecranın etkinliği açısından çok önemlidir 4- Çok Farklı program yayınları ile toplumun çok farklı gruplarına mesajın iletilmesini sağlar. 5- Radyo mecralarında, metni, sloganı, mesajı firma istediği zaman değiştirebilir reklam yönetimi esnektir.Radyo Reklamlarında Hedef Kitle Seçimi
Radyo dinleyicisine yönelik genel tanımlamalar yapmak, bugün çok zor. Radyoların yayın politikaları, birbirinden farklı özelliklere sahip kitlelere hitap etmek üzere oluşturuluyor. Rock, arabesk, türkü, pop müzik radyo yayını v.b. çok çeşitli türlerde yayın yapanlar bulunuyor. Her ne kadar bunlar, müzik türleri olsa da bunları dinleyen kitlelerin özelliklerinde, birbirinden farklı yaşam biçimleri, dünya görüşleri, alışkanlıklar, istekler, beklentiler bulunuyor. Dolayısıyla markaların veya firmaların reklam verebilmek için, genel radyo dinleyicilerinin özelliklerini çözümlemeye çalışmaları, gereksiz bir çalışma olarak görünüyor. Bunun yerine, ürün ve hizmetlerini satın alabilecek kitle özelliklerinin belirlenmesi, bu kitlenin en çok dinlediği radyoların tespit edilmesi doğru bir yöntem olarak görünüyor. Reklam ajansları veya firmaların çoğu, radyo seçimlerini yaparken, genellikle bu istasyonların dinlenme oranlarına dikkat ediyorlar. Hiç veya çok az dinlenen bir radyo, ne kadar doğru seçilmiş olursa olsun, hedeflenen tüketici kitlesine ulaşamayacağı için yanlış olmaktadır. Bununla birlikte, dinlenme oranı ne kadar yüksek olursa olsun, satışı yapılan ürün, radyonun potansiyel dinleyicisine hitap etmiyorsa, bu seçim de bir o kadar yanlış olmaktadır. Hem radyoların dinlenme oranının yeterli olması gerekmekte hem de satışı yapılan ürün ve hizmetin radyo dinleyicisine hitap etmesi gerekmektedir. Yani reklam verilecek radyo istasyonun, bu kriterlere göre seçilmesi gerekiyor. Örneğin, türkü radyolarını dinleyen insanların, kendi yaşamlarını organize etme biçimleri farklıdır. Onların buna göre istekleri, tercihleri vardır. Aynı şekilde arabesk radyolarını dinleyenlerin de durumu aynıdır. Onların da istekleri, tercihleri farklı hatta onların yönlendirilme biçimleri, onlara gönderilmesi gereken mesajlar da farklıdır. Birbirinden farklı özellikteki her dinleyici kitlesi için geçerlidir bunlar. Radyo reklam tasarlama aşamasında bile, bu özellikler can alıcı noktalarda dururken, yayınlanması esnasında daha da önemli hale geliyor. Hedef kitle özellikleri, tanıtımların tasarım aşamasında da, yayınlanma aşamasında dikkate alınmalıdır. Bunların dışında, radyo dinleyicisinin özelliklerine göre çalışma yapmak ve reklam vermek, onların kendilerini ürün ve hizmete yakın hissetmelerini sağlamaktadır. Ürün ve hizmeti sahipleniyor, güven duyuyorlar. Radyo reklamı için oluşturulan mesaj cümleleri, fon müzikleri dinleyici kitlesine uygun, onların beğenerek dinleyebilecekleri türden olmalıdır. Bu mecranın dinleyici özellikleri, yukarıda belirtildiği gibi olurken, genel radyo dinleyicilerin özelliklerini de aynı zamanda yansıtabildikleri hesaplanmalıdır. Yani dinleyicilerin her an değişken olabildiği, farklı özellikler gösterebildiği, kendileriyle ve yaşamlarıyla uyuşmayan tercihlerde bulunabildikleri göz önünde tutulmalıdır.Radyo Reklamlarının Avantajları Nelerdir?
Radyo yayıncılığını tüm dünya ve Türkiye genelinde yaygın bir hal almış olması ve özellikle FM bandında yayın yapan ve farklı ilgi alanlarına seslenen çok sayıda kanalın ve bu kanallarda spesifik hedef kitlelerin takip ettiği çok sayıda programın varlığı, reklam verenin belirlediği spesifik bir hedef kitleye, özellikle takip ettiği bir radyo kanalı ya da belli bir saatte kaçırmadan dinlediği bir programa sponsorluk yaparak ya da o programın yayınlandığı saatlerde verdiği reklamlarla ulaşmasını sağlamaktadır… Aynı zamanda yerel, bölgesel ve ulusal çapta yayın yapan radyo kanallarının varlığı da reklam verenlere kampanya hedefleri ve faaliyet alanları açısından uygun radyoları seçme şansını vermekte ve kampanya bütçesinin etkin ve planlı kullanımına olanak tanımaktadır. Radyo reklamlarının özellikle televizyon ve dergi reklamları gibi diğer bazı reklam ortamlarına göre prodüksiyon maliyetlerinin düşüklüğü de tercih edilmelerinde etkili olmaktadır. Radyonun sahip olduğu avantajlar aşağıdaki gibi sunulabilir. • Radyonun bir reklam ortamı olarak taşıdığı en önemli avantajlardan biri günün her saati ve başka bir işle de rahatlıkla dinlenme özelliğine sahip olması ve bu nedenle de hedef kitlenin gün içinde evde, işte ya da seyahat halindeyken bile rahatlıkla yakalanması ve reklamın iletilmesini sağlamasıdır. • Radyo bir iletişim aracı olarak hedef kitlenin yüksek bir harcama yapmadan sahip olabileceği bir ortam olarak geniş bir hedef kitleye ulaşmayı sağlama özelliğine sahiptir.Özellikle okuma alışkanlığının yüksek olmadığı toplumlarda gazete ve dergi tüketiminin düşüklüğü düşünülecek olursa radyo bu açıdan geniş bir kitleye ulaşma avantajını de reklam verene sunmaktadır. • Ortamın hedef kitle açısından ucuzluğu, reklam prodüksiyon maliyetlerinin diğer reklam ortamlarına göre daha düşük olması nedeniyle reklam veren açısından ucuz bir reklam ortamı olma özelliğini ortaya koymaktadır. Benzer olarak ulusal, yerel ve bölgesel radyo kanallarının varlığı reklam verenin faaliyet alanına göre bu radyolardan birini seçmesi açısından reklam bütçesinde gereksiz harcama yapılmasını da önlemektedir. • Hedef kitleye ulaşmada, radyo sahipliğinin hedef kitle açısından çok düşük bir maliyet gerektirmesi ve buna ek olarak ulusal, bölgesel ve yerel bir çok sayıda kanal alternatifinin bulunması ve spesifik ilgi alanlarına seslenen kanallar ya da bu kanallardaki programlar nedeniyle istenen hedef kitlelere seslenmenin sağlanabilmesinin yarattığı avantajlardan da söz edilebilmektedir. • Radyo reklamları yayınlanma tarihine çok yakın bir zamanda kanala ulaştırma esnekliğine sahip olduğu için, güncel olaylarla bağlantılı mesaj içeriklerinin oluşturulması ve yapılması gereken önemli ya da acil bir içerik değişiminin rahatça yapılması için reklam veren ve reklamcıya avantajlar sunar. Radyonun bir reklam ortamı olarak taşıdığı bu avantajların yanı sıra sahip olduğu bazı dezavantajlar da bulunmaktadır. Bu dezavantajlar ise şu şekilde sıralanabilir. • Radyonun sadece müzik, söz ve efektler gibi ses öğelerine dayanması ve işitsel duyuya seslenmesi, görüntü unsurunun eksikliği, yaratıcı çalışmaların kısıtlı kalmasına neden olmakta ve bu durum özellikle her hangi başka bir işle ilgilenirken dikkati bölünmüş halde olan hedef kitlenin reklama çekilmesi ve ilgisinin devam ettirilmesinde sorunlara neden olabilmektedir. • Radyo yayınlarının merkezden uzaklaştıkça kalitesinin azalması ve çok sayıda radyo kanalının frekanslarının yakınlığı nedeniyle yayınların temiz bir ses kalitesi ile alınamaması ve ortaya çıkan gürültü unsuru reklam mesajlarının hedef kitleye net bir şekilde aktarılamamasına neden olan önemli bir diğer dezavantaj olarak ortaya çıkmaktadır. • Radyonun yayın yapan bir reklam ortamı olarak belli bir sürede ve kısa zamanda reklam mesajını iletilmesinin gerekliliği, görsel duyuya seslenilememesi nedeniyle mesaj aktarımı ve dikkatin reklama çekilmesinde zorlukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. • Spesifik hedef kitlelere seslenen radyo kanalları ya da programların varlığı reklam veren açısından geniş bir kitleye seslenilmesi için çok sayıda radyo kanalı ya da programına reklam verilmesini gerekli kılabileceği için maliyetlerinin artmasına neden olabilmektedir.Radyo Reklamlarının Olumlu Özellikleri Nelerdir?
Radyo reklamları hedef kitlenin doğru şekilde belirlendiği ve bu hedef kitlenin eğilimlerine uygun olarak planlamasının yapıldığı takdirde oldukça yüksek etki sağlayabilir. Taşınabilir olması, mobil cihazlarla uyumluluğu, herhangi bir başka aktivite esnasında ve herhangi bir zaman diliminde dinlenebilir olması radyoyu avantajlı kılan özelliklerin başında geliyor. Radyo sese dayalıdır ve bu sayede zihinsel imajlar yaratmak ve mevcut imajları güçlendirmek noktasında etkili bir araçtır. Algılama ve öğrenmenin büyük ölçüde görmeye dayalı olmasından dolayı radyonun sadece sese dayalı mesajları televizyon başta olmak üzere diğer görsel mecralar karşısında iletişim açısından zaman zaman zayıf kalabilse de, daha sık tekrarlanma özelliği ile bu zayıflık etkisi azaltılabilir. Radyo reklamları da diğer mecralarda olduğu gibi bir amacı gerçekleştirmek üzere yapılırlar ve bu amaç ürünlere göre değişiklik gösterir. Radyoda kamusal anlamda bilgilendirici, tutundurma amaçlı yani bir ürünün mümkün olan en çok kişiye tanıtılmasını ve satılmasını sağlamaya yönelik, yerleştirme amaçlı yani bir markanın, ürünün tüketicilerin zihinlerine yerleştirilmesi amacını taşıyan reklam çalışmaları gerçekleştirilir. Amaçları açısından diğer mecralarla aynı özelliklere sahip olan radyo reklamlarında ünlü kişilerin, seslerin kullanılması yaygın bir tercihtir. Radyo reklamları genellikle esprili bir dil kullanırlar. Müzik ve etkili, anlaşılır bir diksiyon radyo reklamlarının en önemli öğelerinden birisidir. Radyonun dinleyici kitlesini belirlemek daha kolaydır bu doğrultuda da hedef kitle ile örtüşen bir kanal, zaman dilimi, program seçilerek reklam mesajları yerleştirilebilir. Hala hızlı bir iletişim aracı olmasından dolayı özellikle güncel duyuruları yapmak ya da güncel olaylardan yararlanan reklam kampanyalarında önemli bir mecradır. Sadece sese dayalı olmasından dolayı kalıcılığı az gibi görünse de, tekrar edilen reklamlarla bu etkinlik arttırılabilir. Bunun yanı sıra özellikle farklı mecralarda yürütülen reklam kampanyalarına destekleyici olarak kullanıldığında etkin sonuçları daha fazla olur. Kullanım pratikleri açısından radyo oldukça geniş bir sosyo ekonomik kitleyi kapsayabilir. Düşük maliyetleri ile birleştiğinde bu ulaşılabilecek hedef kitle açısından radyonun tercih edilirliğini arttırır. Özellikle yerel bazlı reklam çalışmalarında bölgesel ve yerel radyoların diğer mecralara oranla etkisi genellikle daha yüksektir.Radyo Reklamlarının Yararları Nelerdir?
Dinleyenler pek sevmeselerde tüm medya organları için olmazsa olmazdır Reklamlar. Reklamdaki mesajınızı etkili bir biçimde sunabilmek markanız ve sizin için önemliyse, My Produksiyon, reklam verenler ve radyolar için kaliteli reklam seslendirmesi ve produksiyon altyapısını hazırlayak hedefi tam isabetle vurmanızı sağlıyor. Radyo reklamları, kurum ve kuruluşların hedef kitleleri olan tüketicilerine ulaşmak için kullandıkları en etkili araçların başında gelmektedir. Reklam, şirketlerin, kurum ve kuruluşların, organizasyonların vb. imajlarını yansıtan bir aynadır. Aynı zamanda tüketicilerin hafızalarında her zaman daha güncel kalmalarını sağlayan bir olgudur. Reklamlar, türü, amacı ve uygulama alanı bakımından çok çeşitlilik göstermektedir. RADYO ARACILIĞI İLE YAPILAN REKLAMLARIN YARARLARI: 1.Yaygın ve etkili bir medya organıdır. 2.İletileri en hızlı biçimde gönderir. 3.İletilerin gönderilmesi çok kolaydır. 4.İstendiğinde iletilerde en seri biçimde değişiklikler yapılabilir. 5.Radyo dinleyen kitle kabaca tahmin edilebilir. 6.Kişi başına düşen maliyeti düşüktür.Radyo Tarihi Hakkında Bilgiler
Radyo tekniğinin birçok önemli ismi var. İtalyanlar, İngilizler, tabii Amerikalılar ile Ruslar, radyo tekniğini kendilerinin bulduğunu ileri sürüyorlar. Bazı Amerikalılar, Edison'un ilk diyodu geliştirdiğini, diyodsuz da radyo düşünülemeyeceğini anımsatıyorlar. Ancak, yüksek frekans alternatörü denilen buluşu yapan ve 46 yıl boyunca General Electric Şirketi'nde çalışan Ernst Alexanderson'un adından da sözediliyor. 1904 yılında işe girişen Alexanderson, 1906 yılında Amerika'da ilk deney niteliğindeki radyo yayınını mümkün kılan kişi olmuştu. Amerika'da resmen radyo yayınları, 1921 yılında başlamıştır. Rusya'da ise Aleksander Stepanoviç Popof, radyonun babası sayılır. Hatta Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin 1963 yılında hazırladığı bir raporda bile, 1859'la 1906 yılları arasında yaşamış olan bu Rus profesörün adı geçer. Marconi ile Popof'un 1895 yılında hemen hemen aynı sıralarda radyo yayınları yapma tekniğini bulduğu anlaşılıyor. Ancak Guglielmo Marconi, iyi bir tüccar olduğundan hemen buluşunu bütün dünyayı gezerek duyurmayı başaran kişi olmuş. Aslında Popof, kötü hava koşullarını ve yıldırımları önceden haber alabilmek için bir yenilik düşünmüştü. Havadaki statik ya da atmosferik elektrik derecesini ölçmeyi akıl etmiş ve bu arada radyoyu geliştirmişti. Orta ya da uzun dalga istasyonlarını dinleyenler, yaklaşmakta olan kötü hava koşullarının, radyoların aldığı parazitlerle çok önceleri farkedildiğine tanık olmuşlardır. Savaş gemilerindeki haberleşme haklarıyla ilgili olarak yıllar yılı Marconi'yle patent davaları sürdüren ve bu nedenle radyoculuğun tekniğini en iyi incelemiş olan Amerikan Deniz Kuvvetleri, Popof'un Marconi'ye göre daha iyi bilim adamı olduğunu kaydediyor. Rusya'nın deniz kuvvetleri hesabına çalışan Popof, İngiliz James Clerk Maxwell ve Alman Heinrich Hertz'in buluşlarını değerlendirerek radyo yayın ve alıcı tekniğini geliştirmiş ve hatta 1900 yılında Paris'teki Dünya Fuarı'nda büyük altın madalyayı almıştı.Radyo TV Reklam Seslendirmeleri Nasıl Başarıya Ulaşır?
Hem televizyon, sinema reklam filmlerinde hem de radyo reklamlarında seslendirme yapılmaktadır. Reklam filmlerinin seslendirilmesinde, kimi zaman ünlü simaların sesleri, kimi zaman ünlü sesler, kimi zaman da normal insanların veya reklam filminde rol alan oyuncuların kendi sesleri kullanılmaktadır. Reklam filmlerinde seslendirme eskisinden çok daha modern koşullarda yapılmaktadır. Reklam filminin çekimlerinde rol alan oyuncuların sesleri yerine, başka kişilerin sesleri kullanılacaksa, film çekimleri bittikten sonra, “Cast Hizmeti” adı altında yapılan çalışmalar esnasında, karşılıklı diyaloglar olsa bile, kişiler, seslendirecekleri diyalogları teker teker seslendirmektedir. Daha sonra bunlar stüdyo ortamında birbirinin üzerine getirilmekte ve birleştirilmektedir. Ama günümüzde, genellikle reklam seslendirmeleri, oyuncuların kendi sesleriyle yapılmaktadır. Çok nadir olarak bir kişinin veya ünlünün kendisi reklam filminde oynayıp, başka biri tarafından seslendirilmektedir. Radyo TV Reklam Seslendirmeleri Nasıl Başarıya Ulaşır? Seslendirme konusu, sadece televizyon ve sinema reklam filmlerinde yapılmamaktadır. Radyo reklam seslendirme konusu, daha çok önemli olmaktadır. Çünkü, radyo reklamlarında görüntü yoktur. Görsel herhangi bir unsurun olmadığı radyolar için sesler, çok önemli bir noktada durmakta ve reklam tasarımlarının etki gücünü oluşturan unsur olmaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi, televizyon ve sinema reklamlarında ise, oyuncular kendi seslerini kullanmaktadır. Burada, oyuncuların seslerini kullanma biçimleri, istenilen duygu ve düşünceyi verebilme özellikleri öne çıkmaktadır. Sesler, insanların düşüncelerini belirleyen unsurlardır. İnsanın duygu dünyasına hitap eder. Tonlamalarıyla, seslerin renkleriyle, tınısıyla insanların düşüncelerini yönlendirir, onların çeşitli duygu durumlarını yaşamalarını ve insanların reklamdaki marka, ürün ve hizmetle organik bağ kurmalarını sağlarlar. Reklam seslendirmelerinde oyuncular, sevinç, üzüntü, güven, rahatlık, memnuniyet, güç, kalite v.b. düşüncelerin oluşturulması için, seslerini ona göre kullanmaktadırlar. Oyuncular seslerini, bu düşüncelerin oluşturulması için kullanırken, inandırıcı bir şekilde kullanmakta ve insanların aynı duygu veya hissi yaşamalarına olanak tanımaktadır. Televizyon reklam filmlerindeki sesler, reklamın izlenme oranını düşürebilmekte veya yükseltebilmektedir. Reklam tasarımı ne kadar iyi yapılmış olursa olsun, reklamın teması, reklamda kullanılan malzeme, araç ve gereçlerin önemi bir yana ki bunların en iyi şekilde, reklam tasarımına uygun seçilmiş olduklarını varsaysak bile, seslerin aynı özenle, aynı etki gücüyle seçilmemesi insanların reklamı izlemelerini engelleyebilmektedir. Reklam seslendirmeleri, reklamı izlettirir veya reklamın izlenmemesine neden olur. Rahatsız edici, yanlış tonlamaların yapıldığı reklam filmi, tüketicilerin onu ciddiye almamalarına, güven duymamalarına neden olmaktadır.Radyolara Reklam Vermenin Yararları Nelerdir?
Radyolar, televizyonlardan farklı özelliklere sahiptir. Bunlar televizyona göre çeşitli dezavantajlara sahiptir. Görsel ve zihinsel etkileşim özellikleri yoktur. Radyolar ise tamamen işitseldir. Televizyon yaygınlaşmaya başlamadan önce, radyolara reklam veriliyor ve daha geniş halk kitlesine hitap ediyordu. Fakat günümüzde hem televizyon kanallarının artması, her ihtiyaca cevap veren yayınların günün her saatinde izlenebilmesiyle, bu araçların ulaşabildiği halk kitlesi azalmıştır. Dolayısıyla bu radyolara reklam verilince, etki gücü az olmaya başlamıştır. Sadece televizyonun olması değildir bu mecranın etki gücünü azaltan, günümüzde internet artık her kesimden insanın evine kadar girmiştir. Neredeyse günlük işlerin hepsi internet üzerinden yapılabilmektedir. Bu da bu mecranın gücünü azaltan nedenlerin başında gelmektedir. Bu araçların işitsel olması, diğer kulvarlarda yapılan tanıtım konseptlerinden farklı tasarımlanmasını da beraberinde getirmiştir. Örneğin bir billboard tasarımı, bir afiş, bir televizyon, bir Outdoor tv v.b. tanıtımları daha farklı ve ciddi konsept çalışmalarını gerektirirken, radyolara reklam daha basit olarak tasarlanır. İşitsel de olsa, bazı firmaların çalışmaları yapılırken, tiyatral konseptlerin hazırlandığı olabilmektedir. Radyolara reklam maliyeti, diğer araçlara göre, pek çok firma için daha uygundur. Büyük, orta, küçük ölçekli firmalar tarafından kullanılabilmektedir. Bu tip tasarımlar genellikle ürünün net özelliklerini, maliyetini, nereden ve nasıl satın alınabileceğini belirterek, firmanın adres ve telefonlarını vermekle yetinmektedir. Yukarıda saydığımız tüm dezavantajlarına rağmen gene de radyo tanıtımlarının etki ettiği hedef kitlesi bulunmaktadır. Diğer kitle iletişim araçlarının bulunması ve toplum üzerinde bu derece etki etmesi, buradaki tasarımların aslında daha dikkatli, çarpıcı, basit, etkileyici tasarlanması gerektiği fikrini vermektedir bize. Bir kere burada kullanılan oyuncuların veya spikerlerin ses tonun özellikleri önem kazanmaktadır. Bir kişinin, tasarımı oynarken hangi sözcüklere, ne tip bir vurgu yapacağı, tanıtımı dinlenir hale getirmek için, ne tür bir yol izleyeceği önem kazanmaktadır. Radyolara reklam verildiğinde, en çok nerelerde, kimler tarafından dinlenmekte noktasında; toplu taşım araçları, uzun yol toplu taşım araçlarında, evlerde dinlenmektedir. Tabi bunları sayarken elbette ki popüler programlar her yerde dinlenmektedir. Bu durumlarda araya girilen kuşaklar, daha çok kişiye hitap etmektedir. Günümüzde, radyo reklam ve radyo tanıtımlarının en etkili oldukları bölgeler açısından değerlendirdiğimizde ise; kırsal kesimlerde (yani ilçelerde, köylerde, kasabalarda) dinlendiklerini, büyük şehirlerde ise radyodan çok televizyonun ve diğer araçların daha etkili olduklarını söyleyebiliriz. internet ise hemen her yerde her eve girmiş durumdadır. Radyo istasyonları internet üzerinden, online olarak ta yayın yapabilmekte ve oradan da dinlenmektedir. Bu araçların etki gücünün büyük şehirlere nazaran kırsal kesimlerde daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.Rakiplerin Reklam Sloganları İle Reklam Nasıl Yapılır?
Firmalar tanıtımla, ürün ve hizmetlerini tüketicilerin zihnine yerleştirirken, belirli bir slogan kullanmaktadır. Örneğin; Nokia tanıtımları “connecting people” insanları birbirine bağlayan anlamına gelen, hem duygusal hem de günümüzün gereksinimleri üzerine çeşitli çağrışımlar yapan sloganıyla, markasını, tüketicilerin zihnine yerleştirmiştir. Eğer Nokia gibi, dünyaca bilinen bir markayla rekabet hali söz konusuysa, firma, reklam sloganlarında mutlaka Nokia’yı tüketicinin zihnine yeniden yerleştirme seçeneğini düşünmelidir. X firmasının, Nokia ile rekabet etmek üzere piyasaya çıktığını düşünelim. X firmasının ürünleri de Nokia markası gibi dünya pazarlarına sunulan, ürün ve hizmet özelliklerinin benzerliğinin birebir veya yakın olduğunu varsayalım. X markası, tüketicinin dikkatini çekmek istiyorsa, tanıtımlarında mutlaka Nokia markasına atıfta bulunmalıdır. Şöyle yapılabilir. “insanları birbirine bağlayan ürünleri denediniz, şimdi de insanları daha ucuz bir fiyatla birbirine bağlayanı deneyiniz” şekline benzer bir mesaj, rakip firmayı tüketicinin zihnine yeniden yerleştirecektir. En azından tüketici şu ayırımı yapabilecektir. Nokia firmasının ürünleri, insanları birbirine bağlıyor, ama sadece bağlıyor. X firmasının ürünleri hem aynı görevi görüyor hem de daha uygun fiyatlarla bunu yapabiliyor. Eğer X firması, Nokia gibi herkes tarafından bilinen bir marka değilse, Nokia’nın kullanmakta olduğu reklam sloganları, tüketicinin zihnine yerleşmiş olduğu için, X firmasının kullanacağı yeniden yerleştirme sloganıyla birlikte, hem X firmasının sloganı akılda kalacak hem de Nokia’nın bilinirliği, X firmasının hatırlanmasına yardımcı olacaktır. Yani Nokia gibi bir marka, etkili bir şekilde tüketicinin zihnine yeniden ama biraz daha geri planda yerleştirilmiş olacaktır. Tanıtım, firmaların ürün ve hizmetlerini, tüketicinin zihnine yerleştirme açısından çok önemli etkileri yaratacaktır. Eğer karşı firmanın, kullanmakta olduğu reklam sloganları, işaretler, ibareler, tüketicilerine verdiği mesajlar, anlatımlar, göstergeler ciddi ve ayrıntılı bir şekilde incelenirse mutlaka yukarıdakine benzer, kullanılabilecek bir unsur bulunabilecektir. Tanıtımla rakibi yeniden yerleştirme, sadece kullanılabilecek reklam sloganlarına alternatif sunarak yapılmayabilir. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi, pek çok unsuru kullanmak suretiyle yeniden yerleştirme yöntemleri geliştirilebilir. Fakat bunların en önemlisi, bilinen, tanınan markayı çağrıştıran mesajı hatırlatarak, ona alternatif veya onunla birlikte sunacağınız hizmetin geçerliliği olmaktadır. Bu tip mesajlar, büyük bir markaya cephe alacak kadar, ürün ve hizmetlerine güvenen bir firma imajı hissini uyandırırken, aynı zamanda daha uygun bir teklif ve akılda kalacak bir unsur tüketicilere iletilmektedirReklam Filmi Gerçek Olayları Konu Ederse Ne Olur?
Bir hareket, olay, davranış gerçekten yaşanmış olduğunda, ne kadar ilgimizi çekiyor öyle değil mi? Merakla izlemeye, anlamaya çalışıyoruz. İlgileniyoruz, yorum yapıyoruz, komikse gülüyoruz, dramatikse üzülüyor kimi zaman eleştiriyoruz. Reklam sektörü, insanların bu yönünü yeni yeni keşfetmeye başladı. Bu yön henüz çok az kullanılıyor. Konu, gerçekte yaşanmış olunca, bunun tasarımını yapmak ya da senaryosunu yapmak zorlaşıyor. Bazı dönemlerde bir gazete yazısında, bazı dönemlerde televizyon haber bültenlerinde veya internette, herhangi bir yerdeki billboardla ilgili, bir gazete reklamıyla ilgili, ilginç, insanları şaşırtan reklam haberlerini okuyor veya izliyoruz. Dikkat ettiniz mi? haberi yapılan, sıra dışı reklamların çoğunda gerçek yaşam var. Örneğin, geçtiğimiz aylarda, başka bir ülkede bir billboard tasarlanmıştı. Billboard, mangal kokuyordu ve bu durum, insanların ilgisini çekiyor, kokunun nereden geldiğini anlamaya çalışıyorlardı. Kokunun kaynağını anlayınca, tasarımı inceliyor, yapan firmanın adını ve sattığı ürünü unutmuyorlardı. Yine aynı şekilde, yılbaşında aşk acısı çeken birinin, yine bir firmanın billboard’una el yazısıyla sevgilisine hitaben yazdığı mektubun ortaya çıkardığı ilgi. Televizyonların, İstanbul’da bazı marka mağazalarının açılışlarında yaşanan izdihamları anlatan haberlere gösterilen yoğun ilgi, yorumlar, eleştiriler. Yine yurtdışında, bir ulusal gazetenin reklam sayfalarına konuşma bandı ekleyerek, insanları şok etmesi. Bunun dünya basını tarafından bu kadar çok konuşulması, yazılması. Aslında konu çok basit gibi duruyor değil mi? Bütün bu örneklerde reklamlar, insanların yaşamlarının içerisinde, onların birebir yaşadıkları, bildikleri, deneyimlerine ekledikleri olayları konu almış. Yukarda aşk acısı çeken şahsın dışındaki reklam örneklerinin hepsi elbette tasarlanıyor. Yani reklamcılar, yaratıcı fikirlerini tasarlıyor ve uygulanmasını sağlıyorlar. Üretilen yaratıcı düşünceler, gerçek yaşamdan ve insanlardan bağımsız olmuyor. Diğer bir ifadeyle, televizyon reklam filmlerinde izlediğimiz, temalı, kurgulu yapımlar gibi değiller. Bir yönüyle, tasarımın içerisine insanları da dahil ediyor ve reklamın gerçek bir yaşam kesiti olmasını sağlıyorlar. Belki de, marka bilinirliğini arttırmanın çok zor olduğu şu günlerde, yapılması gereken en doğru yol budur!?. Son günlerde, Aygaz markasının çekmiş olduğu “Tüpler Uzayda” reklam filmini de bunların arasına ekleyebiliriz aslında. Tabi, böyle söyleyince, insan, gerçek yaşamla ne alakası var, uzayda çekilmiş, insanların da fiziksel olarak hiçbir katkıları yok diye düşünüyor değil mi? Kullanılan ifadelere dikkat edin, gerçek yaşamda kullanılan esprilerin, dilin, algılayışın aynısı. Kamyon şoförü, kurgusal konuşturulmuyor. Gerçekte aynı meslek mensupları gibi konuşuyor. Astronotlar keza aynı, yapılan espriler yerel ve bildik. Cips reklamlarında kullanılan, “yiyin gari” mesajını ileten köylü kadın oyuncu bile, kurgusal olduğunu hissettiriyor ama Aygaz reklamının diyalogları, bunları hissettirmiyor. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, belki de tasarımını, kurgusunu yapacağımız, senaryosunu yazacağımız reklamları düşünürken, artık gerçek yaşamla veya insanla ilişkilendirmemiz, mümkün olduğunca onları kurgunun içerisine dahil etmemiz bizi amaçlarımıza ulaştıracaktırReklam Filmi Nedir? Nasıl Hazırlanır?
Reklam filmleri, bilindiği üzere, televizyon kanalları, sinema ve internet mecraları için çekilmektedir. Bunların en yaygın izlenenleri, televizyon tanıtım filmleridir. Televizyon mecrası için çekilen filmler; karşılıklı diyalogların gerçekleştiği reklam filmleri, animasyon filmleri, cıngıllar, sadece görüntü ve yazılardan oluşan reklam filmleri, spotlar, oyuncularla birlikte eşyaların animasyonuyla oluşturulan reklam filmleri ve bu şekilde birbirinden farklı tasarım yapısı ve teması olan onlarca tür filmler olmaktadır. Günümüzde en çok televizyonlarda yayınlandıklarında, en çok izleyiciye sahip olmaktadır. İnsanlar, günlerinin yoğunluğuna bağlı olarak, her gün, en az birkaç saatlerini televizyonların başında geçirmektedirler. Burada sözünü ettiğimiz insanlar, genellikle çalışan kişiler olmaktadır. Çocuklar, sabah saatlerinde ve akşam saatlerinde, televizyon kanalarının kendilerine uygun yayın yapanlarını izlemektedir. Ev hanımları, özellikle gündüz saatlerinde, televizyonlarını sürekli açık tutmaktadır. Dolayısıyla televizyon tanıtımları hemen her kesim tarafından, farklı saatlerde, ama mutlakta izlenmektedir. Reklam film prodüksiyon, genellikle ajanslar tarafından tasarlanmaktadır. Firmanın amaçları ve ihtiyaçları doğrultusunda, ajanslar, yapım firmasıyla birlikte, oyuncu ve tanıtım ajansından destek alarak, filmleri hazırlamaktadırlar. Filmlerin, metin yazarlığını, ajanslarında çalışan, metin yazarları, sanat yönetmenleri ve film yapımcıları yapmaktadır. Kimi zaman ortaklaşa, kimi zaman metin yazarı veya sanat yönetmeni tarafından yazılmaktadır. Metnin yazılmasından sonra, senaristler, onu senaryo haline getirmektedir. Filmin çekimlerini, yapım yani prodüksiyon firması yapmaktadır. Oyuncu ve tanıtım ajansı da, filmde kullanılmak istenilen ünlüleri, tiyatro oyuncularını, sinema sanatçılarını, dansçıları, mankenleri, normal ve belirli bir özelliğe sahip olan insanları temin etmekte ve kullandırmaktadır. Aynı ajans, filmde kullanılması istenilen araç ve gereçleri temin etmekte ve kullandırmaktadır. Bunlar aynı zamanda sinemalarda da yayınlanmaktadır. Vizyonda olan filmler başlamadan önce, belirlenmiş sürelerde yayınlanıyorlar. Aynı şekilde, internet mecrasında da, filmler yayınlanmakta ve kullanıcıların beğenisine sunulmaktadır. Günümüzde, bu amaçla yapılmış videolar gündemde dolaşmaktadır. Bilindiği gibi filmlerin çekimleri bittikten sonra, post prodüksiyon çalışmalarında, tanıtımın farklı mecralarda gösterilebilmesi için, cd’leri, video’ları ve internette gösterilebilmesi için gerekli, bütün formatları hazırlanmaktadır. Tanıtım videoları şekline getirildikten sonra, bu videolar hem ilgili firmaların resmi web sitelerinde hem de kişiden kişiye dağılmasını sağlayarak ta yayınlanmaktadır. Tanıtım filmlerinin eğlenceli olması, içeriğinde toplum tarafından sevilen ünlülerin kullanılması, tüketicilerin isteklerini hedef almaları izlenmelerini sağlamaktadır. Hemen bütün mecralardan, tanıtım filmleri izlenmektedir. Ayrıca her geçen gün, tanıtım filmlerinde kullanılan teknoloji geliştirilmekte ve yeni unsurlarla tüketicilerin dikkatlerini çekmektedir.Reklam Filminde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Öncelikle reklam filmi hazırlamadan önce, hedef kitle ve özellikleri araştırılmaktadır. Hedef kitle özellikleri, firmanın üretmiş olduğu ve pazara sunacağı ürün veya hizmetin niteliği ve sektörü çerçevesinde analiz edilmektedir. Öncelikle, hedeflediği kitlenin ortaya çıkan özelliklerini hesaba katmak durumundadır. Hedef kitlenin özelliklerinde neler ortaya çıkmıştır; özlemleri, beklentileri, girdikleri sosyal çevrenin özellikleri, bilinç düzeyleri, arayışları, açıkları, ihtiyaçları, istedikleri, mutluluk şablonları v.b. unsurlar olabilir. Reklam filminin sloganları belirlenirken, bu özelliklerden en çok öne çıkan unsur tespit edilir ve bu unsuru çağrıştıracak, onlara özlemlerini sunacak, beklentilerini karşılayacağını düşünmelerini sağlayacak şekilde üretilmektedir. Bunun dışında gene hedef kitlenin ortaya çıkarılmış özelliklerine bağlı olarak, televizyonlarını veya filmi izleyecekleri mecrayı, ne zaman izledikleri, ne kadar süreyle izledikleri tespit edilmektedir. Ona göre reklam filminin süresi belirlenmektedir. Onları sıkmayacak süre, izlemekten kendilerini alıkoyamayacakları konularla işlenmekte ve sunulmaktadır. Filmin çekim alanları, hedef kitlenin beğendiği, oralarda olmaktan mutlu olabilecekleri, özlemlerinde olan yerler arasından seçilmektedir. Bununla birlikte aynı seçim kriterleri, kullanılan oyuncular için de geçerlidir. Hedef kitlenin en sevdiği, onun gibi olmak istediği, onun gibi giyinmek istediği, onun tarafından beğenilebilecek unsurlarla belirleniyor. Gene hedef kitlenin bilgi birikimi, bilinç düzeyi, statüsüne bağlı olarak, yukarıda da araştırılıp tespit edilmiş, sosyal çevreleri, onların müzik seçimleri, yaşama bakış açıları bağlamında, onların sevebileceği, akıllarında kalabilecek müzik seçilmekte veya üretilmektedir. Bütün bu süreçler yani slogan, müzik, oyuncu, çekim alanı, kullanılan malzemeler v.b. unsurların hepsi, birbiriyle ilişkili ve bütünün parçalarından oluşmaktadır. Bu bütün, ilk etapta, hedef kitlenin özellikleri gibi görünmektedir. Fakat kampanya hazırlanırken, yani reklam filminin tasarlanması aşamasında, ortaya çıkmış olan bu bütünün her bir parçası, firmayla, markasıyla, üretmiş olduğu ürün veya hizmetleriyle, onun özellikleriyle ilişkilendirilir. Bu noktada kullanılan renkler, müzikler, sloganlar, yüzler, oyuncuların giyimleri, filmde göründükleri yerlerde bulunan eşya, araç-gereç aynı hedefe vurgu yapar. Yani marka, ürün veya hizmet, hedef kitlenin bir parçası, onların istedikleri, arzuladıklarıymış gibi aktarılır. Burada önemli olan bir nokta da filmin süresinin sadece hedef kitlesine bağlı olmadığıdır. Firmanın bu filme ayırdığı bütçe de önemli bir rol oynar. Tasarımcılar, yönetmenler, reklam metin yazarları, filmin süresini belirlerken, buna göre strateji çizer. Ama bütçe ne kadar yüksek olursa olsun, hedef kitlesini sıkacak kadar uzun bir filmi tercih etmezler. Bir reklam filminde, her mimik hareketi, oyuncunun üzerindeki her unsur, saç biçiminden ayakkabısına kadar kare kare bilinçli olarak kullanılmakta ve bir şeylerle ilişkilendirilmektedir. Son zamanlarda, pazarlarda rekabetin kızışmaya başlaması, ürün ve hizmetlerin gittikçe çeşitlenmesi, tüketicilerin bilinçlenmesiyle, pazarlama ve reklam anlayışı, marka haline gelebilmek için, tüketiciler ile ürün, hizmet, marka arasında duygusal bağları oluşturmaya özen göstermeye başlamıştır. Bunlar, sevinç, huzur, rahat yaşamın verdiği ego, beğenilme, kabul görme, aşk, cinsellik, güç, iktidar v.b. olmaktadır. Bunlar marka, ürün, hizmete yüklenerek sunulmaktadırReklam Gibi Olmayan Reklam Nedir?
Son zamanlarda, ülkemizde reklamcılık sektörünün gelişimi, iyice hız kazanmaya başladı. İlerliyor, gelişiyor, daha farklı teknikler kullanmaya başlıyor. Söz konusu hangi mecra olursa olsun, tasarımlar yaratıcılık içermeye başlıyor. Yaratıcılık, bir nebze reklamı ileri bir adıma taşıyabiliyorsa, çok önemli hale geliyor. Bugüne kadar ülkemizde, bütün mecralara ilişkin yapılan tasarımlarda, bir çalışmanın reklam olup olmadığı net bir şekilde anlaşılabiliyordu. Batıda ise, reklamların hepsi bu şekilde net değildi. Benzetmelerle, çeşitli metaforlarla yapılanlar, bizden çok daha fazlaydı. Bilindiği gibi metafor sözcüğü iki anlama geliyor. Bunlardan birincisi, bilinmesi istenilen düşüncenin benzetmelerle, kıyaslamalarla anlatılmasıdır. Edebiyattaki eğretileme ve mecaz tanımları, bu sözcüğün anlamını karşılıyor. Bir diğer anlamı ise, bir şeyin anlatılarak anlaşılması değil de yaşayarak veya yaşatılarak anlaşılmasını sağlamaktır. Hatta bu ikinci anlamla ilgili olarak, Napolyon, Milton Erikson, Nasreddin Hoca ile ilgili pek çok metafor bilinir. Bunlar dilden dile aktarılır. Bunların bir tanesinin örneğinde öykü şöyledir; Napolyon düşmanlardan kaçarken, yakındaki bakkala sığınır ve bakkala “beni sakla” diye emreder. Bakkal dediğini yapar ve onu saklar. Düşmanları gelip sorduğunda da “şu tarafa gitti” diye kandırır. Bir süre sonra, kendi muhafızları gelir ve bakkal, hayatta bir kez karşılaştığı Napolyon’a sorar; “ affedersiniz efendim, ölüme öylesine yakın olmak nasıl bir his acaba?”. Napolyon sinirlenir ve “sen kimsin ki benimle alay eder gibi konuşabiliyorsun?” Diye haykırır. Muhafızlarına, adamı kurşuna dizmelerini söyler. Muhafızlar, bakkalın gözlerini bağlar ve karşısına dizilirler. Mermiler sürülür ve ateş emri beklenmeye başlanır. Bakkal “ah ben niye sordum ki? Öleceğim şimdi” diye düşündüğü sırada, arkasından bir el uzanır ve bağı açar. Tabi, karşısında Napolyon duruyordur ve cevabını verir; “işte böyle bir his”. Reklamcılık sektörü de en etkili öğrenme biçiminin yaşayarak öğrenme olduğunu keşfetmiş ve çalışmalarında, bu tip tasarımlara daha çok ağırlık vermeye başlamış durumda. Özellikle dünya çapında yapılan reklam yarışmalarında ki bunlardan biri de Cannes oluyor. Bu tip tasarımların öne çıkmış olduğunu görebiliriz. Markalar, benzetmelerle, kıyaslamalarla, yaşatarak öğretmeye hazırlanıyor. Böylece markalar, daha etkili biçimde zihinlere yerleşecek ve oradan silinmesi zor olacak. Reklam ajansları, markalar için metaforlar hazırlamaya başlayarak, tüketicileri, bu metaforların içerisine çekecek gibi görünüyor. Yaşayarak marka değerleri bilinecek, ürün ve hizmet özellikleri öğretilecek. Tüketiciler de birbirinden farklı, benzersiz deneyimlerin tadını çıkaracak, tercihlerini çok iyi bildikleri ürün ve hizmetlerden yana kullanmaya başlayacaklar. Diğer yandan reklamlar, tüketicinin farkında olmadan, benzer ürün ve hizmetleri birbiriyle kıyaslamasını sağlayacak ve daha çok farkındalık yaratacak. Belki birçok çalışmanın reklam olup olmadığının anlaşılması, tüketici için zorlaşacak. Zihinler istenildiği yönde çalışacak ama kişinin kendisi, bunun çok ta bilincinde olmayabilecek. Fakat zamanla, her şey onun için daha görünür hale gelecektir. Zihinler de gelişecek ve bu konu, yaşamın diğer alanlarına fayda sağlamaya başlayabilecektirReklam Hazırlamanın Kuralları Nelerdir?
Bazen insan, reklamın bir bilim dalı olmasını istiyor. Fakat ne yazık ki bu çok zor bir durum, çünkü reklamın sınırları belli değildir. Her geçen gün değişmekte, farklı özellikler göstermektedir. İncelik gerektiren, güncel olanı kullanmak durumunda olan, diğer bir ifadeyle taze kanla beslenmesi gereken bir alan. Geçen sene, reklamda kullanılan bir unsur, insanları en üst düzeyde etkilerken, bu sene onları etkilememektedir. Aslında bu daha çok, tüketicinin gün geçtikçe değişen beklentileri, istekleriyle ilgilidir. Ama sebep ne olursa olsun, reklamı tanımlamak, yapabileceklerini ve yapamayacaklarını belirlemek, şu konu onun ilgi alanına girer, şu konu girmez diye bir durum da yoktur. Her şey reklamın ilgi alanına girer. Her şey olabilir ama hiçbir şey olmayabilir de. Her şeyi kullanabilir. Reklam için denilebilecek şeyler; yaratıcı, özgün, trend, dikkat çekici, çarpıcı olmak durumunda olduğudur. Bu yüzden reklam hiçbir zaman bir bilim dalı olamaz. İnsanların dikkatini çekmek, onları etkilemek, onları ikna etmek, onların istenilen davranışları yerine getirmelerini sağlamak reklamın amaçlarından birkaç tanesidir. Ama bunlar bile yeterince formüle edilememiştir. Bunların bile sınırları belli değildir. Tüketicilerin yapısal özellikleri, düşünceleri, beklentileri, istekleri her geçen gün değişiyor. Aslında tüketicilerin bu sürekli değişen durumlarını belirleyen en önemli etkenlerden bir reklamdır. Reklam bir taraftan tüketicilerin sürekli değişmesini sağlarken bir taraftan onların, bu değişimi büyük bir özenle takip etmek zorundadır. Çünkü daha sonra onlara seslendiğinde, onların dilini kullanması gerekecektir. Onların beğenilerine, isteklerine hitap edecektir. Bu yüzden tüketicileri sürekli takip etmek, onlara sorular sormak, onların zevklerini, özentilerini, beklentilerini öğrenmek ve bunların gidişatını takip edip strateji belirlemek gerekecektir. Üstelik tüketicilerin karanlık yönünü de tahmin ederek hareket etmelidir. Tüketicilerin karanlık yönü, reklamın gerek reklam analizleriyle gerekse diğer araştırmalar veya uygulanan reklam kampanyalarına gösterdikleri tepkilerin ölçülmesiyle ortaya çıkaramadığı özellikleridir. Bilindiği gibi tüketicilere yönelik tasarlanıp yayınlanan reklamların, tüketicilerin üzerinde ki etkisi tam olarak çözülebilmiş değildir. Hala pek çok araştırmacı, reklamlarda kullanılan araç, gerecin, göstergelerin, simgelerin nasıl yorumladığının net olarak tespit edilemediğinde bahsetmektedir. Bu durumu da tüketicilerin reklamları izlerken, dört duvar arasında seyretmesi sonucu tepkilerinin analiz edilememesine bağlamaktadır. Ama şöyle de bir gerçek bulunmaktadır. Tüketicilerin reklamları izlerken, tepkilerinin analiz edilebilmesi halinde bile, sonuçta bilincin üzerinde oluşan etkiyle, görüntüye gelen tepki arasında uyum olmayabilmektedir. Bazen tüketici algıladıklarını hepsini kendisi bile bilince çıkaramamış olabilmektedir. Yani ortaya çıkan tüketici tepkilerini şimdilik tam olarak analiz edilebilme şansına sahip değiliz. İşte bu tüketicinin karanlık kalan yönüdür. Bu bilinemediği için, reklam her zaman bu tepkileri en yüksek olasılıklarla hesaplayarak hareket etmek zorunda kalacaktır. Ayrıca hiçbir reklamın belirlenmiş, sınırları olan bir tanımı yapılamayacaktır.Reklam Jingle (Cıngıl) Hazırlamada Püf Noktaları Nelerdir?
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam cıngılları da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle Seslendirme, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam ajansları ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamlarında görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır. Detaylı Bilgi İçin: https://www.myproduksiyon.com/seslendirme-hizmetleri/jingle-seslendirme/Reklam Jingle Nasıl Hazırlanır?
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam cıngılları da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam ajansları ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamlarında görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır.Reklam Jingle Nedir? Nasıl Hazırlanır?
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Reklam, hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam jingle (cıngılları) da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Cıngıl yani Jingle, bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam seslendirme ajansı ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıllarında müzik, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamları görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır.Reklam Kampanyasında Nerelere Reklam Vermeliyiz?
Birçok firma, reklam vermek istediği zaman, nerelere verebileceğini bilememektedir. Daha doğrusu özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin çoğu, böyle bir karar vermek istedikleri zaman, bu işin uzmanlarından yardım almadan, kendi birimleri bünyesinde karar vermeye çalışmaktadırlar. Çok az kuruluş, bu işin uzmanlarına gitmektedir. Bu durum, daha çok reklamcılık alanında danışmanlık yapan ajansların, bunu, ücrete tabi tutmasından ve firmanın bu ücreti boşa ödenmiş para olarak görmesinden kaynaklanıyor. İşletmelerin veya firmaların reklamın katkılarını, onların Pazar paylarına olan etkisini bilememesi, zaman kaybetmelerine neden olurken, kendi birimleri bünyesinde böylesi can alıcı bir kararı vermeye çalışmaları, seçecekleri reklamcılık mecranın yanlış olma ihtimalinin yüksek olmasını da beraberinde getiriyor. Firmalar, seçmeleri gereken mecraları, daha doğru bir ifadeyle, bu işe ayırabilecekleri bütçe çerçevesinde yapabilecekleri tanıtım stratejisini bu işin uzmanlarına yaptırmalıdır. Kuruluşlar bu tip davranışları gösterirlerken genellikle, satış ve pazarlama konusunda uzman olduklarını, tüketicilere ulaşma ve onların davranışlarını etkileme noktasında, hiçbir uzmanın kendilerinden daha iyi olduğunu kabul etmemelerinden kaynaklanmaktadır. Onlar, pazarlama, satış, gibi alanları reklamla karıştırıyorlar. Bu sektör onlardan farklı bilgileri, birikimleri, uzmanlıkları gerektirmektedir. Bir pazarlama uzmanı ne kadar iyi olursa olsun, bir reklamcı gibi değerlendirilemez. Etkileyebilir, müşteri ile kurulabilecek iletişim kanallarını seçebilir, faaliyet gösterebileceği pazarı, hedef kitlesini seçebilir. Ama kesinlikle, kitle iletişim araçlarından, açık hava araçlarından ve reklamın diğer mecralarından nasıl seslenmesi gerektiğini, hangi göstergelerle hareket etmesi gerektiğini bilemez. Bunları, bu işin uzmanları bilebilir. Bunun dışında, küçük bir bütçeyle etkili tanıtım hazırlayıp, hangi mecradan doğru tüketici kitle ile buluşturulabileceğini de saptayamaz. Bu yüzden, firmaların ayırabilecekleri, küçük bir bütçe dahi olsa, bu sektörün uzmanlarıyla birlikte ne yapabileceklerini belirlemeleri gerekiyor. Sektör uzmanları, küçük bir firmanın etkili reklamının nasıl yapılabileceğini, hangi avantajlara ve dezavantajlara sahip olabileceğini, hangi koşulları, araçları, malzemeleri v.s. kullanabileceğini seçebilecek ve onu bulunduğu yerden yukarılara taşıyabilecek bilgi ve birikime sahiptirler. Her işletmenin veya firmanın, sürekli bu konuda danıştığı bir tanıtım ajansına sahip olması gerekiyor. Bu gereklilik, günümüzde Pazar ortamından kaynaklanıyor. Rekabet ortamının gittikçe daha çok kızıştığı, ürün ve hizmetlerin çeşitlenmeye devam ettiği, tüketicilerin veya müşterilerin istek, beklentilerinin sürekli farklılık gösterdiği bir Pazar ortamında, şirketlerin kendi birimleri içerisinde tanıtım stratejileri çizmeleri onlara fayda sağlamayıp, bu alana ayırdıkları bütçenin boşa harcanma ihtimalini de yükseltmektedirReklam Kampanyasının Yararları Nelerdir?
Reklamın yararları kavramı, sadece Pazar payını büyütmek isteyen firmalar için geçerli değildir. Bu, her kesim, her yaştaki insan için de çok yararlı unsurları sağlıyor. Evet, ilk başta, firmalar için yararları çok önemlidir. Çünkü onlar, bunun sayesinde amaçlarına ulaşabiliyor. Firmaların amaçları nelerdir sorusunda verilecek yanıtların başında; Pazar paylarının büyümesi, rakip firmalarla mücadele edebilmeleri, yeni ürün ve hizmetlere talebin oluşturulması, marka bilinirliğinin artması gibi konular geliyor. Bu tip konular, firmaların en genel amaçlarını oluştururken, bugün bilinen markaların hepsi, bu sektörün yardımıyla bulundukları noktalara gelmişlerdir. Reklam, firmaların üretiminden, ürün ve hizmetlerinin bileşenlerinden, faydalarından tüketicilerin haberdar olmasını sağlıyor. Tüketicileri etkileyen bu sektör, ürün veya hizmetleri satın almalarını, sürekli kullanmalarını, yaşamlarının bir parçası haline getirmelerini sağlıyor. Firmalar, bu sektörün mecralarını kullanarak, vizyonunu, misyonunu potansiyel tüketicilerine aktarıyor ve onlarla iletişim kuruyor. Tüketicilerin yapılan tanıtımlara tepkisini, yorumlarını, geri dönüşlerini aldıklarında da karşılıklı bir diyalog kurulmuş oluyor. Firmaları, pazarla ilgili hedeflerine ulaştıran reklam, aynı zamanda tüketicileri aydınlatıyor. Piyasada var olan ürün ve hizmetleri, bunların özelliklerini, üretim yerlerini, üretim teknolojilerini, her birinin diğerinden üstünlüğünü veya zayıf kalan noktalarını anlamalarını sağlıyor. Bununla birlikte, tüketiciler kendi bütçelerine en uygun ürün veya hizmetin, hangi kuruluş tarafından, nerede satıldığını, hangi ihtiyaçlarına cevap verebileceğini anlamalarını sağlıyor. Yani insanların bilinçli birer tüketici haline gelmelerine sağlıyor. Firmalar, pazarlarda birbirleriyle rekabet edebilmek için, bu sektörü kullanıyorlar. Her biri, kendi ürün ve hizmetlerinin tüketici tarafından tercih edilmesini sağlamak için, özelliklerini öne çıkarıyor, diğer firmanın ürünlerinde olan zayıf noktalara vurgu yapıyor. Bunun karşılığında diğer firma da benzerini yapıyor. Tüketici ise, ürün ve hizmetlerin zayıf ve güçlü yönlerini görebiliyor. Bu sektör, özellikle günümüzde, firmalar için daha da önemli hale geldi. Çünkü firmaların birbirleriyle olan rekabetleri, gittikçe daha çok kızışmaya başladı. Birbirine benzer veya farklı ürün ve hizmetlerin onca çeşitliliği, gittikçe bunların çoğalması, firmaların hedeflerine ulaşmasını zorlaştırırken, tüketicilerin seçme olanaklarını arttırıyor. Kısaca reklam, firmalar ile tüketiciler arasında kurulan iletişim köprüsüdür. Birbirlerinin isteklerinden, yaptıklarından, amaçlarından haberdar olmalarını sağlıyor. Bugün firmaların hepsi tüketici odaklı üretim yapıyor. Yani tüketicilerin isteklerine, beğenilerine, arzularına hitap eden, satın almaktan mutlu olabilecekleri malları üretiyorlar. Firmaların bu yönü tercih etmelerinin nedeni de reklamdır. Yani karşılıklı kurulan iletişim köprüsünün getirdiği faydalardan biridir. Firmayı, kuruluş aşamasından dünya çapında bir marka haline gelmesini sağlayan da bu sektördür. Bugün, tanıtım yapmayan bir firmanın büyümesi çok zordur. Çünkü ne üretirse üretsin, pazarda benzerleri veya aynıları bulunmaktadır. Rekabet etmek zorundadır. Rekabet içinde tanıtım şarttır.Reklam Metinlerinin Özellikleri Nelerdir?
Reklamların, belkemiğini oluşturan reklam metinleri olmadan ürünlerin tüketicilerin dikkatini çekmesi mümkün değildir. Bu reklam metinleri ne kadar etkili yazılırsa hedef kitleyi o kadar iyi yakalar, onların dikkatini çekerek reklama konu olan mal ve hizmeti anlatmakta başarılı olurlar. Reklam kampanyalarında kullanılacak mecra sayısı çeşitli olsa da, bunların en etkilileri hala televizyon, radyo ve internettir. Bütün bu mecralar da farklı metinler isterler. Televizyonda görsel ve işitsel öğeler bir aradadır, radyo reklamlarında sadece ses unsuru vardır ve internette hedef kitlenin dikkatini mümkün olan en kısa sürede çekip onu ürün – hizmete yönlendirmek gerekir. Mecralara yönelik reklam metinleri yazmak, genel yazma tekniklerinden daha farklıdır. İyi bir metin yazmak için sadece dile hakim olmak ya da iyi yazı yazmak yeterli bir nitelik değildir. Reklam metinleri reklamın bir bütün olarak algılanması doğrultusunda görsel ya da işitsel birçok öğeyi, ürün – hizmete dair varsa marka işaretlerini ve bunun yanında ürün imajının oluşturulması için gereken teknik unsurları da ve aynı zamanda ürünlerin rakiplerinden ayrılabilmesi için gerekli olan konumlandırmayı da içerir. Reklam metinlerinde amaçlanan öncelikle tüketicilerin ilgisini çekerek onları ürün hakkında bilgilendirmek, ürüne dair bilgileri anlaşılır bir dille anlatmak ve hedeflenen bir davranışı oluşturmaktır. Dolayısıyla reklam metinleri oluşturulurken göz önünde bulundurulması gereken unsurlar vardır. Mal – hizmetlerin özellikleri, hedef kitleye dair bilgiler, kampanyanın yürütüleceği mecralar, reklamın ana mesajı, varsa kullanılacak görseller ve tüketicilerin tepkileri dikkate alınmalıdır. Nitelikli bir reklam metni üretmek için mal – hizmetin sağlayacağı avantaj ya da dezavantajların neler olduğu, reklama konu olan ürün – hizmetin nihai tüketicilerinin kimliği, ürünün üretim süreci, kalitesi, fiyatı, temin edilmesi mümkün olan yerler ve ürünün rakipleri ile farklar gibi özelliklerin bilinmesi gerekir. Oluşturulan metinlerin, en başta ilgi çekici olması, kolay anlaşılması ve reklam ile hedeflenen davranışı oluşturmak noktasında tüketiciyi harekete geçirmelidir. İyi reklam metinleri ürünlerin olumsuz yanlarını olumluya çevirerek verebilir, tüketicilerin ilgisini çekerek hedef kitle dışında da ürünü bilinir hale getirebilir ya da tüketicilerin hayal güçlerini uyandırarak onlarda ürüne dair bir satın alma potansiyeli yaratabilir. Başarılı reklam metinleri kolay anlaşılır, yalın kelimelerle kurulmuş, aktif cümlelerden oluşur, mecraya göre uzunluğu değişse de akıcı ve algılanması kolay metinlerdir. Reklam metinlerinde kullanılan kalıp ifadeler içerebilirler ancak tür olarak reklam metinleri orijinal anlatım biçimlerine açık metinlerdir. Oluşturulan metin, reklam ile oluşturulması hedeflenen davranışa uygun anahtar kelimeler içerirken, yaratıcı anlatım biçimleriyle mal – hizmetlere dair bilgileri tüketicilere doğru olarak aktarabilir.Reklam Metinlerinin Özellikleri Neye Göre Belirlenir?
Reklamların, belkemiğini oluşturan reklam metinleri olmadan ürünlerin tüketicilerin dikkatini çekmesi mümkün değildir. Bu reklam metinleri ne kadar etkili yazılırsa hedef kitleyi o kadar iyi yakalar, onların dikkatini çekerek reklama konu olan mal ve hizmeti anlatmakta başarılı olurlar. Reklam kampanyalarında kullanılacak mecra sayısı çeşitli olsa da, bunların en etkilileri hala televizyon, radyo ve internettir. Bütün bu mecralar da farklı metinler isterler. Televizyonda görsel ve işitsel öğeler bir aradadır, radyo reklamlarında sadece ses unsuru vardır ve internette hedef kitlenin dikkatini mümkün olan en kısa sürede çekip onu ürün – hizmete yönlendirmek gerekir. Mecralara yönelik reklam metinleri yazmak, genel yazma tekniklerinden daha farklıdır. İyi bir metin yazmak için sadece dile hakim olmak ya da iyi yazı yazmak yeterli bir nitelik değildir. Reklam metinleri reklamın bir bütün olarak algılanması doğrultusunda görsel ya da işitsel birçok öğeyi, ürün – hizmete dair varsa marka işaretlerini ve bunun yanında ürün imajının oluşturulması için gereken teknik unsurları da ve aynı zamanda ürünlerin rakiplerinden ayrılabilmesi için gerekli olan konumlandırmayı da içerir. Reklam metinlerinde amaçlanan öncelikle tüketicilerin ilgisini çekerek onları ürün hakkında bilgilendirmek, ürüne dair bilgileri anlaşılır bir dille anlatmak ve hedeflenen bir davranışı oluşturmaktır. Dolayısıyla reklam metinleri oluşturulurken göz önünde bulundurulması gereken unsurlar vardır. Mal – hizmetlerin özellikleri, hedef kitleye dair bilgiler, kampanyanın yürütüleceği mecralar, reklamın ana mesajı, varsa kullanılacak görseller ve tüketicilerin tepkileri dikkate alınmalıdır. Nitelikli bir reklam metni üretmek için mal – hizmetin sağlayacağı avantaj ya da dezavantajların neler olduğu, reklama konu olan ürün – hizmetin nihai tüketicilerinin kimliği, ürünün üretim süreci, kalitesi, fiyatı, temin edilmesi mümkün olan yerler ve ürünün rakipleri ile farklar gibi özelliklerin bilinmesi gerekir. Oluşturulan metinlerin, en başta ilgi çekici olması, kolay anlaşılması ve reklam ile hedeflenen davranışı oluşturmak noktasında tüketiciyi harekete geçirmelidir. İyi reklam metinleri ürünlerin olumsuz yanlarını olumluya çevirerek verebilir, tüketicilerin ilgisini çekerek hedef kitle dışında da ürünü bilinir hale getirebilir ya da tüketicilerin hayal güçlerini uyandırarak onlarda ürüne dair bir satın alma potansiyeli yaratabilir. Başarılı reklam metinleri kolay anlaşılır, yalın kelimelerle kurulmuş, aktif cümlelerden oluşur, mecraya göre uzunluğu değişse de akıcı ve algılanması kolay metinlerdir. Reklam metinlerinde kullanılan kalıp ifadeler içerebilirler ancak tür olarak reklam metinleri orijinal anlatım biçimlerine açık metinlerdir. Oluşturulan metin, reklam ile oluşturulması hedeflenen davranışa uygun anahtar kelimeler içerirken, yaratıcı anlatım biçimleriyle mal – hizmetlere dair bilgileri tüketicilere doğru olarak aktarabilir.Reklam Nasıl Çekilir? Nelere Dikkat Edilir?
Reklam filmlerinin çekimi, belirli süreçlerden geçmektedir. Bu sürecin başlaması, genellikle reklam veren firmanın, reklam yapmaya karar vermesi ile ilgilidir. Reklam veren firma, yeni bir ürünü tanıtmak veya bir ürünün Pazar payını büyütmek istediğinde, reklam filmine karar vermektedir. Reklam amaçlı yapılan piyasa analizlerinin göstergelerine göre de, reklam filmi yapmaya karar verebilmektedir. Firma reklama karar verdiğinde iki önemli nokta hesaplanmaktadır. İlki, reklam veren firmanın, daha önce reklam filmi yapıp yapmadığıdır. İkincisi ise ilk kez reklam filmine ihtiyaç duymasıdır. Reklam filmleri, yüksek maliyet gerektiren ve saniyelerle gösterilen bir tanıtım biçimidir. Reklam veren firma ilk kez reklam filmine karar veriyorsa, bunu yapabilecek reklam ajansı arayışına girer. Eğer daha önce, böyle bir çalışma yapmışsa, zaten daha önce çalıştığı reklam ajansına başvurmaktadır. Reklam veren firma, reklam ajansına sunum yaparak, hedeflerini, kullanılmasını istediği özellikleri belirginleştirir. Reklam ajansı, bu noktadan sonra ya kendi ekibiyle ya da yapım firmalarından birini seçerek, onunla beraber reklam filminin senaryosunu hazırlamaya başlar. Yani reklam metnini hazırlar. Reklam filmi senaryosunun kısa bir sürede, net mesaj ileten, karmaşık tasarım üzerine çalışılır. Verilen mesajların akılda kalması, dikkat çekmesi gerekmektedir. Ayrıca yapılan reklam filminin, reklam veren firmanın, kurumsal kimliğini ifade eder nitelikleri taşıması gerekmektedir. Reklam ajansı filmin, cıngıl, sadece müzik – görüntü veya sadece metin – görüntü ya da hikâyesi olan, karşılıklı diyalogların geçtiği film türüne karar verir. Ana temayı oluşturur. Ana temayla kullanılacak sloganlar, spotlar, reklam metnine konur. Yapım ajansı bu sırada, reklam ajansına cast hizmeti verir. Müzik seçimi için araştırmalar ve denemeler yapılır. Kullanılması uygun ve yerinde görülen oyuncular temin edilir. Reklam filminin tasarımına göre, kullanılacak araç-gereçler temin edilir. Yapım firması, filmin çekimini yapar. Reklamın hangi kanalda yayınlanacağının kararı, reklam ajansı ve reklam veren firmanın ortak kararıyla seçilir. Genellikle bu durum reklam filmine ayrılan bütçe ile ilgilidir. Çünkü yüksek reyting yapan kanallara verilen reklamların maliyeti öbür kanallara göre yüksek olabilmektedir. Reklam filmi için, ilgili kanallarla anlaşma yapıldıktan sonra, reklam yayınlarda dönmeye başlar. Reklam ajansı, bu esnada reklama yönelik, hedef kitlenin tepkilerini ölçmek için piyasa araştırmasına başvurabilir. Ayrıca reklam yayınlardan kaldırıldıktan sonra da piyasa araştırması yapılmaktadır. Reklamın hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı ölçülür. Reklamın hedeflerine ulaşması; tanıtılan ürün ve hizmetlerin satış miktarlarının artması, ilgi görmesi, halkın tepkilerinin olumlu olmasıyla anlaşılmaktadır.Reklam Nedir?
Reklam Nedir? Mecralara Göre İşlevi ve Etkileri Nelerdir?
Eger genel bir tanım yaparsak: Reklam, gazete, dergi, radyo, televizyon, afiş, tabela gibi medialar aracılıgıyla çeşitli mal ve hizmetlerin geniş halk kitlelerine tanıtımıdır. Bu mal ve hizmetlerin nereden, nasıl, ne fiyata alınacagı ve nasıl kullanılacagı hakkında tüketiciye bilgi veren, ona parasını en iyi şekilde degerlendirme yolunu gösteren bir araçtır. Aynı zamanda üreticinin, iş adamının iyi bir pazar bulmasına, sermaye ve çabasını degerlendirmesine, yeni üretim ve yatırımlara yönelmesine büyük bir destek unsurudur. Reklama media aracılıgıyla satıştır da diyebiliriz. Bütün Reklamlarda amaç satışı artırmaktır. Fakat tek başına hiç bir reklam satışı artırmaya yeterli degildir. Eger diger bütün pazarlama faaliyetleri; mamülün planlanması, üretimi, dagıtımı ambalajlanması, fiyatının belirlenmesi ve satıtışı bu amaca uygun olarak yürütülürse başarıya ulaşır. Tanıtım, tüketiciye inandırıcı ve güven verici bir sesleniş olayıdır. Tanıtımı yapan kişinin, grafik sanatçısının görevi; pazara çıkarılan en yeni ürünün ya da hizmetin benzerleri arasında ilgi çekmesini, satın alma hevesi yaratmasını saglamaktır. Reklam, sürekli yeniligi, sürekli arayışı gerektiren bir bilimdir, bir sanattır. Reklamcı alışılmışın dışında düşünen, yaratan, gelişmelere öncülük eden kişidir. Sürekli izlemek, okumak ve ögrenmek zorundadır. Reklam Seslendirme sanatçısı, bilmenin bir duraklama, ögrenmenin ise bir ilerleme oldugunu unutmamalıdır. Reklamcılıgın tarihine baktıgımızda; ilk ve orta çaglarda çok ilkel şekilde, genellikle çıgırtkanlar, tellallar aracılıgıyla yapıldıgını görürüz. Espri ve hitap gücü iyi olan sanatcı, digerlerinden daha fazla başarı elde ederdi. Sonraları Avrupa’da; esnaflar mallarının kalite kontrolünü yaptırmak zorunda kalınca markalamaya yöneldiler. Örnegin Romalı bir sütçünün işareti keçi, fırırcının ki ise degirmendi. 1450 yıllarında Gütenberg’in Matbaa makinesini buluşu ile Reklamcılıkta çıgır açıldı. Bu sayede el ilanları ile daha geniş halk kitlesine ulaşabilme olanagı dogdu. Türkiyede Reklam, basın Reklamı olarak 19. yüzyıl ortalarında görülüyor. 1840–1864 yılları arasında yılda ortalama 50 sayı çıkarabilen Ceri–i Havadis satırı 10 kuruştan Reklam almaktaydı. 3,5 kuruşa satılan ve günlük 150 trajı olan bu gazetenin Reklam tarifesini bugünkü fiyatla kıyaslarsak bir santim ilandan 90.000 lira aldıgı ortaya çıkıyor. İlk ciddi Reklam 1944’lerde Eli Acıman tarafından kurulan Faal Reklam Acentasının ve Koç Şirketinin Reklam işleriyle geniş iş olanagı bulmasıyla oluşmuştur. Daha sonra Manajas’a dönüşen bu reklam acentası Yeni Ajans, İstanbul Reklam Acentası, Poyraz, Anten, Melodi gibi reklam ve seslendirme ajansı kurulmuştur. Reklam filmleri olarak ilk defa Güzel Sanatlar Akademisi Profesörlerinden Vedat Ar’ın Filmar adındaki firmasında hazırladıgı esprili çalışmalarını görmekteyiz. 1949’da And Film, canlandırma resim çalışmalarıyla Reklam filmi hazırlanmış, 1961’de renkli filmler imal edilmiş fakat banyosu yurt dışında yapıldıgından çok güçlük çekilmiştir. 1964–65 yıllarında Ali Ulvi, Bedri Koraman, Ferruh Dogan, Yalçın Çetin gibi karikatür sanatçılarımızın da film Reklamcılıgına emek verdikleri görülmektedir. 1950 yılarında Radyonun, 1972’de Televizyonun Reklam almaya başlamasıyla birlikte Türkiye’de Reklamcılık hızla gelişmiştir. Önceleri tam anlamıyla bilimsel bir meslek halinde görülmeyen Reklamcılık alanında bugün Avrupa ülkelerinde dahi iş yapabilir düzeye gelinmiştir. Çogu Üniversitelerimizde ders olarak okutulur olmuştur. Gittikçe önemi artan Reklam, ekonomisinin itici gücü, motoru olmuştur. Geçmiş yıllara baktıgımızda Reklamcılık alanında büyük miktarlarda yatırımlar yapıldıgını görürüz. 1968 Amerika’da Reklama harcanan para 3,5 milyar dolardır. Aynı yıl ülkemizdeki Reklam giderleri 245 milyon TL’dir. Bu harcamalar 1985’te 76.5 milyar TL. olmuştur. Manajans/Thompson’un yaptıgı araştırmaya göre 1984’te yüzde 90, 1985’de yüzde 125 oranında artış gösteren Reklam giderleri en fazla 40 milyarlık harcamayla Televizyon Reklamlarında görülmektedir. Reklam şirketi yöneticileri bu durumu; “İthal mallarının serbest bırakılması, yabancı teknigin girişi ve tüketici toplumu olmaya hızla gidiş” diye degerlendirmektedirler. Cenajans genel müdürü Cem Şaşmaz; “Geçmişde şan olsun diye Reklam yapılırdı. Şimdi müşterinin ayagına gitmek zorundasınız. Ürünün tanıtımının en iyi yoludu Reklam, bu nedenle Reklam sektörü hızla gelişmekte” demektedir. Reklam adına yapılanlara bakılınca Reklamcılıgın bu kadar gelişmesine şaşırmamak gerekir. Bir hikaye vardır, Reklamcılar iyi bilirler. Dünyaca ünlü petrol şirketi Shell’in Amerikalı yöneticileri Vatikan’da Papa ile yalnız görüşmek istemişler. Dışardakiler merakla odadan gelen sesleri dinliyorlarmış. “Kabul ederseniz bir milyar dolar veririz”. Papa, “Hayır kabul edemem” diyormuş. Yöneticiler ısrarla teklif bedelini arttırıyorlarmış. 2 milyar dolar...5 milyar dolar.....10 milyar dolar.....Papa yine de, “İmkansız, olamaz” diye diretiyormuş. Kapıda tartışmayı dinleyen kardinaller dayanamayarak odaya girip Papa’ya “Bu paraya ihtiyacımız var, niçin kabul etmiyorsunuz?” dediklerinde Papa’nın cevabı; “Amerikalı dostlarımız, bütün kiliselerde okunan dualardan sonra papazlarımızın (Amin) yerine (Shell) demelerini öneriyorlar. Nasıl kabul ederim” olmuş. Reklam için ne çılgınlıklar yapılmaktadır. Ünlü Fransız pop şarkıcısı Michel Polmareff, Olympia’da verecegi bir konser için kıçının fotografını çektirmiş; Paris’in bütün caddelerinin duvarlarına astırdıgı afişlerinde; “Kıçımı burada seyrediniz. Sesimi Olympia’da dinleyiniz.” yazdırmıştır. Tek amaç Reklamdır. Amerika eski başkanlarından Franklin Roosevelt; “Eger hayata yeniden başlamaya imkan olsaydı, Reklamcılıgı bütün diger işlere tereddütsüz tercih ederdim.” diyerek, Sir Winston Churchil; “İnsanların tüketim gücü Reklamcılıgın gıdasıdır. En iyi yaşama standartları için destek yaratır. İnsanlara kendileri ve aileleri için en iyi beslenme, en iyi giyinme, en iyi evlerde oturma amaçlarını aşılar.”diyerek Reklamın önemini vurgulamışlardır. Ekonomik hızı düşen, hatta sıfıra inen bir toplumda dahi Reklam, işlevini degiştirip yararlı hizmetlerde bulunabilmektedir. Birçok tüketim ürünleri piyasadan kalksa ya da tüketicinin satın alma gücü azalsa bile Reklamla daha degişik, örnegin; otomobil kullanılmasını özendirmek yerine, kitle araçlarını tercih ettirmeye yönelik, toplum açısından o an için daha geçerli, yararlı önlemler alınabilir. Trafik kurallarına ne şekilde uyulacagı, enerji tasarrufu için neler yapılabilecegi, yabancı turistlere nasıl yardımcı olunacagı, bir yabancı dil ögrenmenin, bir sporla ugraşmanın yararları Reklam hizmetleriyle duyurulabilir. Onlar hitap edecekleri kitlenin özelliklerini, neyi, nasıl, ne kadar sürede ileteceklerini bilirler. İsveç’te, hükümet, trafigi soldan saga çevirdigi yıllarda, bu degişikligin tanıtımını, -bir yarışma sonucu- büyük bir Reklam ajansına vermiştir.. Ve belli bir gün, belli bir saatten sonra bu yeni düzene geçişte, başarılı Reklamlar sayesinde, bir tek trafik kazası olmamış, bir tek trafik suçu işlenmemiştir. Meksika’da, vergi kaçakçılıgının önlenmesi amacıyla, vatandaşın hükümete nasıl yardımcı olacakları, televizyonda, basında yogun Reklam harcamalarıyla önerilmiştir.. Televizyonda izledigimiz, temizlik, sigara alışkanlıgı, trafik, perakende satış fişlerinin alınması gektigi gibi uyarıları, iyi bir Reklam ajansı üstlense sanırım çok daha etkili olur. İyi bir Reklam ajansı çok sayıda birimleriyle sistemli bir planlama, araştırma ve çok yogun bir çabayla iş yaparlar. Belili bölümlerden oluşan bir Reklam ajansında yaratıcı grup müşterilerinin istegini irdeler, bir metin hazırlar, seçilen mediaya uygun bir taslak çizilir, film Reklamlarını yaparken, rejisörde film için gerekli prodüksiyonu hazırlar. Bunları yaparken tüm ajans üyelerinin amacı Reklamı yapılan ürün yada hizmeti ilgi çeker, satın alma hevesi yaratır hale getirmektir. Bu nedenle bir Reklam metninde, her kelimeyi, resimde her çizgiyi, fotografta her gölgeyi Reklamın mesajını taşıması için kullanmaya çalışırlar. Reklamda media ile haberleşmede hangi mediaların kullanılacagına karar vermek çok önemlidir. Gazete, dergi gibi alan mediaları anlatılacak konular çoksa, Radyo, Televizyon gibi zaman mediaları bir şeyin sık sık tekrarı ve ezberletilmesi gerekiyorsa kullanılmalıdır. Hitap edilecek kitle genişse mutlaka büyük mediaların kullanılması gerekir. Bir Reklamda radyo ve televizyon süreklilik açısından en kısa ömürlü olmasına karşın, sürat yönünden en önemli mediadır. Gazete ve dergilerle yapılan Reklamlar etkisini uzun süre sonra gösterir fakat kalıcılıgı fazladır. Bu tür kitlesel haberleşme tek yönlüdür. Bir terzide istediginiz kumaşın özelliklerini dokunarak veya sorarak ögrenebilirsiniz ve aldıgınız yanıta göre karar verebilirsiniz. Fakat aynı konuda bir gazete ilanına baktıgımızda kalitesini yoklayamadıgımız gibi soru da soramayız. Media Reklamda mümkün olan herşey muhattabının önüne serilmelidir. Halk kendi mizaç ve kabiliyetine, anlayışına uygun haberlerden hoşlanır. Mesajın etkinligini artırmak için muhattabının seviyesine uygun yapılmalıdır. Reklamda karşılıklı etkileşimin, haberleşmenin basitleştirilmiş analizi beş soruyla yapılabilir. Kim, Ne, Kime, Ne yolla söylüyor ve etkisi nedir. Bir mesajın halka ulştırılmasında bu sorular, sorularak yola çıkılmalıdır. Bu nedenle bir Reklam planı hazırlanırken; onun fikir verir, çarpıcı, dikkat çekici, enteresan, haber verir, alma arzusu uyandırır olmasına dikkat etmek gerekir. Çarpıcı bir başlık, etkili bir resim, çok yönlü bilgi veren bir metin Reklamın gücüne güç katar. Halk iyi düzenlenmiş bir mesejı seçer, digerlerine pek aldırmaz. Reklamda gerçekçi olmak gerekir. İnandırıcılıktan uzak bir Reklam hiç bir zaman tutmaz. Yine meşhur bir fıkradır. “Bir sokakta üç dişçi varmış, birincisi “Türkiye’nin en iyi dişçisi” diye bir levha asmış, bunu gören ikinci dişçi dururmu,”Dünyanın en iyi dişçisi” yazan bir tabela hazırlatıp kapısına asmış. Üçüncü dişçi bunlara karşı ne yapsa iyi dersiniz? Gayet mütevazi bir ifadeyle “Bu sokagın en iyi dişçisi” yazılı levhayla işi halletmiş”. Tabii en çok müşteriyi üçüncü dişçi toplamış, inandırıcılıgı sayesinde. Basılı Reklamlarda resim ve kelimeler, bunların rengi, mediadaki yeri, çevresiyle ilişkisi önemlidir. Radyo ve televizyonda ise söz ve sesler, hareket süresi, seslerin tonu, metin önemlidir. Eger bir malın satın alınmasında görünüşü önemliyse, moda ve otomobil Reklamlarında oldugu gibi göze etki eden Reklam türü tercih edilmeli. Özellikler, yer, durum, sonuç gibi insanların mantıklarına hitap etmek gerektiginde sözlü elemanlara başvurulmalıdır. Heyecan verici bir etki yaratılmak istendiginde görüntü Reklamı tercih edilmelidir. Bu konuda resmin önemini savunan Pierre Martineau; “Resimler mükemmellik ve açıklıklarıyla hiçbir kelimenin ifade edemeyecegi anlatım gücüne sahiptir. Çok güzel bir kızı tarif etmeyi deneyin; kelimelerin resmin yanında ne kadar aciz kaldıgını göreceksiniz” der. İnsanlar resimlerde kendilerini görürler, begendikleri ve benzemek istedikleri insanı dinler, onlara inanırlar. Bu nedenle birçok Reklam çalışmalarında film yıldızı, sporcu veya begenilen kişilerden yararlanılır. Fransa’da “Totem” adlı bir gökdelenin daireleri bomboşken, satılmazken ve inşaatçıların iflası söz konusuyken, ressam Salvador Dali’nin “Ben de Totem’de oturuyorum” dedigi bir Reklamla kısa sürede satışı gerçekleşmiştir. Televizyonda şu sıralar sık sık Ajda Pekkan, Zeki Müren, Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Adile Naşit ve Halit Kıvanç gibi sanatçıları görmemizin tek nedeni Reklama hizmetlerindendir. Reklamcılıgın amaçları halkın egitilmesi, aradıgını kolay bulmaya, kolay almaya ve fiyatını ögrenmesine yardım olmalıdır. Reklamcılıkta muhatabınız bütün toplumdur. Yaptıgınız bir hata geniş çapta yayınlanacagından herkes tarafından duyulur ve görülür. Yanıltıcı, haksız Reklamlar karşısında tüketicinin korunması gereklidir. Batı ülkeleri bunu çeşşitli yollarla saglamışlardır. Tüketicinin korunması; devletin kanun, kararname, yönetmelikve mahkeme kararlarıyla ele alınmış, yanıltıcı Reklamyaptıran üretici, komisyon kararıyla düzeltme Reklamı yayınlamaya zorunlu tutulmuştur. Örnegin; kilo aldırmayan bir rejim ekmegi ürettigini yogun bir biçimde Reklam eden kuruluş, iddiasının gerçek dışı oldugunun saptanması üzerine, günlerce, aylarca televizyonda; “Benim çıkardıgım ekmek, düzeltiyorum, kilo aldırmayan cinsten falan degildir. Sadece dilimleri çok ince oldugu için, çok ekmek yediginizi sandıgınız halde, aslında az ekmek yemiş olursunuz.” diye Reklamyapmaya mahkum edilmiş. Tabii Reklamya bu, dogrusu bu kez satışları hiç de azalmamış, aksine artmış. Ayrıca profesyonel Reklam ajansları, otokontrol yoluyl Reklamlara karşı korunmayı ve kontrolü, örgütlenen tüketicilirin kendileri de üstlenmişler. Üreticinin kendi çıkarlarına ters düşen bir davranışını saptadıkları anda, onun ürünlerini boykot etmeye, üreticiye karşı bir nevi grev uygulamaya geçmişler. Bu nedenledir ki giderek üreticiler, ürünlerinin nitelik, ambalaj ve fiyatlarında sürekli degişikliklere, begenilmeyeni degiştirmeye, satış sonrası bakım garantisi vermeye yönelmiş, bu gibi olumlu davranıylar içine girmek zorunda kalmışlardır. Sosyal ve ahlâki yönden Reklamda en önemli öge “Dogruyu söylemesidir. Yalan ve yanlış birşey söylememelidir. Kendi malını övmektense, rakibini kötüleyen Reklamlar olumlu karşılanmamaktadır. Keza begenilmiş ve başarı saglamış Reklamların benzeri, kopyasının ve taklidi olarak düzenlenmiş Reklamlar da kötü puan almakta hatta aydın kişilerce alay konusu olmaktadır. Reklamcılıkta yeni olanların sık sık başvurdukları bir yöntem de yabancı yayınlardan bazı biçim, hatta resim aktarmalarıdır. Acemilik kişiyi taklitçilige itmemelidir. Kendi çabası ve yetenekleriyle eserler veren aceminin gelecegi mutlaka ustalık olacaktır. Reklamcılık meslek olarak çok zordur. Reklamcılık mesleginde yeteri kadar uzman ve otorite yetişmediginden herkes kendini biraz bu meslekten görür. Hatta bazı Reklam sahibi, ihtisasa pek inanmadıgından her işte fikri olsun ister. Basın Reklamlarında sık sık başvurulan beyaz boşluk bırakma ile yapılmış bir eskizi gören iş adamı, Reklam sanatçısına “Buralara da para veriyoruz şuraya fabrikaların resmini, şuralara ödüllerimizi, şuraya da müşterilerimizin listesini koyalım.” diyerek gereksiz müdehalede bulunabilmektedir. İstanbul Reklam Ajansının kurucusu Dr.Süheyl Gürbaşkan; “Reklamın, en belirgin ve önde gelen yaratıcılıgı getiren bir meslek oluşudur. Yaratıcı nitelik taşımayan bir sanat dalı olamayacagına göre Reklam da bir meslek degil bir sanattır. Ve Reklamın sevilecek, savunulacak yanı, yani yaratıcılıgı olmasa kömürcülükten farklı bir yanı kalmaz.” demektedir. Reklam, bir mutluluk amacı degilse bile yine de bir mutluluk aracıdır. Çünkü Reklam, bir bakıma, insanın hayal gücüdür. İnsanlar çogu kez hayellerini kendileri yaratırlar. Ve böylece mutlu da olabilirler. Reklam psikolojisi üstüne eserleri olan Robert Guerin; “Teneffüs ettigimiz hava, oksijen, azottan ve Reklamdan meydana gelmiştir.” der. Reklamın konusu olan ürünlerin, hizmetlerin tanıtımı, tüketicinin daha çok dikkatini çekebilmek için birbirinden degişik, bir sonraki öncekinden farklı, yeni, üstün olarak yapılmalıdır. Reklamın seslenişi, bazen realist ya da romartik; bazen heyecanlı ya da fantazi olabilir. Ama mutlaka, hele topluma ilk kez seslenişinde, bir yaratıcı güç” içermelidir. Albert Camus; “Yaratıcılıgın başladıgı yerde, mantık durur.”der. Yaratıcılık belki insan beyninin, zekâsının, olagan dışında bir başka türlü düşünmesi, çözüm aramasıdır. Mantık düz ve kestirme yoldan çözüme götürür, tek yönlüdür. Yaratıcılık ise, bir başka yol, bir başka çözüm olup olmadıgını araştırmaktır. Yaratıcı çalışmalarda başarının tek yolu şuur altındaki mantıksız ve ucuz kavramlara nufuz etmeye çalışmaktır. Şarkıcı Poul Mc Carthey’in ölüm haberi, müziginin hayranları olan gençleri yasa bogmuş. Bazıları onun arkasından ölmeyi bile düşünmüşler, intihara kalkmışlar. Oysa Poul Mc Carthey ölmemiş, sadece menejeri reklam olsun diye bir şaka yapmıştır. Sonuçta Reklam hedefine ulaşmış, adlarını dahi duymamış insanlara Beatles toplulugu tanıtılmıştır. Reklam, çok satıp, az kârların toplamıyla yine çok kazandırmayı amaçlayabilirse, ekonomiye yararlıdır, görevini yerine getirmiş demektir. Reklamcı Dr. Süheyl Gürbaşkan; “Reklamcılık, öyle, al eline kalemi birşeyler yaz koy kagıdı önüne birşeyler çiz, geç kameranın arkasına birşeyler çek gibi, hafife alınacak, rastgele uygulanacak bir meslek degil. Herşeyden önce yaşadıgın ülkenin insanları karşısında büyük sorumluluk isteyen, gerektiren bir iş, hatta bir görevdir.” demektedir. Reklamın yanıltıcı, aldatıcı yönlerinden sakınmak gerekir. Reklamdan asıl beklenen hizmet, marka ve mamülün tüketici zihninde yerleşmesi ve olumlu izlenimler bırakarak hatırlanmasını temin olmalıdır. Yakın zamanda gazetelerden okumuşsunuzdur. Japonya’da, kablosuz gaz sobaları imal eden şirketin genel müdürü görevinden istifa etmiştir. Sebebi bu sobaların 16 kişinin ölümüne neden olmasıdır. Tehlikesizdir, koku yapmaz. Sloganlarıyla Reklamı yapılan bu sobaların bazılarında söndürüldükten sonra odanın havalandırılması gerektigi uyarısını taşıyan levhaların bile bulunmadıgı saptanmıştır. Ülkemizde de ilk önceleri arandıgında bulunamayan, bulanların peşin parayla sıraya girilip alındıgı bu sobalardan bugün taksitle dahi müşteri bulamadıgı sözedilmektedir. Bunun yanında ambalajlı tüketim ürünlerinin ambalajları ambalaj standartlarına uymadıgından tüketici zarar görmektedir. Üzerinde son kullanma tarihi, brüt, ve net agırlıgını, fiyatını taşımayan ambalajlı ürünlere güvenmek yanlıştır. Ayrıca TSE damgası olmayan ürünlerin bazıları Saglık ve Sosyal Yardım Bakanlıgı’nın iznini de almamış oluyor.Tüketicinin korunması açısından Reklamı yapılan ürünlerin bu özellikleri taşıyıp taşımadıgı sürekli kontrol edilmelidir. Ambalajın, çok kuvvetli bir satış aleti oldugu da bir gerçektir. Özellikle self–servis magazalarında tüketicinin dikkatini çekmesi ve satışa teşvik etmesi yönünden büyük önem taşır. Ürünü koruması yanında, o ürünün hakkında geniş bilgi de verir. Görsel nesne oldugu için güzel, çekici ve etkileyeci olması gerekir. Bu nedenle kozmetik gibi mamüllerde ambalaj bazen kendisinden bile pahalıya malolmaktadır. İnsanların satın alma hareketinin sebepleri kısmen renk, şekil, ambalaj,v.b. özelliklere baglı oldugu bir gerçektir. Ve alma olayı, içimizdeki birtakım isteklerin, ihtiyaçların, alışkanlıkların çarpışması sonucu olur. Öncelikle açlık, susuzluk gibi hisler alma hareketimizi etkiler. Agrı, hastalık, endişe, korku gibi kaçınma hisleri, giyim, konfor, çoçuk gibi sürekli istekler alma haretimizi etkileyen diger etkenlerdir. İnsanların bir reklam mesajından etkilenmeleri, sosyo–psikolojik yapılarına da baglıdır. Her ayın sonunu zor getiren bir aileye, bir yazlık evin, lüks otomobilin, deniz motorunun Reklamının ne etkisi olabilir ki? İhtiyaç ve istek arasında bir kıyaslama yapıldıgında görülür ki; ihtiyaç maddeleri daha kolay satılır, istek karşılayan mallar ise mutlaka Reklamın destegine muhtaçtır. Tüketiciyi ihtiyacı olmayan bir mamule istekli, arzulu bir hale getirebilmek, onu ikna edebilmek için Reklamın önemine inanmak gerekiyor. Reklam, ekonomik dünyada olup bitenden toplumu haberdar da eder. Ona bilgi verir, yol gösterir. Bir an Reklamın yoklugunu düşünelim, tüketici seçme kararsızlıgına düşecektir. Reklam, tüketiciyi yaşamın gereklerinden de haberdar eder, bilgi verir, önerilerille onu aydınlatır. Kararsızlıgının çözümüne yardımcı olur. Anketler alışveriş öncesi en büyük kararsızlıgı, evlenmeye hazırlanan çiftlerin geçirdigini gösteriyor. Mutfak eşyasından mobilyaya kadar çok çeşitli ihtiyaçları olan yeni evlilere etki edecek Reklamlar sık sık yapılmaktadır. İlk bakışta Reklamın, malları pahalandırdıgı, Reklam harcamalarının tüketicinin sırtına yüklendigi gibi görülmesine karşın, Reklamın seri üretimi artırdıgı, imalat fazla olunca da harcamanın birim başına düştügü yadsınamaz. Televizyon, gazete, kitap gibi kitle iletişim araçları ya da sinemalarda yabancı kökenli bir hayli çizgi karakterle karşılaşıyoruz. Süpermen, E.T.,Snoppy, Candy, Degerli, Ret Kit, Temel Reis, Micky Mouse gibi kahramanlar havlumuzdan, giysilerimize, çoçuk oyuncaklarımıza, süs eşyalarımıza, kadar çok çeşitli eşyalarla yaşamımıza girmiştir. Oysa; Micky Mouse, toplumumuzda hiç de sevilmeyen bir hayvan olan fare, degerli, muzır bir köpek, Süpermen, uzaydan gelen, doga üstü yeteneklere sahip bir iyilik sembolü başka bir şey degildir. Büyük, küçük herkesin tutkuyla izledigi bu yabancı kahramanları tanıyormuyuz, ne amaçla yaratıldıklarını biliyor muyuz? İşin içine ticaret, kâr, Reklam unsurları girince fazla düşünmeye gerek yok... Özellikle güçlü ülkelerin tüccarları, yaratılan kahrama bir kez tuttu mu peşinden peşpeşe filmlerini, çizgi filmlerini piyasaya sürüyorlar. Dünya üzerinde milyonlarca insan tarafından izlenip, sevilen, giysilerimizden, konuşma dilimize kadar giren bu kahramanlara neden bizim kahramanlarımız da katılmıyorlar? Neden Nasrettin Hoca’mız, Keloglan’ımız, Karagöz’ümüz, Hacivat’ımız da diger ülke insanlarının dilinde dolaşmıyor?Reklam Nedir? Nasıl Reklam Yapılır?
Reklam, televizyon, gazete, radyo, billboard, dergi, sinema internet gibi mecralar aracılığıyla çeşitli mal, ürün ve hizmetlerin hedef kitlelere ve tüketicilere belirli bir ücret karşılığında tanıtılmasıdır. Bu işin ana unsurları; bir ücret karşılığında yapılması, tanıtım yaptıran firmalarınn belli olması, mal ürün ya da hizmetlerin tanıtımı yapılırken geniş hedef kitlelere ve tüketicilere hitap eden görsel işitsel ve yazılı medya araçlarının kullanılmasıdır. Reklam tüketicilere mal ürün ve hizmetler ve bunların kullanımı hakkında ürünlerin nereden, nasıl, hangi fiyatlara alınabileceğı hakkında bilgi verir, tüketicilere doğru mal ve ürünü almaları için yol gösterir. İşletmelerin Pazar payını arttırmasında, marka değerlerinin yükselmesinde, yeni üretim politikalarının tesbitinde ve yatırımlarının yönlendirilmesinde önemli bir yardımcı unsurudur. Başka bir tanımla reklam; Bir mal, ürün veya hizmete ilişkin bir mesajı çeşitli medya yöntemleri ile olarak hedef kitlelere tanıtmak için yapılan planlama ve eylemlerin tümüdür. Tanıtım, sürekli yaratıcılık, sürekli yeni fikirler ve stratejiler gerektiren bir uygulama sanatıdır. Hedef kitlelerin ve tüketicilerin kullanmakta olduğu ve satın almayı alışkanlık haline getirdikleri bir ürün veya hizmetin akıllarda sürekli güncel tutulmasının ya da tüketicide bir başka markaya satış eğilimini yaratmak reklam yoluyla gerçekleşebilmektedir. Tanıtıma çeşitli medya ortamları vasıtasıyla pazarlama faaliyetlerini kullanarak satış yapmakta diyebiliriz. Bütün tanıtım hizmetlerinin amacı firmaların Pazar payını ve satışlarını artırmaktır. Tüm bu tanımları özetleyecek olursak; bir mal, ürün veya hizmetin tanıtılacağı pazarın ve tüketicilerin değerlendirilmesi için yapılacak araştırmalar, reklam hedefinin, harcamaların ve hedef kitleye verilecek mesajların tasarlanması, bütçe için kaynak planlaması, tasarımın ne zaman nasıl nerede, hangi ortamlar ile yapılacağı konusundaki stratejilerin tesbiti karar sürecindeki faaliyetlerin tamamıdırReklam Nedir? Reklamın Amacı Nedir?
Reklam, Firma, kurum, kuruluş veya kişilerin ürettikleri ürün, hizmet veya fikirlerin, çeşitli kitle iletişim araçlarını kullanarak, geniş halk kitlelerinin satın almasını, istemesini, ihtiyaç duymasını, beğenmesini sağlayacak şekilde tasarlanarak tanıtılmasıdır. Tanımda kullanıldığı gibi, reklam geniş halk kitlelerini veya belirlenen özel bir kitleyi hedef alarak, kitle iletişim araçları yani; televizyon, radyo, sinema, gazete, dergi, şimdiler de interneti, ayrıca açık hava reklam araçları olan; bina giydirme, araç giydirme, billboard, megalight, silindir kule, duvar tasarımları, durak tasarımları v.b. araçları kullanarak, onların davranışlarını istenilen yönde değiştirmeye çalışır. Reklamın amacı, firmaların ürettiklerini tüketicilerin satın almasıdır. Ama bu satın alma durumunun kısa vadede, tek bir defaya mahsus yapılmasını istemez. Reklam, tüketicilerin uzun vadeli sürekli alım yapmasını ister. Üretilen ürün veya hizmetlerin, tüketicinin yaşamının bir parçası haline gelmesini, yıllar boyunca aynı markanın üretimlerini kullanmasını sağlamaya çalışır. Bunu yapabilmek için, tasarım yapar. uygun tüketici kitlesine ulaşabilecek en uygun medyayı bulur ve ona göre strateji çizerek, en etkili imajları kullanmaya çaba harcar. Çünkü reklamın amacı, firmanın amaçlarıdır. Firmaların tanıtım yapmaktaki en genel amaçları; Pazar paylarının büyümesi, yeni bir ürüne talep oluşturulması, benzer ürün ve hizmet üreten rakiplerle mücadele edilebilmesidir. Bunlar firmaların en genel hedefleri olmakla birlikte daha özel hedeflerle de tanıtım yapma gereği duyabilmektedirler. Firmaların bu tip isteklerini genellikle, reklamcılıkla ilgili alanlarda çalışan ajanslar yapmaktadır. ajanslar, kuruluşların işlerini yapmaya başlamadan önce, onlardan, amaçları ve isteklerine yönelik bir sunum alıyorlar. Daha sonra, piyasa ve Pazar, tüketici araştırmaları yaparak, araştırmaların ortaya çıkardığı verileri değerlendiriyorlar. Yapılan bu tip araştırmalar, ajanslara tanıtımların tasarlanması esansında kullanabilecekleri ana fikir, imaj, mecra v.b. unsurlar hakkında bilgi sağlarken, aynı zamanda tasarımın nasıl işlenmesi gerektiğine yönelik fikirleri de verebilmektedir. Reklam, insanlara her hangi bir ürün, hizmet, fikri anlatır, sevdirmeye çalışır, benimsenmesini sağlayacak çeşitli imajlar, fotoğraflar, oyuncular, mizah, erotizm, sosyal standartlar, fiziksel çekiciliği olan herhangi bir kişiyi, objeyi, eşyayı kullanır. insanların davranışlarını firmaların istedikleri yönde değiştirmeye çalışır. Tüketicilerde oluşturdukları davranışların sürekli olmasını sağlama amacı taşır. Bunun için, onların psikolojik yapılarını da etkilemeye çalışarak, onların isteklerini, arzularını, özlemlerini, tanıtımı yapılan ürünlerle ilişkilendirir. Tanıtım, tüketicilere her zaman çeşitli vaatlerde bulunur. Ürünlerin alınması durumunda, bu vaatlerin yerine gelebileceğini anlatarak, onları etkilemeye çalışır.Reklam Prodüksiyon Nedir?
Bizi, yerel, bölgesel veya ulusal, radyo ve televizyonlar için A dan Z'ye seslendirme hizmetleri veren çözüm ortağınız olarak görün. Sizlere sunduğumuz hizmetlerle produksiyon yükünüzü azaltırken, sizleri zamandan kazandırıyoruz.
Seslendirme Cast bölümü altındaki menülerden, bay bayan, türkçe, ingilizce, almanca ve fransızca dillerindeki seslendirmen kadromuz sizin için büyük titizlikle çalışmalarını gerçekleştirerek, size belirtilen zamanda teslim eder.Kurulduğumuz ilk günlerde, "Medyadaki Sesiniz" sloganını seçmemizdeki en önemli ve belirgen özellikler; Reklam seslendirme, Jingle seslendirme, Haber seslendirme, radyolara yönelik Top liste program seslendirme'leri (Top40 veya Top10), Santral (IVR) Seslendirmeleri, Fragman seslendirme'leri, Perfore seslendirme'leri gibi çok yönlü seslendirme hizmetlerini My Produksiyon'un tek bir çatı altında müşterilerine sunmasıdır.
Teknolojinin en son olanaklarından faydalanılarak hazırlanan reklam seslendirme ve produksiyonlarınız, siz metni bize ulaştırdıktan 1 gün sonra hazırlanır. Hazır hale gelen reklamlarınızı dilersiniz sitemize giriş yaparak, dilerseniz e-mail yoluyla teslim alabilirsiniz.
Reklam Rakip Analizi Nasıl Yapılır?
Reklamda rakiplerin analizi , rakiplerin reklam içeriğinde kullandığı iddiaları ya kendi ürün ve hizmet özelliklerinin benzer ürün ve hizmet özelliklerine oranla üstünlüğü ile ilgilidir ya da rakip firma ürün ve hizmetleriyle ilgili açıklar, hatalar, eksiklerle ilgilidir. Reklam veren firma, rakipleriyle mücadele ederken, diğer firmanın iddialarına cevap vermek zorundadır. Ancak bu şekilde rekabet edebilmektedirler. Rakip firmaların iddialarına cevap vermedikleri zaman tüketici, onların söylediklerine, onların çözümlerine inanmaktadır. Reklam veren firmalar, rekabet ortamında mücadele edebilmek için, onların söylediklerini çürütmek veya onların ürün ve hizmet özelliklerinde olmayan özellikleri öne çıkarmaları gerekmektedir. Tüketici, her iki firmanın mesajlarını incelediğinde, kendisine en uygun olanı, en inandırıcı geleni seçecektir. Rakip firmalar, ürün ve hizmet bileşenlerinde, üretim biçiminde, kullanım biçiminde veya faydalarında, tüketiciye ulaştırma şekillerinde, zayıf kalan özellikleri öne çıkararak reklam yapacaktır. Bunların dışında, tüketicilere ürünlerini sunarken, onların yanında özendirme, indirim, kampanya v.b. şeyleri de sunabilecektir. Öncelikle bir firma, zaten kendi ürün ve hizmetlerini en başta tahlil etmelidir. Piyasada benzer ürün ve hizmetlerle karşılaştırılmalı ve aralarında ki farklar, üstün ve zayıf kalan yönler oraya çıkarılmalıdır. Rakip firmaların iddia edebilecekleri unsurlar ortaya çıkarılıp izlenebilecek strateji belirlenmişse, mücadele etmek kolaylaşmaktadır. Firmanın ürün ve hizmetlerinde, benzer ürün ve hizmetlere göre zayıf kalan yönlerinin kapatılabilmesi için, belirlenmiş olan strateji izlenmelidir. Artık bu, kampanya uygulanarak, indirim yapılarak, özendirme ürünle birlikte pazara sürülerek v.b. hangi yol belirlenmişse o izlenmelidir. Eğer firma, kendi ürün ve hizmetlerinin benzerlerine oranla zayıf kalan yönlerinin tahlilini yapmamışsa, bu inceleme sonradan yapılmalı ve ona göre yol izlenmelidir. Ama şu bir gerçek ki, karşılıklı, birbirilerinin ürün ve hizmetlerini karalama yoluyla birbirleriyle mücadele eden rakip firmaların reklamları, tüketicileri çok ta olumlu yönde etkilememektedir. Bu yüzden, rekabet halindeyken bile, tanıtımın mesajlarına çok dikkat edilmelidir. İleri sürülecek savlar, karşı firmayı kötü duruma düşürmezken aynı zamanda, tanıtımı yapılan firmanın ürün, hizmetleriyle ilgili söylenenlere cevap olabilmeli ve faydalı taraflar, kolaylıklar öne çıkarılmalıdır. Tüketici karşılıklı karalamalara çok ta sıcak bakmamaktadır. Bu defa, her iki firmanın ürün ve hizmetlerine olan güven sarsılmaktadır. Mesajları, olumlu, pozitif, iyi, faydalı, kolay, uygun fiyat v.b. gibi olumlu şeyleri hissettiren mesajları içermelidir. Olumsuz hiçbir mesajın olmaması, tüketicinin güveni ve olumlu hislerinin oluşması için oldukça önemlidir. Tüketici tanıtım mesajlarından kaynaklı olarak, sorgulama yoluna gitmemelidir. Şüphe duymamalıdır.Reklam Senaryosu Örnekleri
Reklam senaryosu reklam metinlerinin detaylı yazım aşamasını oluşturur. İçerisinde mekan detayları, figüranlar, seslendirme sanatçıları ve diğer prodüksiyon unsurları ile ilgili içerikler yer alır. Daha açıklayıcı, detay verici ve öğretir bir dil ile tarif edicidir anlatıma sahiptir. Aşağıda sizlere birkaç markayla ilgili örnek reklam senaryosu metinleri sunuyoruz. Doğuş Çay (Çırak) Konseptli Senaryo: Adam elinde bir termosla kıraathane’ye girer. Çaycıya bir çay söyler ve masaya oturur. Gelen çaydan bir yudum alır ve beğenmez. Bardağı müsait bir yere boşaltır ve boşalan bardağı termosundaki çay ile doldurur. Adam keyifle çayını içerken etraftakiler ona bakmaya başlarlar. Çaycıda hafif kızgındır. Yan masadan biri sorar “Hayırdır hemşerim”. Adam termosu işaret ederek yüksek sesle “Ben nerede, Doğuş Çay orada” der. Ertesi gün herkes elinde bir termosla gelince, çaycı hemen çırağını Doğuş Çay almaya yollar. Doğuş (Kahve ve Çaycı) Konseptli Senaryo: Bir köy kahvesi oyuncular; ocakçı, çaycı çocuk, ahali bidiğimiz figüranlar vardır. (Figüranlar Kahvesi) Sahne 1 genel çekim, 1- Sabah Kahve Açılır Ocakçı Çayı Demler Markası Belirsiz (İsmi Sansürlü) Bir Çaydır. 2- Kahvehane Yavaş Yavaş Dolmaya Başlar... 3- Ocakçı Çaylar Tavşan Kanı Diye Bağırır... (Çayı Dışarıdan Yeni Getirttiğini Ballandırarak Millete Anlatır ) 4- Tam Çayları Koyar Çaylar Bulanık Ve Kötüdür Ahali Aaa Diye Bozulur... 5- İki Kavga Sahnelerinde Bilinen Figüran Efelenir... 6- Biri Yerli Bir Çayı Gösterir Ve Çaycı Onu Demler Herkes Mutludur Çaycı Paketi Öper. 7- Çaycı; yurdum çayı beni affet der sen bir tanesin bir daha sana ihanet edersem iki olsun der. Doğuş Çay logosu dış seslendirme ile birlikte ekranda belirir. OMO (Beyazın Çok Daha Ötesi) Konseptli Senaryo: Bu reklamda bir arenada geçmektedir. Sahada kızgın bir boğa ve onun karşısında bir matador vardır. Matodorun elinde herhangi bir bez yoktur. Matodor el hareketi ile boğayı kızdırmaya çalışıyordur, en sonunda boğa iyice kızar ve matadora doğru koşmaya başlarken matador sırtından beyaz bir bez çıkartır ve iki eliyle boğaya doğru açar. Boğa bu kar beyaz beze bakamaz, gözleri kamaşır ve koşarken sendeleyip yere yıkılır bu sırada dış ses “OMO’NUN GÜCÜ, GÖZKAMAŞTIRAN BEYAZLIK” der ve reklam sona erer. Albeni (Sahip Çıkın) Konseptli Senaryo: Sabahın erken saatlerinde Mehmet efendi, mahmur gözlerle bakkalının yolunu tutar. Dükkânına geldiğinde kapısının açık olduğunu görür, şaşkın bir vaziyette içeriye girip neler olduğunu anlamaya çalışır ve heyecanla polis çağırır. Ekip geldiğinde dükkâna hırsız girdiğini anlar ama ”nedense her şey yerli yerinde’’ diye düşünür. Daha sonra anlaşılır ki çalınanlar sadece bir kutu Albeni’dir. Ardından bir dış ses duyulur Karşı Koyamayacağınız Lezzet Albeni der. Albeni (Hayatın İçinden) Konseptli Senaryo: Genç kız intihar etmek için köprüdedir. Herkes toplanmıştır etrafına kızı intihar etmemesi için ikna etmeye çalışırlar fayda yok…kıza son model bir araba getirirler kız istemez, para dolusu çantayı vermek isterler kız komik bir şekilde kafasını sallar ve ağlamaya devam eder ama parayı istemez, sevgilisini getirirler kız ağlamayı keser sessizlik olur sevgilisi gülümser ama kız sonradan kafasını tekrar sallar ve ağlamaya başlar..herkes sıkılmıştır artık o sırada kızı izlemekte olan halkın arasından küçük bir çocuk albeni yemektedir..o sırada kıza doğru yürümektedir…cebindeki albeniyi çıkarır ve kıza uzatır kız intihar etmekten vazgeçer..sonunda sloganımız çıkar hayat albeniyle yaşamaya değer Nokia (Büyük Buluş) Konseptli Senaryo: Bu senaryo 1940 lı yıllarda bir bilginin evinde, çalışma odasında geçmektedir. Odada ahşap bir çalışma masası vardır, Masanın üzerinde sağ tarafta hesap yapmak için bir abaküs, sol tarafta ise çevirmeli, manyetik eski bir telefon vardır. Duvarda ilkel, kaba bir takvim, odanın diğer köşesinde reklam müziğini çalan bir taş plak ve adamın arka tarafında randevularını hatırlatan ilkel bir saat vardır. Bu bilge kişi ise çalışma masasında bir şeyler ile uğraşırken, arka tarafında duran saat çalar ve saatten randevunun yazılı olduğu bir kâğıt parçası düşer. Adam kâğıdı alır ve okur, randevu saati geldiğini anlar ve ceketini giyerek kapıdan çıkar ve birkaç adım atar, durur, bir şey unutmuşçasına elini ceketinin cebine sokar sonrada kapıya doğru bakar. (Çünkü adama lazım olan her şey evde kalmıştır. Abaküs, randevu saati, takvim, plak, telefon) Adam önüne doğru döner. Adamın önüne doğru dönemsiyle ev değişir ve şık bir ev olur, adam ise günümüz giyinimli şaç, sakal tıraşı olunmuş hale döner (Bu arada adamın eli hala cebinden çıkmamış ve yüzündeki bir şey unuttum ifadesi kaybolmamıştır) Sonra adam cebindeki cep telefonunu fark eder ve cebindeki telefonu çıkartır. Sonra adamın yüzündeki “bir şey mi unuttum” ifadesi gider, yerine “unutmamışım cebimdeymiş” ifadesi gelir ve adam yoluna devam eder. Bu sırada dış ses “Yanınızdaki Ofis” yada “Size lazım olan her şey ve daha fazlası için Nokia 6710” der.Reklam Stratejisi Nasıl Hazırlanır?
Reklamlar, ürün ve hizmetleri satın alma konusunda potansiyel müşterileri ikna etmek için hazırlanır. Reklam stratejisiyse, bu reklamları en etkili biçimde nasıl hazırlayacağımız ve yayınlayacağımız konularını kapsar. Reklam stratejimiz, firmamızın kamuya gösterdiği yüzdür diyebiliriz ve bütçesi ufak olan küçük bir firma da, üzerinde yeterince düşündüğü takdirde etkili bir reklam kampanyası tasarlayabilir. İyi bir reklam stratejisinin püf noktası, esnek ve yaratıcı bir planlamayla, hedef kitlesi ve o hedef kitlesine yönelik mecra seçimi hakkında doğru bilgiye sahip olmaktır. Genel olarak bakacak olursak, reklam stratejimizi üç temel amaç için hazırlayabiliriz. 1- Bir firma ve firmanın ürün veya hizmetleri hakkında farkındalık yaratmak 2- Satışları artırmak ve rakip firmalardan müşteri kapmak 3- Firma veya marka imajı çalışmaları yapmak Yani, firmalar reklamlarla bilgi verme, ikna etme ve tüketiciye kendilerini hatırlatma amacı taşırlar. Bu amaçlara ulaşmak için hazırlayacağımız bir reklam stratejisinde bazı temel aşamalar vardır ve bu aşamalar, reklam hazırlama sürecini pazarlama hedeflerimiz ve diğer tanıtım faaliyetlerimizle birleştirmemizi sağlar. Reklam Stratejilerinde Temel Aşamalar Eğer firmamız yeni bir firmaysa, reklamlarımızın temel hedefi ürünlerimiz ve firmamız hakkında farkındalık yaratmaktır. Firmamızın adını sektör içinde iyi biçimde duyurduktan ve ürünlerimizin pazarda sağlam biçimde yer almasını sağladıktan sonra, reklamlara daha az yatırım yapabiliriz; çünkü, bu aşamaya geldiğimizde, özellikle bizim ürünlerimizi tercih eden bir müşteri kitlesi muhtemelen oluşmuş olacaktır. Burada yapmamız gereken ilk şey, ürün veya hizmetimizi belirli bir biçimde konumlandırmaktır. Günümüzde, sadece tek bir firma tarafından satılan bir ürün olması ihtimali çok düşüktür. O yüzden, biz mesela porselen ürünler üretiyorsak, bizi diğer porselen üreticilerinden ayıran özellik veya değer nedir ve tüketiciler neden bir başka markayı değil de bizi tercih etmelidir, önce bununla ilgili bir tema, içerik ve ifade biçimi geliştirmemiz gerekir. Bunu yaparken, yaratıcı olmamız ve pazardaki yeni trend ve gelişmelere ayak uydurmak konusunda esnek bir planlama yapmamız gerekir. 1- Hedef Kitlesi Belirlemek Hedef kitlesi dediğimizde, belirli bir çerçeve içindeki bir gruptan veya birkaç farklı grubu kapsayan bir kitleden bahsediyor olabiliriz. Hedef kitlemiz, ürünümüzü satın alan kişiler olabilir, ürünümüzü kendileri satın almayan ama o ürünün satın alınmasına karar veren bir poziyona sahip kişiler olabilir veya bir kişinin ürünümüzü satın almasını etkileyen kişiler (çocuk, eş, partner, arkadaş vb.) olabilir. Burada genel olarak üç kriter belirlememiz gerekir: a- Demografik öğeler, Yaş, cinsiyet, meslek, gelir, ilgi alanları ve grupların düşünsel anlamda sahip olabileceği soyut değerler b- Davranışlar, Tüketicilerin firma hakkındaki farkındalık derecesi, tüketicinin hangi ürünleri ne zaman ve ne durumda kullandığı, tüketiciyi kendi ürünlerimizi kullanma veya deneme konusunda ikna etmek için ne tür öğe veya tekliflerin cazip olabileceği c- İhtiyaç ve İstekler, Burada hem gündelik yaşam içindeki pratik kullanım açısından hem de kişinin ürünle kendine kattığı bir değer olup olmadığı açısından bir değerlendirme yapmalıyız. Bundan sonra da, bu istek ve ihtiyaçları bizim ürünümüzün karşılayabileceği yönünde bir mesaj geliştirmeliyiz. d- Ürün Konsepti, Ürün konsepti dediğimiz zaman, yazımızın başında bahsettiğimiz, bizi diğer firmalardan ayıran özellikleri veya değerleri ifadelendirme aşaması aklımıza gelmeli. Biz, ürünümüzü sektör içinde belirli bir biçimde konumlandırırsak, ürünümüzün temsil ettiği değerleri ve hedef kitlemizin o ürünü nasıl algılayacağını kendimiz belirlemiş oluruz. Burada, tüketiciye cazip gelecek veya kendisiyle eşleştirebileceği bir değerler grubu yaratmamız ve böylece, ürünümüzü sadece bir ürün olmaktan çıkarmamız gereklidir. 2- Mecra Seçimi Reklamımızı yayınlayacağımız mecrayı seçerken, pazarlama hedeflerimizi, bütçemizi ve hedef kitlemizin özelliklerini hesaba katmamız gerekir. Dijital medya, televizyon, gazete, dergi, radyo, posta, billboard ve açık hava, reklamlarımız için kullanabileceğimiz yaygın mecralardan bazılarıdır. Mecramızı dikkatli bir şekilde belirledikten sonra, reklamımızın yayınlanması için bir zaman dilimi belirlemeliyiz. Burada, gün, hafta, ay veya yıl içinde olacak şekilde (bunların biri veya hepsinin bir bileşimi söz konusu olabilir) bir zaman dilimi belirleyip, reklamlarımızı o zaman diliminde yayınlamalıyız. 3- Reklam Mesajı Reklam mesajı, pazarlama hedeflerimizin, reklamımızdaki görsel ve yazılı öğelerin ve ürünümüzün sahip olduğu özellik ve değerlerin bir birleşimidir. Burada temel olarak üzerinde durmamız gereken 3 öğe vardır: a- Ürünümüzü, başka markaya ait aynı tür bir üründen ayıran özellikler veya değerler nelerdir? b- Tüketicilerin bu ürünü nasıl değerlendirmesini istiyoruz? Tüketicileri, ürünü satın almaya nasıl ikna edebiliriz? c- Tüketici rakip firmaları nasıl görüyor? Rakiplerimizin kendilerini konumlandırma biçimindeki zayıf ve güçlü noktalar neler? 4- Yazılı içerik Bu tür içeriği hazırlarken amacımız, ürün ve hizmetlerimiz hakkında bilgi vermek veya ürünümüze bir değer ve anlam atfetmek olabilir. Birçok firma, pazarlama hedefleriyle ürünün temel özellik ve faydalarını birleştiren bir slogan düşündükten sonra reklamın diğer öğelerini geliştirmeye başlar. Akılda kalıcı reklam içeriği yaratmak önemli olmakla birlikte, ürün veya hizmetimize dair değer ve özelliklerin ön planda olması reklamımızın satışa dönüşmesinde daha etkili olacaktır. Reklam metni hazırlarken, iletmek istediğimiz mesajı açık ve net olarak ifade etmek en etkili yoldur. Tabi, bazı reklamlar çok karmaşık, insanı düşündüren ve anlamı belirsiz gibi duran bir tarza ve yapıya sahiptir ve mecramıza ve hedef kitlemize göre, bu reklamlar da gayet etkili olabilir. Reklamımız, başlığı olması gereken türde bir reklamsa, bu başlık reklamın temasını tüketiciye anlatan bir ifade olmalıdır. 5- Görsel İçerik Görsel içerik dediğimiz zaman, kullanılan boşluklar, renkler, görüntüler, yazı büyüklükleri ve biçimleri gibi reklamdaki bütün görsel öğelerin belirli bir mantık ve amaç dahilinde kurgulanmasından bahsediyoruz. Bu öğeler üzerinde düşünürken, reklamın hızlı biçimde dikkat çekmesi gerektiğini hesaba katmalıyız. 6- Reklam Bütçesi Reklam bütçemiz, reklam stratejimizi geliştirdikten sonra veya önce belirlenebilir. Bütçemize karar verirken, reklamımızın bizim için ne kadar önemli olduğu, başarılı olursa bize ne kazandıracağı ve tabi ki firmamızın buna ne kadar para ayırabileceğini hesaba katmamız gerekir. Özellikle küçük firmaların, önce bütçesini belirlemesi bizce daha uygundur. Çünkü böyle yapıldığı zaman reklamın diğer öğeleri bu bütçeye göre ayarlanmış olur ve firma sonradan kendisini maddi olarak zora sokacak sürprizlerle karşılaşmamış olur. Reklam bütçesi geliştirirken en çok başvurulan yöntem, geçmişteki satış oranını hesaba katmaktır. Böylece reklamımız etkisiz olsa bile, bu firmamızı maddi olarak zora sokan bir sonuca yol açmaz. Biraz daha büyük ve geliri yüksek bir firmaysak, gelecekteki satış tahminlerimizi, firma birikimlerini ve pazar payımızı da hesaba katabiliriz. Reklam Sonuçlarını Analiz Etmek Özellikle küçük firmalar, reklamlarının etkisini ölçme konusunda oldukça gevşek davranma eğilimindedir. Reklamın bir yenisi yapılmalı mı, aynı reklama devam edilmeli mi gibi konularda el yordamıyla kararlar alınır ve uygulanır. Aslında, ekonomik dalgalanmalar, yeni rakiplerin sektöre dahil olması ve dönemsel satış değişiklikleri gibi birçok etken, bir reklamın etkisini azaltabilir veya artırabilir. Eğer bütün bu öğeleri hesaba katarak reklamımızdan aldığımız sonuçları incelemezsek, kötü ve etkisiz bir reklama devam etmek veya çok iyi bir reklam stratejisinden vazgeçmek gibi yanlış kararlar alabiliriz. Reklamlarla İlgili Yasalar Reklam stratejimizi geliştirirken, reklamımızın yayınlandığı ülke veya mecrayla ilgili reklam yasalarını mutlaka bilmemiz gerekir. Yasalarda değişiklikler yapılabileceği veya yeni düzenlemeler mevcut yasalara eklenebileceği için, reklamımız üzerine ayrıntılı biçimde düşünmeden önce en son düzenleme, yasa veya mevzuatı öğrenmeliyiz.Reklam Vermek İçin Televizyon Kanalı Nasıl Seçilir?
Araştırmalara göre ortalama bir insan her gün 1500 ile 1800 kez mesaj verilerek adeta mesaj bombardımana tutulmaktadır. Bu mesajların da çok büyük bir bölümünü pazarlama faaliyetleri sonucu ortaya çıkan reklamlar oluşturmaktadır. Bu reklam mesajlarının %70’i göz ile algılanırken %30’u ise kulak tarafından toplanmaktadır. Bir insan her gün bu kadar çok pazarlama mesajı ile karşı karşıya kaldığına göre insanlarda satın alma davranışı oluşmasını sağlayan mesajların hangileri olduğu çok ciddi bir merak konusu haline gelmektedir. Yine aynı araştırmalar göstermektedir ki insanlar kendilerine gelen pazarlama mesajlarını tasarımsal ve içeriksel olarak sınıflandırmadan önce önyargılı bir şekilde “kalite” odaklı olarak ayrıştırmaktadır. Bu öyle bir kalite algısıdır ki sokakta yürürken görülen bir tabela minimum seviyede satın almaya dönük davranış geliştirirken aynı tabeladaki logonun birkaç kez televizyonda görülmesinden sonra sokakta yeniden görülmesi çok hızlı bir şekilde satın alma ile sonuçlanan müşteri deneyimine dönüşebilmektedir. Televizyonun hayatımızdaki önemi, neredeyse herkes tarafından reddedilen bir olgu olsa da, tartışmasız bir gerçektir. Türk halkının ortalama televizyon izleme süresi günde 4 saati geçerken gençlerin uyku dışında geçen zamanlarının üçte birini televizyon izleyerek geçirdikleri saptanmıştır. Bu da bir yıl içinde toplam 930 saatini derslere katılarak geçiren bir öğrencinin 1340 saatini ise televizyon izlemeye ayırdığı anlamına gelmektedir. Televizyonun hem göze hem de kulağa aynı anda hitap edebilmesi sayesinde ürün ve/veya marka odaklı reklamlar izleyicilere en yüksek farkındalık düzeyinde iletilebilmektedir. Hayatımızda bu kadar büyük bir yer kaplayan televizyon sadece zaman geçirme aracı olarak değil aynı zamanda bir prestij aracı olarak da kolektif bilinçte kendisine yer bulmayı başarmıştır. “Ünlü olma” kavramı bir insanın televizyonda ne kadar yer aldığının ölçütü haline gelirken insanların %71’i televizyonun en doğru ve en tarafsız haber kaynağı olduğu konusunda da hemfikirdir. Televizyon reklamları ve filmlerinin büyük avantajı izleyiciler üzerinde reklamı yayınlanan kuruma ya da markaya yönelik yarattığı bu kalite olgusu ve saygınlıktır. Televizyon çok pahalı bir reklam mecrası olduğu için her marka ya da kurum televizyonda reklam yayınlatamamakta, ancak finansal olarak fazlasıyla güçlü olan kurumlar televizyondan etkin bir reklam mecrası olarak faydalanabilmektedir. Bu durumun gayet net bir şekilde farkında olan izleyiciler bu nedenle televizyonda reklamı yayınlanan firmaları daha prestijli ve dolayısıyla daha güvenilir olarak görmektedirler. 2010 yılının ilk 6 ayını kapsayan ve Reklamcılar Derneği üyesi medya ajanslarının verilerine dayanarak hazırlanan rapora göre televizyon %55.59 piyasa payı ile en çok tercih edilen reklam mecrası olmayı sürdürüyor. Televizyon, en yakın rakibi olan yazılı basına %28 gibi azımsanamayacak oranda bir fark atmasını hiç şüphesiz hala en etkili reklam mecrası olmasına borçlu. Yüksek maliyetlere sahip olmasına rağmen hem sürekli artan kanal ve program seçenekleri, hem de tamamen ücretsiz bir mecra olarak her kesimden insana hitap etmesi sayesinde televizyon reklamları çoğu analistin iddia ettiğinin tam tersine gücünü yitirmeyi bir kenara bırakalım, her geçen gün reklam sektöründeki ezici üstünlüğünü arttırıyor. 2011 yılında da reklamverenler tarafından en çok tercih edilecek reklam mecrası olacağı kesin olan televizyon için en etkin zamanı ise 19.00-21.00 ile 21.00-24.00 saatleri arasında yer alan Prime 1 ve Prime 2 kuşakları oluşturuyor.Reklamcı Nedir? Kimler Reklamcı Olabilir?
Reklamcı, reklam sektörünün birbirinden farklı meslek türünde ister eğitim almış, ister sektörün içinden yetişmiş olan, reklamın bütün süreçleri hakkında bilgi ve beceri sahibi olan kişilerdir. Reklamcılar, firmaların hangi amaçlar doğrultusunda reklam yapmak istediklerini bilen, onları bu amaçlarına yaklaştırmak için, neler yapılması gerektiğini, ne tip araştırmaların, firmalarla ilgili olarak yapılacak reklam çalışmalarının önünü açabileceğini, reklam sektöründe kullanılan bütün reklam mecralarını, mecraların özelliklerini, her birinin etki gücünü, her reklam mecrasına yönelik en iyi reklam tasarımını bilen, bu anlamlarda uzmanlaşmış kişilerdir. Bu noktada grafik tasarımcılar, web tasarımcılar, endüstriyel tasarımcılar, sanat yönetmenleri, kreatif direktörler, yönetmenler, danışmanlar birer reklamcıdırlar. Reklamcı, firmalar ile tüketici kitlesi arasında iletişimin kurulabilmesinden sorumludurlar. Onlar her iki tarafın diline hâkimdirler. Tüketicilere nasıl seslenilmesi gerektiğini, hangi etki unsurları kullanarak tüketicileri etkileyebileceğini bilen ve bu dilin tasarlanmasında aktif rol alan kişilerdir. Reklamcılar, hedef kitlenin araştırılması konusunda da uzmandırlar, tüketicilere yönelik yapılan araştırma sonuçlarında, verilen cevapların ne anlama geldiğini, cevapları verenlerin isteklerini, arzularını, beklentilerini algılayabilen, bunlara yönelik yapılan reklam tasarımlarının nasıl bir şey olması gerektiğini tespit edebilen kişilerdir. Yukarıda saydığımız meslek gruplarının hepsi, çok iyi reklamcı olmayabilirler. Bunlardan bazıları sadece kendi alanlarında uzmanlaşmış olabilmektedirler. Ama bazı kişiler hem kendi alanlarında hem de reklam mecralarının hepsinde uzmanlaşarak, bir reklam ajansının bütün reklam süreçlerini kontrol edebilecek derecede uzmanlaşmaktadır. İşte asıl reklamcı bu tip kişilere denilmektedir. Yukarıda sayılan mesleklerin dışında, reklam sektöründe çalışan, reklam sektörünün farklı alanlarında faaliyet gösterenlere de kimi zaman reklamcı denilmektedir. Ama bir kişiye reklamcı diyebilmek için, bütün süreçlerde uzmanlaşmış olması gerekmektedir. Genellikle, sanat yönetmenleri, kreatif direktörler, sanat yönetmenleri reklamın bütün süreçlerine hakim olabilmektedir. Bu tip uzmanlar, reklam ajanslarının bütün işlerinin gidişatını, yapısını, tasarımlarını, reklam mesajlarını denetleyen, kontrol eden insanlardır. Kısaca reklamcı, bir firmanın kuruluşundan, pazardaki bütün ilerleyişinde ki reklam süreçlerini bilen, takip edebilen, ne yapılması gerektiğini bilen kişilerdir. Hem tasarım anlamında birebir kendisi de tasarım yapabilirken, tasarımcıların işlerini de değerlendirebilmektedirReklamcılığın Gelişimi Nasıl Olmuştur?
Türkiye ’de basılı reklamcılık ile ilgili ilk reklamlar gazetelerde başlamıştır bunlar satılık ev, arsa gibi ilanlardır. Ticari anlamda ilk tanıtımlar 1864 yılında Tercüman-ı Ahval Gazetesinde yayınlanmıştır. Bu yıllarda gazete ve dergilerinde sayıları artmaya başlamıştır. 1909 ’yılında şimdiki ajansların temeli olan İlan şirketi kurulmuştur. İlk radyo tanıtımı ise 1950 yılının ikinci yarısında yayınlanmıştır. İlk televizyon tanıtım fikirleri ise 1970 yılında ortaya çıkmaya başlamıştır.. Türkiye’de reklamcılık, ilk kurulan reklam ajanslarının bu konuda tecrübeli olan ve gelişmiş ülkelerde yer alan ajanslar ile işbirliği yapması sonucunda bir sektör haline gelmeye başlamıştır. Dünyada ticari modeller durmadan değişmektedir; son 15 yılda oldukça değişmiş ve tüm dünyada hedef kitleler için standart olarak üretilen bazı mal, ürün ve hizmetler, kampanyalar ile tüm tüketicilere veya bölgesel olarak sunulmaya başlamıştır. Ajanslarımız çok kısa zamanda büyük değişimlere uğramış bu sektörde dünya çapında ödüller kazanmaya başlamışlardır Reklamcılık Türkiye’de son yıllarda pazarın büyümesi için, gerek tanıtım faaliyetlerine ayrılan bütçelerle, gerekse reklam ajanslarının düzenlediği organizasyonlar açısından hızlı bir gelişme göstermiştir. Ajansların yapılanması da reel pazardaki büyümeye paralel olarak dünya standartlarına uygun hale gelmiştir Son yıllarda dış ticaretin artış göstermesi, büyük dünya markalarının Türkiye iç pazarına girmiş olması ve üretim yapmak için yatırım yapmaya başlamaları bu gelişmelerle ilişkilendirilebilir. Bu gelişmelerden sonra zorlu rekabet ortamında firmalar açısından tanıtım yapmak zorunlu hale gelmiştir, Pazar büyüdükçe mecralar ve medya daha bilinçli ve planlı kullanılmaya başlanmış hemen hemen bütün işletmeler buna ayrılan bütçeleri için kaynak yaratmaya başlamışlardır. Bugün Türkiye’de reklam, dünya standartlarında faaliyet gösteren birçok sektörden daha gelişmiş bir hale gelmiştir. Tüketicilerin tasarımlara bakış açısında da olumlu yönde gelişmeler olmuş; tanıtımlar tüketicilerde satın alma eğilimi yaratmaya başlamıştır. Renkli televizyon yayınlarının başlaması ve mecraların artması nedeniyle tüketici kitleler reklamcılığa güven duymaya başlanmıştırReklamcılıkta Etkili Medya Kullanımı Nasıl Olur?
Reklamcılıkta medya kullanımı, yaratıcı tasarımla aynı öneme sahiptir. Hatta bazı durumlarda tasarımın önüne bile geçebilecek kadar önemli bir konudur. Çünkü reklamın mesajları, medya yani kitle iletişim araçlarını kullanarak tüketiciye ulaşmaktadır. Kitle iletişim araçları, firmalar ile tüketiciler arasındaki iletişim köprüsü görevindedir. Firmaların, ajanslara hazırlattıkları tanıtım kampanyaları, medya aracılığıyla tüketiciye ulaştırılmaktadır. Kimi televizyonu, radyoyu, sinemayı, kimi basılı medya organlarını kullanarak ürün ve hizmetleriyle ilgili mesajlar göndermektedir. Tüketici de firmaların üretimlerini, ürün ve hizmet özelliklerini, fiyatlarını, satış noktalarını bu organlar aracılığıyla öğrenmektedir. Bu anlamda, özellikle televizyon, hem firmalar için hem de tüketiciler için oldukça önemlidir. Tüketiciler her gün birkaç saati televizyonların başında geçirmektedir. Bu birkaç saat içerisinde firmalar, tanıtım mesajlarını kendilerine ayrılan sürelerde yayınlanmasını sağlamaktadırlar. Reklamcılığın ilk zamanlarında, reklam ajansları, hazırladıkları tasarımların yayınlanacağı yayın aracını, kendi bünyelerinde bulunan medya planlama birimi tarafından belirlenmesini sağlıyordu. Reklam ajanslarının bünyelerinde bulunan medya planlama biriminin görevi; hazırlanan tanıtım kampanyasının sesleneceği hedef kitlenin en çok izlediği, takip ettiği veya okuduğu kitle iletişim aracını tespit edip orada yayınlanmasını sağlamaktır. Birim, bu anlamda ilk önce araştırma yapmaktadır. Tanıtılacak olan ürün ve hizmet özelliklerine en uygun hedef kitle belirlenmektedir. Hedef kitle tespiti yapıldıktan sonra, bunların özellikleri, yaşam biçimleri, sevdikleri ve sevmedikleri unsurlar, alışkanlıkları araştırılmaktadır. Bu tip araştırmalardan çıkan sonuçlarla en çok takip ettikleri yayın aracı seçilmekte ve seçilen yayın aracını hangi gün ve hangi saatte takip ettikleri de öğrenilmektedir. Buna göre, fiyatları öğrenilmekte ve ilgili reklamın yayınlanacağı gün, saat, saniye ve bunların fiyatları konusunda anlaşma yapılarak yayınlanması sağlanmaktadır. Belirlenen hedef kitle, en çok gazete okuyorsa, gazete reklamı olarak hazırlanmakta ve hangi gazete takip ediliyorsa, ona reklam verilmektedir. Bu durum televizyonlar, radyolar, dergiler için de geçerlidir. Televizyonlarda da kanallar, hedef tüketicinin en çok izlediği veya en fazla reytingi olanlar arasından seçilmektedir. Reklamcılıkta medya kullanımı, reklamın başarısını direkt olarak etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Bu noktada reklamcılıkta tasarım ne kadar yaratıcı olursa olsun, büyük bir fikre sahip olsa da, doğru yayın aracı, yani kitle iletişim aracı seçilip, doğru tüketiciye ulaştırılmazsa hiçbir işe yaramamaktadır. Üstelik bu noktada, seçilmiş olan aracın, ne kadar zamanda tüketiciye ulaştığı da önemlidir. Yani reklamcılıkta en kısa sürede, en doğru hedefe, en etkili biçimde ulaşmak temel amaçtır. Bu konunun bu kadar önemli olması dolayısıyla, eskiden reklam ajanslarının bünyelerinde bulunan, medya planlama birimleri, günümüzde tek başına bir ajans haline gelmiştir. Yani Medya Planlama Ajansları olarak faaliyet göstermektedirlerReklamda Şoklama Yapmak Nedir?
Kar yağışının çok olduğu bir gün, şehrin her tarafı bembeyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Neredeyse kara görünmemekteydi. Bu durumu değerlendiren bir beyaz eşya firması, hemen kocaman billboard’lar hazırlamış ve billboardların büyüklüğünde bir buzdolabı görüntüsünü, billboard’a yerleştirmişti. Billboard’a yerleştirilen buzdolabının kapağı açıktı. Halk sabah uyandığında, bu dev billboardlarla karşılaştılar. Billboardlarda buzdolabı görüntüsüyle birlikte bir de ufak bir yazı yer almaktaydı. “buzdolabımızın kapısını açık unuttuğumuz için özür dileriz”. Yerin karla kaplı olmasının şaşkınlığıyla uyanan halk bir de bu billboardlarla karşılaşmaktaydı. Bu reklam bir tür reklamda şoklamadır. Reklamda şoklama, Firmanın kısa bir süre içerisinde prodüksiyon firması ile etkili bir reklam kampanyası düzenlemesi ve bunu bütün reklam mecralarını kullanarak, tüketicilere duyurmasıdır. Firma böylece, ürün ve hizmetleriyle ilgili bütün ileteceklerini bu kısa sürede iletmek ve etkili olmak durumundadır. Belki bir yıllık reklam yatırımını bu kısa sürede harcamaktadır. Bu kısa süre; bir hafta, on gün, on beş gün gibi sürelerdir. Fakat reklamda şoklama tüketiciler üzerinde çok etkili olmaktadır. Çünkü çok kısa bir sürede bütün reklam mecralarından yani, televizyonlardan, radyolardan, açık hava reklam araçlarından, basılı yayın organlarından aynı anda seslenilmektedir. Bu tip bir kampanya, her taraftan tüketiciye, aynı anda seslendiği için bir tür şok etkisi yaratmakta ve zihinlerinde yer etmektedir. Bütün mecralardan iletilen aynı mesajlar, olmayabilir, birbirinden farklı mesajlar iletilebilir ama önemli olan aynı anda, her taraftan etkili bir reklam kampanyasının sürdürülmesidir. Bu süreç içerisinde imaj çalışmaları da yapılabilir hatta yapılmalıdır. İmaj bu tip kampanyalarda çok çabuk yerleştirilebilmektedir. Ürünün hem üretime dayalı hem de etkisel imajı belirlenmelidir. Ürünün teknolojisi belirlenmesi ve iletilmesi, üretime dayalı imajı oluşturabilirken, ürünün etkisel değerlerin belirlenmesi, pazarlamaya dayalı imajı belirleyecektir. Ürünün etkisel değerleri, güç, güven, rahatlık, spor, coşku v.b. etkiler olabilmektedir. Bütün bunlar, rahatlıkla şoklama reklam kampanyası esansına oluşturulabilir. Çünkü tüketici, her yerde karşılaştığı, firma reklamlarına ister istemez maruz kalacaktır. Reklam kampanyasının etkili olması dolayısıyla ürünün imajı oluşturulabilir. Kimi firmalar tarafından özellikle son zamanlarda bu tip reklam kampanyaları düzenlenmektedir. Ülkemizde, bir dönem bilinmeyen numaralar servislerinin yürüttüğü reklam kampanyası buna iyi bir örnek teşkil edebilir. Bilindiği gibi, bilinmeyen numaralar, her taraftan tüketiciye seslendi. Bir taraftan servisin bilinmesini sağlarken bir taraftan, kolaylık, hizmet özellikleri gibi etkisel değerleri de oluşturmuşturReklamda Ünlü Kullanmanın Yararları Nelerdir?
Televizyon reklamlarıyla ilgili yapılan, hatırlanma oranı araştırmalarında, reklam genellikle hatırlanıyor, fakat filmde rol alan ünlü isim hatırlanmıyor. Daha doğrusu, reklam kampanyasındaki ünlü ismin simasını biliyorlar ama adını bilmiyorlar gibi sonuçlar çıkmaktadır. Bunun nedenleri araştırıldığında, ünlü simaların daha önce oynadıkları dizilerin, sinema filmlerinin jeneriklerinin okunmuyor olması, aynı zamanda, oyuncuların performanslarının insanları yeterince etkilemediği, yani isimlerini öğrenme gayretini gösterebilecekleri kadar etkilenmedikleri gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, Cem Yılmaz’ı ve oynadığı reklam herkes tarafından hatırlanıyor. Elbette, insanların ünlü oyuncu Cem Yılmazı hatırlamasının nedeni, sinema filmleri veya dizi filmler değildir. Reklamdaki Bu oyuncunun hatırlanmasının nedeni komedyen olmasıyla ilgilidir. Bilindiği gibi, insanların mizaha olan ilgisi, diğer tüm konulardan farklıdır. İnsanlar, hangi durumda olurlarsa olsunlar, komik olan unsurlara karşı ilgili olmaktadırlar. Mizah, müzik, v.b. unsurlarla ilgisi olmayıp, sinema filmlerinden, dizilerden isimleri çok iyi bilinen ünlüler de bulunmaktadır. Örneğin, Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat gibi oyuncular, hem fiziksel güzellikleriyle etkilediği için hem de oynadıkları dizi veya sinema filmlerinin konularından etkilendikleri için bilinmektedirler. Özellikle, aşk, entrika, konfor, zenginlik, cinsellik içerikli filmler konu itibariyle de hatırlanmakta, oyuncuları da bilinmektedir. Firmalar, reklam filmleri için oyuncu seçerken, tanıtım filminin hatırlanması için ünlü simaları kullanmaktadır. Bunun dışında nedenleri de bulunmaktadır ama en önemli nedenleri, tanıtımın akılda kalıcı bir etki bırakmasıdır. Yapılan oyuncu seçimlerine baktığımızda ise, kullanılan oyuncuların çoğunun, bu özelliği bulunmamaktadır. Bu noktada ya firmalar eksik araştırma yapmakta veya ismin biliniyor olup olmamasına önem vermemektedir. Firmaların, isimlerin biliniyor olup olmamasına önem vermemesi, marka uyumu ve oyuncu ününün uyuşmasıyla ilgili olarak, seçim yapmış olma ihtimalini insanın aklına getiriyor. Eğer ünlü isimlerin biliniyor olmasına özen gösterselerdi, çok iyi bilinen, hiç akıldan çıkmayan ünlü isimleri kullanabilirlerdi. Dışarıdan bakıldığında, markaların reklamın hatırlanması için, her ne kadar her şeyi yapabilirler gibi görünse de, bu tablo bunu göstermemektedir. Seçilen oyuncuların markayı veya markanın ünlüyü, gölgede bırakmaması gerektiği konusunu önemsedikleri ve buna göre seçim yaptıkları anlamına gelmektedir. Demek ki yapılan araştırmalar, yeterli olmakta ve markalar yani firmalar bilinçli olarak, bu tip oyuncuları tercih etmektedirler. Elbette şu unsur da insanın aklına gelmiyor değildir. İsimleri bilinen pek çok oyuncunun fiyatı, çok yüksek olabilmektedir. Bu neden de firmaların veya markaların seçimlerini etkiliyordurReklamı Ticari Kılan Özellikler Nelerdir?
Reklam aslen, ticari yönüyle tüketicilerin karşısına çıkmaktadır. Firmaların reklam yapmaktaki temel nedenleri, ürettikleri ürün veya hizmetlerin satılmasını sağlamak, bu doğrultuda sahip oldukları Pazar payını daha fazla büyütmektir. Bu yüzden, temelde hangi amaçla tanıtım yaparlarsa yapsınlar, nihai hedef daha çok satıştır. Bilindiği gibi, reklamların amaçları birbirinden farklı olmaktadır. En genel anlamda, satış amacını taşısa da; tüketiciyi bilgilendirmek, ileri teknolojiyi kullanmasını sağlamak, yaşam standardını yükseltmek, beğeni oluşturmak, toplum içerisinde marka bilinirliğini arttırmak, sosyal sorumluluk anlamında çalışmalar yaptığını anlatmak, benzer ürün ve hizmetler arasında tercih edilmesini sağlamak gibi alt amaçlar taşımaktadır. Bunların hemen hepsi, tüketicilerin, firmalara daha sıcak bakmasını, onu sevmesini, yaşamlarının bir parçası haline getirip, ondan vazgeçmemesini sağlamaya çalışmaktadır. Bütün bu farklı amaçla yapılmış gibi görünen tanıtımlarınve reklamların hepsi, tüketicilerin uzun bir süre sonra, kısa bir süre sonra veya belirlenen zamanlarda, markanın ürün ve hizmetlerini kullanma, satın alma davranışlarını göstermelerine yönelik yapılmaktadır. Bütün çeşitler, türler, amaçlar, hedefler nihai tek bir hedef için yapılıyor olsa da, reklamların tüketicilere katkıları bulunmaktadır. Tüketici, bu tip reklam ve tanıtımlar sayesinde, firmaların üretim biçimlerini tanımaktadır. Piyasada bulunan ürün ve hizmet çeşitlerini, onların bileşenlerini, bileşenlerinin fayda ve zararlarını, satış noktalarını, satış noktalarının özelliklerini, hangi ürün veya hizmeti kaç paraya alabileceğini öğrenerek, seçimlerini kendi bütçesine göre, bilinçli ve yararlı bir şekilde yapabilmesini sağlamaktadır. Reklamın ticari yönü, onun yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi nihai hedefi olmaktadır. Her mecradan, her mecraya uygun, birbirinden farklı türde tasarım biçimiyle, tüketicinin karşısına çıkmakta ve mesajlar iletmektedir. Her mesaj, nihai amaca direkt veya uzun vadede ulaşmayı hedeflemektedir. Firmalar, pazarda ilerlemek zorundadır. Büyümek, rakipleriyle mücadele edebilmek, pazardaki konumunu sağlamlaştırmak zorundadır. Bunlar olmadığında, bir firmanın serbest pazarda ayakta kalabilmesi çok zor hatta imkânsız olmaktadır. Bir firmanın serbest pazarda ayakta kalabilmesi, geniş bir tüketici kitlesine sahip olmasından geçmektedir. Günümüzde, piyasa da olmayan bir ürün yoktur. Birbirine benzer ürün ve hizmetler, birbirinden farklı veya aynı özelliklere sahip olarak, pek çok marka altında, marka halinde satılmaktadır. Tüketiciler, bu anlamda geniş bir seçim özgürlüğüne sahip bulunmaktadır. Bu yüzden firmalar, birbirinden farklı içeriklerle, mesajlarla tüketicilere ulaşmak, onları etkilemek, kendini onların zihinlerinde kurmak ve kalıcı olabilmeyi başarmak zorundadır. Reklamın ticari yönü olan satışı yapabilmek adına, ister uzun bir merdiven tasarımı yaparak, her bir basamakta, tüketiciye farklı bir yönünü göstererek, zihninde yukarıya tırmanma şeklinde olsun, ister direkt satın almaya doğru yönlendirmeyle yapsın, günümüzde ayakta kalabilmek için, bu firmaların zorunlu sürecidir. Bu zorunlu süreç içerisinde yapılan her türlü tanıtım ve reklamlar nihayetinde satış amaçlıdır yani ticaridir.Reklamın Amacı Nasıl Belirlenir?
Reklam, pazarlama iletişiminin sadece bir öğesidir ve genellikle reklamın iletişim amacı, pazarlamanın diğer öğelerini desteklemesidir. Reklam, potansiyel tüketicilerin marka, ürün ve hizmetlerinden haberdar olmasını sağlayarak, onları sadık bir müşteri haline getirmeye çalışır. Bunun için lazım olan iletişim faaliyetlerini gerçekleştirir. Bu, reklamın iletişim amaçlarından sadece bir tanesidir. Reklam, marka, ürün ve hizmetler hakkında, tüketicilerin tutumlarının pozitif olmasını sağlar veya var olan olumlu tutumları daha fazla güçlendirmeye çalışır veya negatif tutumları pozitif yöne çekmeye çalışır. Reklam, tüketicilerde ürün, hizmet veya markaya yönelik ilginin ortaya çıkmasını ve oluşturduğu ilgiden sonra, ürün, hizmet veya markaya sahip olma isteğinin oluşmasını sağlar. Bütün bunlar, diğer tutundurma faaliyetlerine destek olur ve tüketicilerin satın alma kararlarını etkiler. Reklamın iletişim amaçları burada son bulmamaktadır. Reklam, tüketicilerle kurduğu ilişkileri daha sonraki aşamalar için de sürdürür. Örneğin, tüketicilerin satış sonrasında, markanın verdiği çeşitli hizmetlerden faydalanmasını sağlayarak, satın alma eyleminin devamını getirmeye çalışır. Reklamın iletişim amacı, tüketicilerin reklamları görmeleriyle tepki vermelerini sağlamak değildir. Reklam ilk etapta, tüketicilere marka, ürün ve hizmetlerle ilgili etkin, anlamlı bilgiler vermektedir. Bunlar, günümüzde reklamın benimsediği görüşler doğrultusunda, tüketicilerin ihtiyaçları, istekleri, arzuları dâhilinde planlanmaktadır. Reklam, tüketicilere marka, ürün ve hizmetlerle ilgili anlamlı bilgileri vererek, tüketicinin markaya ilgi göstermesini sağlar. Diğer bir değişle, satın alma durumuna ortam hazırlar. Gerekli ortamın oluştuğunun fark edilmesi halinde, (bu ortam, reklamla ilgili tüketici tutum ve düşüncelerinin ölçülmesiyle aşağı yukarı belirlenmektedir) reklam bu sefer, tüketicilerin istek duymalarını sağlama yönünde çalışmalar yapmaya başlamaktadır. Tüketicilerin, marka ürün veya hizmete sahip olma isteğini uyandırmak için, faydalarını, kullanım kolaylıklarını, hissettirdiklerini öne çıkararak bunu oluşturmaya çalışır. Bu noktada da reklam, satın alma davranışını zorlamaz. Yönlendirmez. Çünkü burada amaç tüketicilerde isteğin oluşturulmasıdır. Tüketicilerde gereken isteği oluşturup oluşturmadığı, gene reklamla ilgili tüketici tutumlarını ölçerek belirlemektedir. Her iki aşamada reklam, amaçlarını gerçekleştirmiştir. Şimdi sıra, tüketicilerin satın alma eylemini gerçekleştirmelerini sağlamak için, tutundurma faaliyetlerine destek vermek olmaktadır. Yani tüketicilerin satın alma kararını vermelerini sağlayamaya çalışmaktadır. Genellikle reklamın amaçları bunlar olmaktadır. Reklamın amaçlarını aşama aşama gerçekleştirmeye çalışması, rastgele değildir. Bunlar geçmişten günümüze oluşturulan ve reklamın iletişim amaçları noktasında benimsenmiş modellerdir. Reklamın iletişim modelleri, geçmişten günümüze, toplumun yapısında oluşan değişikliklere göre yeniden biçimlendirilmekte ve kullanılmaktadır.Reklamlarda Promosyonun Etkileri Nelerdir?
Günümüzde reklam sektörü tüketicilere ulaşmak konusunda geleneksel mecraların yanında en yeni teknolojiyi de kullanıyor. Yazılı ve görsel basın yanında, 3D uygulamalar, kişiye özel reklamlar, iReklam, interaktif reklam derken sayısız mecra ve uygulama biçimiyle karşı karşıyayız. Hem üretim hem de tüketicilere sunum biçimleri açısından reklam sektörü hızlı bir gelişim içerisinde. Mecralar ve türler çoğaldıkça tüketicilere ulaşmak zorlaşıyor. Sosyal medya iletişiminin yaygınlaşmasıyla birlikte markaların tüketicilerle neredeyse birebir iletişim kurması daha fazla önem kazanmaya başladı. Geleneksel pazarlama yöntemlerinin en önemli yardımcılarından birisi olan reklam promosyonlar da bu noktada önemini korumaya devam ediyor. Promosyonu kısaca şirketlerin varolan müşteri potansiyelini korumak ya da müşteri oranını arttırmak için, hedef kitlesinin istek ve ihtiyaçlarına yönelik olarak hazırladığı işlevsel ürünler olarak tanımlayabiliriz. Promosyon ürünleri genellikle tüketicilere markayı hatırlatacak kalıcı ürünlerdir. Promosyona dayalı olarak ya da promosyon destekli yürütülen reklam çalışmaları genellikle tüketiciler üzerinde daha etkilidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta promosyon ürünlerinin tüketicilere hediye olarak sunulması ve onlarda markaya bağlılık sağlayacak, markayı hatırlatacak ya da tanıtacak nitelikte olmasıdır. Örneğin yeni açılan bir mağazanın tüketicilere herhangi bir ürün değil, kendisi ile bütünleşen bir ürün sunması bilinirliğini arttıracaktır. Reklam promosyon doğru şekilde yapıldığında etkisini uzun süre devam ettiren bir çalışma biçimidir. Promosyon sadece ürünler ile değil, indirimler, kuponlar, test kullanımları gibi çok farklı şekillerde de yapılabilir. Satışı ve bilinirliği arttırmaya yönelik olarak yapılan çalışmalarda genellikle hatırlatıcı ürünler değil, indirim, ürün, kupon gibi yöntemler kullanılır. Promosyon çalışmaları tüketici merkezinden reklam ve ticari satışa yönelik olarak yapılabilirler. Tüketicilere yönelik olarak yapılan promosyon çalışmalarında fiyat daha ön plandadır. Ticari satışa yönelik olarak gerçekleşen promosyon çalışmalarında ise ürünlerde ise ticari işletmelere yönelik olarak gerçekleşen bir harcama söz konusudur. Bu harcama ürün teşhiri için gerekli malzeme sağlanmasından, bayi eğitimine kadar gider. Özellikle maliyeti açısından doğru yapılmadıkları takdirde bir itici güç olamama riskini ciddi oranda taşırlar. Reklam promosyon ne şekilde yapılırsa yapılsın firmalar açısından belli bir maliyet yükü getiren bir çalışmadır. Dolayısıyla da bir risk alınır. Ancak doğru şekilde uygulandığında tüketicilerde bağlılık yaratmak, onlarla birebir ilişki kurmak açısından işlevsel bir uygulama biçimidir. Günümüzde değişen marka – tüketici ilişkisinin çift taraflılığını sağlama ve sürdürmede promosyonlar özellikle ürünler bazında reklamların en önemli itici güçlerindendir.Reklamlarda Ses Çeşitliliği Nasıl Oluşur?
İNSAN SESLERİ - Erkek SES - Bayan SES Diafram ses: Daha ciddi yapıtlarda kullanılan uyarıcı nıtelıgı tasıyan bu ses ceşidi seslendirilen reklamın dıkkatlı dınlenılmesıne vurgunun daha net, ve anlaşılır olmasını hedefler Ana ses: Reklamlarda anlatılan konuyu birebir anlatan hitap sesidir Vokal ses: Reklamlarda anlatılan konuyu hitap sesini vurgulamak yada suslemek amacı ıle kullanılan ses bıcımıdır DOĞA SESLERİ : Reklamlarda anlatılmak ıstenen konunun gercekleştiği ortamın canlandırılmasıdır. İletişimin başlangıc noktası olan ses, tanıtılan ürünün en etkın oldugu noktayı yaşatması için gereken ses topluluguddur Enstrümantal Sesler: Tanıtılacak ürüne en uygun ses duzenının olusturulup, ürün ile etkileşimini sağlama biçimidir NÜKTECİ SESLER Daha çok ÇizgiFilm, Komedi türü reklam ve seslendirmelerde kullanılan ses türleridir Bütün bu ses çeşitliliğini kullanılarak hedef kitleye ulasma amaç edinilir örnek olarak; hedef kitle çocuklar ise tanıtılacak üründe diafram ses kullanmak o reklamın dogru kıtleye sağlıklı bir şekilde ulasmasını engeleyebir.Santral Anonsu Nedir? Nasıl Olmalıdır?
Telefon santralleri günümüzde ofislerin vazgeçilmezi oldu. Telefon trafiğini kolaylaştırmanın yanında prestij aracı olarak ta kullanılan santral sistemleri, bekletme müziği özelliğiyle firmanızın lansmanına kendinizden birşeyler katmanıza olanak tanıyor. Sizi arayan müşteriniz için, telefondaki ses firmanızın prezantasyonu açısından önemlidir. Bekletme müziği ihtiyaçlarınıza profesyonel çözümler üretmek için sürekli çalışan My Prodüksiyon, firmanız için özel santral karşılama anonsları ve bekletme müzikleri hazırlıyor. Her büyük firmada günümüz şartlarında bir zorunluluk haline gelen sesli yanıt sistemi ve santral anonsları sizin firmanız için de gerekli. Müşterinizin telefonda duyacağı ses, telefon anonsu, sunumu ve içtenliği markanız açısından önemli. Sizlere dünya ile aynı anda, Interactive Voice Response yada bilinen ismiyle, Sesli Yanıt Sistemi özelliklerini kullanarak ve Telefon santrali robot operatör anonslarını bir adım öteye taşıyarak, komple santral seslendirme hizmetleri (sesli yanıt sistemi seslendirmesi, bekletme müziği, karşılama anonsu vb.) hizmetleri sağlıyoruz Firmanız hangi ilde olursa olsun santral seslendirme hizmetini bulunduğunuz yere getiriyoruz. Daha Fazla Bilgi için: http://www.myproduksiyon.com/santral-anonsSantral Fon Müzikleri ve Santral Bekletme Müzikleri
Santral için olmazsa olmazlardan biridir, profesyonel bir seslendirme çalışması sonrası sizi arayan müşterilerinizin hatta beklerken kulağa ve hatta ruha hitap eden bir fon veya bekletme müziği... My Prodüksiyon Fon Müzikleri, yavaş ve hızlı iki kategoride sektörün en iyi örneklerini sizlerle buluşturuyor. Dilerseniz santralinizin yetenekleri doğrultusunda size bu fon müziklerini / bekletme müziklerini size prodüksiyonlu veya prodüksiyonsuz olarak sunmaktayız. Fon Müzik Arşivimizdeki Örnekleri Dinlemek için: http://www.myproduksiyon.com/santral-seslendirme Etiketler santral fon müzik, yavaş fon müzik, slow fon müzik, ritmik fon müzik, eğlenceli fon müzik, hızlı fon müzikler, bekletme müzikleri, fon müzik arsivi, fon müzik örnekleriSantral Seslendirme Programları Nelerdir?
Her türlü santrale uyumlu, santral seslendirme programları kullanımı oldukça kolay ve ses kayıtları almanıza olanak sağlayan programlardır. Sektörün seçkin ve en çok tercih edilen markaları arasında yer alan, Karel, Netaş, Alcatel, Telesis, Siemens, Panasonic, Multitek, LG, Nortel, Cisco, Brother, Fanvil, Fortel, Grandstream, Nec, Yealink, Bulut Santral, Türk Telekom Sanal Santral gibi size önereceğimiz programlar ile kendinize ait amatör kayıtlar hazırlayabilir ve bu kayıtlarla santral cihazlarınıza ses verebilirsiniz. Santral seslendirme programları ile Çağrı merkezi Anons, Call Center Anons, 444 ve 0850’li hat santral anons seslendirme başta olmak üzere dilerseniz fon müziği de ekleyebilir ve müzikli bir şekilde kullanabilirsiniz. Ancak hatırlatmakta fayda var hazırladığınız kayıtlar yüksek teknoloji ve stüdyo ortamı gerektiren profesyonel santral seslendirme kayıtlarından çok daha amatör olacaktır. Amatör santral seslendirme kaydı hazırlamak için öncelikle ihtiyacınız olan bir laptop bilgisayar daha sonra bu bilgisayara kuracağınız ses kayıt yazılımları ile kendi santral seslendirme programı ve mikrofonunuz aracılığı ile hazırladığınız santral metinleri doğrultusunda anonslarınızı hazırlayabilirsiniz. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte artık ev ortamında dahi olan biri artık kolaylıkla ses kaydı hazırlayabilir hale gelmiştir. Tabii ki, bu ses kaydedici seslendirme programları seçimine gelince iş birazda profesyonellik gerektirmektedir. Kullanımı kolay sade bir arabirime sahip ve ev ortamında dahi kolaylıkla kullanabileceğiniz ses kayıt programlarını sizler için listeledik. 1- WavePad 2- i-Sound Recorder 7 3- RecordPad 4- PreSonus Studio One 3 5- Mixcraft 8 6- Audacity 7- Zynewave Podium 8- Ardour 9- Easy Hi-Q Recorder 10- VirtualDJ Free Eğer santral seslendirme programı ihtiyacınız var ise size ilettiğimiz bu 10 yararlı program ile santral seslendirme anonsları oluşturabilir, santral anonslarınızı düzenleyebilir, santral anonslarınıza fon müzikleri, bekletme müzikleri ekleyebilir. Profesyonel olmasada amatör bir şekilde kendinize ait santral anonslarınızı hazırlayabilirsiniz.Santral Seslendirmesi Neden Gereklidir?
Bir santral seslendirmesi kaydı, arayan kişi yada müşteriniz firmanızı aradığında telefonu karşılayan otomatik anonstur aynı zamanda beklemeye alındığında bir veya daha fazla mesajın oynatıldığı yerdir. İyi bir santral seslendirmesi, sunduğu bir hizmete, ürüne veya faydayı odaklayan birkaç kısa mesajı yine kısa süre içerisinde arayana aktarmalıdır. Santral seslendirme mesajları genellikle bir kişinin hangi departmanı aradığına ve neye göre, nasıl beklediğine göre değişir. Santral Seslendirmesi Neden Gereklidir? Etkileşimli Sesli Yanıt (IVR), bir arayanın doğru departmanı bulmasını veya bir soruşturmaya yanıt vermesini isteyen komutlardır. Çoğu zaman bunlar büyük şirketler için gereklidir, böylece müşteriler doğru departmana kolayca ulaşırlar. Santral aramalarında, sesli bir bilgi istemi, arayan kişinin telesekreterinizdeki mesaj doğrultusunda belirli bir işlem yapmasını ister. Bu komutları kullanan sistemler, arayanın telefonlarında bir tuşa basmasını sağlar ve ardından ilgili departmana aktarılırlar. Diğer sesli komut türleri, günümüz teknolojisi ile konuşan kişi ile yine konuşarak ve sesli tanıma özelliklerini de destekler bir yapı ile arayan kişiyle sohbet eden sanal bir kişi oluşturma seviyesine giden bir mesaj fikrini alır. Bu etkileşimli santral sesli yanıt sistemi veya otomasyonu IVR olarak bilinir. Arayan, arayanı nihayetinde tuşlamak istediği yere götürecek olan bir konuşmada arayan bir “kişi” tarafından karşılanır. Arayan kişi bu talebi yanıtlayarak yanıt verir ve IVR sistemi sunucusu, arayanın söylediğine göre bir sonraki istemine gider. Tamamen otomatik ve tamamen etkileşimli olarak yapay zeka sistemi ile yönetilirler. Santral seslendirme çözümleri tek tek mesajlar veya cümleler “komutlar” olarak adlandırılır. Santral seslendirmesi uzundan oldukça kısa olanlara kadar ihtiyaç doğrultusunda özelleştirilebilir ve değişebilir. Genellikle daha büyük ve daha karmaşık olan yapıları büyük şirketlerçe kullanılır. Örneğin, bir banka veya hastane gibi bu tür işletmelerde daha büyük ve daha karmaşık IVR menüsü ile Mesaj bekleme sistemleri (MBS) üzerinde mesajlar, tek ve basit bir seslendirme ile, cevaplama telefonu ve selamlamadan daha karmaşık IVR (Etkileşimli Sesli Yanıt) ile arayanların seslerini veya telefon tuş takımlarını kullanarak yanıt vermelerini sağlayan sistemdir ve böylece istenen bilgilere tek bir tuşlama ile ulaşabilir ve ilgili birimlere kolay ve zahmetsizce ulaşabiliriz. My Prodüksiyon işinde profesyonel ve Türkiye'nin tanıdığı seslendirme sanatçıları ile size en kaliteli santral seslendirmesi yapımlarını sunar.Şarkı Reklam (Jingle Reklam) Nedir?
Şarkılı Reklam Hedef dinleyici kitlesine göre tanıtılmak istenen ürünün müzikle suslenerek akıllarda yer etmesını yada agıza dolanmasını sağlama durumudur.Seçim Şarkısı Yararları
Seçim Seslendirme Nedir? Size ve Partinize Yararı Ne Olur?
Senkronizasyon Nedir? Nasıl Yapılır?
Televizyonda, reklamlarda, dizilerde ve sinema filmlerinde bir müzik eserinin kullanılmasına "senkronizasyon" adı verilir. Başkasına ait bir eserin senkronizasyonda kullanılması yapım hakkı ve yayım/edisyon hakları için izin almayı gerektirir. Yapım hakkı: (Master Right) Yorumcu ve plak şirketinin hakkını ifade eden ve plak şirketi tarafından temsil edilen hak; Yayım/Edisyon hakkı: (Publishing Right) Söz yazarı ve besteci hakkını ifade eden, ya eser sahiplerinin kendileri tarafından, ya da onları temsil eden edisyon şirketleri (Publisher) tarafından temsil edilen hak anlamına gelmektedir.Sequencer Nedir? Hangi Sequencer Markaları Seçilmelidir?
Kendinize tavsiye edilen bir sequencer program seçin ve ona odaklanın. Bu programlar sayesinde bilgisayarınıza kayıt yapma ve parçalarınızı düzenleme imkanı bulursunuz. Sequencer seçerken unutmayın ki hepsinin zayıf ve güçlü yanları vardır, birinin diğerine göre her yönden daha üstün olduğunu söylemek yanlıştır. Cubase, Logic, Protools, Sonar çoğunlukla kullanılan sequencer yazılımlarıdır.Ses Nedir? Sesin Genel Özellikleri Nelerdir?
Ses Nedir Sözlük anlamı olarak ses, esnek maddi ortamda yayılan mekanik titreşim dalgasına verilen addır. Aynı zamanda bazı durumlarda yetersiz bir tanım olsa bile “İletişim duyusunu uyaran dalga” olarak da adlandırılabilir. Şimdi biraz da etrafımızda bizi çevreleyen ses tiplerine bir göz atalım ve ses basıncı üzerine bilgimizi paylaşalım. Genel Sesler • Mutluluk ve memnuniyet Çevremizdeki ses etkileşimleri yaşam kalitemizi arttırırken, aynı zamanda bizi mutlu kılar. • İletişim İletişim hayatımızın en geniş bölümünü kaplayan ve bizim için çok büyük önem taşıyan bir etkileşim sürecidir. Yaşam kalitemizi arttırırken, eksikliği yaşandığı durumlarda yaşam kalitemizi aynı oranda zayıflatır. • Bilgi Hayatımızın her anında bilgiye ihtiyaç duyarız. Yeterli bilgi edinememek, istemediğimiz birçok hoş olmayan durumla karşılaşmamızı sağlar. Örneğin saatini tam öğrenemediğiniz bir treni kaçırmak, yada otobüsün nereden kalktığını öğrenemediğiniz için randevunuza geç kalmak gibi. • Gürültü Sesler yüksek ve rahatsız edici olarak algılandığı durumlarda buna gürültü adı verilir. Gürültü kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak olumsuz etkiler ve yaşam kalitesini azaltır. Ses Basıncı Bir taşı suya attığınızda ufak dalgacıkların daire şeklinde dağıldığını gözlemlersiniz. İşte aynen bu örnekte olduğu gibi ses kaynağı, bir ses dalgası ve ses basıncı oluşturur. Daha sonra bu basınç ve dalga varyasyonları kulak tarafından ses olarak algılanır.Ses Organları Nasıl Geliştirilir? Hangi Teknikler Uygulanır?
Akciğerlerden çıkan hava gırtlaktan geçerken ses tellerinde titreşimler oluşturur, bu titreşimlerle gırtlak yapısına göre değişik şekillerde çok zayıf sesler oluşur. Bu sesler diğer ses organlarıyla yoğrulur, titreşimlerle rahatlıkla işitilebilecek kadar büyür ve kimlik kazanır. Herkesin ses organlarının yapısının farklılığı ölçüsünde farklı sesleri veya ses kimlikleri vardır. Burada önce ses organlarımızın istediğimiz sesi çıkarabilecek yeteneğe ulaşmasını sağlamalıyız. Ses organlarının eğitimi diksiyonun altyapısını oluşturur. Ses organları eğitimsiz olduğunda diksiyon çalışmalarının her aşamasında tıkanıklıklar oluşacaktır. diksiyon çalışmalarının kendisi de dolaylı şekilde ses organlarının gelişimine yol açar. Ana ses organlarını tek tek ele alalım ve geliştirilmeleri için alıştırmalar yapalım.Ses Özellikleri Nelerdir? Nasıl Olmalıdır?
İşitilebilirlik Bir seslendirme - dublaj sanatçısı, mikrofon karşısında konuşurken, sesini rahatça işittirebilmelidir. Çok düşük ya da, çok yüksek tonlar, dinleyeni (izleyiciyi) rahatsız eder. Bu tür tonlar, diğer seslendirme ve dublaj sanatçılarının stüdyodaki genel ses seviyelerinin altında ya da üstünde olacağı için, ses teknisyenini de zor durumda bırakır. Akıcılık Bir sanatçı, uygun tonu yakaladıktan sonra, akıcı da konuşabilmelidir. Pek çok seslendirme ve dublaj sanatçısı, gereksiz yere hızlı konuşmayı, akıcı konuşma zannederek yanılır. Çok hızlı konuşmak ve tekstteki sözcükleri bitirip ek sözcükler kullanmak, her zaman bir üstünlük sayılmayabilir. Önemli olan, filmdeki oyuncunun konuşma temposudur. Oyuncunun kişiliğini yalnızca sesle değil, konuşma biçimiyle de vermek gerekir. Hoşa Giderlik Bir sesin hoşa gider olması, güzel olmasını gerektirmez. “Güzel” tanımına uymayan pek çok ses, konuştuğu oyuncunun fiziksel ve kişisel özellikleriyle bütünleştiği için beğeni kazanmıştır. İzleyici, çok kibar ve yumuşak bir sesin, kanlı bir korsanı ya da azılı bir katili konuşmasını kabullenemez. O halde, seslendirme sanatında bir sesin hoşa gider olması, sesin, seslendirilen oyuncuya uyup uymamasına bağlıdır. Şiir okurken beğenmeyeceğiniz bir sesi, yargıç rolünde benimseyebilirsiniz. Kuşkusuz bunun tersi de geçerlidir. Sesinin güzelliğiyle ünlü bir sanatçı, bir Kızılderili şefini konuşurken beğenilmeyebilir. Sesin rengi, oyuncunu ruhuna uygun olmalıdır. Bükümlülük Düşünceler, ton ve hız değişiklikleri ile anlatılır. Bu değişiklikler rastgele olmayıp, rolün gerektirdiği biçimde olmalıdır. Bükümlü olmayan (tekdüze) bir ses, izleyiciyi sıkar, duyguyu tam olarak yansıtmaz.Ses ve İşitme Üzerine Merak Edilen Tüm Sorular Ve Cevapları
İŞİTME NEDİR: Atmosferde oluşan ses dalgalarının kulağımız tarafından toplanmasından, beyindeki merkezlerde karakter ve anlam olarak algılanmasına kadar olan süreç işitme olarak adlandırılır. SES NEDİR: Ses enerjisi bir titreşimdir. Maddeden oluşan bir ortamda yayılan mekanik bir titreşim dalgasıdır. Bir klinisyene göre ise ses, işitme duyusunun uyaranıdır. SES FREKANSI NEDİR: Bir saniyede oluşan titreşimlerin sayısına ses frekansı denir. Ses frekans birimi Hertz (Hz)'dir. Frekansı arttıkça ses tizleşir (incelir). Düşük frekanslı sesler pes (kalın) sesleri oluşturur. İnsan kulağı 16 ile 20000 Hz arasındaki sesleri işitebilir. Saniyede titreşimi 16'dan az olan seslere subsonik, 20000 üzerinde olanlara ise ultrasonik sesler denir. SESİN ŞİDDETİ NEDİR: Sesin kulak tarafından duyulan yüksekliğine sesin şiddeti denir. Şiddet birimi desibel'dir (dB). Desibel insan kulağının işitebildiği en küçük ses şiddetidir. Fısıltı sesi 30 dB Konuşma sesi 40-60 dB Bağırma sesi 80-90 dB Uçağın kalkışı 120-140 dB Tüfek patlaması (yakın Mesafe) 130 dB ODYOMETRİK MUAYENE NEDİR: İşitmenin ölçülmesi ve işitme fonksiyonlarının değerlendirilmesine odyometrik muayene denir. Bu ölçümlerde kullanılan cihazlara odyometre denir. İşitme iki şekilde gerçekleşir; 1- Hava yolu ile (air conduction) 2- Kemik yolu ile (bone conduction) Normal işiten bir kulakta hava yolu ile işitme kemik yolu ile işitmeden iki kat daha fazladır. İŞİTME KAYIPLARI KAÇ ÇEŞİTTİR: İşitme kayıpları üçe ayrılır: 1- İletim tipi işitme kayıpları: Sesin iç kulağa kadar olan iletiminde bir patoloji (bozukluk) mevcuttur. Bu dış ve orta kulaktaki bir lezyona bağlı olabilir. 2- Sensorianeural tip işitme kaybı: İç kulak veya 8. sinir (işitme ve denge siniri) iletimindeki herhangibir bozukluğa bağlı işitme kayıplarıdır. 3- Mikst tip işitme kaybı: Hem iletim hemde sensorianeural olan işitme kayıplarıdır. İŞİTME KAYBI DERECELERİ NELERDİR: 0-20 dB işitme kaybı, Çok hafif işitme kaybı 20-40 dB işitme kaybı, Hafif işitme kaybı 40-60 dB işitme kaybı, Orta derecede işitme kaybı 60-80 dB işitme kaybı, Belirgin işitme kaybı 80-100 dB işitme kaybı, İleri derece işitme kaybı 100 dB ve üzeri Total'a yakın işitme kaybı ODYOMETRİK İNCELEME YÖNTEMLERİ NELERDİR: 1- Tonal Odyometri: A- Tonal Eşik Odyometri: Saf ton sesler vererek işitme eşiğini saptayan subjektif bir yöntemdir. B- Eşik Üstü (Supraliminer) Odyometri: Minimal eşitme eşiği ile maksimal işitme eşiği arasında kalan işitme alanındaki işitme bozukluklarını araştırır. 2- Vokal Odyometri (konuşma odyomtrisi): İnsan sesini ses uyaranı olarak kullanarak odyometrik değerlendirme yapmaya konuşma odyometrisi denir. 3- Objektif Odyometri: A- Empedans odyometri B- Elektroensefalografik odyometri (ERA) C- Elektrokokleagrafi (ECochG) D- Beyin sapı uyarılmış cevap odyometrisi (BERA) 4- Çocuk Odyometrisi (İnfantil odyometri): RECRUİTMENT NEDİR: Ses yüksekliklerine karşı kişinin tahammülsüzlüğü (toleranssızlığı) demektir. RECRUİTMENT HANGİ İŞİTME KAYIPLARINDA MEVCUTTUR: Koklear işitme kayıplarında işitme alanı daralır ve recruitment (yüksek sese tahammülsüzlük) vardır. İŞİTME DUYUSU BEBEKTE NE ZAMAN BAŞLAR: Doğumdan önce anne karnına iken işitme organı fonksiyon görmeye başlar. EMPEDANS ODYOMETRİ NEDİR: Orta kulak, koklea, 8. Sinir (N. Statoacusticus), 7. Sinir (N. Facialis) ve beyin sapı işitme yolları hakkında bilgi veren, hastanın koopere olması ön şartı gerektirmediği içinde bebek ve çocuklarda kolayca fonksiyonları gösterebilen objektif bir odyometri yöntemidir. TİMPANOMETRİ NEDİR: Orta kulak esnekliğinin (compliance) dış kulak yolundaki basınç değişikliğine bağlı olarak ölçülmesidir. AKUSTİK EMPEDANSMETER İLE NELER ÖLÇÜLÜR: Orta kulak basıncı Orta kulak esnekliği Dış kulak yolundaki hava basıncı değişiklikleri Akustik refleksin olup olmadığı Akustik refleks eşikleri Akustik refleks adaptasyonları Östaki borusunun fonksiyonu Tensor timpani ve stapes kaslarının ayrı ayrı kasılmaları Orta kulak hava basıncı değişimlerinin sesin iletimindeki etkileri ölçülür. AKUSTİK REFLEKS NEDİR: Orta kulaktaki stapes kasının akustik uyaranlara verdiği yanıttır. Akustik refleks hangi kulak uyarılırsa uyarılsın her iki kulaktada alınır. İPSİLATERAL VE KONTRLTERAL REFLEKS NEDİR: Bir kulağa hem uyaranı verip hem de o kulakta refleksin ölçülmesine ipsilateral refleks, bir kulağa uyaranı verip karşı kulakta refleksin ölçülmesine kontrlateral refleks denir. TİMPANOMETRİNİN KLİNİK ÖNEMİ NEDİR: Bize ortakulak sisteminin değişkenliğini gösterir. Örneğin; orta kulakta sıvı varlığını (SOM), kemikçik zincirinde kopukluk veya fiksasyonu, östaki tüpü disfonksiyonunu ve otitis media gibi. AKUSTİK REFLEKS NE ZAMAN ALINAMAZ: Ölçülen kulakta orta kulak patolojisi 7. Sinir (N.facialis) patolojisi Orta derecede iletim işitme kaybı İleri derecede koklear işitme kaybı 8. Sinir (N. Statoacusticus) patolojisi Beyin sapı akustik refleks yollarında bozukluk Bir kişide normal timpanogram, normal empedans ölçümleri, bilateral akustik refleksin varlığı NORMAL İŞİTMEyi gösterir Orta kulak basıncı normal olmasına rağmen akustik refleksin olmaması İŞİTME KAYBINI düşündürür. Akustik refleksin pratikte en çok yararlanıldığı alan bebeklerdir. Sıfır yaşındaki bir bebekte normal timpanogram ve normal orta kulak basıncı olmasına rağmen akustik refleks yoksa bu çocukta İŞİTME SORUNU vardır. Bu testler bebeklerin erken yaşlarda işitme kaybının tesbiti yönünden çok önemlidir. ÇOCUKLARDA İŞİTME CİHAZI ENDİKASYONLARI NELERDİR: İşitme kaybı tesbit edilen çocuklarda, ilaç veya cerrahi yolla tedavi mümkün olmazsa duyma şansının çocuklara derhal verilmesi gerekir. Normal işitme eşiği 0-20 dB kabul edilmiştir. Çocukta 20 dB üzerinde işitme kaybı varsa çocuğun konuşma, anlama ve öğrenme yeteneği olumsuz yönde etkilenecektir. Bu durumda işitme kaybı 21 dB'i aşan çocuklar için işitme cihazı endikasyonu başlamıştır. Yapılan birçok araştırma uzun süre orta kulak sorunu olan çocuklarda hafif derecede olan işitme kayıplarının, çocukların entelektüel gelişimini etkilediğini göstermiştir. Çocuklarda normal gelişimsel IQ = 104,5 iken, bu tür hafif işitme kaybı olan çocuklarda IQ = 92,4 bulunmuştur. Ayrıca hafif derecede işitme kaybı olan çocuklarda artikulasyon (telaffuz) kusuru gözlenmiştir. Böyle bir durumda bile işitme cihazı kullanmanın gerekliliği tartışılmazdır. ÇOCUKLAR KONUŞMAYI ÖĞRENMEYE NE ZAMAN BAŞLARLAR: Çocuklar konuşmayı öğrenmeye hayatın ilk aylarında başlar. Konuşmanın temel taşlarını oluşturan Babbling ve Lalling adı verilen evreleri geçirebilmeleri için normal bir işitmeye sahip olma koşulu vardır. Bu nedenledir'ki mümkün olan en kısa zamanda çocuğa amplifikasyon (cihazla işitmeyi normale getirme) gereklidir. ÇOCUKLAR HANGİ YAŞTA KONUŞMA GELİŞİMİNİ TAMAMLAR?: Bu yaş; 3,5-4 yaştır. Üçbuçuk - dört yaşına kadar çocuk duymazsa bu yaştan sonra eğitimin başarı şansı düşmektedir. Bu yaşa kadar konuşma ile ilgili sensör, psikomotor, entelektüel gelişimin tamamlanması gerekmektedir. Halk arasında hatta bir çok hekimler arasında işitme cihazının 6-7 yaşından sonra kullanılması gibi yanlış yönlendirmelere sık rastlanmaktadır. Bu son derece hatalı bir uygulama, hatalı bir yönlendirmedir. HER İŞİTME KAYBINA HER TÜRLÜ İŞİTME CİHAZI UYGUNMUDUR?: Hayır, işitme cihazı seçilirken önce hastanın işitme eşiği saptanır. Her işitme cihazının ses kazancı değişiktir. İşitme kaybının derecesine göre hangi işitme cihazının uygun olduğu bazı testlerden sonra saptanır. Bilgisayarla kontrolü yapılır. Uygun olarak seçilmeyen bir işitme cihazı mevcut olan işitmeyi de kısa sürede yok edecektir. Bu nedenle cihaz seçimi ve adaptasyonu ehliyetli ellerde yapılmalıdır. Örnek verirsek; görme kusuru olan bir hastaya uygun gözlük vermezseniz hastanın görmesini daha da bozarsınız. İşitme cihazları da bu prensip içinde seçilmelidir. İŞİTME KAYBI OLAN ÇOCUKLAR ZAMANINDA FARKEDİLİP GEREKLİ ÖNLEM ALINMAZSA NE OLUR?: Örneğin Ortalama 70 dB işitme kaybı olan ve tıbbi ve cerrahi tedavisi mümkün olmayan çocuk, 3,5-4 yaşına amplifiye edilirse (işitme cihazı uygulanırsa) normal bir insan olarak hayatını sürdürür. Aynı çocuk amplifiye edilmezse hayatını sağır-dilsiz olarak sürdürecektir. NORMAL İŞİTMESİ OLAN ÇOCUKLARDA SES UYARANINA KARŞI OLUŞAN REFLEKSLER NELERDİR A-ELEMENTER REFLEKSLER a-(APR) Auropalpepral Refleks: Bebeklerde seslere karşı gözlerin kapanması b-Moro Refleksi: Seslere karşı sıçrama tarzında reaksiyon c-Solunumun durması veya inspiriumun derinleşmesi B-YÖNELME REAKSİYONU: Başı sese doğru çevirme C-UYANMA REAKSİYONU: Uyuyan çocuğun uyanması D-TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ REAKSİYONU: Ajite çocuğun sakinleşmesi veya sakin çocuğun ağlaması İŞİTME KAYBI OLUŞMASI YÖNÜNDEN RİSK GRUBU BEBEKLER: Herediter işitme kaybı öyküsü olanlar Kızamıkçık gibi intrauterin enfeksiyon geçirenler KBB anomalileri 1500 gr.dan az ağırlıklı bebekler Nörotoksik seviyede bilüribin artışı Travay sırasında hipoksi oluşumu.Seslendirme Programları Nelerdir?
İletişim, iletişim, iletişim. Hayatın her köşesini içine alarak, her faaliyet ve tüm yaşam aktiviteleri bu sihirli kelime etrafında toplanmaktadır. İletişimin daha özü ise insanlarda bulunan dil olmaktadır. Dil öylesine önemli ve etkili bir organ olmaktadır ki; insanların var olmasındaki anlamın en geçerli nedenini oluşturmaktadır. İnsanlar konuşa konuşa anlaşır sözü tam anlamı ile dilin ve dolayısı ile iletişimin önemini açıklamaktadır. Konuşa konuşa anlaşmak ve iletişim kurmak için ise bir engel bulunmaktadır. Dünya üzerinde milyonlarca insan yaşamaktadır. Milyonlarca insan, binlerce millet ve topluluktan daha açığı ülkelerden oluşmaktadır. Bu ülkeler ve milletlerin ayrı konuşma dilleri mevcut olmaktadır. Ülkeler arası seyahat veya farklı sebepler ile gerçekleştirilen ziyaretlerde iletişim sağlamak için birkaç yöntem şekli kullanılmaktadır. Kişiler arası iletişimin sağlanması için çok yaygın olarak kullanılan yöntem seslendirme olmaktadır. İngilizce seslendirme programı büyük bir öneme sahip olmaktadır. Dünya üzerinde bulunan her ülkede belirli bir topluluk İngilizce konuşmaktadır. Kendi dilimiz gibi İngilizce dili de köklü bir geçmişe ve sahip olmaktadır. Dillerin popülaritesi ne derece global olarak kullanıldığı ile doğru orantılıdır. Türkçe Seslendirme bu sıralamada tabiki oldukça aşağıdadır çünkü Sadece Türkiye ve Türkçe konuşan ülkeler tarafından tercih edilmektedir. My Prodüksiyon olarak aradaki bu farkı ortadan kaldırıyoruz. 63 farklı dünya dilinde yabancı dil seslendirme çözümleri My Prodüksiyon’da sizlerle. seslendirme hizmetleri ana kategorimiz içerisinde Türkçe seslendirme adına bir çok çözümü sizlere sunmaktayız. Başlıklar arasından size uygun olanı seçin, ilgilendiğiniz başlık hakkında daha fazla bilgi edinin seslendirme ve seslendirme çözümlerimiz için bize ulaşabilirsiniz. Dünya üzerinde hali hazırda yer alan ulus sayısı şu an için 206 adettir bunların bir çoğu ortak dilleri kullanıyor. Örneğin: İngilizce, İspanyolca, Fransızca gibi… 206 ulus arasından sadece 63 en popüler ülkeye yabancı dil seslendirme hizmeti sunmayı kendimizce şu aşamada uygun gördük. Belki ilerleyen süreç içerisinde yeni diller ekleyebiliriz. Tabi ki bu şu anlama gelmesin seslendirme hizmeti vermediğimiz projelerde de talep olması durumunda sizlere proje bazında çözümler sunmaktayız. Bu nedenle listemizde olmayan yada listelerinde nasıl olsa bu seslendirme programı hizmeti listelenmemiş, dolayısıyla hizmet vermiyorlardır diye bir algı oluşmasın. Amatör bir seslendirme kaydı hazırlamak için öncelikle ihtiyacınız olan bir laptop bilgisayar daha sonra bu bilgisayara kuracağınız ses kayıt yazılımları ile kendi seslendirme programı ve mikrofonunuz aracılığı ile hazırladığınız santral metinleri doğrultusunda anonslarınızı hazırlayabilirsiniz. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte artık ev ortamında dahi olan biri artık kolaylıkla ses kaydı hazırlayabilir hale gelmiştir. Tabii ki, bu ses kaydedici seslendirme programları seçimine gelince iş birazda profesyonellik gerektirmektedir. Kullanımı kolay sade bir arabirime sahip ve ev ortamında dahi kolaylıkla kullanabileceğiniz ses kayıt programlarını sizler için listeledik. 1- WavePad 2- i-Sound Recorder 3- Soundforge 4- Goldwave 5- Mixcraft 8 6- Audacity 7- Zynewave Podium 8- Ardour 9- Easy Hi-Q Recorder 10- Voice Recorder Eğer seslendirme programı ihtiyacınız var ise size ilettiğimiz bu 10 yararlı program ile seslendirme çalışmalarınızı oluşturabilir, seslendirme ve anonslarınızı düzenleyebilir, seslendirme çalışmalarınıza fon müzikleri ekleyebilir. Profesyonel olmasada amatör bir şekilde kendinize ait seslendirme çalışmalarınızı ev ortamında dahi kolayca hazırlayabilirsiniz.Seslendirme Terimler Sözlüğü
Ses Düzeyi | volume |
Sesin yavaştan başlayarak artması | fade-in |
Bağlantı | Attachment |
İnternetde bağlı kalınan süre | Internet session |
Çevir Sesi | dial tone |
Dörtlü stereo, çok hoparlörlü ses, çevresel ses düzeni | surround sound |
Eşsesli | homophone |
İşitilirlik (ses) | audibility |
Işitsel/görsel, sesli/görüntülü | audio/video |
Ton | tone |
Metin Seslendirme | voice readout |
MIDI dosyası (ses bilgileri dosyası) | MIDI file |
MIDI ses kartı | MIDI board |
MIDI ses kartı | MIDI sound card |
Numara Çevir Sesi | dial tone |
Paketlenmiş Ses | packetized voice |
Ses | sound |
Ses | sound |
Ses | voice |
Ses | audio |
Ses | voice |
Ses ara frekansı | audio intermediate frequency |
Ses bandında veri iletimi | voice-band data transmission |
Ses bandındaki işaret | voice-band signal |
Ses basıncı | sound pressure |
Ses bireşimcisi | voice synthesizer |
Ses dosyası | sound file |
Ses düzeyi ölçeri | sound level meter |
Ses efektleri | sound effects |
Ses enerji akısı | sound energy flux |
Ses güç düzeyi | sound power level |
Ses kanalı | voice-grade channel |
Ses kartı | sound card |
Ses kartı | voice card |
Ses karıştırıcısı, ses kumanda masası | audio mixer |
Ses kırpığı | sound clip |
Ses mühendisi, kayıt mühendisi | recording engineer |
Ses niteliğinde kanal | voice-grade channel |
Ses paketi | voice packet |
Ses sondası | sound probe |
Ses sondası | sound recorder |
Ses spektrumu | audio spectrum |
Ses sunucu | voice server |
Ses tanıma | voice recognition |
Ses taşıyıcısı | sound carrier |
Ses trafiği | voice traffic |
Ses yeğinliği | Sound intensity |
Ses şeridi | audio tape |
Sesaltı | subsonic |
sesle kumanda edilen | voice activated |
sesle veri girişi | voice data entry |
Seslendirmek | dub |
Sesli | audible |
Sesli güdü, sesli mesaj | voice prompt |
Sesli örün tarama | voice navigation |
Sesli, işitilir, duyulabilir | audible |
Sessel, akustik | acoustic |
Sessel, işitsel | audio |
Sessiz | quiet |
Sessiz | quiet |
Sessiz aralık | silent period |
Sessiz ticaret | silent e-commerce |
Sesüstü | supersonic |
Sesüstü | ultrasound |
Sesüstü algılayıcı | ultrasonic sensor |
Sesüstü devinim sezici | ultrasonic motion detector |
Sesüstü frekansı | ultrasonic frequency |
Sesüstü görüntüleme, ultrason görüntüleme | ultrasound imaging |
Sesüstü, sesötesi | ultrasonic |
Sıkıştırılmış ses | compressed audio |
Sönüşüm, sönme, kararma, zayıflama (ses, görüntü) | fade-out |
Tiz (ses) | treble |
Tını (ses) | timbre |
Uyarı sesi | Warning beep |
Yankılaşan ses | reverberant sound |
Yanses | crosstalk |
Şifreli ses donatımı, | secure voice equipment |
Seslendirme Yaparken Dil Nasil Gelişim Gösterir?
Dilimiz ünlüleri hariç tutarsak diğer tüm seslerin çıkarılmasında mutlaka kullandığımız çök önemli bir ses organımızdır. “a,e,ı,i,o,ö,u,ü” den oluşan ünlülerin dilimiz sabit dururken seslendirilmeleri mümkündür. Sadece farklı ünlülerde çene ve ağız içinin aldığı pozisyonun değişimine paralel olarak değişik pozisyonlar alabilir. Ancak dil özellikle bazı seslerin çıkarılmasında en önemli fonksiyonları icra eder. Dil ağız içinde çok rahat hareket edebilmelidir. Dilin ön alt dişlerin köküne, ön alt dişlerin üst bölümüne, ön üst dişlerin köküne, kıvrılarak üst dudağa dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlıkla kasılabilmeli ve kıvrılabilmelidir. Dilin ağız içinde sağ ön ve arka yönde, sağ ve sol yönde veya ucundan kıvrılarak geriye doğru hareketi rahat olabilmelidir. Eğer dilimizin kaslarının dilimize rahat bir şekilde hakim olmasını sağlayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çıkardığımız seslerin bozuk çıktığını görürüz. Değişik milletlerin dillerindeki fonetik özellikler farklı dil yeteneklerini gerektirebilir. Örneğin Japonca “tsu” sesi, İngilizce “the” sesi, Arapça’daki “peltek z” Türkçe fonetiğinde bulunmaz. Bu sesleri çıkarabilmek için de o milletlerin fonetikleri çerçevesinde dilimizi geliştirmemiz gerekir. Eğer dilimizin kullanımının genel anlamda geliştirilmesini sağlamayı başarırsak, bu yeteneğimiz yabancı dil öğrenirken “telaffuz- pronounciation” sorununu çok kolay aşmamızı sağlayacaktır. Türkçe’de dil tembelliğinin en fazla olumsuz etkilediği sesler şunlardır: “c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z” Eğer bu seslerden herhangi birini çıkarmakta güçlük çekiyorsanız veya seste boğukluk, oluşuyorsa dil egzersizleri üzerinde yoğunlaşmanız gerekecektir. ALIŞTIRMA - DİLİ GELİŞTİRME ÇALIŞMASI Aşağıdaki alıştırmaları dilinizi yöneten ağız içi kaslarınızı iyice yoracak kadar uzun süre ve abartılı olarak tekrar ediniz. -Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz. -Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla dolaştırınız. -Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz. -Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız. -Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz. -Dilinizin ucunu ön alt dişlerinize dayandırınız ve dilinizi kökünden içeri dışarı hızla hareket ettiriniz.Sinemaya Reklam Nasıl Verilir?
Sinema, televizyonun henüz evlerimize girmediği dönemde insanları sanatla buluşturan bir iletişim aracıydı. İnsanların yazlık ve kışlık, kapalı ve açık diye ayırdıkları ve her daim kullandıkları sinemalar görsel olarak reklam yapılabilen reklam mecralarından biriydi. Fakat televizyonların hızla evlerimize girmesi ve gelişen teknolojiyle birlikte sinema salonları reklam verenlerin gözünden düştü. Sinema reklam, görsel olarak televizyona benzese de sinema filmi izlemek için gelenler kanal değiştiremeyeceklerdir. Sinemaya reklam vermek oldukça etkili olur ve iyi sonuçlar verir çünkü bilet alıp içeri girenler mecburen filmin başında veya arasında gösterilen reklamları izlemek zorunda kalacaktır. My Prodüksiyon reklam seslendirme ajansı sinemaya reklam vermek isteyen müşteriler için anahtar teslim çözümler sonuçlar sunmaktadır. Sinema ortamına uygun olarak hazırlanan ve gerekli sıklıkta gösterim süresi bulabilen reklamlar etkin ve hatırda kalıcı olabilir. Reklam süresi fazla uzun tutulursa film izlemek için gelmiş insanlar üzerinde bırakılması istenen etki olumsuz bir etkiye dönüşebilir. İyi hazırlanmış bir sinema reklamı, tanıtımı yapılacak olan ürünün tüm özelliklerini en çarpıcı şekilde ve kısa bir sürede göz önüne serer. Sinema reklamları ve televizyon reklamları prodüksiyonları aynıdır. Bunları birbirinden ayıran daha çok montaj masalarıdır. Sinema için reklam filmlerinin hazırlanması, hazırlanan bu reklam filminin, filmin gösterileceği sinemalara dağıtılması süreçlerini düşünürsek bu oldukça uzun bir zamanı alır. Sinemada yayınlanacak reklam filmleri gündemi mutlaka takip etmelidir. Sinema, televizyon ve radyo gibi geniş halk kitlelerine ulaşamaz, ulaşabildiği kesim ancak onu seyretmeye gelen insanlardır.Söyleme Kusurları Nelerdir? Nasıl Anlaşılır?
Çeşitli seslendirme kusurları nedeniyle söylenenler yeterince anlaşılamaz ve tekrar edilmek zorunda kalınır. Konuşmacı harfleri doğru telaffuz edemeyebilir veya konuşurken bazı heceleri yutabilir. Harflerin hatalı telaffuz edilmesi karşılıklı konuşmalarda pek dikkat çekmese de topluluk karşısında veya mikrofondan yapılan konuşmalarda derhal dikkat çekerler. Bu tür hatalar konuşmacının anlaşılmamasına ya da yanlış anlaşılmasına yol açarlar. Dinleyici ya bütün enerjisini anlamak için kullanacak ya da bıkkınlık göstererek dinlemekten vazgeçecektir. Ayrıca bu tür konuşmacılar dinleyiciler nezdinde güvenlerini yitirecekler, imajlarının kötü olmasına yol açacaklardır. En bilinen seslendirme kusurları aşağıda tek tek açıklanmıştır. GEVŞEKLİK Ses organlarının genel tembelliğidir ve en çok karşılaşılan durumdur. Bu genel gevşeklik genel bir konuşma sönüklüğüne yol açar. Gevşekliği gidermek için dişleriniz arasına bir kalem sıkıştırın ve aşağıdaki cümleleri hızla okuyun. Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış. Biz de bize biz derler, sizde bize ne derler? Pireli peyniri perhizli pireler teperlerse pireli peynirler de pır pır pervaz ederler. Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın, kapı gıcırdatıcılardan mısın? Ne ocak kıvılcımlandıncılardanım, ne kapı gıcırdatıcılardanım. Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar? Kârı için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı, ey kara kuru kavak sarardın mı ey kara kuru kavak! Sen seni bil, sen seni, bil sen seni, bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni. PELTEKLİK Bir harfin çıkarılamayarak bir diğeri ile değirilmesidir. Bu durum dilin yeterince eğitilmemesinden, lehçelerin yapısından veya bazı dillerin fazla etkisinde kalmaktan kaynaklanabilir. Türkçe üzerinde tespit edilen pelteklik türleri aşağıda belirtilmiştir. Zeleştirme: (J) yeri(Z). Örnek: Jale-Zale, Jilet-Zilet, Seleştirme: Ş yerine S. Örnek: Paşâm-Pasam, şapka-Sapka Jeleştirme: C yerine J. Örnek: Ancak-Anjak), Kucak -Kujak Şeleştirme: S yerine Ş. Örnek: Sana söylüyorum-yerine sana şöylüyorum Leleştirme: (R) yerine (L). Örnek: Birader-Bilader, Berber-Belber, Merhem-Melhem, Terlik-Tellik İnce â yerine kalın a: Kemâl-Kemal, Lâstik-Lastik Yukarıdaki örneklerde ilk sırada belirtilen sesler çıkarılamadığından ikinci sesler onların yerine ikame edilmektedir. Bu seslerin çıkarılamaması durumunda bunların üzerinde uygun alıştırmaların sık sık yapılması gerekmektedir. Aşağıdaki kelimeleri eğiticinin özel uyarılüarını dikkate alarak tekrar ediniz. Eğer bu seslerin herhangi biriyle ilgili sorununuz yoksa geçebilirsiniz. J- Jilet, jandarma, jale, jumbo, Ş- Paşa, şaka, şakir, şeker R- Rüya, hücreler, hürrem, harran, sarraf A- Lale, lastik, lahana, kamil (altı çizilenler ince) S- Sorgun, hassasiyet, fason TUTUKLUK Bir hece üzerinde takılıp kalma, heceyi veya kelimeyi tekrarlama durumudur. Bu sorun en çok düşünce akışındaki duraklamadan kaynaklanır. Normal şartlar altında aşırı stres de tutukluğa yol açabilir. Tutukluğu gidermek için herhangi bir emtni önce yavaşça ve sonra hızlanarak okuyun. Eğitici sizi bireysel olarak takip edecektir. Tutukluk Örneği: Bu, bu bizim--- şerefimiz--- olacak ---diye -- uzun uzun----- bize bize anlattı. KEKELEME Tutukluğun ileri aşaması, söz söylerken birden bire duraklama, çoğunlukla buna katılan yüz buruşturması ve gerilme hareketiyle hecelerin tekrarlanması. Kekemeler soluk aldıkları veya pek geç soluk verdikleri sırada konuşurlar. Kekeleme genellikle çocukluk döneminde oluşan bir konuşma bozukluğudur. Erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların konuşma başarılarına çevrenin gösterdiği aşırı ilgi çocuğun duygularını zararlı yönde etkiler. Çok iyi konuşarak dikkat çekmek isteyen çocuğun kendi üzerinde ürettiği baskı bir süre sonra kekeleme rahatsızlığını oluşturur. Kekeleme çocuklukta yaşanan aşırı baskı, şiddet veya aşırı utançlığın etkisiyle de gelişebilir. Maddi bir hastalık olmamakla birlikte kekeleme beyin konuşma merkezinde mesaj akışında oluşan karışıklığın bir sonucudur ve çoğunlukla psikolojik bir sorundur. Kekemeliğin yok edilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmalıdır. 1.Okumayı yeni öğrenir gibi düşük hızda fakat yüksek sesle bol bol okumak 2.Belli cümleleri ezberleyerek tekrar tekrar seslendirmek. 3.Bu metinde yer alan tekerlemelerin ısrarla okunması Kekeleme örneği: Bi bi bi biraz so so sonra bura dada ooo olacak ASALAK SESLER Bazı sesler veya kelimeler asalak olarak kelimelerin arasına takılır ve konuşmayı tahammül edilmez hale getirir. Asalak sesler veya kelimeler konuşmacının fikir netliği ve kendine güveni hakkında şüphe uyandırır. Konuşmanın kalitesini baltalar ve dinleyiciyi sıkar. Bu kapsamda “ııı, eee, aaa, şey, yani, mesela, evet...” gibi ses veya kelimeler konuşma arasında sık sık veya gerekmediği halde kullanıldığında dinleyici rahatsız olur. Örnekler: Asalak ses veya kelimelerle: Bana şey dedi. Bugün yıldönümü olduğu için eee şey yapacaktık. Tören salonunu düzenleyecektik. Evet sevgili dinleyenler. Bugün yine sizlerle birlikteyiz. Evet bugünkü konumuz çalışmanın fazileti hakkında. Yani şunu diyorum. Mesela siz zor durumda kaldınız. Yani mesela başınızdan bir felaket geçti. Düzgün: Merhaba sevgili dinleyenler. Günün ilk ışıklarıyla birlikte sizi selamlıyorum. Mutlu bir gün yaşamanızı diliyorum. Yine sizlerle birlikte olmak ve sizlerle konuşmak ne güzel. Çalışmalar: Aşağıdaki soruları ikili guruplar halinde asalak ses veya kelimeleri kullanmadan cevaplandırınız. Arkadaşınız sizi kontrol edecek ve hata yaptığınızda uyaracaktır. Daha sonra bu çalışma tek tek kürsüde yapılacaktır. a)Düzgün konuşma yeteneğinin size ne kazandırmasını ümit ediyorsunuz? b)Bir gününüz nasıl geçer? c)En çok sevdiğiniz yiyecekleri anlatın.Stratejik Reklam Planlaması Nasıl Yapılır?
Stratejik planlama bir işletmenin bütün birimlerinin katılımıyla ve desteğiyle gerçekleşen bir çalışmalar bütünüdür. Stratejik planlar işletmelerin bulundukları ve olmak istedikleri noktalar arasında gelişme olanaklarını, yapılacak çalışmaları ve bu çalışmaların gerçekleşme sürecinde denetlenmesini içerir. Reklam açısından bakıldığında da, stratejik planlama yapılan çalışmaların doğru hedefe ulaşabilmesi için gerekli araştırmalarının yapılmasıdır. Stratejik planlama yapılmasının nedeni reklam ile elde edilmek istenen sonucu araştırmalarla destekleyerek ortaya koymak ve bu bilgiler ışığında reklamın maksimum etkiyi, minimum sürede gerçekleştirmesini sağlamaktır. Stratejik planlama kavramının temelinde firmaların karar verirken, bu kararları verilere dayandırmak istemesi yatar. Stratejik planlama reklam ajansları için de önemli bir kavramdır. Yaratıcı süreç, reklamı yapılacak mal – hizmete dair yapılan araştırmalar neticesinde ulaşılan veriler doğrultusunda ilerler. Stratejik planlamada amaç hedef kitleye doğru yer ve zamanda, doğru mesajla ulaşmak ve zihinde yer edecek reklamlar üretmektir. Hedef, mesaj yönü ve mecra ne kadar doğru belirlenirse reklamın konusu olan ürünün de marka imajı o kadar pekişir ve süreklilik arz edebilir. Stratejik reklam planlamasında veri toplarken pek çok yöntem kullanılır. Tüketici eğilim ve tercihleri, piyasada rekabet edilen diğer ürünler, sektör nitelikleri gibi pek çok konuda araştırmalar yapılır. Yapılan araştırmalar neticesinde reklamın hangi noktalardan yola çıkarak, nelere vurgu yapacağı, hangi yönü izleyeceği ortaya çıkar. Reklamların başarılı olmasının temelinde stratejik planlama yatar. Ne kadar yaratıcı bir kampanya olursa olsun, doğru stratejilerle kurulmamış bir reklam kampanyası hedeflenen etkiye ulaşmakta yeteli olmaz. Hedef kitlesine ulaşamamış, belirlenen mesajı doğru olarak aktaramamış reklamlar başarısız reklamlardır. Stratejik plan, ulaşılmak istenen sonuca giden bir rehber niteliğindedir. Amaçlar doğrultusunda toplanan veriler bilgiye dönüştürülerek reklamın etkin sonuçlara ulaşmasına yardımcı olur. Sadece reklamların yaratıcı süreçleri öncesinde ve yaratıcı çalışmaların yürütüldüğü sürede değil, reklamların yayınlanmaya başladığı andan itibaren de veriler toplanmaya devam eder. Böylece reklamın belirlenen hedeflerin alınan sonuçlarla ne kadar uyumlu olup olmadığı da değerlendirilir. Stratejik reklam planlaması reklamların etkilerinin de ölçülmesine olanak sağlar. Stratejik planlar farklı çalışmalarda kullanılabilecek yapıda değildir. Her mal – hizmet için farklı çalışmalar ve araştırmalar yapılır. Doğru planlama için, reklamverenlerin de reklamdan elde etmek istedikleri sonuçları, hedeflerini, beklentilerini, istek ve ihtiyaçlarını doğru olarak ifade edebilmeleri gerekir. Reklamverenlerin vereceği bilgiler ne kadar yol gösterici olursa, reklam planlaması da o kadar düzgün bir şekilde yapılabilir. Stratejik planlama sadece araştırma yapabilme becerisini değil, gözlem ve sabrı, çıkan sonuçları doğru şekilde yaratıcı ekiplere ifade edebilme yeteneğini de gerektirir. Ne kadar doğru belirlenmiş sonuçlar olursa olsun, özellikle yaratıcı ekibe doğru şekilde aktarılamayan bir reklam stratejisi başarılı bir planın ortaya konulmasının önündeki en büyük engellerden biridir.Teaser Nedir?
Teaser bilgi veren yazılı, sesli veya görsel medya unsurlarıdır.Televizyon Hala En Etkili Reklam Aracı mı?
Hızla değişen ve çeşitlenen mecralar içerisinde kuşkusuz ki televizyon hala en etkili reklam mecralarından birisi. Popüler kitle iletişim araçlarının başında gelen televizyon ile farklı sosyo-ekonomik yapıya dahil kitlelere hemen hemen bütün programlara reklam vererek doğrudan ulaşmak mümkün. Günümüzde dijital yapım teknikleri sayesinde reklam filmlerinin üretimi de önemli ölçüde kolaylaşmış durumda üstelik bu reklamlar tek bir şekilde değil, çok farklı şekillerde yayınlanabilirler. Televizyonlara reklam, reklam jenerikleri, ana sponsorluklar, akar logo reklamları, spotlar, sanal ve bant reklamlar, advertorial olarak da adlandırılan tanıtıcı tv reklamlar, program üzerine bindirilen grafikler ve tanıtım kuşaklarında tam ekran olarak yayınlanan kısa görüntüler şeklinde yayınlanır. Televizyonda yayınlanan bu farklı reklam türleri, şirketlerin bütçelerine, markalarına, hedef kitle ve pazarlarına uygun olan reklam türünü seçebilmeleri açısından önemli bir avantajdır. Özellikle, sanal ve bant reklamlar 8 saniye gibi kısa süreler boyunca da uygulanabilir.Bu nedenle ajanslar tarafından önceden hazırlanan bant tanıtımlar hem şirketlerin reklam bütçelerini zorlamaz hem de izlenme oranı yüksek olan programlara da verilebilir. Programlar başlarken “Bu programda sanal reklam uygulanmaktadır” ibaresi ile uygulanan bu reklamlar seyirciye önceden bildirilmiş olur. Örneğin, bir televizyon dizisinde yer alan bir sokaktaki afiş sanal reklam uygulamasıdır. Yine programların yayını esnasında ekranın belli bir kısmını kaplayan grafik reklam uygulamaları da televizyon reklamlarının en etkili biçimlerindendir. Bu TV reklamları doğrudan seyirciye ulaşma özellikleri vardır. Son yıllarda televizyonlarda çok kullanılan bir diğer reklam türü de, sponsor reklamlar. Sponsor reklamlar bir televizyon programının tümüne ya da belli bir bölümüne sponsor olabilirler. Özellikle televizyon dizilerinde çok karşılaştığımız bir reklam türüdür. Genellikle programlar biterken ekrana gelen marka logolarını sponsor reklamlara örnek verebiliriz. Sponsor reklamlar için neredeyse sınır yoktur, dizilerde oyuncuların kullandığı arabalardan, oturdukları evin perdelerine, kullandıkları aksesuarlara kadar sponsor anlaşmaları yapılabilir. Haber programları dışındaki hemen hemen bütün programlarda sponsorluk sistemi vardır. Bu sponsor markalar genellikle programların kapanış jenerikleri ile beraber ekranda akan logolar ile yer alırlar. Günümüz şartlarında küçük ya da büyük bütün firmalar televizyonlara reklam verebilirler. Bu reklamlar için mutlaka çok büyük reklam bütçeleri ayırmak, reklamlarda ünlü yüzler kullanmak, dünya çapında bir marka olmak zorunluluğu yoktur. Bölgesel şirketler, markalar ya da işletmeler de profesyonel reklam ajansları ile çalışarak bütçelerine uygun olarak televizyon reklamları da dahil olmak üzere kolaylıkla yapabilirler. Bu reklamlar hem bölgesel hem de ulusal televizyon kanallarında yayınlanabilir. Önemli olan doğru hedef kitleye ve dolayısıyla reklamdan beklenen sonuca ulaşmak konusunda, ürün-hizmete uygun reklam türünü belirlemek ve doğru zamanlarda doğru programlarda bu reklamları yayınlamaktır.Televizyon Reklam Cast Ajansı Ne Gibi İşler Yapar?
Reklam filmlerine destek veren ajans konumundadırlar. Reklam ajansları ile, stratejik planlamalarının gerçekleştirilmesi noktasında önemli bir unsur olarak çalışmakta ve onlarla işbirliği içerisinde çalışmaktadırlar. Televizyon, sinema, otudoor tv ve internet ortamlarına uygun tasarlanan, reklam filmlerinin oyuncu, malzeme, alan teminini yapmakta olan televizyon reklam cast ajansları reklam tasarımı oluşturulduktan sonra, devreye girmektedir. Casting, kelime anlamı itibariyle kalıba dökmedir. Televizyon reklam filmi içerisinde kullanılmak istenen oyuncuların, bu filmle ilgili eğitimlerine destek vermektedir. Yani reklam ajansının oyuncularda aradığı özelliklere sahip, oyuncuları bulmakta ve bu yönde yetiştirmektedir. Kısaca işlenen konuya göre oyuncu seçmektedir. Bu tip ajansların, reklam ajanslarına katkıları sadece bununla sınırlı değildir. Aynı zamanda; reklam filminin çekimi, tanıtım filmi çekimi, moda fotoğraf çekimi yapmakta veya malzeme temininde bulunmaktadır. Reklamla ilgili çeşitli organizasyonlarda kullanılan; manken, fotomodel, koreograf, medyatik manken, yabancı manken, fuar hostesi, sunucu, dans gurubu gibi gösteri sanatçılarının uygun olanlarını seçmekte yardımcı olmaktadır. Bunların dışında cast ajansları, bazı organizasyonları kendileri de organize edebilmektedirler. Reklam ajanslarının istediği türde ve içerikte olan; sergi düzenlemelerini, defile gösterimini, açılış kokteyllerini, tanıtım organizasyonlarını, ürün lansman organizasyonlarını yapmaktadır. Bunların dışında, podyumları düzenlemekte, sahne, ışık, ses düzenlerini sağlamaktadır. Barco, dia, mültivizyon gösterileri de faaliyet alanları arasında bulunmaktadır. Fuar stant tasarım ve dekorasyon işlerini yapabilmektedirler. Görüldüğü gibi bu tip ajanslar, reklam sektörü için oldukça önemli işleri halledebilmektedirler. Ülkemizde bu hizmetleri veren ajanslar, en ünlüsünden en ünsüzüne kadar oldukça çok sayıda bulunmaktadır. Bazen önemli bir dizi oyuncusuna reklam filminde rol vererek ürünün satışının arttırılmasını sağlamakta, bazen tanınmamış, fakat ilgili yeteneklere sahip bir yüzü kullandırarak insanların dikkatlerini çekebilmektedirler. Reklamın stratejik planlaması yapıldıktan sonra, baskılı reklam biçimleri hariç, yapım ve organizasyon alanlarında, tv reklam cast ajansları eli ayağı gibi faaliyet göstermektedirler. Cast ajansları, yukarıda sayıldığı gibi sadece reklam filmleri için faaliyet göstermemektedirler. Onlar aslında sinema ve dizi filmler için, bu hizmetleri sağlamak üzere kurulmuş ajanslardır. Fakat reklam sektörünün geldiği nokta itibariyle, reklamın sinema, televizyon mecralarında bu kadar yoğun kullanılması, sinema filmleri, dizi filmleriyle aynı ihtiyaçlara sahip olması, onların bu sektöre de aynı desteği sunmalarına neden olmuştur.Televizyon Reklam Çeşitleri Nelerdir?
Günümüzde farklı sosyo-ekonomik yapıya sahip kitlelere ulaşmak televizyon tanıtımları ile çok daha kolay ve hızlıdır. Üstelik bu mecra ile hedef kitleye uygun program seçimi ve zamanlama da yapılabilmektedir. Yeni kurulan, hızla gelişmeyi ve büyümeyi hedefleyen, farklı ve yeni pazarlara açılmak için marka bilinirliği ve sıcak tanıtımlara ihtiyaç duyan firmalar tanıtım için ayırdıkları bütçelere uygun televizyon tanıtımlarına yönelirler. Televizyonda bilinçaltı ile algılanan gizli tanıtımlara izin verilmez. Bu mecra için tasarlanan tanıtımlar, genelde program aralarına yerleştirilir. Fakat programın konu bütünlüğü bozulmayacak şekilde program içine de yerleştirilebilirler. Bir program içerisinde yayınlanan tasarımlar, programın günlük yayın süresinin % 15′ini geçemezler. Televizyon reklam filmi ve tanıtımlarının program akışına göre yerleştirilmeleri farklılıklar gösterir. Reklam Jeneriği Buradaki kuşaklar, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edilecek biçimde düzenlenirler. Yani televizyonda yayınlanan bir çalışmanın, tanıtım amaçlı olduğu izleyici tarafından bilinmesi kanuni bir zorunluluktur. Bu sebeple Jenerik adı verilen, tanıtımların başladığını belirten sesli ve ya görsel uyarılar yayınlanır. Ana Sponsorluk Genellikle kendine ait bir pazar alanı ve bilinirliliği olan firmalar ile pazara yeni giren ve daha geniş yayılış göstermek isteyen firmaların tercih ettiği bir tanıtım alanıdır. En etkin medya planlaması olarak gösterilebilir. Haftalık ya da günlük diziler ve kadın programları, yarışmalar gibi televizyon programlarına “sunar, sundu” çalışması şeklinde gerçekleşir. Ana sponsorluklar genellikle diziler için haftalık ve ya bir sezon (13 bölüm) olarak uygulanan bir çalışmadır. Dizi sponsorlukları ile tek gösterimlik özel yapım (belgesel, film vs.) ana sponsorlukları bütçeleri birbirinden farklıdır. Reyting ölçümleri ile hedef kitle raporları firmaların ana sponsor olma konusunda tercihlerini belirler. Alkol ve tütün ürünleri ile reçeteli satılan ilaçları üreten ve satışını yapan firmalar sponsorluk yapamazlar. Haber programları mali olarak desteklenemez. Akar Logo Reklamları Genellikle dizi ve ya birkaç bölümden oluşan program sonlarında dizi ve program’a ürün desteği vererek katılım sağlayan firmaların jenerik akar logo kısmında sezon boyunca yayınlanan logo tanıtımlarıdır. Akar logolarda iletişim bilgileri gibi içerikler kullanılabilir. Tam Ekran Logolar: Firmaların verdiği ürün ya da hizmet ile ücret karşılığında ilk 5-10 firmaya karşılık gelen logo yayınlarıdır. Parçalı Logolar: Firmanın verdiği ürün ve ya hizmet için yapılan logo tanıtımlarıdır. Bir sezon yada ardına gelen sezonlar için devam eden logolardır. Sanal ve Bant Reklamlar Elektronik görüntü sistemlerinin kullanılması ile dizi ve ya program içerisine o anki ortam ile bağlantısı olmayan tanıtım ürünlerinin yerleştirilmesine denir.Televizyonda yayınlanmak üzere ajanslarca özel olarak yapılmış çalışmalara Bant Tanıtım denir. Bu tür çalışmalar, dizi ve program içlerinde 8 saniye yayınlanırlar. Ücretlendirilmeleri her dizi ve program için değişiklik göstermektedir. Ücret hesaplaması yapılırken her 1 saniye karşılığı bedel 8 ile çarpılarak toplam bedele ulaşılır. Genellikle sanal olanlar, program ve ya dizi içinde bant tanıtımlarının % 60’ını geçmez. Spot (Reklam kuşaklarında tüm ekran) Dizi ve programların arasında yayınlanan kuşaklarda 30, 40 veya 60 saniye boyunca gösterilen çeşididir. Ekranın tümünü kaplar ve gerçek hayattan görüntüler içerir. GOP (Graphic over programming) Herhangi bir dizi ya da program akışı içinde ekranın alt kısmında 10 saniye boyunca gözüken çeşididir. Ekranın %16’sını kaplayabilir. Genellikle 550 x 100 pixels’lik bir alanı kaplar. Full Page (Tanıtım kuşaklarında tüm ekran) Program ya da dizilerin akışı içinde arada yayınlanan kuşaklarda 20 saniyelik gösterimi olan ve ekranın tümünü kaplayan çeşididir. Spotlardan farkı sabit veya animasyonlu görüntülerden oluşması ve tanıtım oynarken arkasında bir müzik ve/veya seslendirme bulunmasıdır. Teleshop (Tanıtıcı Reklam) Bir ürün veya hizmeti ayrıntılı olarak tanıtmak amacıyla günlük yaşamdan çekimleri de içerecek şekilde özel olarak hazırlanmış, normal olanlara göre daha uzun süren çeşididir. Program aralarındaki kuşaklarda yayınlanabilecekleri gibi iki program arasında da gösterilebilirler.Televizyon Reklam Filmi Nasıl Çekilir?
Reklam filmlerinin çekimi, belirli süreçlerden geçmektedir. Bu sürecin başlaması, genellikle reklam veren firmanın, reklam yapmaya karar vermesi ile ilgilidir. Reklam veren firma, yeni bir ürünü tanıtmak veya bir ürünün Pazar payını büyütmek istediğinde, reklam filmine karar vermektedir. Reklam amaçlı yapılan piyasa analizlerinin göstergelerine göre de, reklam filmi yapmaya karar verebilmektedir. Firma reklama karar verdiğinde iki önemli nokta hesaplanmaktadır. İlki, reklam veren firmanın, daha önce reklam filmi yapıp yapmadığıdır. İkincisi ise ilk kez reklam filmine ihtiyaç duymasıdır. Reklam filmleri, yüksek maliyet gerektiren ve saniyelerle gösterilen bir tanıtım biçimidir. Reklam veren firma ilk kez reklam filmine karar veriyorsa, bunu yapabilecek reklam ajansı arayışına girer. Eğer daha önce, böyle bir çalışma yapmışsa, zaten daha önce çalıştığı reklam ajansına başvurmaktadır. Reklam veren firma, reklam ajansına sunum yaparak, hedeflerini, kullanılmasını istediği özellikleri belirginleştirir. Reklam ajansı, bu noktadan sonra ya kendi ekibiyle ya da yapım firmalarından birini seçerek, onunla beraber reklam filminin senaryosunu hazırlamaya başlar. Yani reklam metnini hazırlar. Reklam filmi senaryosunun kısa bir sürede, net mesaj ileten, karmaşık tasarım üzerine çalışılır. Verilen mesajların akılda kalması, dikkat çekmesi gerekmektedir. Ayrıca yapılan televizyon reklam filmi, reklam veren firmanın, kurumsal kimliğini ifade eder nitelikleri taşıması gerekmektedir. Reklam ajansı filmin, cıngıl, sadece müzik – görüntü veya sadece metin – görüntü ya da hikâyesi olan, karşılıklı diyalogların geçtiği film türüne karar verir. Ana temayı oluşturur. Ana temayla kullanılacak sloganlar, spotlar, reklam metnine konur. Yapım ajansı bu sırada, reklam ajansına cast hizmeti verir. Müzik seçimi için araştırmalar ve denemeler yapılır. Kullanılması uygun ve yerinde görülen oyuncular temin edilir. Reklam filminin tasarımına göre, kullanılacak araç-gereçler temin edilir. Yapım firması, filmin çekimini yapar. TV reklam filmi hangi kanalda yayınlanacağının kararı, reklam ajansı ve reklam veren firmanın ortak kararıyla seçilir. Genellikle bu durum reklam filmine ayrılan bütçe ile ilgilidir. Çünkü yüksek reyting yapan kanallara verilen reklamların maliyeti öbür kanallara göre yüksek olabilmektedir. Reklam filmi için, ilgili kanallarla anlaşma yapıldıktan sonra, reklam yayınlarda dönmeye başlar. Reklam ajansı, bu esnada reklama yönelik, hedef kitlenin tepkilerini ölçmek için piyasa araştırmasına başvurabilir. Ayrıca reklam yayınlardan kaldırıldıktan sonra da piyasa araştırması yapılmaktadır. Reklamın hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı ölçülür. TV reklam hedef kitlesi bu hedefe ulaşılması; tanıtılan ürün ve hizmetlerin satış miktarlarının artması, ilgi görmesi, halkın tepkilerinin olumlu olmasıyla anlaşılmaktadır.Televizyon Reklam Filmlerinin Faydaları Nelerdir?
Televizyon reklamları, bilindiği gibi, her kesim tarafından izlenmektedir. Her insan, günün birkaç saatini televizyonların başında geçirmektedir. Günümüzde televizyon reklamlarının eğlenceli hale gelmesiyle birlikte, insanlar reklam kuşaklarını, reklamlardaki olayları, konuları, kişileri ilgiyle izlemektedir. Televizyon reklamlarında işlenen konular çerçevesine, ünlü oyuncuların veya sevilen kişilerin ağzından çıkan reklam mesajları, tüketicilerin algılarına hitap edebilmektedir. Televizyon reklam mecrasının en önemli avantajlarından birisi tekrarlanabilmesidir. Tüketiciler, aynı reklamı birden fazla, birbirinden farklı kanallarda izleyebilmektedir. Bu durum, onların reklam mesajlarına yönelik algılarının pekişmesini sağlamaktadır. Televizyon reklam mecrası, hemen her tür reklam tasarımını yayınlayabilmesi açısından da önemli olmaktadır. Reklam cıngılları, karşılıklı diyaloglarla verilen konulu reklamlar, sadece görüntülerden oluşan reklamlar, müzik, efekt v.b. destekleyici unsurlarla kullanıldığında, birbirinden yaratıcı reklam filmleri yapılabilmektedir. Üstelik televizyon reklamlarında yaratıcılığın sınırı yoktur. İster hayal ürünü ister gerçek olaylar olsun, hemen her şeyi üretmek ve filme çekmek mümkündür. Televizyon reklamlarının firmalar açısından, dezavantajlarında en önde geleni, maliyetinin yüksek olmasıdır. Bu mecra için tasarlanan reklamlar, saniye saniye ücretlendirilmektedir. Ayrıca bu maliyet, reytingleri yüksek kanallar tarafından da daha yükseltilmektedir. Film çekimlerinin maliyeti, reklam ajansının maliyeti de bunlara eklenmektedir. Durum böyle olsa da zaten, televizyon reklamlarını yaptıran firmalar, küçük ya da orta ölçekli olmamaktadır. Bu mecrayı kullanan reklam veren firmalar, ya global çapta çalışan firmalar olmakta veya ülkede büyük bir Pazar payına sahip olmaktadır. Yani televizyon reklamlarına ayrılan bütçe, yüksek olsa da bu tip firmalara çok fazla dokunmamaktadır. Tek zarar, orta ölçekli veya küçük ölçekli firmaların, bu mecrayı kullanamıyor olmasıdır. Büyük markalar, yüksek bütçelerle bu mecrayı kullanıyorlar ama bunun karşılığını da kat kat geri alabiliyorlar. Çünkü televizyon reklamları sayesinde markaları tanınmakta, satış noktaları bilinmekte, fiyatlarını ve ürün veya hizmet özelliklerini duyurabilmektedirler. Televizyon reklam mecrasının pekiştirici unsurları da alabildiğine geniş olabilmektedir. Televizyonun görsel, algısal, işitsel olması sebebiyle, sözle ifade edilemeyen pek çok iletim, farklı tasarımlarla tüketicilere verilmektedir. Yani işitselle birlikte üretim gösterilebilmekte ve ürün veya hizmetin hangi koşullarda üretildiği anlaşılmaktadır. Ya da davranış, hareket, mimik, gösterge, işaret veya ibarelerle çeşitli mesajların tüketiciler tarafından algılanabilmesi sağlanabilmektedir. Zaten reklam mecraları arasında en çok kullanılan televizyon mecrasıdır. Reklam verenler, en çok bu mecrayı yukarıda ki özelliklerinden ve etki gücünden dolayı tercih etmektedirler.Televizyon Reklam Jingle Nedir?
Bilindiği gibi reklam; firma, kurum ve kuruluşların kendi ürün ve hizmetlerinin özelliklerini hedef kitlelerine ulaştırdığı, iletişim mecrasıdır. Reklamın kullandığı iletişim biçimleri gün geçtikçe değişmekte ve çeşitlenmektedir. Hem görsel hem işitsel hem de algılara hitap eden reklam filmleri insanların dikkatini çekmekte ve izlenebilmektedir. Çünkü reklam iletimlerini, bütünlüklü bir konu halinde vermektedirler. Kimi zaman esprilerle, kimi zaman eğlenceli diyaloglarla, gündelik yaşamda olagelen ilişkilerin içerdiği özellikleri katarak vermekte olan reklam, zihinlere markalarını kazımaktadır. Televizyon reklam jingle hedef kitle ile iletişime geçerken, her yolu denemektedir. Filmler dışında, çarpıcı spotlarla da dikkat çekmektedir. Düşündürücü, dikkat toplayan seslendirmeli metinlerle de yapılmakta ya da sadece görüntü ve bir iki cümle ile de insanların ilgisini toplamaktadır. Reklam cıngılları da bunlardan biridir. Hatta en güçlü etki bırakan, reklam iletişim yöntemlerinden biridir. Televizyon reklam jingle bütün dünyanın ortak dilini kullanmaktadır, yani müziği. Doğru planlanmış stratejik bir reklam çalışmasıyla, firmayı temsil edebilecek, insanların dinlemekten hoşlanabileceği veya ister istemez akıllarında kalabilecek bir müzik seçilmektedir. Aynı şekilde bu müziğe uygun ses tonu seçilmektedir. Müzik ve ses seçilirken, ilgili markanın veya firmanın, misyonu, vizyonuna uygun hisleri uyandırmasına çok dikkat edilmekte. Seçilen müzik veya ses, verilmek istenilen düşünce, duyguları hissettirmelidir. Verilmek istenen, güven, coşku, sevinç, yenilikçilik, merak, melankoli v.s. her neyse bu hisleri verebilmeye en yakın olanlar seçilerek veya üretilerek kullanılır. Reklam cıngılları, ya reklam ajansları ya da (PR) piyasa araştırma şirketleri vasıtasıyla, müzisyene gelmektedir. Cıngıl talebinde bulunan ajans, reklam veren v.b. hangisi ise, müzisyene hem firma hem de reklam cıngılını yapacağı ürün veya hizmetleriyle ilgili biref verir. Bundan yola çıkarak, kullanılabilecek müziğin üretimi başlar. Bu noktada, müzisyenin normal koşullarda yaptığı müzik, burada yapacağı müzikten ayrılmaktadır. Burada istenen asıl şey, müziğin senaryo metine, spotlara uygun olmasıdır. Aslında temelde, müzisyenin müzik yapımcısı olma özelliğini bir tarafa bırakıp, reklamcı gibi düşünmesi ve hissetmesi istenir. Yaratımcı, pratik ve ustalık gibi reklamcı özellikler müzisyenden de istenir. Yapılan müzik çok kısa, saniyelerle verilmektedir. Bu yüzden reklamı en iyi ifade edecek müziğin uygunluğu önemli olmaktadır. Müzik üretildikten sonra, müzik, sesler ve senaryo montajı yapılarak yayınlanır. Televizyon reklam cıngıl müziği, ses, ve tema birbirleriyle uyum halindeyken önemli olmaktadır. Hâlbuki radyo reklamlarında görsellik olmadığı için burada müzik ve ses daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde, reklam cıngılları televizyonlarda yayınlandıktan sonra, yani halkın kulağına geldiğinde, daha önceden izlendiğini ve konunun bilindiği varsayılarak, radyoya uyarlanmakta ve yayınlanmaktadır.Televizyon Reklam Mesajı Nasıl Vermelidir? Nasıl Olmalıdır?
Televizyon tanıtım filmlerinin, insanın pek çok duyusuna hitap etmesi, bir bakıma mesajların işini zorlaştırmaktadır. Çünkü televizyon reklam mesajlarını, başka tarafa veya başka anlama çekecek pek çok etken bulunmaktadır. Televizyon, insanın hem görsel hem işitsel hem de algısal duyularına hitap etmektedir. Bu durum, televizyon reklam mesajlarının tasarlanması esnasında, her öğeye birden çok açıdan dikkat edilmesi, her üç öğenin, anlattıklarını başka yöne kaydırmaması için tasarlanması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Görsel öğeler ile işitsel öğelerin tasarlanması, tanıtım fikrinin ortaya çıkarılmasından sonra kolay olabilmektedir. Fakat verilmesi tasarlanan mesajların algılara gidiş biçimi, insanlara neyin neleri çağrıştıracağı konusu reklamcıları zorlamaktadır. Bu yüzden, televizyon reklam mesajlarının bazıları, gene uzman ajanslar tarafından tasarlanmış olmasına rağmen, hatalı mesajları iletebilmektedir. Kurgusu yapılan bir filmin mesajları, ne kadar özenle tasarlanırsa tasarlansın, bazen farklı anlamlara gidebilmektedir. Gerçi, reklamcıların özelliklerini tespit ettiklerini düşündükleri, hedef kitlenin algıları, bazen onların farkında olmadıkları şekilde çalışmakta ve verilen mesajları, istenildiği şekilde değil, kendilerince alabilmektedirler. Televizyon reklam mesajlarının algılanması, kişiden kişiye, sınıftan sınıfa, düzeyden düzeye ve buna benzer pek çok unsura göre değişmektedir. Her ne kadar mesajlar, görsellerle, sözlerle ve başka etki unsurlarıyla da güçlendirilmiş olsalar bile, gene de toplum tarafından nasıl algılandığının tam bir tespiti yapılamamaktadır. Hatta tanıtım için toplumsal analizlerin verileri bile, olandan farklı verileri gösterebilmektedirler. Çünkü tüketiciler, televizyon tanıtım filmlerini evde izlemektedirler. Dört duvar arasında, onların bu tip kuşakları izlerken nasıl tepki gösterdikleri, anlatılanları nasıl algıladıkları reklamcılar tarafından tam olarak bilinmemektedir. Bilimsel disiplinler, toplumsal analizler etkili yöntemler kullansalar da, göstergelerinden farklı etkiler olabilmektedir. Tüketiciler, evde bu tasarımları izlerken farklı veya oldukları gibi davranmaktadır fakat analizlerde, anketleri cevaplarken yeterince samimi ya da gerçekten tercihlerini veya isteklerini tam olarak ifade edip edemedikleri ciddi bir tartışma konusudur. Toplum bilimcilerin, felsefecilerin v.b. düşünce insanlarının, tespiti mümkün olmayan unsur olarak gördükleri konuların arasında da bu olmaktadır. Tüketicilere soru yöneltildiğinde, sorunun cevabının alınması esnasında, doğruluğunu değiştiren pek çok etken bulunmaktadır. Tüketicinin hangi psikolojik etkilerle bu cevapları verdiği, kendini ve isteklerini, beklentilerini, arzularını yeterince tanıyıp tanımadığı yine reklamcılar tarafından bilinmemektedir. Kimi insan, isterim dediği pek çok unsuru istememektedir veya firmanın şunu yapması halinde, satın alırım dediği pek çok konu, onun satın alma davranışını etkilemeyebilmektedir. Gerçekte isteklerini ve kendini tanımayan, binlerce kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla televizyon reklam mesajları hazırlanırken, elde olan verilerle hareket edilmekte ve filmde, konu bütünlüğünü destekleyen unsurlar kullanılmaktadır. Detaylı Bilgi İçin: https://www.myproduksiyon.com/televizyon-reklam-filmi/Televizyon Reklam Mesajları Nedir?
Televizyon tanıtım filmlerinin, insanın pek çok duyusuna hitap etmesi, bir bakıma mesajların işini zorlaştırmaktadır. Çünkü televizyon reklam mesajlarını, başka tarafa veya başka anlama çekecek pek çok etken bulunmaktadır. Televizyon, insanın hem görsel hem işitsel hem de algısal duyularına hitap etmektedir. Bu durum, televizyon reklam mesajı tasarlanması esnasında, her öğeye birden çok açıdan dikkat edilmesi, her üç öğenin, anlattıklarını başka yöne kaydırmaması için tasarlanması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Görsel öğeler ile işitsel öğelerin tasarlanması, tanıtım fikrinin ortaya çıkarılmasından sonra kolay olabilmektedir. Fakat verilmesi tasarlanan mesajların algılara gidiş biçimi, insanlara neyin neleri çağrıştıracağı konusu reklamcıları zorlamaktadır. Bu yüzden, televizyon reklam mesajlarının bazıları, gene uzman ajanslar tarafından tasarlanmış olmasına rağmen, hatalı mesajları iletebilmektedir. Kurgusu yapılan bir filmin mesajları, ne kadar özenle tasarlanırsa tasarlansın, bazen farklı anlamlara gidebilmektedir. Gerçi, reklamcıların özelliklerini tespit ettiklerini düşündükleri, hedef kitlenin algıları, bazen onların farkında olmadıkları şekilde çalışmakta ve verilen mesajları, istenildiği şekilde değil, kendilerince alabilmektedirler. Televizyon reklam mesajları türlerine göre algılanması, kişiden kişiye, sınıftan sınıfa, düzeyden düzeye ve buna benzer pek çok unsura göre değişmektedir. Her ne kadar mesajlar, görsellerle, sözlerle ve başka etki unsurlarıyla da güçlendirilmiş olsalar bile, gene de toplum tarafından nasıl algılandığının tam bir tespiti yapılamamaktadır. Hatta tanıtım için toplumsal analizlerin verileri bile, olandan farklı verileri gösterebilmektedirler. Çünkü tüketiciler, televizyon tanıtım filmlerini evde izlemektedirler. Dört duvar arasında, onların bu tip kuşakları izlerken nasıl tepki gösterdikleri, anlatılanları nasıl algıladıkları reklamcılar tarafından tam olarak bilinmemektedir. Bilimsel disiplinler, toplumsal analizler etkili yöntemler kullansalar da, göstergelerinden farklı etkiler olabilmektedir. Tüketiciler, evde bu tasarımları izlerken farklı veya oldukları gibi davranmaktadır fakat analizlerde, anketleri cevaplarken yeterince samimi ya da gerçekten tercihlerini veya isteklerini tam olarak ifade edip edemedikleri ciddi bir tartışma konusudur. Toplum bilimcilerin, felsefecilerin v.b. düşünce insanlarının, tespiti mümkün olmayan unsur olarak gördükleri konuların arasında da bu olmaktadır. Tüketicilere soru yöneltildiğinde, sorunun cevabının alınması esnasında, doğruluğunu değiştiren pek çok etken bulunmaktadır. Tüketicinin hangi psikolojik etkilerle bu cevapları verdiği, kendini ve isteklerini, beklentilerini, arzularını yeterince tanıyıp tanımadığı yine reklamcılar tarafından bilinmemektedir. Kimi insan, isterim dediği pek çok unsuru istememektedir veya firmanın şunu yapması halinde, satın alırım dediği pek çok konu, onun satın alma davranışını etkilemeyebilmektedir. Gerçekte isteklerini ve kendini tanımayan, binlerce kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla televizyon reklam mesajları hazırlanırken, elde olan verilerle hareket edilmekte ve filmde, konu bütünlüğünü destekleyen unsurlar kullanılmaktadır.Televizyon Reklam Türleri Nelerdir?
Günümüzde farklı sosyo ekonomik yapıya sahip kitlelere ulaşmak televizyon tanıtımları ile çok daha kolay ve hızlıdır. Üstelik bu mecra ile hedef kitleye uygun program seçimi ve zamanlama da yapılabilmektedir. Yeni kurulan, hızla gelişmeyi ve büyümeyi hedefleyen, farklı ve yeni pazarlara açılmak için marka bilinirliği ve sıcak tanıtımlara ihtiyaç duyan firmalar tanıtım için ayırdıkları bütçelere uygun televizyon tanıtımlarına yönelirler. Televizyonda reklam filmleri bilinçaltı ile algılanan gizli tanıtımlara izin verilmez. Bu mecra için tasarlanan tanıtımlar, genelde program aralarına yerleştirilir. Fakat programın konu bütünlüğü bozulmayacak şekilde program içine de yerleştirilebilirler. Bir program içerisinde yayınlanan tasarımlar, programın günlük yayın süresinin % 15’ini geçemezler.Televizyon tanıtımlarının program akışına göre yerleştirilmeleri farklılıklar gösterir. 1- Reklam Jeneriği Buradaki kuşaklar, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edilecek biçimde düzenlenirler. Yani televizyonda yayınlanan bir çalışmanın, tanıtım amaçlı olduğu izleyici tarafından bilinmesi kanuni bir zorunluluktur. Bu sebeple Jenerik adı verilen, tanıtımların başladığını belirten sesli ve ya görsel uyarılar yayınlanır. 2- Ana Sponsorluk Genellikle kendine ait bir pazar alanı ve bilinirliliği olan firmalar ile pazara yeni giren ve daha geniş yayılış göstermek isteyen firmaların tercih ettiği bir tanıtım alanıdır. En etkin medya planlaması olarak gösterilebilir. Haftalık ya da günlük diziler ve kadın programları, yarışmalar gibi televizyon programlarına “sunar, sundu” çalışması şeklinde gerçekleşir. Ana sponsorluklar genellikle diziler için haftalık ve ya bir sezon (13 bölüm) olarak uygulanan bir çalışmadır. Dizi sponsorlukları ile tek gösterimlik özel yapım (belgesel, film vs.) ana sponsorlukları bütçeleri birbirinden farklıdır. Reyting ölçümleri ile hedef kitle raporları firmaların ana sponsor olma konusunda tercihlerini belirler. Alkol ve tütün ürünleri ile reçeteli satılan ilaçları üreten ve satışını yapan firmalar sponsorluk yapamazlar. Haber programları mali olarak desteklenemez. 3- Akar Logo Reklamları Genellikle dizi ve ya birkaç bölümden oluşan program sonlarında dizi ve program’a ürün desteği vererek katılım sağlayan firmaların jenerik akar logo kısmında sezon boyunca yayınlanan logo tanıtımlarıdır. Akar logolarda iletişim bilgileri gibi içerikler kullanılabilir. 4- Tam Ekran Logolar Firmaların verdiği ürün ya da hizmet ile ücret karşılığında ilk 5-10 firmaya karşılık gelen logo yayınlarıdır. 5- Parçalı Logolar Firmanın verdiği ürün ve ya hizmet için yapılan logo tanıtımlarıdır. Bir sezon yada ardına gelen sezonlar için devam eden logolardır. 6- Sanal ve Bant Reklamlar Elektronik görüntü sistemlerinin kullanılması ile dizi ve ya program içerisine o anki ortam ile bağlantısı olmayan tanıtım ürünlerinin yerleştirilmesine denir.Televizyonda yayınlanmak üzere ajanslarca özel olarak yapılmış çalışmalara Bant Tanıtım denir. Bu tür çalışmalar, dizi ve program içlerinde 8 saniye yayınlanırlar. Ücretlendirilmeleri her dizi ve program için değişiklik göstermektedir. Ücret hesaplaması yapılırken her 1 saniye karşılığı bedel 8 ile çarpılarak toplam bedele ulaşılır. Genellikle sanal olanlar, program ve ya dizi içinde bant tanıtımlarının % 60’ını geçmez. 7- Spot (Reklam kuşaklarında tüm ekran) Dizi ve programların arasında yayınlanan kuşaklarda 30, 40 veya 60 saniye boyunca gösterilen çeşididir. Ekranın tümünü kaplar ve gerçek hayattan görüntüler içerir. 8- GOP (Graphic over programming) Herhangi bir dizi ya da program akışı içinde ekranın alt kısmında 10 saniye boyunca gözüken çeşididir. Ekranın %16’sını kaplayabilir. Genellikle 550 x 100 pixels’lik bir alanı kaplar. 9- Full Page (Tanıtım kuşaklarında tüm ekran) Program ya da dizilerin akışı içinde arada yayınlanan kuşaklarda 20 saniyelik gösterimi olan ve ekranın tümünü kaplayan çeşididir. Spotlardan farkı sabit veya animasyonlu görüntülerden oluşması ve tanıtım oynarken arkasında bir müzik ve/veya seslendirme bulunmasıdır. 10- Teleshop (Tanıtıcı Reklam) Bir ürün veya hizmeti ayrıntılı olarak tanıtmak amacıyla günlük yaşamdan çekimleri de içerecek şekilde özel olarak hazırlanmış, normal olanlara göre daha uzun süren çeşididir. Program aralarındaki kuşaklarda yayınlanabilecekleri gibi iki program arasında da gösterilebilirler.Televizyon Reklamı Nasıl Yapılır?
Televizyon reklamı için karar verdiniz, tanıtımlar için bir bütçe ayırdınız ve ajansınızı tespit ettiniz. Zaten bu tip işleri yapan bir şirketse, daha önceden çalıştığı ajansla yeni planını konuşur ve onunla çalışır. Ama ilk defa böyle bir tanıtım hazırlayacaksanız bu işin altından kalkabilecek ve daha önce televizyonlarla çalışmış bir şirket bulmalısınız. 1- Brief Tesbiti Ajans belirlendikten sonra, televizyon reklamı ile ilgili çalışacak olan ajansa brief verilir… Brief kısaca ihtiyaç demektir. Daha geniş bir anlatımla; bu mecranın maksat ve hedeflerinin kısa ve öz olarak ajansa anlatılmasıdır. Başlangıçta firma yetkilileri ajansa brief verir. Yapılmasını istedikleri tanıtımla ilgili ürünün mal veya hizmetin pazardaki durumu, rakip firmaların ve ürünlerin durumu, reklaımın hedef kitlesi, hedef kitlenin ekonomik durumu, görsellerle anlatılır. Neyin hedeflendiği kısaca açıklanır. 2- Televizyon Reklam Senaryosu Şirketin verdiği brieften sonra ajans, kendi ekibiyle bunu araştırmaya başlar. bu iş ile ilgili değerlendirme yapılır.Prodüksiyon aşamasının en önemli unsurlarından biri senaryo yazımıdır. Öncelikle firma tarafından bu çalışmaya ayrılan bütçeye göre filmin senaryosunun yazılması gerekir. Çünkü 30 saniyelik bir filmin maliyeti ile 50 saniyelik bir filmin maliyetleri farklıdır. Aynı bütçenin içerisinde yayın maliyetlerinin yanında, yapım maliyetleride göz önüne alınmalıdır. Çok kısa sürede, mesajını çok iyi anlatan, karmaşa yaratmayan bir senaryo hazırlanmalıdır. Verilen mesaj dikkat çekmeli, akılda kalmalıdır. Bununla birlikte, senaryo firmanın kurumsal kimliğine de uygun olmalı ve hedef kitleyi de yakalamalıdır. 3) Prodüksiyon (Yapım) Aşaması Bir sonraki aşama ise prodüksiyon aşamasıdır. Prodüksiyon, pazarlanacak filmi yapılacak ürünün tanıtımının oluşturulmasındaki bütün aşamalardır. Kısacası filmin ön hazırlıkları tamamlandıktan sonra film yapım aşamasına gelinir. Oyuncu seçimleri, mekan, kostümler ile ilgili çalışmalar bu aşamada yapılır. 4- Yönetmen Seçimi Senaryo yazıldıktan sonra film yapım şirketlerinden teklif alınır. Her yapım şirketi, ajansa bir veya birkaç yönetmeni tavsiye eder. Her yönetmenin l sunumu izlenir, beğenilen yönetmenle fiyat konusu konuşulur. Şayet anlaşma yapılırsa, yapım için diğer çalışmalara geçilir. Bu noktadan sonra bir sürü hazırlık yapılması gerekir. Oyuncu seçenekleri üzerinde durulur,. Sonra televizyon reklamı verecek olan firma ile yapım öncesi bir toplantı yapılır, ön hazırlıklar gözden geçirilir ve film çekimine başlanır 5- Yayınlama Çekimler bittikten sonra, filmin yayın aşamasına gelir. Yayın bölümü ise çok ayrıntılı bir konudur. Film yayınlanmadan önce, medya planının yapılmalıdır. Bazı ajanslar medya planlamasını da yapmaktadır veya sadece medya planlama ajansları da mevcuttur. Yayın aşamasına geçildiği zaman firma, medya planlama işini yapacak şirkete bir brief verir. Hedef kitleye ve müşteriye göre, yaş grupları, cinsiyetler, sosyo ekonomik gruplarına göre ekonomik yaşam standartları gibi belirleyici unsurlar bu briefte ayrıntılı bir şekilde ortaya konmalıdır. Medya planlama ajansı, briefi aldıktan sonra ayrıntılı bir plan hazırlar. Televizyon reklamının hangi televizyon kanalında, ne zaman ve ne kadar süre ile yayınlanacağı belirlenir. Şayet çok izlenen bir dizide yayınlanacaksa dizi başlayıncamı biter bitmez mi, ortada mı, yayınlanacağı karara bağlanır. Bu çok özenli bir çalışma gerektiriyor. Bu çalışma firmanın onayından geçtikten sonra rezervasyon yaptırılır ve film televizyonlarda gösterilmeye başlanır. 6- Televizyon Filminin Değerlendirmesi En son aşama ise değerlendirme safhasıdır. Belirlenen sürede, televizyon kanallarında film yayınlandıktan sonra sonuçlar değerlendirilir. Müşteri hedeflerine ulaşmışsa yapılan iş başarılı demektir. Tanıtımın akılda kalma oranı, marka bilinirliği oranının yükselmesi, tüketicinin uzun vadede ürünü sevmesi, tanıtımı yapılan ürünü kullanmaya başlaması başarılı olduğunun göstergeleridir.Televizyon Reklamı Nedir? Nasıl Basarıya Ulaşır?
Temel anlamda bu mecra, serbest ekonomik sistemlerde faaliyet gösteren bir firmanın, ürettiği mal ve hizmetle ilgili özelliklerin, malın satılması amacıyla veya tercih edilmesi amacıyla, geniş halk kitlelerine aktarılmasıdır. Fakat ekonomik sistemlerin, tarih boyunca kat ettiği yol, onları oldukça geliştirmiştir. Yerel pazarlar bile küresel hale gelecek kadar büyümüştür. Dünyanın bir tarafında, farklı bir toplum yapısında faaliyet gösteren bir firma, dünyanın öbür tarafında yaşayan, farklı bir yapıya sahip toplumun ihtiyaçlarına uygun mal ve hizmet üretebilmekte ve orada kendine Pazar bulabilmektedir. Bu büyüme ve gelişmenin nedenleri olarak; teknolojinin gelişmesi, ulaşımın sorununun her yerde çözülmüş olması, kitle iletişim araçlarının topluma yönelik güçlü etkileri olarak sıralanabilmektedir. Eskiden firmalar, sadece ihtiyaç kadar mal ve hizmet üretmekteydi. O zamanlar tanıtım, temel tanımıyla kullanılmaktaydı, yani mal ve hizmet özellikleri ile ilgili bilgileri aktarmaktaydı. Zaman içerisinde firmalar, Pazar büyüdükçe üretimlerini arttırmışlardır. Firmalar çoğalmaya, ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmeye doğru hızla yol almaya başlamışlardır. Firmaların artışı, onların ürün ve hizmetlerinin artışı ve çeşitlenmesi, toplumların ihtiyaçları kadarını geçmeye başlamıştır. Bu ilk noktadan itibaren, temel anlam da değişmeye başlamıştır. Çünkü üretilen fazla mal ve hizmetin de Pazar bulması gerekmektedir. Günümüzde toplumlar, pazarların artık küresel hale geldiği, milyonlarca firmanın ve milyonlarca çeşit ürün ve hizmetin olduğu bir noktada durmaktadır. Firmaların da, ürün ve hizmetlerinin de yaşam bulması, Pazar bulması gerekmektedir. Bütün bu gelişim süreçleri ve etkenler, bu mecranın ilk tanımından uzaklaşmasına neden olmuştur. Artık belirlenmiş amaçlar doğrultusunda, tüketicilerin veya potansiyel halk kitlelerinin davranışlarını değiştirme amacını taşıyan, tasarımlara dönüşmüş durumdadır. Mesajlar, kitle iletişim araçları vasıtasıyla halk kitlelerine ulaşmaktadır. Kitle iletişim araçlarının toplumda, en etkin olanı da televizyondur. Çünkü ulaşılamayan hiçbir yerin kalmadığı yeryüzünde, televizyonun girmediği hiçbir yer kalmamıştır. Her insan, istisnasız gününün birkaç saatini, televizyonun karşısında geçirmektedir. İşte bu saatler televizyon reklamının, kendi görevini yerine getirdiği saatler olmaktadır. Televizyon reklamı; filmler, spotlar şeklinde insanların karşısına çıkmaktadır. Filmler, çeşitli türlerde verilmektedir. Animasyon filmleri, karikatürel animasyon filmleri, cıngıl şeklinde. Bunların içerikleri, stratejik planlamaya bağlı olarak değişik şekillerde hazırlanmaktadır. Televizyon reklamı, kanalların, program akışı aralarında, belirli sürelerde yayınlanmaktadır. Dizi arasında, haber arasında v.s. Türkiye'de ilk televizyon reklamı 1972 yılında yayınlanmıştır. O zamanki koşulların teknolojisi ile hazırlanan filmler, dönemlerinin özelliklerini yansıtmaktaydı. Fakat günümüzde televizyon filmleri, aynı sinema filmleri kadar geniş bir yelpazede hazırlanmaktadır. Televizyon film senaryolarını ajanslar ve yapım firmaları hazırlamaktadır. Tanıtım ajansları, bünyelerinde, metin yazarı, stratejist, art direktör, sanat yönetmeni, çeşitli yapıda tasarımcı v.s. gibi sektör uzmanlarını çalıştırabilmektedir. Tanıtım ajansları, firmaların, ayırdığı bütçeye bağlı olarak televizyon reklamı tasarlamaktadır. Filmler yüksek bir maliyet gerektirmektedir. Çünkü aynı film prodüksiyonları gibi çalışmaktadırlar. Kameralar, çekim maliyetleri, oyuncu ücretleri, malzeme, araç-gereç ücretleri, müzik yapım ücretleri, post prodüksiyon hizmetlerinin ücretleri, film yapımı için ödenmektedir. Bunun dışında bir de, yayınlayacak kanalların tespiti yapıldıktan sonra, bu kanallara da ücret ödenmektedir. Kaç gün, kaç saniye yayında kalacaksa ona göre ücret değişmektedir. Ayrıca, kanaldan kanala da ücret değişmektedir. Reytingleri yüksek bir kanalda yayınlanan bir filminin ücreti, diğerlerine göre yüksek olabilmektedir. Filmin senaryosunu, yapım firmalarının senaristleri ile tanıtım ajansının metin yazarları birlikte hazırlamaktadır. Televizyon Reklam Film senaryosunun konusu ise; daha önce ajans tarafından yaptırılan, toplum analizi sonuçları, firmanın amaçları ve bilimsel disiplinlerin ışığında hazırlanmaktadır. Yapılan toplum analizlerinde zaten, markanın, ürün ve hizmetin hedef kitle tarafından nasıl görüldüğü, nasıl hatırlandığı veya bilindiği tespit edilmektedir. Hedef kitle, özlemlerini, beklentilerini, ihtiyaçlarını, yapılan analiz testlerinde ortaya koymaktadır. Senarist bu analizlerden ana temayı belirlemektedir. Belirlenen ana temanın nasıl işleneceğini ise firmanın amaçları göstermektedir. Firma neyi hedeflemektedir, bilinirlik mi? satış mı? Rekabet mi? Buna göre ana temanın işlenme biçimi belirlenmektedir. Bundan sonraki aşamada, bilimsel disiplinler rol almaktadır. İnsanların ihtiyaçları, özlemleri, beklentileri zaten araştırmalardan ortaya çıkmıştı. Firmanın amaçlarından sonra, hedef kitlenin hangi beklentisi, hangi özleminin malla özdeşleştirilmesi, firmanın amaçlarına ulaşmasına yardımcı olabilir? Bunun tespitinden sonra senaryo zaten genel anlamda ortaya çıkmıştır. Geriye kalan iş, yaratıcı tasarımcılara kalmaktadır. Bu belirlenen ana tema, amaç ve biçimi, hangi sözcüklerle, nasıl verecekler? Film mizahi mi olacak, erotizm mi içerecek, farklılık mı vurgulanacak bunların hepsi belirlenmektedir. Bunlar için tasarımcılar çeşitli yöntemler kullanmaktadır. Animasyon yapabilirler, ünlü bir karikatür çizerine yaptırabilirler, toplum tarafından sayılan sevilen ünlü bir oyuncuyu kullanabilirler veya fiziksel çekiciliği olan bir kadını kullanabilirler v.s. örnekleri bu şekilde sürdürmek mümkün olabilmektedir. Bu şekilde, filmin senaryosu ortaya çıkmaktadır. Prodüksiyon firması, bu noktadan sonra daha aktif çalışmaya başlamaktadır. Burada kampanya hazırlayan ajansa cast hizmeti sunarak; istenilen türde ki oyuncuyu seçmekte ve temin etmektedir. Fonda verilecek müziği yaptırmaktadır, sesleri temin etmekte ve malzeme araç-gereci temin edip kullandırmaktadır. Ayrıca, filmin bütün çekimlerini yapmaktadır. Filmin televizyonlarda yayınlanma işini ise, tanıtım ajansında olan, medya planlama birimi yapmaktadır. Hangi kanallar tercih edilmişse, onlarla süre ve maliyet hesaplarını yapmaktadır. Televizyonda olan bu tip filmler, hedef kitle üzerinde oldukça etkili olabilmektedir. Günümüzde bu filmlerin izlenebilmesini eğlendirici, çekici, çarpıcı özellikler, onları sağlamaktadır. Filmden gelen etkiler; mal bilgisiyle beraber, satın alma veya harcama eğilimi olmaktadır. Buna yönelik ikna edebilmek için de, özlemleri, istekleri, beğenileri belirli olan tüketiciye, bunları etkin bir şekilde verebilmekte ve bazen farkında olmadan ikna edebilmektedir. Televizyonun başında birkaç saatini geçiren izleyici, hem görsel, hem işitsel hem de algısal etkilerini hissetmektedir. Yoğun iş temposunun ardından veya bir günlük yaşamın hengamesinden sıyrılmak için, televizyonun karşısına geçen izleyici, mallar hakkında bilgileri ister istemez almaktadır. Günümüzün getirdiği yaşam yoğunluğu, izleyicinin düşünmesine veya seçim yapmasına imkan vermeyecek hale gelmiştir. Çoğunlukla filmlerin de etkisiyle, satın alma eğilimine evet ya da hayır diyebilmek yerine, tüketici hangisi sorusunu sormaktadır kendine. Günümüz toplumunun tüketim toplumu adını alması ve bugünkü yapısının temelinde yıllardır süregelen reklam faaliyetleridir.Televizyon Reklamının Hedef Kitle Seçimi Nasıl Yapılır?
Tanıtımların insanlar üzerindeki etkileri insanlarda bulunan temel iç dürtüleri uyandırmak harekete geçirmek ve etkilenmeler sonucu davranışlar meydana getirmek şeklindedir. Uyarıcıların türüne karşı insan organizmasının gösterdiği tepkiler her insanda farklı etkiler ve tepkiler meydana getirebilir. Çünkü her insanın sevdiği arzu ettiği, emelleri, ihtiyaçları farklı olabileceği gibi aynı uyarıcılara karşı gösterecekleri tepkiler de farklı olabilir. Televizyon reklamları insanlardaki temel içgüdülerin, temel iç dürtülerin karşılanması, giderilmesini, insanların istek, heves, dileklerine kavuşmalarını ve mutluluğa ulaşmaları görüşünden hareketle planlanır ve yapılırlar. Bu tip çalışmaların temel düşüncesi; insanlardaki ihtiyaç, ilgi, heves duygularını harekete geçirmektir. Bunun için de üretilen mal ve hizmetleri insanların temel ihtiyaçları olacak, bunlara sahip olunca istekleri, hevesleri gerçekleşip mutluluğa kavuşacaklar düşüncesiyle insanları ilgilerini çekmeye, duygularını okşamaya çalışırlar. Tanıtımlardaki en önemli unsurlardan biri: bir tanıtımın, insanlar içerisinde bulunan, estetik, şıklık, güzellik duygularını harekete geçirebilmesidir. Bütün televizyon reklamları bu amaçtan yola çıkarak hazırlanır, yapılır. İnsanlar güzel, şık, zarif buldukları, kendilerini etkileyen, sahip olduklarında mutlu olacaklarına inandıkları mal ve ürünleri, ihtiyaç olmasa da almaya çalışırlar. Tanıtımlar, en çok çocukları derinden etkiler. Çocuklar haşalı şeylere ilgi duyarlar. Televizyon reklamları bu felsefe doğrultusunda çocuklara, ilginç şeyler göstermeye çalışırlar. Onların taze beyinlerine işlerler. Şurasını unutmamak gerekir ki tanıtımlar insanlar için en önemli, en güçlü eğitim araçları ve unsurlarıdır. Beğensek de, beğenmesek de, uygun bulsak ya da bulmasak da tanıtımlar biz insanların hayatını köklü biçimde etkilemektedir. Bu kesinlikle inkar edilemez. Televizyon reklamları hayatımızın değişmez bir parçası olmuştur. Bu tasarımların gençler üzerinde bıraktığı etkilerde vardır. Zaten gençler sürekli olarak yenilik arayışı içindedir. Tanıtım yapımcıları da gençliğin bu zaafını kullanarak tanıttığı ürünlerin çoğunu gençlere yönelik düzenlemiştir. Çocukların en çok etkilendiği şeylerin başında bu tip işler gelir. Tasarımlar yapımcıların hedef kitlelerinin %30’unuçocuklar oluşturur. Bu nedenle çocuk tanıtımlarına önem verilmiş, daima ilginç şeyler yapılmaya çalışılmıştır. Çocuklar sürekli olarak ilginç, akıcı ve rengarenk şeylere yönelir. Bunu bilen yapımcılar, tasarımlarını genellikle ilginç karakter kullanarak yapar. Bu karakterler hayal dünyasının ürünü olan çizgi film kahramanlarıdır. Bu tip kahramanlar daima çocukların ilgisini çekmeyi başarmıştır. Sonuçlara baktığımızda: çizgi film karakterlerinin oynadığı filmleri, diğer filmlere oranla daha eğitici, daha düzeyli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu tip işlere örnek vermek gerekirse: “Corn Flakes (cips), süt, çikolata vb.” Çocuklar hayal dünyası çok geniş olan varlıklardır. Bu nedenle bu tip eğlenceli televizyon reklamları büyük bir zevkle izlerler. Sonuç olarak, çocukların tanıtımlara bu kadar ilgi duymalarının sebebi “Çok geniş ve renkli hayal dünyaları” olmasıdır. Bunların Çocuklar Üzerindeki Etkileri (yaş olarak)- 0-5 yaş %20 etki
- 5-7 yaş %55 etki
- 7-10 yaş %62 etki
- 10-15 yaş %70 etki
- 15-17 yaş %85 etki